21 Aralık 1963 tarihi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için en karanlık günlerden biriydi. EOKA örgütü olarak bilinen Rum çetesi, Kıbrıslı Türkleri adadan silmek için kanlı saldırılar yapıyordu. O dönemde Kıbrıs’ta bulunan askerî hastanenin yöneticiliğini yapan Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın küvette kurşuna dizilen üç çocuğu ve eşi, yüzlerce masum sivilin katledildiği bu saldırıların sembolü olarak tarihe geçti. ‘Kanlı Noel’ olarak bilinen olayın yıl dönümünde, Nihat İlhan’ın oğlu olan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, gazetemize konuştu:
EOKA’CILAR ÖNÜNE ÇIKANI TARAMIŞ
Babam, Dr. Nihat İlhan 1963 yılında Tabip Binbaşı olarak Kıbrıs’ta alayın başhekimi ve cerrah olarak görev yapıyor. Kıbrıs’ta o dönem uzun süredir devam eden Rumların ENOSİS, yani Kıbrıs adasını Rum adası yapma hayali ve aynı zamanda da Ada’da Türk varlığının tamamen yok edilmesi hayalleri var. Rumlar ayaklanarak o sırada birlikte yaşanan Lefkoşa’da Türk mahallelerini basıyorlar. EOKA’cı çeteler, katiller Lefkoşa’da ve orada önüne çıkan evlerdeki Türk vatandaşlarını tarayarak ilerliyorlar. Bizim evimiz hemen sokağın başında, bir sokak arkasında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yaşadığı ev. Bu katiller bizim eve girdikten sonra evin banyosunda saklanmış olan rahmetli üç abim; Murat, Kutsi, Hakan ve anneleri Mürüvvet İlhan’ı tarayarak şehit ediyorlar. Aynı zamanda ev sahibimiz, onun eşi ve kızını da tarıyorlar. Bir anne ve üç çocuğunu tarayacak kadar aşağılıklar. Olaydan sonra babamın tek söylediği şey, ‘Vatan sağolsun.’
TÜM ÇOCUKLARIN BABASI OLDU
Daha sonra babam uçakla Elâzığ’a, memlekete dönüyor. 1964 yılından 1977 yılına kadar Elâzığ Askerî Hastanesinde görev yapıyor. 1977 yılında da tabip tuğgeneralliğe terfi ederek Ankara’ya geliyor. Önce Mevki Askerî Hastanesi başhekimliği, sonra da KKK Sağlık Dairesi Başkanlığı yapıyor. 1982’de de emekli oldu. Daha sonra da Turgut Özal döneminde beş yıl kadar Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü yaptı. Bunun da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Zira üç çocuğunu şehit veren bir babanın, tüm çocukların babası olması çok anlamlı. Bu arada, 1970 yılında annem Doktor Türe Hanım ile evleniyor. ÇEK Genel Müdürlüğünden sonra da babam bir süre de başbakanlık müşaviri olarak görev yaptı. Vefat ettiği 2016 yılına kadar Ankara’da babam, annem, kardeşim, eşim hep birlikte yaşadık. İki de torunu oldu.
İSİMLERİ MAVİ VATAN’DA YAŞIYOR
Bunların ders alınması ve unutulmaması gereken olaylar olduğunu düşünüyorum. Geçmiş zamanlarda bir dönem Kıbrıs’ta da bu süreçler unutulmuştu. Aslında bunların tarihe not düşülmesinin, Kıbrıs’taki Türk varlığının ne denli önemli olduğunu göstermesi açısından çok çok önemli. Sağ olsun, KKTC Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, başbakanlığı döneminde de konuya çok önem vermişti. Devletimiz yine gereken önemi gösteriyor. TİKA, oradaki evimizi yeniliyor, tamamlanmak üzere. TPAO, geçen sene yeni üç doğalgaz aramasında görev yapacak gemiye, ağabeylerim Murat İlhan, Kutsi İlhan ve Hakan İlhan’ın isimlerini verdi. Bunların çok anlamlı olduğunu, Mavi Vatan’da hele ki Akdeniz’de üç şehidin isminin yaşamasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Devlet unutmuyor. Devlet her şeyi takip ediyor ve kendi vatandaşına sahip çıkıyor.
HALA 'MEGALİ İDEA'LARI VAR
Kıbrıs Rum tarafının hiçbir zaman çift toplumlu bir yaklaşımı benimsemediğini ifade eden Prof. Dr. İlhan, şunları kaydetti: Hâlen de buna şahit oluyoruz. Ada’da tek başına bir Rum adası olma halleri devam ediyor. Bugün geldiğimiz nokta da bu insanlardan dost olmayacağını, ülkemize fayda olmayacağını ve bugün de Türk varlığını tehdit eden en önemli unsur olduğunu biliyoruz. Rum tarafına şimdi gitseniz EOKA hâlâ kutsanmış gidi değerlendiriliyor. Hâlâ o ‘megali idea’ dedikleri Türk varlığını adadan bertaraf edilmesi yaklaşımını güdüyorlar. Türkiye’nin ve KKTC’nin bir arada direnmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu Türkiye’de herkesin davası. KKTC bizim kardeşimiz. Burada bir ayrım gözetme şansımız yok. 85 milyonun ortak davası olduğuna inanıyorum.