USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
العربية

Türkiye'nin yumuşak gücü devrede: Balkanlar Türkleri yeniden hatırladı!

Saraybosna'da Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli'nin sorularını cevaplandıran Türkiye Marif Vakfı Başkanı Birol Akgün, 3. Uluslararası Balkanlar'da Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Sempozyumu'yla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye'nin yumuşak gücü devrede: Balkanlar Türkleri yeniden hatırladı!
18-11-2024 17:08
Google News

Haber7 – ÖZEL

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da "3. Uluslararası Balkanlar'da Türkçe Öğretimi ve Türkoloji Sempozyumu" düzenlendi. Sempozyuma katılan Haber7 Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli, Türkiye Marif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün ile önemli bir röportaj gerçekleştirdi. 

Osman Ateşli'nin sorularını cevaplandıran Prof. Dr. Birol Akgün, sempozyumun sadece dil eğitimi değil, aynı zamanda ortak tarihsel hafızayı canlandırmayı amaçladığını belirtti. Türkiye'nin yumuşak gücü haline gelen Maarif Vakfı'nın 55 ülkede faaliyet gösteren 450 okulu ve Tiran'daki üniversitesiyle kültürel bağları güçlendirdiğini vurgulayan Akgün, Türkçe'nin bir gönül köprüsü görevi üstlendiğini ifade etti.

Balkanlar'da Türk dizilerinden Türkçe tabelalara kadar uzanan etkilerin halklar arasında unutulmuş bağları yeniden canlandırdığını dile getiren Akgün, Maarif Vakfı'nın bu çalışmalarıyla Türkiye'nin küresel vizyonuna önemli katkılar sunduğunu söyledi. Eğitim yatırımlarının uzun vadede ekonomik, kültürel ve siyasi alanda çarpan etkisi yarattığını belirten Akgün, bölgedeki faaliyetlerin Türkçe'nin yaygınlaşmasına ve Türkiye'nin uluslararası prestijine hizmet ettiğini kaydetti.

İşte Osman Ateşli'nin Prof. Dr. Birol Akgün ile yaptığı o röportaj:

55 ÜLKEDE 450 OKULUMUZ VAR

Uluslararası ilişkilerde eğitim ve kültür konusu çok önemli ve  yumuşak güç olarak tanımlanıyor. Bugün Saray Bosna Üniversitesi'nde  üçüncüsü düzenlenen Türkçe ve Türkoloji Sempozyumuyla çok önemli faaliyetler yürütülüyor. Bu faaliyetlerin amacı nedir?

 Türkiye ve Balkan ilişkileri bir yönüyle son 30 yılda yeniden ısınan bir  ilişkiler ağına dönüştü ama esasen Türkiye'nin Balkanlar'daki varlığı 500 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Dolayısıyla bazılarının dediği gibi Türkiye Balkanlara  yeni geliyor veya yeniden yeni geliyor değil. 500 yıldır aslında biz buradayız. Bakanlardan hiç çıkmadık. Burada ortak geçmişe sahip olduğumuz  kültür, dil, edebiyat, sanat, mimari, şiir, güzel sanatlar ne varsa aslında yaşayan şehirlerin tamamının kuruluşunda bizim ortak Osmanlı Türk izleri var. Uluslararası Balkanlar'da Türkçe eğitimi ve Türkoloji konferanslarını bize esasen işte bu ortak tarihsel hafızayı bir yandan da eğitim ve kültür vasıtasıyla yeniden canlandırmayı amaçlayarak tasarladık. Türkiye Marif Vakfı olarak bizim daha çok K12 düzeyinde dünyanın 55 ülkesinde 450 okulumuz var, bu okullarda faaliyetler devam ediyor. 

KONFERANSLAR BİR YIL TÜRKİYE'DE BİR YIL BALKANLAR'DA YAPILACAK

Bir üniversitemiz var. O da Arnavutluk Tiran'da devraldığımız Tiran New York üniversitesi diye bir okul var. Bu üniversite içerisinde biraz önce sözünü ettiğim o kültürel ilişkileri desteklemek ve geliştirmek üzere bir 'Balkan Araştırmaları Enstitüsü' kurduk. Hatta bu sene orada 'Türkçe Eğitim Öğretmenliği'  alanında yeni bir bölüm de açtık. İstiyoruz ki Balkanlar'da yüz yıllara dayanan Türkçe'nin öğretimini olan birikimine biz de katkıda bulunalım. Şimdi bir de Balkanlar'la Türkiye arasındaki, özetle akademik ve entelektüel faaliyetleri de destekleyelim. Bu amaçla 2022 yılında ilkini gerçekleştirdiğimiz  Balkanlar'da Türkçe Eğitimi Teknoloji Konferansı yaptık. Bu büyük ilgi gördü. Arkasından ikincisini 2023'te İstanbul Üniversitesi ev sahipliğinde yaptık. Bu sene de yine Türkiye merkezli bir üniversite olan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nin ev sahipliğinde ve bizim Tiran'daki üniversitemizde iş birliği halinde yapılıyor. Ayrıyeten Türkiye'den Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Yunus Emre Ensüsü ve TİKA gibi kurumlarımız da destek veriyorlar. Dolayısıyla bu Balkanlar'ı birlikte Türkiye'nin bütün kurumlarının aslında destek verdiği bir ortak yıllık Türkoloji Konferanslar dizisine  dönüşüyor. Bu sene üçüncüsü, biz artık geleneksel  demeye başladık. Bundan sonra da bir yıl Türkiye'de bir yıl bir Balkan ülkesinde olmak üzere  bu Türkoloji Konferansları'na devam ettireceğiz. 

BALKANLARDA TÜRKÇE İSİMLERİ YAYGIN BİR ŞEKİLDE GÖRÜYORUZ

Türkiye'nin özellikle küresel ölçekte son yıllarda yükselen bir itibarı var. Gerçekten ülkemiz ciddi manada tanınırlık kazanmış vaziyette. Tabii burada da Türkçe'nin çok önemli bir anahtar rolü var aslında. Türkçe'nin yaygınlaşması gönül köprüleri açmasına vesile olur mu?

İlginç bir gözlemimi hatırlatmak isterim. Bugün Balkan coğrafyasını hangi ülkeye ziyaret ederseniz edin, ki, Balkanlar'da şu anda artan bir şekilde Türkiye kökenli iş adamları var, yatırımlar var, kurumlarımız burada ve daha önemlisi, büyük bir ziyaretçi akını var. Turizm alanından, Anadolu'dan Belgrad'a kadar, yani Sırbistan'a kadar ve Saraybosna zaten bu işin merkezi. Makedonya da öyle, Kosova da böyle. 100 binlerce Türk vatandaşı her yıl bu coğrafyaları ziyarete geliyor. Geldiği zaman burada Türkçe isimleri görüyor, Türkleri görüyor, Türkçe öğreten birimleri görüyor. Böyle bir karşılıklı heyecan ve etkileşim var. 

TÜRK DİZİLERİ BURADAKİ HALKLARA TÜRKLERİ YENİDEN HATIRLATTI

Bir diğer yönü, tabi Türk dizileri. Belki Türkiye'de bunun çok fazla farkında değiliz ama, Balkanlar Türkiye'nin bu anlamda kültürel anlamda en fazla etkileştiği coğrafyalardan biri. Şu halk kültürel olarak bize yakın. Örneğin Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı'nda normal Arap ülkelerinde 'eid' derler. Bizde de bazen 'eid' derler, ama genelde bayramdır ve bayram olarak kutlanır. Ramazan ve Kurban Bayramı'nı bayram olarak kutlayan ülkeler eskiden Türklerle beraber yaşayan halklardır. Dini dili bile kültürel olarak Türkleştiği bir alanda söz ediyoruz ki, bu coğrafyadaki ülkelerin dillerinde binlerce Türk kökenli kelimeler var. Türk dizileri buralara ulaşmaya başlayınca bütün o hafıza, geçmiş, kendi dillerindeki ortak değerler buralara yeniden hatırlatmaya başladı. Biz aslında hem biz Türkler olarak hem de Balkan halkları bu ortak geçmişimizin kültürel unsurlarını beraberce yeniden hatırlıyoruz, keşfediyoruz. Keşfedince de heyecan alıyoruz, zevk alıyoruz. Çünkü edebiyat ve dil bu demek. Dil o kültürün, ortak zevklerin, estetiğin inşa edildiği, taşındığı, hafıza olarak bizim kültürümüze gömüldüğü bir alan oluşturuyor. Bu tür konferanslarla biz aslında bunları konuşmaya çalışıyoruz. Herhangi bir Balkan ülkesine gittiğinizde gündüzdeki polis memuru bile sizler en azından 'hoş geldin', 'merhaba', 'nasılsın' diyecek kadar Türkçe öğrenilmiş durumda. Bu büyük bir ilginin olduğunu gösteriyor. Balkan kültürel halklarından Türkiye'de okuyan pek çok öğrencimiz var. Burada okuyan öğrencilerimiz var. Bunlar uzun dönemde bu ilişkilerin geliştirilmesi anlamında büyük bir gelecek vaat ediyor.