Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Aziz milletim, değerli milletvekili arkadaşlarım hepinizi kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Cumartesi günü 6. yılın son yasama yılına girdiğimiz TBMM'nin faaliyetlerinde sizlere Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.
Milletvekillerimizin yaz döneminde seçim bölgelerinde ve görevlendirildikleri diğer yerlerde gerçekleştirdikleri yoğun çalışmaları yakından takip ettik. Ülkemizin her bir köşesinde kapısı çalınmadık hane, eli sıkılmadık insan, girilmedik gönül bırakmayacak bir anlayışla yürütülen bu çalışmalar için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Unutmayınız, biz sahayı ne kadar sıkı tutarsak milletimizin özellikle yalanları ve çarpıtmalarıyla yanlış yönlendirmek isteyenlerin gayretleri o derece akamete uğrayacaktır. Ekim ayı ile birlikte 2023'e Doğru Şehir Buluşmaları başlığı altında milletimizle yeni bir buluşma programı başlattık. Genel Merkezimizle, milletvekillerimizle, bakanlarımızla bir yandan Ankara'daki çalışmaları yürütecek, bir yandan da ilçe ilçe tüm şehirlerimize giderek milletimizle kucaklaşacağız.
"BİZ KENDİ HALİMİZE, KENDİ İÇİMİZE BAKACAĞIZ"
Türkiye'nin bugününü hazırlayan parti sıfatıyla geleceğini inşa edecek birikime, enerjiye, azme sahip olduğumuzu, erkeği ve kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, her kesimden insanımıza göstermekte kararlıyız. Bizim için kimin ne yaptığının, kimin ne söylediğinin, kimin kiminle beraber olduğunun bir önemi yoktur. Biz kendi halimize bakacağız, biz kendi içimize bakacağız, biz kendi sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmeye bakacağız. Birileri ülkenin ve milletin geleceğini, imkanlarını, menfaatlerini düşünmeden dün öyle bugün böyle diyerek ikiyüzlü tavırlar sergileyebilir. Ama bizim milletimize ne aldatanlardan ne aldananlardan olmama sözümüz var.
"KENDİLERİNE AİT OLAMAYA ŞEYLERİ SAHİPLENEREK PİŞKİNCE GEZEBİLİYORLAR"
Bunun için ne söylüyorsak yerine getirme, dolayısıyla ağzımızdan çıkan her şeyi ölçüp biçerek hesabını, kitabını yaparak ifade etme mecburiyetimiz bulunuyor. Muhalefetin seçim öncesi söyledikleriyle seçim sonrası yaptıkları arasındaki devasa uçurumu belediyelerde gördük. Meydanlarda millete vadettikleri hiçbir sözün arkasında duramadılar. Hatta ne dedilerse tam tersini yaptılar. Buna rağmen de hala kendilerine ait olmayan işleri sahiplenerek ortada pişkince gezebiliyorlar. Şimdi aynı sinsi taktiği önümüzdeki seçimler için de kullanmanın hazırlıklarını yaptıklarından hiç şüpheniz olmasın. Tabii bu milletimizin geçmişte çok gördüğü bir oyun. Seçim öncesi kendisine ne sözler verildiğini, seçim sonrası ise ne sıkıntılar çektiğini feraset sahibi insanımız çok iyi biliyor.
Gençlerimizin de dünyayı tanıyan birikimleri ve ellerinin altındaki zengin iletişim imkanlarının sağladığı geniş ufukla bu bayat oyunu kolayca çözebileceklerinden şüphe duymuyorum.
"MİLLETİMİZLE BAZI GERÇEKLERİ PAYLAŞACAĞIM"
Tüm bu fotoğraf içinde milletimizin önüne yeni bir vizyonla, yeni bir program, yeni projelerle çıkan, çıkabilen böyle bir niyete gayrete ve beceriye sahip tek partiyiz, tek ittifakız. İnşallah seçim süreci ilerledikçe vizyonlarımızı, programlarımızı, projelerimizi daha ayrıntılı bir şekilde milletimizle paylaşacağız. Biliyorum bugün ekranları başında bizi heyecanla milletimiz dinliyor. Heyecanla bizi dinleyen milletimizle bazı gerçekleri paylaşacağım. Seçimlere kadar önümüzde yaklaşık 8 aylık bir vakit var. Meclis'in seçim takviminin başlamasıyla çalışmalarına ara vereceğini düşündüğümüzde geriye 5-6 aylık bir yasama süresi kalıyor. Bu zamanı en iyi şekilde değerlendirerek verdiğimiz sözlerin yasama boyutundaki çalışmalarını tamamlayarak milletimizin huzuruna çıkmayı planlıyoruz. Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP ile birlikte komisyonlarda ve Genel Kurul'da sıkı bir mesaiyle gündemimizdeki tüm meseleleri yasalaştıracağınıza inanıyorum.
Biz de bu salondaki son grup toplantımızı yaptığımız 15 Haziran'dan bugüne kadar yurt içinde ve yurt dışında katıldığımız pek çok programla ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi sürdürdük. Bir yandan eser ve hizmet siyasetimizin ürünü projelerin açılış heyecanını milletimizle beraber yaşadık. Diğer yandan Türkiye'nin uluslararası alandaki gücünü ve etkisini perçinleyecek temaslarda bulunduk.
"BİZİM BU SEÇİMLERİN MOTTOSU 'TÜRKİYE YÜZYILI'"
Söz verdiğimiz şekilde büyük ve güçlü Türkiye'yi tuğla tuğla örüyor, ilmik ilmik dokuyor, emek emek yükseltiyoruz. Günümüzün her anını, haftanın, ayın, yılın her gününü büyük bir aşkla, şevkle, azimle, kararlılıkla çalışarak geçiriyoruz. Ülkemizi geçtiğimiz 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduğumuz gibi inşallah önümüzdeki dönemde de Türkiye yüzyılını yine milletimizle birlikte inşa edeceğiz.
Artık bizim bu seçimlerin mottosu "Türkiye Yüzyılı" bununla çalışacağız. Yeni Yasama Yılı Açılış konuşmamızda, geçmişten bugüne yaptığımız kapsamlı değerlendirmenin ardından Türkiye Yüzyılı" başlığı altında geleceğe dönük vizyonumuzun ilk işaretini de Meclisimizde paylaştık. Birilerine bakıyorsunuz, toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Ama bırakın memlekete bir faydaları dokunmayı, kendi meselelerini bile çözemiyorlar. Biraz önceki videoda da gördüğünüz gibi şehir hastanelerinden yollara, toplu konut projelerinden sosyal destek programlarına her alanda insanımızın hayatına dokunacak yeni icraatları devreye alıyoruz. İnşallah 2023'te hem hizmete açacağımız büyük projelerimizle hem milletimizin takdirine sunacağımız vizyonun oluşturacağız atmosferle hep birlikte farklı bir yere geleceğiz. Geçenlerde Ankara Etlik Şehir Hastanesinin de açılışını yaptık. O da aynen Bilkent Şehir Hastanesi'yle aynı büyüklükte, 4006 oda yatak kapasitesine sahip. Böylece Ankara iki dev şehir hastanesine sahip olmuş oldu.
"BAY KEMAL, SENİN GİDECEK YERİN VAR MI?"
Malum zat, bir zamanlar SSK'nın genel müdürlüğünü yaptı. Bunları milletimize anlatın. Ne yaptı bu adam ya diye bir sordurun. Onun döneminde malum hastane odaları pislikten geçilmiyordu. Hastalarımız kan revan içinde kalıyorlardı. Hepsi bir tarafa, rehine alma dönemi vardı. Hastalar ölüyor ve rehine alınıyorlardı. Nerede? SSK kurumunun hastanelerinde. Ey Bay Kemal, senin gidecek yerin var mı ya? Bütün umudunu ekonomideki sıkıntılara, özellikle de enflasyona bağlayanların heveslerini kursaklarında bırakacak adımlarla ilgili hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Hiçbir vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme, insanımızın refah kaybını telafi etme sözümüzü aşama yerine getiriyoruz.
"MİLLETİMİZE BU GERÇEĞİ GÖSTERDİĞİMİZDE SANDIK YOLU KENDİLİĞİNDEN AÇILACAKTIR"
Sizlerden şu hususta vatandaşlarımızı mutlaka ikna etmenizi istiyorum. Türkiye bir süredir çok ciddi sınamalardan geçmektedir. Bu sınamaların milletimizin hayatına yansıyan olumsuzları vardır. Ülkemizin önündeki zorlukların ve insanımızın yaşadığı sorunların çözümü mümkündür. Peki, Türkiye'de bu çözümü sağlayacak tek yürütme temsilcisi biz, tek siyasi parti AK Parti, tek ittifak Cumhur İttifakıdır. Milletimize işte bu gerçeği gösterdiğimizde sandık yolu kendiliğinden açılacaktır. Bu iddiamızı Türkiye'nin asırlık demokrasi ve kalkınma eksiklerini gidererek ülkemizi bugünlere getirmenin verdiği bir özgüvenle ifade ediyoruz. Türkiye ekonomi programımız ilk gündeme geldiğinde kurduğumuz denklemi ve iktisadi yaklaşımımızın temel paradigmasını birileri istihza ile karşılamış, kendi akıllarınca bıyık altından gülmüşlerdir. Biz bunların hiçbirine bakmadık. Ne dedik? Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütecek adımları birer birer attık.
"DÜNYADA İLK SIRALARDA YER ALDIK"
Ülkemize yönelik saldırılar için kullanılan araçları, kurduğumuz mekanizmalarla birer birer devre dışı bıraktık. Bu musibeti daha büyük bir dönüşümün vesilesi haline getirdik. Bu anlayışla salgın oldu üretime ara vermedik, savaş çıktı ihracatta gaza basmaktan vazgeçmedik, küresel ekonomik kriz gelişmiş ülkeleri dahi sarsarken biz büyümeyi sürdürdük. Geçtiğimiz yıl yüzde 11, bu yılın ilk yarısındaki yüzde 7,5 oranındaki büyüme oranlarımızla dünyada ilk sıralarda yer aldık.
Pek çok yerde resesyon ve daralma tartışmaları yaşanırken, uluslararası kuruluşlar, ülkemiz ile ilgili büyüme tahminlerini sürekli yükselttiler. İnsanımızın işini, aşını, geçimini birinci sıraya koyduğumuz bir yaklaşımla ekonomi programımızı uygulamaya devam ediyoruz. İstihdamda tarihimizin en yüksek rakamı olan 31 milyona dayandık. Başlattığımız 500 bin sosyal konut projesi gibi adımların vatandaşlarımızı uygun şartlarda ev sahibi yapma yanında ekonomik hareketliliğe ve istihdama da önemli katkıları olacaktır.
KILIÇDAROĞLU'NA BAŞÖRTÜSÜ TEPKİSİ
Önceki akşam geç saatlerde CHP Genel Başkanı, yaptığı bir açıklamayla bizim ömrümüzü verdiğimiz bir mücadele neticesinde adım adım çözdüğümüz başörtüsü meselesiyle ilgili güya günah çıkarıyor, güya yeni bir teklif getiriyor. Gerçi, dün açıkladıkları kanun teklifiyle, önceki akşam atıp tuttukları arasında dağlar kadar fark var. Ama yine de biz söz üzerinden gidelim. İstiyorum ki milletimizi bu noktada da aydınlatalım. Doğrusu bu zatın niye böyle bir teklifle ortaya çıktığını anlamakta zorlandık. Çünkü biz bir dönem zulüm düzeyine varan bu konuyu her alanda ülke gündeminden çıkardık. Ülkemizde şu anda üniversitelerde veya diğer eğitim kademelerinde böyle bir mesele var mı? Hayır. Ülkemizde şu anda kamuda veya özel sektörde çalışan, hakiminden savcısına, akademisyenine, subayından polisine tüm hanım kardeşlerimizle ilgili böyle bir mesele var mı? Hayır.
"BÖYLE BİR SIKINTI VAR MI? HAYIR"
Türkiye bir dönem Meclis'e başörtüsüyle girdiği için kürsüden senin yandaşın, her şeyin, fikir baban, düşünce baban, şimdi ebedi alamde, kürsüden haddi bildirilmeye davet edilen milletvekilleri görmüştür. Siz de bunları alkışlamıştınız. Meclis'ten dışarı atmak için hep birlikte ayağa kalkıp alkışlamıştınız. Bugün milletvekillerimizle veya diğer konumlardaki seçilmişlerle ilgili böyle bir sıkıntı var mı? Hayır. AK Parti, Cumhur İttifakı, Meclis ve hükümet olarak bu doğrultudaki attığımız her adımın kazananı Türkiye olmuştur, milletimiz olmuştur, fert fert her bir insanımız olmuştur.
Ya Kemal, doğru ol be. Yanına iki tane başörtülü alıp, onlara rozet takmakla bu işi çözdüğünü veya çözeceğini mi zannediyorsun? Dürüst ol dürüst, adam gibi dürüst ol. İstismar siyaseti yaparak milletin karşısına çıkma. Bu zatın artık yaşanmayan bir sorunla ilgili bir gece yarısı ortaya çıkıp kanuni düzenleme teklif etmesinin gerisindeki riyakarlığı görüyoruz da başka ne hesap var onu da değerlendirmemiz lazım.
"BUGÜN TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNDE BAŞÖRTÜSÜ DİYE BİR MESELE KALMAMIŞTIR"
Öncelikle bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum. Bugün Türkiye'nin gündeminde başörtüsü diye bir mesele, verdiğimiz mücadele ve yaptığımız düzenlemeler sayesinde hamdolsun artık kalmamıştır. Geçmişte bu ülkede başörtüsü diye utanç verici bir mesele yaşandıysa bunun tek müsebbibi en bariz örneğini Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği CHP zihniyetidir, CHP faşizmidir. İşin aslına bakılacak olursa genelde kılık kıyafet ve özelde de başörtüsü meselesi ne yasa ne Anayasa konusu olmaması gereken tabii bir haktır.
Nasıl başı açık bir hanım kardeşimizin bu şekilde hayatın her alanında var olabilmesi için herhangi bir yasa, anayasa düzenlemesi gerekmiyorsa aynı durum başörtülü kardeşlerimiz için de geçerlidir. Hani herkesin her ağzını açtığında söze başladığı temel hak ve özgürlükler diye bir kalıp var ya, başörtüsü de bu kalıbın doğal bir parçasıdır. Ama ülkemizde milletimizin inancına, değerlerine, tarihine, kültürüne düşman olan CHP faşizmi, geçmişte bürokratik vesayetle ve darbecilerle el ele vererek önümüze böyle bir sorun çıkarmıştır.
"EN BÜYÜK ENGELLERİ AYNI FAŞİST KAFA ÇIKARMIŞTIR
Üniversitelerde herhangi bir kanuni temeli olmadan bir günde uygulama değiştiren, kamuda benzer baskılarla insanımızı mağdur eden mekanizmayı perde gerisinden işleten hep işte bu CHP zihniyetidir. Aynı zihniyet 1960 darbesini yaptırdıktan sonra sırf siyasi iktidarı rahat ele geçirmek için milletin adamı olarak gönüllerde taht kuran Menderes'i darağacına göndermekte de tereddüt etmemiştir. Özal'ın Türkiye'ye çağ atlatma çabalarının önüne en büyük engelleri de aynı faşist kafa çıkarmıştır. Bunun için biz eskiden beri mücadelemizi CHP zihniyetine karşı verdiğimizi söylüyoruz. Bu faşist kafa kendi çıkarları için dün ülkemizdeki bir kısım insanların laiklik hassasiyetini istismar etmişlerdir. Şimdi de aynı kafa milletimizin başörtüsü hassasiyetini istismar peşindedir.
Biz 2008 yılında MHP ile birlikte Meclis'te CHP zihniyetinin emrivakiye dayalı zulümlerinin önünü kesmek adına başörtüsü tartışmalarını kökten çözecek bir anayasa değişikliği yapmıştık. Bu değişikliği işin özü ve mantığı itibarıyla böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmamasına rağmen sırf CHP faşizmini dizginlemek için yaptığımızın altını tekrar çiziyorum.
Meclisimizin tarihinde ender görülen bir uzlaşmayla hayata geçirdiğimiz anayasa değişikliği birilerini öyle rahatsız etmişti ki bunu 411 el kaosa kalktı manşetiyle duyurmuşlardı. Şayet bu düzenleme dönemin Anayasa Mahkemesi tarafından, bu konuda anayasanın kendine tanıdığı sınırın ötesine geçerek verdiği kararla iptal edilmeseydi, Türkiye başörtüsü tartışmalarını ta o zaman gündeminden tamamen çıkarmış olacaktı.
Bu değişikliği iptali için büyük bir keyifle Anayasa Mahkemesi'ne götüren kişi bizzat Kılıçdaroğlu'nun ta kendisiydi. Dürüst ol dürüst, artık bu yalanların yetti ya. Kılıçdaroğlu'nun iptal başvurusunda yer verdiği başörtüsünün çağdaş demokrasiye tehdit oluşturduğu, kamu düzenini, toplum huzurunu ve beraberliği zedeleyeceği ifadeleri hem bu şahsın alnına hem de demokrasi tarihimize kara bir leke olarak kazınmıştır.
"KILIÇDAROĞLU, SENİN İMZALARINLA KONUŞUYORUM"
Aynı dönemde partimize açılan kapatma davasının gerekçelerinden biri de başörtüsü konusundaki özgürlükçü yaklaşımlarımızdır. Partimiz bu kapatma davasından kıl payı kurtulmuştur. Ve o dönem aynı partinin karşısındaki zat, Ankara'da hakimler var, savcılar var diyerek memnuniyetini ifade etmiştir. Dönemin YÖK Başkanı hakkında, başörtüsü yasağını kaldırın dediği için görevini kötüye kullanma iddiasıyla dava açanların başında bu Kılıçdaroğlu geliyordu. Kılıçdaroğlu, belgeyle konuşuyorum belgeyle. Senin imzalarınla konuşuyorum.
Şimdi yanına birkaç tane başörtülü kardeşimizi öyle yada böyle aldatarak alıyorsun, onlarla beraber resim çektiriyorsun, onlarla birlikte de bu milleti aldatmaya gayret ediyorsun. Yine aynı Kılıçdaroğlu, okullardan kamu kuruluşlarına kadar her yerde başörtüsü hakkını kızlarımıza ve kadınlarımıza verdiğimiz için yaptığımız tüm düzenlemelere karşı çıkmıştır. Kılıçdaroğlu, benim kızlarım bu işin mağduriyetini çekti. Ben, kızlarımın bir tanesini, üstelik de imam hatipte, İstanbul'da okutamadım. Çünkü oradaki yönetim sıkıntılıydı. Türkiye'nin bir başka iline göndermek suretiyle oradaki okulda kızım imam hatip okulunu tamamladı. Bunun çilesini ben çektim, kızlarımla, yeğenlerimle çektim. İmam hatip okulunun kapısında anneleri günlerce nöbet tuttular. Çünkü polis verilen emre uyarak orada çocuklara maalesef istenmeyen müdahaleler yapıyordu.
Bu zatın her konu gibi başörtüsü meselesinde de birbiriyle taban tabana zıt, o kadar çok demeci var ki, biz söylediklerine değil, gerisindeki zihniyete bakmayı tercih ediyoruz. Kendisi bir proje olarak kaset kumpasıyla bulunduğu yere gelenler elbette ülkenin ve milletin hayrına proje üretemezler. Ülkemizin pek çok kazanımdan haberdar olmadıkları veya gördükleri halde anlayamadıkları gibi bu meseleyi de geriden takip ediyorlar. Bizim gerçekleştirdiğimiz birçok icraatı sanki yokmuş gibi vadetme veya kendileri yapmış gibi anlatma huyları, burada da kendini gösterdi. Dün söylediğini bugün inkar eden zatın, bugün söylediklerini yarın inkar etme potansiyelini masadaki ortakları başta olmak üzere kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Bizim ise her zerresini yaşayarak bildiğimiz gerçek şudur. Hükümetlerimiz dönemlerinde inanç, köken, meşrep alanlarındaki tüm özgürlüklerini CHP'ye rağmen hayata geçirdik. Başörtüsü meselesi başta olmak üzere inanç ve ibadet özgürlüğü alanındaki tüm engelleri onlara rağmen aştık. Kürt meselesi diye ülkemize giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden onlara rağmen kurtulduk. Bizim Kürt meselesi diye bir sorunumuz yok ki. Şu anda benim kabinemde 2 Kürt arkadaşım var. Bizim böyle bir derdimiz yok ama sende bu noktada dert çok, çünkü dürüst değilsin. Her numara var. Akşam yalan, sabah yalan.
Cuma günü atacağımız yeni adımla Alevi kardeşlerimizi ülkemizden koparma çalışmalarını akamete uğratıyoruz.
KILIÇDAROĞLU'NA ANAYASA ÇAĞRISI
Eskiden başörtüsüne 1 metrelik bez parçası diyordu. Madem bu konuyu kendisi gündeme getirdi. Biz daha öte teklifle mukabele edelim.
Eğer dürüstsen, samimiysen temel insan hakkı olan başörtüsü meselesini ülkenin gündeminde çıkartmaksa samimiysen... Çözümü yasa değil anayasa üzerinde sağlayalım. Dürüstsen, samimiysen, adam gibi adamsan gel bunu böyle yapalım. 6'lı masada seni destekleyenler var ya gelin bu işi bu şekilde çıkaralım. Biz demokrasiye ve milli irademize saygımızdan dolayı kendi teklifimizi sunuyoruz. Ben arkadaşlarıma talimatı bugün, burada veriyorum. Çalışmalarını süratle hazırlayacaklar ve önümüze getirecekler. Gerisi kendilerine kalmış. Bizim hayalimiz olan ülkemize yeni, sivil, özgürlükçü bir anayasaya kavuşturmak.
ERDOĞAN: BUNLAR DÜRÜST DEĞİL
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısı sonrası anayasa teklifiyle ilgili soruları yanıtladı. Teklife CHP'den gelen 'hayır' yanıtını değerlendiren Erdoğan, "Olacağı buydu, dürüst değil bunlar" ifadelerini kullandı.