Ruhsal bağışıklığa dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Ruh sağlığımız için ruhsal bağışıklık ihmal edilmemeli. Koruyucu faktörleri üç ana başlık altında değerlendirebiliriz; bireysel, aileden gelen ve aile dışındakiler. Bireysel faktörlere, özgüvenin, özsaygının, öz yeterliliğin ve sosyal becerilerin kuvvetli olması, parlak zekaya sahip olmak gibi etkenler örnek verilebilir’’ dedi. Ruh sağlığı, vücut bağışıklığını güçlü tutmak için önemli unsurlardan bir tanesi. Medicana Çamlıca Hastanesi hekimlerinden Uzman Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, ruhsal bağışıklığın nasıl korunacağı ve ruhsal bağışıklığın ne olduğu konuları hakkında açıklamalarda bulundu. Ayrıca Psikolog Bozkurt, ruhsal sağlığı etkileyen koruyucu faktörler ve risk faktörleri hakkında bilgiler verdi. Ruhsal bağışıklık: Psikolojik sağlamlık
Ruhsal bağışıklığı veya psikolojik sağlamlığı, bireyin karşılaştığı sorunlara karşı uyguladığı koruyucu baş etme yöntemleri (koruyucu faktörler) ile hayatındaki risk faktörleri arasındaki birleşim olarak tanımlayan Psikolog Kübra Bozkurt, “Yaşanan olumsuz olaylar geniş yelpazede değerlendirilebilir. Boşanma, fiziksel/psikolojik şiddet, taşınma, okul değiştirme, akran zorbalığı, doğal afetler ve günümüzde maruz kaldığımız salgın hastalıklar bizim baş etme yöntemlerimizi test eder. Sahip olduğumuz güçlü baş etme yöntemleri ile risk faktörlerinin çatışması sonucu, yeni duruma nasıl adapte olduğumuz ve iyilik halini nasıl koruduğumuz ruhsal bağışıklığımızın ne kadar kuvvetli olduğunu gösterir. Bağışıklık sistemimiz maruz kaldığımız çevre kadar kuvvetlidir. Bir çocuğun gelişim sürecinde maruz kaldığı ev ve okul ortamı, oyun ve diğer ortamları bakteriler, virüsler, mikroplarla var olur. Çocuk bu etkenlere maruz kaldıkça bağışıklık sistemi yeni silahlar (antikorlar) geliştirir ve kendisini kuvvetlendirir. Benzer olarak psikolojik risk faktörleri de ruhsal bağışıklığımızı koruyan, koruyucu baş etme yöntemlerini çeşitlendirir ve kuvvetlendirir” dedi. Koruyucu faktörler ve risk faktörleri
Ruhsal bağışıklığı zorlayan risk faktörleri arasında ruhsal problemi olan ebeveynler tarafından yetiştirilmek, aile içi şiddet, sağlık sorunlarına sahip olmak, savaş ve terör olaylarının yaşandığı coğrafyada yaşamak, yoksulluk veya doğal afetler sayılabileceğini ifade eden Psikolog Bozkurt, “Doğuştan sahip olduğumuz mizaç özellikleri ile çevresel faktörler birleştirildiğinde maruz kaldığımız risk faktörlerinin üstesinden nasıl geldiğimiz açıklanabilir. Girişken, kendine güvenen, dışadönük ve kendi haklarını savunabilen bir çocuğun, aile, okul ve toplum desteğiyle karakterini güçlendirmesi ve maruz kaldığı sorunlarla daha kolay baş etmesi beklenir. Tam tersine daha içedönük, boyun eğen, özgüveni düşük bir çocuğun çevresel faktörleri de zayıf olduğunda, karşılaştığı sorunlarla baş etmesi çok daha zordur. Koruyucu faktörleri üç ana başlık altında değerlendirebiliriz; bireysel, aileden gelen ve aile dışındakiler. Bireysel faktörlere, özgüvenin, özsaygının, öz yeterliliğin ve sosyal becerilerin kuvvetli olması, parlak zekaya sahip olmak gibi etkenler örnek verilebilir. Aileden gelen koruyucu faktörlere, anne-baba ile sağlıklı ve etkili iletişim, iyi bir sosyoekonomik düzey, çekirdek aile dışından gelen sağlıklı sosyal bağlar örnek olarak verilebilir. Aile dışındaki koruyucu faktörler ise destekleyici yetişkinlerle bağ kurma, iyi bir sosyal çevrede bulunma ve iyi okullarda okumadır” şeklinde konuştu. ’’Uyku kalitesinin düşmesi fiziksel ve ruhsal bağışıklığımızı zayıflatan en önemli etkenlerden biridir’’
Uzun süren ve kronik hale gelen stres birçok fiziksel hastalığı da beraberinde getirdiğinin altını çizen Psikolog Bozkurt, “Bizde kaygı uyandıran olay esnasında vücudumuzda salgılanan kortizol hormonun uzun sürelerde salgılanması, vücudun tüm sistemlerini etkilemekte ve fiziksel hastalıklara neden olmaktadır. Bunlardan psikolojik sorunlarla en çok eşleşenlerden biri uyku bozukluğudur. Uyku kalitesinin düşmesi fiziksel ve ruhsal bağışıklığımızı zayıflatan en önemli etkenlerden biridir. Ruhsal bağışıklığımızın zayıf olması, yani karşılaştığımız sorunlarla baş edemeyip psikiyatrik bozukluklardan birine sahip olmak, baş etme yöntemlerimizin de zayıf olduğunu gösterir” diye konuştu. Psikolog Bozkurt, ruhsal bağışıklığı korumak için nelerin yapılabileceğinin şöyle açıkladı: ’’Sağlıklı beslenme; bu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz bir diyetisyene başvurabilirsiniz. İhtiyacınız olan besinleri, yeterli miktarda ve uygun saatlerde tüketmelisiniz. Psikolojik sorunlarla beraber gördüğümüz duygusal açlık, genellikle geç saatlerde ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme şeklinde kendini gösterir. Bu şekilde beslenmeye başladıysanız doğru baş etme yöntemini kullanmıyorsunuz demektir. Baş etme yöntemi olarak sigara, alkol veya madde kullanmayın. Eğer bunlardan herhangi birini sıkıntılarınızı hafifletmek için kullanıyorsanız, bağımlılık profiline doğru ilerlersiniz. Uyku saatlerinize dikkat edin. Vücudun kendini yenilediği, toksinleri attığı uykunun ruh sağlığı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Günde ortalama 7-8 saat uyuduğunuzdan emin olun. Yatmadan bir süre önce telefonunuzu, bilgisayarınızı ve tabletinizi kapatın. Bu cihazların yaydığı mavi ışık uyku kalitenizi ciddi anlamda etkilemektedir. Evden dışarı çıkın, kapalı alanda ne kadar çok vakit geçirirseniz o kadar depresif hissedersiniz. Evden çıkın ve düşük tempolu, kısa yürüyüşler yapın. Dua etmek, meditasyon yapmak ve açık havada nefes egzersizi yapmak sizi rahatlatacaktır. Her an bir şeyle meşgul olmak zorunda değiliz, kendinize gün içinde dinlendiğiniz vakitler oluşturun. Bazen kişilik yapımızdan ötürü hayır demekte zorlanırız ve bunun farkına varan insanlar bizi istismar ederler ve bu da ciddi bir tükenmişlik getirir. Hayır demeye başlayın ve buna, en kolay yapabileceğiniz kişiyle başlayın. Küçük sorumluluklar alın, bunlar sizin hayatın bir parçası olduğunuzu hissettirecektir. Hedeflerinizi küçük, yapılabilir adımlara bölün ve en basitinden başlayın. Eğer stres kaynağından uzaklaşabiliyorsanız fırsatları değerlendirin. Mobbinge maruz kaldığınız iş ortamını değiştirmek, fiziksel/psikolojik şiddete maruz kaldığınız evliliği bitirmek, kendinizi güvende hissetmediğiniz evinizi farklı bir ilçeye taşımak gibi. Bunları uygulamak zor ise sosyal destek mekanizmalarınızı güçlendirin, aile üyelerinden ve arkadaşlarınızdan destek alın. Sadece aile ve iş yaşamımızın olması ruhsal bağışıklık için yeterince kuvvetli değil. Renkli bir sosyal yaşam, farklı kültürlerden, görüşlerden insanlarla tanışmak bizi zinde tutar. Farklı ilgi alanlarınız olsun, stresli bir anda keyfinizi yerine getirecek bir meşguliyetiniz olsun. Yeni hobiler deneyin, yeni diller öğrenin, farklı mekanlar keşfedin. İhtiyacınız olduğu her anda duygularınızı ve düşüncelerinizi ailenize ve arkadaşlarınıza anlatmaktan çekinmeyin. Sorunlarınızla baş etmekte zorlanıyorsanız ve durumunuz kötüye gidiyorsa mutlaka bir terapistten yardım alın. Sağlıklı baş etme yöntemlerini sık sık kullanmak, olumsuz hayat koşullarına karşı sizi kuvvetlendirecektir. Nasıl ki fiziksel bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmek için sağlıklı beslenmeye, uyku kalitesine, egzersize önem veriyorsak psikolojik sağlamlık için de sosyal desteğe, hobilere, farklı deneyimlere ihtiyacımız var. Koruyucu faktörleri hayatımızda tuttuğumuz sürece psikolojik sağlamlığımız kuvvetli olacaktır. Yaz mevsiminin ruh sağlığı üzerine etkisi
Biliyoruz ki kapalı, soğuk ve yağmurlu havalarda daha keyifsiz hissederiz. Canımız bir şey yapmak istemez. Yataktan çıkmak bile zor gelir. Bu nedenledir ki sonbahar-kış aylarında depresyon vakaları artmaktadır. Kuzey ülkelerinde de depresyon ve intihar vakaları daha fazladır. Güneşin yaydığı ışıkların vücudumuza enerji vermesi, uyanıklık seviyemizi arttırması, vücudumuzdaki D vitamini emilimini sağlaması sayesinde yaz aylarında daha pozitif hissediyoruz. Bu nedenle ilkbahar-yaz aylarında açık havaya çıkmak, güneşin tadını çıkarmak ruhsal bağışıklık için çok önemlidir.’’