15 Temmuz hain darbe girişiminin yedinci yılında Altınbaş Üniversitesinde “Türkiye’de Darbelerin Engellenmesi ve Demokrasi Kültürünün Yaygınlaştırılması” paneli gerçekleştirildi. Demokrasi kültürünün yaygınlaştırılması konusunun ele alındığı panele, Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın yanı sıra Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serhat Erkmen, Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüler ve Fenerbahçe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efe Sıvış katıldı.
Panelde konuşan Rektör Prof. Dr. Çağrı Erhan, Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan darbeleri hatırlatarak, silahlı kuvvetlerin iktidara el koyuşları sürecinde her zaman başka güçlerden destek aldığına değindi. En kalıcı izler bırakanın 12 Eylül 1980 darbesi olduğunu vurgulayarak, “Aydınların desteği olmasaydı, ‘Siyaset, kendi süreci içinde sorunlarını aşsın’ denilseydi bu kadar kara bir tablo olmazdı.” değerlendirmesini yaptı. Askeri darbelerin önlenmesinde, demokrasi kültürünün geliştirilmesinin önemini anlatan Erhan, “Genellikle ülkeyi içine düşmüş olduğu kötü durumdan kurtarmak için yaptıklarını söylerler. Hiçbir darbe, ne maksatla olursa olsun doğru değildir. Ne içerde ne dışarda darbelere alkış tutmayacağız.” diye konuştu. Erhan, 15 Temmuz’un diğerlerinden farklı olarak sadece silahlı kuvvetler mensuplarının değil bir terör networkunun planlaması olduğuna dikkat çekti. “Devletin kılcal damarlarına sızmışlar. Sadece ordunun eğitimi ile bunu bertaraf edemeyiz. Bu sızmalar engellenmeli, sulandırılmamalı, oldubitti denilmemeli. İlerinin iş adamı, aydını, üniversite hocası olacak çocuklara demokrasiyi iyi anlatmamız lazım” dedi.
Türkiye’deki darbelerin yurtdışı bağlantılarına da değinen Erhan, “Rüşvetin belgesi olmayacağı gibi bunun da belgesi olmaz. Ancak bazı karinelerle bağlantıyı tahmin edebiliriz. Kenan Evren, General Rogers ile görüştü. 12 Eylül sonrası ABD, bunları hemen tanıdı. 15 Temmuz sonrasında da devletin seçilmiş meşru hükümeti ve darbe yapanları aynı kefeye koyarak, ‘Taraflara’ itidal çağrısı yapmaları çok dikkat çekici. Elebaşısı da hala ABD’de de ve iade edilmedi. Cumhurbaşkanımıza müdahale etmek isteyen askerler, yine devlete ait helikopter ile Yunanistan’a kaçtılar ve iade edilmediler” diyerek bunlara örnekler gösterdi.
“Asker, siyasete girmediğinde daha başarılı oluyor”
Askerin siyasete girmemesi gerektiğinin de altını çizen Erhan, ordunun FETÖ’cülerden arındırılmasında sonra önemli başarılara imza atıldığını söyledi. “15 Temmuz’dan bir ay sonra TSK, Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirdi. Bu başarı koçbaşı oldu ve ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı geldi. Mavi Vatan kapsamında Libya ile anlaşma yapıldı. PKK’nın bitirilmesini de ekleyebiliriz. FETÖ’cü askerlerin PKK’lıları gece dürbünlüyle görseler bile müdahale etmediklerini bugün artık biliyoruz. En az TSK kadar, bürokraside de etkili oldular. Maalesef, Türk dünyasıyla ilişkilerde geri kaldık. Bunlar çekilince bu alanlarda da önemli adımlar atıldı.” dedi.
“Demokrasi kültürü gelişmediğinde, darbelere karşı anti demokratik yöntemler kullanılıyor”
Prof. Dr. Serhat Erkmen, 15 Temmuz darbe girişimini anlamanın geleceğimiz açısından önemli olduğunu vurguladı. Darbeye maruz kalan ülkelerin kendilerini demokratik açıdan geliştirmesi gerektiğini söyledi. Suriye, Irak ve Libya gibi ülkeleri örnek göstererek, “Demokrasi kültürü gelişmediği zaman, darbeler anti demokratik yöntemlerle engellenmeye çalışılıyor. Kolluk ve güvenlik güçleri, soğuk savaşta olduğu gibi kimseye nefes aldırmıyor.” dedi.
“Uluslararası konjonktür iyi takip edilmeli”
Arap Baharı sonrası uluslararası sistemdeki değişikliğin birbirini tetiklediğini de hatırlatan Prof. Dr. Erkmen, “Uluslararası konjonktür iyi takip edilmeli. Bizim gelecekte bunun önüne geçmek için çevremizde olup bitenler konusunda bilinçli olmamız gerekir” önerilerinde bulunarak Türkiye’nin ayrılıkçı terör örgütüyle ya da radikal gruplarla mücadelede önemli aşamalar kaydettiğini söyledi. Ancak FETÖ’nün kült grup olarak tabir edildiğini, Japonya’daki Yüce Gerçek Tarikatı ile benzer özellikler gösterdiğini belirten Erkmen’e göre, “Bunlarla mücadelede ince düşünülmesi gerekiyor” dedi. Erkmen ayrıca, “Bu kült yapıları az biliyoruz. Başka benzerlerinin oluşmasına da engel olunmalı. Örgütlenme biçimi ve ikna güçlerini dikkate alarak akademik çalışmalarla toplumu bilinçlendirmeliyiz” diye konuştu.
“50 yıllık proje”
Ergenekon Kumpas Davası’nda 18 yılla yargılanan ve 2 sene hapis yatan Dr. Eray Güçlüer de FETÖ’nün mağdur ettiği askerlerden. Güçlüer’e göre 15 Temmuz, bir darbe girişiminin çok ötesinde. Arap yangının devamı. Amacı darbe yapmak değil, Türkiye Devleti’ni parçalamak. Güçlüer değerlendirmesinde devletin kurumsal, yarı kurumsal yapılarını ve tüm sivil toplumu etkilediğini belirterek, “CIA’nın Türkiye Şefi Graham Fuller’in 1966’da temellerini attığı 2016’ya kadar hazırlıkları süren 50 yıllık bir projeden bahsediyoruz. O gece, ABD DAEŞ’li teröristleri getirecekti. Devleti ortadan kaldıracak bir iç savaşın önü açılacaktı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bölümü koparılacaktı. İstanbul’un Vatikan gibi özel statüde olması planlanmıştı. Yunanistan’a kaçan o helikopterde aynı Graham Fuller’in de olduğunu biliyoruz. O gece millet, devletine sahip çıktı ve ateş çukurunun kenarından dönüldü” dedi.
“Emperyalist güçlerin hala FETÖ’den umudu kesilmedi”
FETÖ’nün, insanların inançlarına, duygularına sızarak amacına ulaşmaya çalıştığını kaydeden Güçlüer, “2-4 yıl sonra PKK daha güneye inecek. Türkiye için güvenlik tehdidi olmaktan çıkacak. Ama FETÖ için bunu söyleyemeyiz. Sabırla, zayıflama anımızı bekliyorlar. Bu mesele bizi daha güçlü kıldı. Dünyaya karşı farkındalığımızı artırdı. Kendi savunma mekanizmalarımızı güçlendirmek adına her türlü çabayı sarfetmeliyiz. Emperyalist güçlerin hala FETÖ’den umudu kesilmedi. Aktif, pasif hücreleri var. Tekrar güç toplama isteği içindeler” şeklinde uyarılarda bulundu.
Eğitim ve yoksulluk 2 önemli kriter
Doç. Dr. Efe Sıvış ise FETÖ ile mücadeleyi “Eğitim” ve “Yoksulluk” çerçevesinde değerlendirdi. Devletin acze düştüğü alanları FETÖ’nün doldurduğuna değinen Efe Sıvış, “Yetenekli, yoksul çocukları hedef seçiyorlar. Yurtlarda, ışık evlerinde devletin gücünün yetmediği bu çocuklara olanaklar sağlıyorlar. Böylece kendilerine gebe bırakıyorlar. Bir de bu çocukların ellerine soruları veriyorlar. Hâkim ya da kurmay subay olduktan sonra bu çocuklar FETÖ’ye borçlarını ödemeye başlıyor” dedi. Efe Sıvış, 2014’te Vietnam ziyareti sırasında orada okul açmış bu grupla karşılaştığını ve bu zor coğrafyada nasıl bir adanmışlıkla çalıştıklarını görünce çok şaşırdığını ifade etti.
“ABD, uluslararası hukuku ihlal ediyor”
Sıvış, FETÖ konusunda aslında ABD’nin uluslararası hukuku da ihlal ettiğini kaydetti. 2 ülke arasında 1981’de yürürlüğe giren suçluların iadesi anlaşmasını olduğunu hatırlatarak, “Cumhurbaşkanının hayatına kastedeni iade edeceksin diye madde olmasına rağmen, etmiyor. Çünkü bunları kullandığı çok açık Fethullah Gülen, 1960’lardan itibaren komünizmle mücadelede, Soğuk Savaş sonrasında da ABD’nin kontrolünde bir ılımlı İslam kuşağı oluşturma konusunda CIA için kullanışlı bir enstrüman oldu” dedi. Sıvış son olarak, FETÖ ile mücadele bir de mağduriyet konusuna değinerek, “Milli güvenlik hassas bir konu elbette. Teröristleri iyi ayıklamak lazım ama bir zaman devletin izin verdiği bir bankada hesabı olan sıradan bir vatandaşa ya da bunların okullarında geçmişte sadece okumuş olan bir öğrenciye de mağduriyet yaşatmamak, kanayan yara haline getirmemek lazım” uyarılarında bulundu.