Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Meclis Genel Kurulu’nda Uluslararası Anlaşmalar konusunda MHP grubu adına yaptığı konuşmada, “Türkiye illaki Avrupa Birliği’ne üye olmaya mecbur değildir fakat Avrupa Birliği her yönden Türkiye’ye muhtaç haldedir” dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, Türkiye’nin milli güvenliği ve uluslararası alandaki politikalarının hangi gelişmelerle karşı karşıya kalabileceğine değinmenin faydalı olacağını belirtti. “Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığı artıyor”
Avrupa’nın baştan sona Ukrayna ve Rusya savaşının oluşturduğu etkilere odaklanmış vaziyette olduğunu belirten Özdemir, “Avrupa, aradan geçen her gün var olan askerî potansiyelini Ukrayna’ya destek için harcarken, yerine yeni rezervleri koyabilmek ve doğal gaz ile petrole duyduğu ihtiyacını telafi edebilmek için Amerika Birleşik Devletleri’ne olan bağımlılığını daha da artırır hale gelmiştir” dedi. “Irkçılık ve İslam karşıtlığı Avrupa’nın kronik hastalığı”
Özdemir, Avrupa’da ırkçılık ve İslam karşıtlığının adeta kronik bir hastalık haline geldiğini ifade ederek, “Irkçı akımların, yine bu kıtada, toplumsal ve siyasi seviyede giderek güç ve zemin kazandığı, buna mukabil, diğer akımları haiz siyasi partilerin ve hükümetlerin de sürece adapte olabilmek için politikalarını yine benzer istikamete doğru kaydırması da bir başka vahim gelişmedir” diye konuştu. “Türkiye alternatifsiz değildir”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili Özdemir, Türkiye’ye karşı uzun yıllardır Avrupa Birliği’nin oyalamayı tercih eden bir tutum takındığını, Türkiye’yle ilişkileri zehirleyen gündemleri takip eden bazı ülkelerin en büyük yanlışı kendilerine yaptıklarını belirterek, “Elbette, ülkemiz, hiçbir koşulda alternatifsiz değildir ve bu gerçek, gelinen aşamada tüm çevreler nazarınca görülmüş vaziyettedir. Türkiye illaki Avrupa Birliği’ne üye olmaya mecbur değildir fakat Avrupa Birliği her yönden Türkiye’ye muhtaç haldedir” şeklinde konuştu. “Orta Doğu bölgesi ülkeler arası ilişkilerde dikkat çekiyor”
Orta Doğu’da Amerika Birleşik Devletleri’nin yer yer çekileceğini açıklamasıyla birlikte ülkeler daha bağımsız ve çeşitlendirilmiş politikalara sevk edildikçe anlaşmazlıklar ve gerginliklerin de azalmaya başladığını söyleyen Özdemir, “Gerek Körfez ülkeleri arasında gerekse aynı ülkelere komşu olan coğrafyalarda yaşanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla vasat bulan iklim daha çok ekonomik iş birliği temelinde ilerlemeye koyulmuştur” ifadelerini kullandı.
Özdemir, dünyanın en önemli enerji nakil güzergahlarının başında gelen Basra Körfezi’nin her çevre nazarında artık daha istikrarlı bir yapıya taşınmak istendiği şeklinde yorumların yaygınlık kazanmaya başladığını kaydetti. “Türkiye ile ilişkilerin gelişmesi istikrara katkı sağlar”
İsmail Özdemir, küresel rekabetin ana konusunun gerek doğu ve batı gerekse kuzey ve güney arasındaki küresel çerçevede yeni ikmal ve lojistik hatlarının hangi ülke ve bölgelerden geçeceğiyle doğrudan alakalı olduğunu belirterek, “Türkiye’nin artan potansiyelinin bilincinde olan ve pek çok bölgesel konularla beraber küresel seviyede de tüm taraflara olumlu getirileri olacak bir gündemi takip ederek ilişkilerin normalleşmesi ve daha da gelişmesi eğiliminde bulunmak Orta Doğu’yla beraber Körfez bölgesinin istikrarına katkı sağlayacaktır” diye konuştu. “Ortak hassasiyet terörü bitirmek olmalı”
“Suriye’yle beraber Irak’taki PKK-PYD terör örgütü başta olmak üzere diğer terör örgütlerinin varlığının ortadan kaldırılması bölgede barışı arzulayan tarafların önceliği ve ortak hassasiyeti olmalıdır” diyen Özdemir, bölgenin geleceğinde PKK-PYD terör örgütünün var olamayacağının kabulünün artık sahada kendisini her yönüyle göstermeye başladığını söyledi. “Türkiye merkez bir ülke olacak”
Orta Doğu siyasetinde Basra Körfezi’nin öneminin giderek artacağının görüldüğüne değinen Özdemir, “Ülkemiz ile komşumuz Irak arasında varılan mutabakat uyarınca inşa edilecek yeni ulaşım ve enerji hatlarının yapımıyla sadece Anadolu’nun Hint Okyanusu’na açılması değil, aynı zamanda küresel refahın en önemli güzergâhının da hayat bulması bize göre mümkün olabilecektir” dedi.
Özdemir, Karabağ Savaşı sonrası gündeme gelen ve yapımına başlanan Zengezur Koridoru’nun hayat bulmasıyla Türkiye’nin, kuzey güney ve doğu batı akslarıyla dünyanın en stratejik konumuna sahip olacağını belirterek, “Karadeniz, Doğu Akdeniz, Hazar Denizi ve Basra Körfezi küresel barış ve istikrarın tesisi anlamında en kıymetli alan hâline gelirken, Türkiye bu şartlarda merkez bir ülke olacaktır” ifadelerini kullandı. “Bizim önceliğimiz Türkiye’dir”
Genel Başkan Yardımcısı Özdemir, Türkiye’nin kendi dengesini koruyabilen ve kurabilen bir ülke olabileceğini söyleyerek, bunun için yol ve istikametini bağımsız bir şekilde ortaya koyduğuna vurgu yaptı. Özdemir, “İçerisinde bulunduğumuz çok uluslu yapıların hassasiyetleri elbette ki Türkiye’nin hassasiyetlerinden büyük, öncelikli ve üstün görülemeyecektir. Bizim önceliğimiz Türkiye’dir, ufkumuz yalnızca Türk milletinin iradesiyle şekillenir ve ülkülerimiz Türklüğün yüksek idealleriyle hayat bulur. Dünyada hiçbir ülke Türkiye kadar zor bir coğrafyada yaşamamaktadır. Dolayısıyla, bizim beklentilerimize ve özellikle de millî güvenliğimizle alakalı gündemlerimize saygı göstermeyen herhangi bir oluşumu önceleyecek değiliz. Kanla ve irfanla kurduğumuz cumhuriyetimizi ilelebet payidar kılmaya yeminli olan vatan evlatları her daim önce ülkem ve milletim anlayışıyla var olmuş, var olmaya da devam edecektir” dedi. İsveç’in NATO üyeliği
İsveç’in NATO’ya üyeliği bahsinde Türkiye’ye verdiği resmi sözleri tutmadığını ifade eden Özdemir, Kur’an-ı Kerim’e yönelik defalarca kez yapılan saygısızlığın yok sayılamayacağını belirterek, İsveç’in NATO’ya üye olabilmesi için PKK/PYD ile FETÖ terör örgütüne verdikleri desteği tamamen kesmeleri ve Türkiye’nin beklentilerini eksiksiz olarak karşılamalarının elzem olduğunu vurguladı. “21’inci yüzyılın Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına dair inancımız tamdır”
Konuşmasında Türk ve Türkiye Yüzyılı vurgusu yapan Özdemir, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Şartlar ne olursa olsun, karşımıza hangi engeller çıkarılırsa çıkarılsın 21’inci yüzyılın Türk ve Türkiye Yüzyılı olacağına dair inancımız tamdır. Azmimiz bu yöndedir, gayretimizi şekillendiren de hiç şüphe yok ki bu şuurdur. Tarih, coğrafya, kader ve Allah’ın yardımıyla milletimizin inancı da bu yöndedir. Başarımız anlamını ve gücünü hiç kuşkusuz ki işte burada bulacaktır.”