Karaaslan, olaydan 5 gün önce inşaat halindeki evini 800 bin TL'ye sattığını, bu durumdan sonra birtakım sesler duyduğunu ileri sürdü.
Bu sesler nedeniyle zayıf düştüğünü, olay sırasında da kendinde olmadığını iddia eden Karaaslan, "Ben de 'Delirttiniz beni' dedim. Klimanın altında, köşede duran tüfeği elime aldım. Eşim ve çocuklarımın olduğu odaya geçtim. Tüfekle birlikte odaya girdiğimde, eşimin ve kızlarımın seslerini duydum. Eşim koridora doğru kaçtı. Tamamen hatırlamamakla birlikte bir defa daha ateşlemiş olabilirim" dedi.
Olay, 24 Ağustos günü saat 01.30 sıralarında Yeni Mahalle Botaş Caddesi'nde meydana geldi. 8 çocuk babası Hasan Karaaslan, evde, uyuyan eşi Leyla ile kızları Derya, Melek ve Şerife Karaaslan'a pompalı tüfekle ateş etti. Çocuklar olay yerinde hayatını kaybetti, Leyla Karaaslan ise çığlık atarak kaçmaya çalıştı.
Ancak Hasan Karaaslan, diğer odaya kaçan eşine tekrar ateş edip, öldürdü. Daha sonra yandaki annesinin evinin bahçesinde uyuyan 2 çocuğuna yönelen Karaaslan, komşuları görünce aracına binip, polis merkezine giderek teslim oldu.
ANNE İLE KIZLARI YAN YANA DEFNEDİLDİ
Anne ve 3 kızı, otopsi işlemlerinin ardından İdil ilçesine bağlı Sırt köyünde yan yana defnedildi. Bu arada Karaaslan'ın 2 çocuğunun fındık işçisi olarak Karadeniz Bölgesi’ne gittiği, diğerinin ise İstanbul'da bulunduğu belirtildi. Hasan Karaaslan da çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı.
'SES O KADAR ÇOK YÜKSELİYORDU Kİ; BENİ ZAYIFLATIYORDU'
Karaaslan, emniyetteki ifadesinde; olaydan 5 gün önce inşaat halindeki evini 800 bin TL'ye sattığını, bu durumdan sonra birtakım sesler duyduğunu ileri sürdü. Sesin kaynağının bir telefon olabileceğini düşündüğünü söyleyen Karaaslan, bazı sesleri eşi ile kızı Derya'ya benzettiğini söyledi.
Derya'nın sesi olduğunu düşündüğü sesin kendisine 'Bu telefonu bana vereceksin' dediğini anlatan Karaaslan, "Ben de bu durumu anlatmak için savcılığa gittim ve telefonumun dinlenildiğini söyledim. Görüştüğüm görevliler, beni emniyete yönlendirdi. Emniyete giderken duyduğum ses, 'Emniyette tanıdıklarım var, bundan bir şey çıkmaz, gitme' dedi. Ben de bunun üzerine sabah 09.30 sıralarında aracım ile Midyat'a gittim. Yoldayken duyduğum sesler, 'Yav gitme gitme, seni öldürürler' diyordu. Bu sese aldırış etmeyince de aynı ses, 'Ya o telefonu getirirsin ya da seni öldürteceğim' diyordu. Ses bazen o kadar çok yükseliyordu ki; beni zayıflatıyordu" dedi.
'SAVCILIK VE EMNİYETE GİTTİM, YİNE DE BENİ GÖNDERDİLER'
Mardin'in Midyat ilçesine ulaştığında emniyete gittiğini ama sesin kendisini iyice zayıflatması nedeniyle kendisini ifade edemediğini anlatan Karaaslan, "Sesler, eşimin ve çocuklarımın ismini söylüyordu. Ses, sürekli olarak beni öldürtmekle tehdit ediyordu. Bana sürekli 'O telefonu getir, telefonda bir şeyler var' diyordu. Emniyette polis ile konuştum, beni savcılığa yönlendirdi. Savcılıkta da 'Telefonum dinleniyor' dedim. Savcılık, beni tekrar emniyete yönlendirdi. Polis, 'Bana senin İdil'e gitmen lazım' dedi. 'Çocuklarımdan, tanıdıklarımdan şüphe ediyorum, burada müracaat etmek istiyorum' dedim. Yine de beni gönderdiler. Bir GSM bayisine gittim. Telefonumu kontrol ettirdim. Telefon bayisindeki eleman bir şey bulamayıp, geri verdi. Sonra müşteri hizmetleri ile görüştüm. Dinlenip, dinlenmediğimi sordum. Bana, 'Biz karar veremeyiz' dediler. Sonra ismini bilmediğim bir avukata gittim. Avukatın ofisi 3'üncü kattaydı; onlar da bir şey yapamayacaklarını söyledi. Oradan ayrıldım" diye konuştu.
'BU CİHAZLA BİRÇOK KİŞİ KALP KRİZİ GEÇİREREK ÖLMÜŞ DEDİLER'
İfadesinde daha sonra tekrar İdil'e döndüğünü aktaran Karaaslan, "Sattığım evin bahçesindeki sebzeleri sulamaya gittim, telefondan hattı çıkardım. Poşete koyarak, odadaki buğdayların içine sakladım. Daha sonra saat 19.00 sıralarında eve geldim. Eski telefonuma hattı taktım. Bir müddet sonra sesleri tekrar duymaya başladım. Geldiğimde eşim, kızlarım ve küçük oğlum evdeydiler. Beraber yemek yedik, sonra annem ve ablamı alarak, yurt dışından gelen yeğenimin evine gittik. Burada bir müddet kaldıktan sonra önce ablamı evine bıraktım sonra saat 23.00 sıralarında eve geldik. Evde oturmaya başladım. Bir müddet sonra eşim ve kızlarım odaya çekilerek, uyumaya geçtiler. Bu esnada duyduğum cızırtı gibi sesleri, tekrar duymaya başladım. Sesler bir cihazın prize takılıp, sökülmesi gibiydi. Sesler, bana 'Bak seni öldüreceğim para vereceksin. 200 bin TL'yi şimdi vereceksin, vermezsen seni öldüreceğiz. Bu cihazı yeni aldık. Çok kişi kalp krizi geçirerek, bu şekilde ölmüş. Parayı şimdi vereceksin' dedi. Kızların odasına gittim, uyuyor gibiydiler. Bu esnada tekrar ses, 'İkinci bir cihaz taktım, bu sefer seni kesin yakacağım' dedi. Ben de 'Delirttiniz beni' dedim. Klimanın altında köşede duran tüfeği elime aldım. Eşim ve çocuklarımın olduğu odaya geçtim. Tüfekle birlikte odaya girdiğimde eşimin ve kızlarımın seslerini duydum. Eşim koridora doğru kaçtı. Tamamen hatırlamamakla birlikte bir defa daha ateşlemiş olabilirim. Çocuklarıma ateş ettiğimi hatırlamıyorum" diye konuştu.
Karaaslan, olaydan sonra küçük kızını ayakta gördüğünü ve aklının başına geldiğini aktararak "Şu an ne yaptığımın farkındayım. Yaptıklarımdan pişmanım" ifadelerini kullandı.