Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Türk askerinin yetenekleri, emsalsiz kahramanlığı ve fedakârlığı, bir kez daha tarihe altın harflerle yazılmıştır" dedi.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci Yılı Paneli’ne katıldı.
Kıbrıs’taki anlaşmazlıkların, Rumların Kıbrıs Türklerini, 1960’ta kurulan “Ortaklık Devleti”nden dışlama, Ada’da birlikte yaşama mutabakatını terk ederek Türkleri sindirme ve Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etme girişimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyen Güler, "Rum tarafının tüm baskı, terör ve yıldırma çabalarına rağmen Kıbrıs Türkü, Ada’daki varlığını ve kazanılmış haklarını muhafaza etmek için destansı bir mücadele vermiş, bağımsızlık iradesinden asla ödün vermemiştir" dedi.
Güler, Türkiye’nin bu haklı mücadelesinde Kıbrıs Türklerinin yanında yer aldığını ifade ederek, "Bu kapsamda Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle omuz omuza gerçekleştirdiğimiz ve birlikte şehitler verdiğimiz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, şanlı tarihimizde ayrı ve önemli bir yer tutmaktadır" diye konuştu. "Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı barış ve güvenliğin teminatıdır"
20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yılının kutlanacağını vurgulayan Bakan Güler, "Soydaşlarımızın uğradıkları zulüm sona erdirilerek, haklı taleplerinin karşılık bulması sağlanmış, hem Türkler hem de Rumlar için Ada’ya barış, huzur ve güvenlik getirilmiştir. Bu harekat Türk Silahlı Kuvvetlerimizin müşterek unsurlarının, Cumhuriyet tarihindeki en kapsamlı harekâtı olması ve büyük bir başarıyla icra edilmesi bakımından müstesna bir yere sahiptir" ifadelerini kullandı.
Güler, Türkiye’nin garantör ülke sıfatıyla uluslararası hukuktan doğan hakları çerçevesinde harekatı iki aşamada gerçekleştirdiğini hatırlatarak, "Türk askerinin yetenekleri, emsalsiz kahramanlığı ve fedakarlığı, bir kez daha tarihe altın harflerle yazılmıştır. 1974’ten bu yana, Ada’da konuşlu bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı, her iki taraf için de barış ve güvenliğin teminatıdır" şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Ada’daki askeri varlığını farklı bir şekilde tanımlamanın ve provokatif söylemler dile getirmenin Rumlara hiçbir fayda sağlamayacağını söyleyen Bakan Güler, "Yarım asırdır Ada’da kan ve gözyaşı yoksa bu, Türk Barış Kuvvetlerinin oradaki varlığı sayesindedir. Unutulmamalıdır ki Kıbrıs’ın sahip olduğu stratejik konum; sadece Ada’nın değil, hassas bir süreçten geçen Akdeniz’deki genel güvenlik ve istikrarın devamı bakımından da kritik önemdedir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizin böylesine tarihî bir görevi, Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının değerli personeli ile omuz omuza icra etmesi, bölgenin güvenliği açısından da son derece ehemmiyeti haizdir" dedi. "Tek ve kesin çözüm, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesidir"
Güler, Kıbrıs meselesinin Türkiye için milli dava olduğu dilere getirerek sözlerine şöyle devam etti:
"50 yıllık süreçte yaşananları analiz ettiğimizde Kıbrıs Barış Harekatı’nın soydaşlarımızın bağımsızlık mücadelesinde ne denli önemli olduğunu çok daha iyi anlayabiliyoruz. Türkiye, o günden bugüne kadar, Ada’da barış ve istikrarın sağlanması için her türlü gayreti göstermiştir, göstermeye devam etmektedir. Harekat sonrası çeşitli ambargolara ve yaptırımlara maruz kalmasına rağmen Türkiye, Kıbrıslı kardeşlerine her türlü desteği sağlamıştır, bundan sonra da sağlamaya devam edecektir. Nitekim tüm bu gayretlerin neticesinde önce 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti, müteakiben 1983’te ise bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini alması, Kıbrıs Türkü’nün istiklal ve istikbaline sahip çıkma azim ve kararlılığının en açık göstergesi olmuştur."
Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin yıllarca uluslararası çözüm önerilerine olumlu yaklaştığını ifade eden Bakan Güler, "Ancak Rum tarafının uzlaşmaz tutumu, bugüne kadar müzakerelerin başarıya ulaşmasına imkân tanımamıştır. Şu hususun altını çizmek isterim ki; statükocu söylemlerle hayal kuranlar, çözümsüzlüğün yegâne kaynağıdır. Bu çerçevede, Rum tarafının kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören zihniyeti değişmediği takdirde başlatılacak yeni bir müzakerenin başarıya ulaşabilmesi ve Ada’da bir ortaklık kurulabilmesi mümkün değildir" diye konuştu.
Güler, Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde bir an önce çözüme kavuşturulmasının Türkiye’nin en önemli önceliklerinden biri olduğunu vurgulayarak, "Uzun yıllardır süregelen ve miadı dolmuş söylemlerin, çözüm çabalarına katkı sağlamadığı ve sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır. Rum tarafının provokatif adımları ve üçüncü ülkelerden aldığı askerî yardımlar da sadece ve sadece çözümsüzlüğe hizmet etmektedir. Artık Ada’da tek ve kesin çözümün, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi olduğu bilinmelidir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da her platformda uluslararası topluma bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması yönünde çağrı yaptığını hatırlatan Güler, şunları kaydetti:
"Bu çağrının özünde, Kıbrıs meselesindeki düğümün, kalıcı ve adil bir şekilde çözülmesi düşüncesi yer almaktadır. “İki Devletli Çözüm” dışında bir çözüm yoktur ve bu konuda artık herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Muhataplarımızdan da Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına saygılı olarak hareket etmelerini bekliyoruz. Bu kapsamda, uluslararası camiayı; sadece bir tarafın iddialarını desteklemeyi bırakıp konuya makul, mantıklı, tarafsız ve çözüm odaklı yaklaşmaya davet ediyoruz. Ancak her zaman dile getirdiğimiz gibi, barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken millî menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimiz de iyi bilinmelidir." “Türk oğlu Türk olarak bu oyunları boşa çıkartmak mecburiyetindeyiz"
Bakan Güler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Ada’daki dengeyi bozan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliğine yönelik tehdit oluşturan faaliyetlerine karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edeceklerini söyledi. Kıbrıs Türklerinin güven, huzur ve refah içinde yaşadığı bir geleceği inşa etmek hem de Türkiye’nin Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak için kararlılıkların tam olduğu ifade eden Güler, "Nitekim geçtiğimiz Ağustos ayında, tamamen insani nedenlerle yapımına başlanan Pile Köyü yol projesine yönelik, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün kabul edilemez engelleme girişimlerine karşı tepkimizi, açıkça ortaya koyduk. Ne yazık ki bu yol hâlâ tamamlanamamış ve Pile’de yaşayan halk mağduriyet çekmeye devam etmektedir. Benzer şekilde bu haksız yaklaşımı Astromerit-Evrihu yolu projesi, Neriman’ın Evi ve Wayne’s Keep Mezarlığı gibi son dönemde yaşanan çeşitli sorun alanlarında da açıkça gördük. Bunlarla ilgili itirazlarımızı, siyasi ve diplomatik seviyede ifade etmeye devam ederken; haklılığımızı sahada da kararlılıkla gösteriyoruz" ifadelerini kullandı.
Rum tarafının en ufak boşluğu istismar etmekte olduğunu, bu durumun Birleşmiş Milletler dahil bazı güçler tarafından da desteklendiğini belirten Bakan Güler, "Tüm bu yaşananlar şunu göstermektedir ki biz, “Türk oğlu Türk olarak” doğru bildiğimiz yolda devam etmek, her an güçlü ve dikkatli olmak ve proaktif yaklaşımlarla bu oyunları boşa çıkartmak mecburiyetindeyiz. Barış Gücü’nden beklentimiz de Ada’da bulunma misyonuna uygun hareket etmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına saygı göstermesidir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Ada’daki varlığına yönelik, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yönetimi ile de bir anlaşma yapılması gerektiğinin altını çiziyoruz" dedi.
Güler, Ada’da iki ayrı halk ve iki ayrı devlet gerçekliği olduğunu söyleyerek, "Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik müzakerelerin ve ulaşılmak istenen hedefin de bu gerçek üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Bu anlayışla Türkiye, iki devletli çözümün müzakere edilmesinin, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasının zamanının geldiği görüşündedir. Bu tanınma, Kıbrıs meselesinin adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşmasının yolunu açacak, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hak ettiği yere gelmesini sağlayacaktır" diye konuştu.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’de bağımsız bir Türk devletidir.” sözlerini hatırlatan Güler, Tatar’ın vizyonunu ve Ada’daki gerçekliği, en açık şekilde ortaya koymakta olduğunu vurguladı.
Güler, Türkiye’nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Garanti ve İttifak Antlaşmaları çerçevesinde, “Tek Millet, İki Devlet ve Tek Yürek” anlayışıyla Kıbrıs Türkleri’nin yanlarında olmaya devam edeceğini söyledi. Kıbrıs Türk halkının geleceğe güvenle bakmasına ve refah düzeyinin yükseltilmesine yönelik çalışmalarını, daha da geliştirerek sürdürüleceğini ifade eden Güler, "Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik vizyonu ve liderliği sayesinde her alanda büyük ve güçlü bir seviyeye ulaşmıştır. Ülkemiz artık, pek çok coğrafyada üstlendiği etkin ve yapıcı rol ile müzakere masalarının ve uluslararası güvenlik mimarisinin vazgeçilmez bir üyesi hâline gelmiştir. Dolayısıyla hem kendimizin hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını korumak için, her zamankinden daha güçlü ve muktedir olduğumuzu özellikle belirtmek isterim." dedi.
Kıbrıs Barış Harekatı’nın nedenleri, icrası ve sonuçları ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Ada’daki varlığının tarihi, siyasi, politik, uluslararası hukuk ve toplumsal yönlerinin etraflıca ele alınması, bu konuda millî tezlerimizin en güçlü argümanlarla ortaya konulmasının büyük önem arz ettiğini ifade eden Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kapsamda burada bulunan değerli bilim insanları başta olmak üzere akademi camiamıza, önemli sorumluluklar düştüğünü belirtmek isterim. Sizlerin de bu doğrultuda çalışmalarınıza devam edeceğinize inancım tamdır.Bu vesileyle Mete Han’dan Sultan Alparslan’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bugüne kadarki tüm devlet büyüklerimizi ve komutanlarımızı saygıyla anıyorum. Ayrıca Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinin lideri Dr. Fazıl Küçük’ü, kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, aziz şehitlerimizi, Kıbrıslı mücahitler ile mücahideleri ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, Gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum." "Bir anlaşma olacaksa bu anlaşma iki devletli bir anlaşma olacaktır"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da törende yaptığı konuşmada Kıbrıs Barış Harekatı’na biraz daha geç kalınması halinde Kıbrıs’ta kurtarılacak bir ortamın bulunamayacağını söyledi.
Tatar, 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta düzenlenen darbeyle esas niyetin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak olduğuna dikkati çekerek havadan, karadan ve denizden olmak üzere üçlü bir çıkarmanın yapıldığını dile getirdi.
1571 yılında 70 bin şehit verilerek alınan Kıbrıs Adası’nın Osmanlı Devletinin çok önemli bir kazanımı olarak tarihte yerini aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar, Ada’nın kendilerine göre esas sahibinin Osmanlı Devleti ve onun devamı Türkiye Cumhuriyeti olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye’nin Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına tahammülü olamayacağını, çeşitli müzakerelerle harekata gidildiğini aktardı.
Tatar, Kıbrıs’ın tümünün Avrupa Birliğine (AB) alındığının altını çizerek, "Tek taraflı olarak, ne Kıbrıs Türklerine danışarak ne garantör Türkiye’ye danışarak, Kıbrıs’ı bir bütün olarak Avrupa Birliğine almaları. Güya Kıbrıs, Avrupa Birliğine adaymış gibi. Bu milli ve başarılı geçmişimize, tarihimize meydan okuyarak bütün bunları hiçe sayarak Kıbrıs, AB’nin bir adasıymış gibi davranılıyor" diye konuştu.
Egemenliğin önemini vurguladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, "Bir anlaşma olacaksa bu anlaşma iki devletli bir anlaşma olacaktır. Aksi takdirde bizleri çok büyük tehlikeler bekler ve bekleyecektir" ifadelerini kullandı.
Tatar, egemen eşitlik şartıyla müzakere masasına oturabileceklerini, Kıbrıs’ın sahil şeridindeki konumuyla Türkiye’yi de etkileyeceğini belirterek, bir tehlikenin ortaya çıkmasını önlemek için bağımsız bir Türk devleti olarak KKTC’nin burada güçlenerek ve güçlendirilerek yaşaması ve yaşatılması gerektiğini bildirdi.
Son 50 yılda Kuzey Kıbrıs’ta çok önemli kazanımlarının olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Tatar, şunları kaydetti:
"Kıbrıs Türkü, her zaman büyük Türk milletinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır. Türk Devletleri Teşkilatına, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gayretleriyle birlikte gözlemci üye olarak kabul edilmemiz, yavaş yavaş ilişkilerimizi geliştiriyor olmamız, bizim kalıcılığımızı, görünümümüzü ve başarılarımızı inşallah önümüzdeki dönemde daha da artıracaktır."
Milli Savunma Üniversitesinde gerçekleştirilen programda Bakan Güler’in yanı sıra beraberinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Komuta Kademesi de yer aldı.