Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) genişlemesi için verilen karar doğrultusunda sanayi bölgesi etrafında bulunan araziler satın alınmaya başlandı. Arazi sahiplerine teklif edilen metrekareye 153 liraya itiraz ederek rakamların çok düşük olduğunu iddia ettiler.
Sincan Organize Sanayi Bölgesi genişleme kararı doğrultusunda Sincan Yeni Cimşit Mahallesi içerisinde bulunan 10 bin dönümlük araziyi satın almak için arazi sahiplerine bilirkişilerin incelemeleri sonrasında tekliflerde bulundu. Sincan OSB, arazi sahiplerinin iddialarına göre emsal arazilere ve güncel piyasaya göre çok düşük tekliflerde bulundu. Bilirkişilerin sunduğu tekliflere itiraz etmek için başvuran arazi sahipleri bir yıldır mahkeme ile uğraştıklarını ve teklif edilen paranın da her geçen gün eridiğini iddia ederek, “Sadece haklarımızı istiyoruz. Fazla para istemiyoruz” dedi.
Yeni Cimşit Mahallesi’nde arazi sahibi olan ve aynı zamanda 10 bin dönümlük arazinin belli bir kısmında yaşayan aileleri temsilen sözcü olarak seçilen Fatih Akkaya yaşanan olaylar ile ilgili sadece hakkımızı talep ediyoruz diyerek şu sözleri kaydetti:
“Burası Sincan Yeni Cimşit Mahallesi burası yaklaşık 10 bin dönümlük bir arazi. İmara sınır noktada bulunan bu alan Sincan 1 Organize Sanayi Bölgesi için genişleme alanı ilan edildi. Burası kamulaştırılıyor. Sincan OSB, bu araziyi satın almak için bize bazı rakamlar sundu. Sunulan rakamların çok komik olduğunu söylememize rağmen ‘burası bir şekilde alınacak. Vermezseniz mahkeme yoluyla alacağız’ dediler. Nitekim mahkemeye gidildi. OSB’nin bize teklif ettiği rakama karşılık biz burayı satmayı düşünmüyoruz, gayet memnunuz dedik. Buraların yerine bize hissemiz oranında hakkımız neyse onu verin. Herhangi bir yerden imar geçince öyle oluyor dediğimizde ise, ‘Hayır, burayı kendi üyelerimize satacağız’ dediler. Ankara Batı Adalet Sarayı Asliye Hukuk Mahkemelerinde çok sayıda dava var şu anda. Binlerce kişilik bir yer burası. Çok sayıda hissedar var. Burada gördüğünüz sadece hissedarların 50-60 kişisi. Hepimiz aynı durumdayız. Bilirkişi geçen yılın rayiç bedelleri üzerinden hesaplamalar yaptı. Arazinin fiyatı hesaplanırken Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açıkladığı buğday fiyatı baz alındı. Ayrıca yapılar hesaplanırken de yine Resmi Gazete’de yayımlanan yapı birim maliyeti rakamlarını baz alarak bize bazı teklifler yapıldı. Bu rakamlar buğdayın ton fiyatı 2 bin 250 lirayayken hesaplandı. Üzerinde ki yapılarımız da 3A sınıfına sokuldu. 3A sınıfında ki yapıların metrekare birim fiyatı bin 360 liraydı. Geçen sene açılan mahkemeler hala devam ettiği için biz bu rakamları da alamadık. O yüzden bu rakamlar hayat pahalılığı ve enflasyon ile birlikte eridi. Buğdayın ton fiyatı 2 bin 250 liradan 7 bin liraya çıktı ama OSB hala bize arazi için 153 lira teklif ediliyor. Yapı birim maliyeti de bin 360 liradan 3 bin 200 liraya çıktı. Biz sadece arazimizin değerini istiyoruz. Hisselerimiz oranında bize buradan yer verilsin ya da genişleme alanı dışında kalan neresi varsa satın alınsın bize verilsin. Biz ekstra para istemiyoruz. Bize verdikleri ise sadece metrekare başına 153 lira. Böyle bir gasp, böyle bir hırsızlık olabilir mi? Tapularımız Sincan OSB’ye geçtiği anda 153 liralık arazi bir anda 2-3 bin liraya çıkacak.” “Elimizdeki malı alıp 3-5 zengine peşkeş çektiler”
Hem emekliliğin tadını çıkarmak hem de yatırım amacıyla 2011 yılında emekli olup, bu araziyi satın aldığını belirten Hayrettin Yavuz, yaşanan olaylardan dolayı çok üzgün olduğunu belirterek, “Burayı, hem toprakla uğraşmak hem de hoş vakit geçirmek ve emekliliğimin tadını çıkarmak için satın almıştım. Aldıktan belli bir süre sonra kamulaştırma olayı çıktı. Kamu yararına bir yapı yapılacak diye düşündük. Devletin kestiği parmak acımaz diye düşünerek tamam dedik. Ama akabinde bilirkişi geldi ve bize çok gülünç bir rakam teklif etti. Bu adalet nerede bize yazık değil mi? Ben şunu anlamıyorum bu sistem fakirden alıp zengine mi veriyor? Elimizdeki malı alıp 3-5 zengine peşkeş çektiler” dedi. “Burası olmazsa belki ben yaşayamayacağım”
Solunum hastası emekli öğretmen Fevzi Alp, buranın nefes alanı olduğunu ve burası olmazsa yaşayamayacağını vurgulayarak, “Ben Covid döneminde hastalandım. Elimde raporum var günde 16 saat solunum tüpü kullanmam gerekiyor. Akşamları evde birer saat kullanıyorum. 3 saatlik bir tane tüpün ücreti 600 lira. Ama ben buraya geldiğim zaman çok rahat ediyorum. Nefes alabilmek için bahçeme 300 tane çam ağacı ektim. Buraya geldiğim zaman tüp kullanmıyorum. Burası elimden gittiği zaman ben sürekli tüp kullanmak zorunda kalacağım. Benim ne emekli maaşım ne de elimde ki para buna yetmez. Ben burada yaşamaya devam etmek istiyorum. Burası olmazsa belki ben yaşayamayacağım. Ben nefes alabilmek için sabah saatlerinde geliyorum akşama kadar burada kalıyorum” ifadelerini kullandı. “Buraya gelen bilirkişiler satılmış kişilerdir”
Gelen bilirkişilere güvenmediğini ve OSB’nin hak yediğini iddia eden bir diğer arazi sahibi Hüsamettin Yavuz, “2010 yılında emekli olduğumda büyük hevesler ile almıştım burayı. Çocuklarımın rızkını buraya bağladım. Ben buraları OSB tarafından alınmasını istemiyorum. Benim Vali Bey’den ricam, sesimizi duysunlar. Ben Vali Vasip Şahin’in duyarlı olduğuna inanıyorum. Buraya gelen bilirkişiler satılmış kişilerdir. Bizi dinlemediler kendi kafalarına göre çocuğa verir gibi 153 lira verdiler. Konuşurken bile sesim titriyor. Bizi OSB’nin kucağına bırakmasınlar” diye konuştu. “Buradaki bir ağacı yetiştirmem en az 10 yıl”
Burada ki en büyük sorunun para olmadığını kaliteli bir yaşam istedikleri için burayı satmak istemediklerini ve hem çocukların refahı hem de doğayı korumak için mücadeleden vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Sinan Ezer, “10 yıldan fazladır burada yaşıyoruz. Burada ki maddi kaybımızdan ziyade kaybettiğimiz çok daha önemli manevi değerlerimiz var. Bizim buradaki yaşam alanlarımızı bitirdiler. Çocuklarımızın rahatlıkla oynayabileceği, bir salatalığı dalından koparabileceği ortamlar oluşturmak istiyoruz. OSB’nin buraya gelmesin istemiyoruz. Çünkü şehrin çok içerisinde kaldı. Servis ve yapı maliyetlerinden kaçmak için şehrin göbeğinde insanların yaşam alanlarına müdahale ediyorlar. Buraya benim yaşlı annem ve babam geliyor. Dört mevsim burada kayıtlı ve vergili betonarme evlerinde yaşıyorlar. Yeşillik ve temiz hava içerisinde, şehrin gürültüsünden ve trafiğinden uzak bir yaşam sürüyorlar. Biz bunu kaybetmek istemiyoruz. Para gelir gider ve bir şekilde kazanılır. Bana çok para verseler de az para verseler de burada ki bir ağacı yetiştirmem en az 10 yıl. Ben 10 yıl yaşayacak mıyım bilmiyorum. Belki 20 yıl sonra evimizin önünde bir döküm fabrikasından gelen gazlardan ötürü zehirleneceğiz” diye konuştu.