USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Türkiye Yüzyılı VI: Yükseliş: Değerler, Kültür ve Medeniyet

Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu yüzyıla tanıklık edecek olan 'Adil bir devlet, kerim bir devlet ve müreffeh bir devlet' anlayışıyla dokunulmuş 'Türkiye Yüzyılı' hakkında önemli bir yazı kaleme aldı.

Türkiye Yüzyılı VI: Yükseliş: Değerler, Kültür ve Medeniyet
02-05-2023 15:03
Google News

Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu Haber7 için değerlendirdiği "Türkiye Yüzyılı"na ilişkin son yazında "Türkiye Yüzyılı idealinin medeniyet kurucu dinamizmi" üzerinden oluşturulmaya çalışılan tasavvurun tablosunu analiz etti.

İşte Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu'nun "Türkiye Yüzyılı VI: Yükseliş: Değerler, Kültür ve Medeniyet" başlıklı yazısı;

Büyük medeniyet yükselişlerine şahitlik etmiş nesiller talihiyle, çöküşlere şahitlik etmiş nesiller ise kabullenme felaketiyle anılmıştır. Uygarlık hiç bitmeyen dinamik süreci, kendi doğasında ve şartlarında yaşatabilmektir. İşte büyük medeniyetin yeniden inşası ve ihyası, İslâm dünyasının yeniden ayağa kalkacağı kurucu bilginin hakikat varlığıyla ilişkilidir. Türkiye Yüzyılı, milletimizin kendi değerler sistemi ve tarihin kılavuzluğunda yükseliş neslini, eyleme geçirecek medeniyet problemini artık bir krizden ve inkırazdan yüzyılı kurgulayacak dirayete taşıyacaktır. Bu, değişimin metafiziği ve milletimizin yitik mirasıdır.   

Tarihin kılavuzluğuna kulak vermek gerekirse Asr-ı Saâdet dönemi ve sonrasındaki medeniyet tecrübeleri dikkate alındığında; İslâm medeniyetinin gelişimi tarihi süreklilik bakımından kesinti kabul etmeyen temel bir yörüngede seyretmiştir. Özellikle İslâm’ın ilk zamanlarından sonra medeniyet dairesine Mâverâünnehir ve Fergana Vadisi’yle emsalsiz yükselişler silsilesi yakalayan medeniyetimiz, Mâturîdî’yle kurucu bilgi vasfını, rasyonel düşünme becerilerini söz konusu yörüngeye sabitlerken; diğer yandan Buhârî’yle Peygamber ışığını sağlam temellerde akli ve nakli metotlara uygulayabilmiştir. Bilakis yine aynı medeniyet ikmal sahasında Uluğ Bey’le medeniyetimiz astronomiyi, matematiği ikmal ederken yani modern üniversitelerin ve bilimsel metotların temellerini atarken; Batı medeniyeti kendi karanlık ve Skolastik Orta Çağ’ında hâlâ Aristo’nun yazdığı kitaptan gökyüzünü ve evreni çözmeye çalışmaktaydı. İşte Ahmed Yesevî gibi hakikat arayışını Mâverâünnehir ve Fergana Vadisi’nden derece derece yayılan hikmet epistemolojisiyle Ön Asya’ya hatta çok zaman sonra Balkanlar’a kadar ulaşacak medeniyet meşalesinin ulu mimarları, Yesevi ve Yûsuf el-Hemadânî ocağından yani Doğu’dan yükselen ışığın kurucu bilgi teoriği ve pratiği olarak medeniyeti nasıl etkilediği, bizatihi kurduğu kılavuz olacak niteliktedir. Bu bağlamda Batı’da ise Endülüs’le birlikte gelişen ikinci medeniyet beşiği, hem düşüncede hem de bilimsel bilgi kategorilerinde Abbas b. Firnâs ile mühendislikte, Zehrâvî ile cerrahide, ed-Dânî ile ise bütün bir Orta Çağ Avrupa düşüncesine egemen olmuş Aristotelesçi kapalı evren modeline, Batlamyus sistemine Komernik’ten yaklaşık 500 yıl öncesinden ilk eleştirinin getirilişi; diğer yandan İbnü’l Arabî, İbn Rüşd, İbn Meserre’le yakalanan felsefi ve ontolojik düşüncenin Endülüs’ü medeniyet olarak nasıl ikmal ettiği ve Orta Çağ Avrupa düşüncesini nasıl etkilediği, delilleriyle tarihin şahitlik ettiği bir durumdur.

İşte Yesevî ocağından yani Doğu’dan gelen hikmetle, İbnü’l Arabî’nin Batı’dan Doğu’ya seyahatiyle Batı’dan getirdiği hikmetin Anadolu’da Yûnus Emre, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ve Hacı Bektâş-ı Velî’yle buluşması, Anadolu irfanı olarak zikredilen mayanın; başka türlü söylemek gerekirse Anadolu İslâm medeniyetinin Doğu ve Batı arasındaki uygarlık yörüngesini tanımlamaya fazlasıyla yetecektir. Allah-kâinat-insan noktasındaki ontolojik temellendirmenin fazilet, hikmet ve ilim bakımından şiar edinişi, medeniyetimizin oyun kurucu tarihsel kökeni itibariyle nasıl bir kaynak ve kılavuzluk ihtiyacına cevap vereceğinin esasen beyanatıdır. Çünkü bu medeniyet, kültür dairemiz açısından mazinin yani tarihin kılavuzluğu ve yapılanlarıyla vardır. Vardır çünkü medeniyet mefkûremizin değerler alanındaki diriliş ve yükseliş şartları bellidir.

Bugün gelinen noktada AK Parti’nin neredeyse çeyrek asırlık siyasi fikri izlek alanı, medeniyet merkezli tahayyülün ve tasavvurun irade bilinciyle, marufun egemenliğini esas alarak medeniyet ve kültürümüzü daima önceleyen eylem bütünlüğüne ve tutarlılığına sahiptir. Bu eylem bütünlüğü tarihsel miras olarak dert/ideal, ahlâk, tevazu, özgüven ve ruh farkındalıklarıyla doğrudan toplumumuz adına insan gerçeğiyle yani ahsen-i takvimle ilişkili yaratılış değerlerine saygı ile bütünleşiktir. Çünkü Türkiye Yüzyılı ve milletimiz, ideallerini kendi bünyesinden ve bu ülkenin gerçeklerinden çıkararak ilerleyecektir. Adil bir devlet, kerim bir devlet ve müreffeh bir devlet yüzyıla ettireceği tanıklığı; bilim, teknoloji, sanat, edebiyat gibi her alanda mevcut olacak gelişimin, sonuçları itibariyle Türkiye Yüzyılı vizyon hedeflerine doğru güvenle ilerleyecektir. Bütün bunlar aynı zamanda tam bağımsız Türkiye’nin olmazsa olmazları olarak milli ve kültürel bağımsızlığın mevcudiyeti/korunması adına ön koşul niteliğindedir. 

Fikir ve siyasetin hep yan yana olduğu farz edilirse Türkiye Yüzyılı idealinin medeniyet kurucu dinamizmi, baştan sona ihya edici kapasitesini, tarihe ve uygarlıklara emsal niteliği taşıyan şehirler, külliyeler, sanat eserleri, ulu mabetler inşa ederek gösterecektir. AK Parti’nin kendi köklerimiz üzerindeki kültür ve medeniyet ısrarı ve politikası, bir aşamadan sonra Necip Fazıl’ın rüyalarını hatta fetih sahibi Fatih Sultan Mehmet’in çağcıl yeniliğini sahiplenip, Ayasofya’yı tüm insanlık adına ihya etmenin davasıyla vücut bulacaktır. Çünkü köklerimiz bizim asli değerlerimiz, yarınlara bırakabileceğimiz en kıymetli hazinemizdir. Kültürel ve insani anlamda beslenmeyen hiçbir siyasi hareket yaşayamaz. AK Parti, tarihin derin köklerinden beslenerek, çağın şartlarına çözüm üretebilecek bir yol/yolda olmak gayretiyle istikametini durmaksızın sürdüren, kesinti kabul etmeyen, sürekliliğiyle milletinin gücünü ve iradesini emaneten mesul ve mansur bir şuurla Aziz milletine karşı vaziyet ediş hâlindedir.   

AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı’ndaki en büyük hedefi ve ideali insandır. İnsanı kendi şartlarında maddi, manevi ve kültürel olarak yaşatmanın devleti, medeniyeti yaşatmak anlamına geldiği Edebâli ocağının bu en büyük siyasal ve kültürel öğütü, çağımız açısından demokratik özgürlüklerin güvence altına alındığı, hak, hukuk ve adaletin ileri demokrasinin gereklerine uygun hâle geldiği bir yönetim biçimini doğrudan vurgular niteliktedir. AK Parti dönemindeki reform ve yenilik çabalarının nihayeti, hiç durmadan insanımızın medeniyet yörüngesindeki güçlü farkındalığını ve bireyselliğini daha da geliştirmek, farklılıklarla bir arada yaşama kültürünü kuvvetli medeniyet bilinciyle tesis edebilmektir.                                                                                               

Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu

T.C. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi

       

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler