Dr. Elif Dağlı, tütün kontrol kanununun dikkate alınmadan 'mentol topları' şeklinde eklenerek satıldığını belirtti. Mentol nedeniyle sigara dumanının akciğerlerin daha alt noktalarında kanserlere neden olabildiğini aktaran Prof. Dr. Dağlı, "Mentol topları satışı sırasında ‘Çamaşırlar güzel koksun diye satıyoruz, süs olarak satıyoruz' gibi bahaneler bulunabilir. Ama o enjektör olduğu sürece, sigaraya enjektörün sokulması gösterildiği sürece bunların yasaklanması gerekir. Bir an önce çocuklarımızı koruyabilmek için bu tip hilelerden, hurdalardan kurtulabilmek için satış noktası yönetmeliğinin uygulanmasını ve takip edilmesini istiyoruz” dedi.
Türk Toraks Derneği'nin 25'inci yıllık kongresi Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde yoğun katılımla düzenlendi. "Dijital Çağda Akciğer Sağlığı" başlığı, kongre mottosu olarak seçilerek yeni teknolojilerin sağlığa etkileri her yönüyle değerlendirildi. Tütünün neden olduğu akciğer hastalıkları, uyku bozuklukları, KOAH, Tele-Tıp ve kişiselleştirilen tıp uygulamaları, ileri tanı ve tedavi yöntemlerinin herkese eşit ulaşılabilirliği sosyoekonomik yönüyle yüzlerce akademisyen konuşmacı tarafından ele alındı.
"Mentollü sigara daha zararlı"
Tütün ürünleri satış noktalarında yaptıkları incelemenin ardından mentol toplarının yanında enjektöre benzeyen bazı aletlerin birlikte verildiğini dile getiren Türk Toraks Derneği Tütün Kontrol Çalışma Grubu Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Elif Dağlı, “Türkiye'de 2020 tarihinden itibaren sigaralarda mentol kullanımı yasaklanmıştı. Mentol ABD'de tütün ürünlerinde yeni yasaklandı. Mentolle birlikte tütünü çektiğiniz zaman çok daha derin olarak akciğere çekmeniz mümkün ve uzun süre içinizde tutmanız mümkün. Çünkü anestetik bir etki yapıyor. Çocuklarda yapılan çalışmalarda da mentollü sigaranın nörolojik farklı etkiler meydana getirdiği görülüyor. Mentol endüstri için bulunmaz bir ürün. Bunun yasaklanmasına tahammül edemiyorlar. Dolayısıyla bu mentol toplarının tekrar sigaranın içine bir küçük enjektörle topların sokulması için yapıldığını tespit ettik. Türkiye'de 2020 yılında konulmuş olan yasanın bypass edilmesi için çıkarılmış bir ürün. Bu ürün şimdi bu satış noktalarında sunuluyor" dedi.
İnternette satılıyor
Dağlı, yaptıkları incelemede bu ürünün internette de yoğun derecede satışlarının yapıldığını gördüklerini, bütün internet sitelerinde kargo ile gönderilecek şekilde bu ürünleri sergilendiğini bildirdi. Bir kiloluk paketler halinde satışının yapıldığını aktaran Dağlı, enjektörün nasıl uygulandığını, sigaranın içine mentolün nasıl gönderildiğine dair videoların dahi olduğuna dikkat çekti.
"Kanunlar by-pass ediliyor"
Mentol topunun belki tek başına satılmasının bahanelerinin olabileceğini ifade eden Dağlı, “'Çamaşırlar güzel koksun diye satıyoruz, süs olarak satıyoruz' gibi bahaneler bulunabilir. Ama o enjektör olduğu sürece, sigaraya enjektörün sokulması gösterildiği süre içinde bunların yasaklanması gerekir. Aksi takdirde Türkiye'nin kanunlarının kadük edildiğinin ispatıdır. Bu gerçeği ortaya koyuyoruz. Satış noktalarının Türkiye'nin yumuşak karnı olduğunu, kanun çıktıktan sonra, kapalı alan sigara yasaklarının olmasına rağmen yönetmeliğinin yapılmayan tek madde olduğunu, bugün satış noktalarının denetlenmesinden kimin sorumlu olduğunun Türkiye'de halen bilinmiyor olmasını çok yadırgıyoruz. Bir an önce çocuklarımızı koruyabilmek için bu tip hilelerden, hurdalardan kurtulabilmek için satış noktası yönetmeliğinin uygulanmasını ve takip edilmesini istiyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.
"Kovid-19'da hava kirliliği ve sosyoekonomik düzey etkili"
Dernek Üyesi Dr. Nilüfer Aykaç, Çevre Sorunları Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu olarak İstanbul'da korona virüs ölümlerinde sosyoekonomik düzey ve hava kirliliği ilişkisini incelediklerini açıkladı. Dr. Aykaç, “Eşitlikçi virüs gibi çıkmasına rağmen biliyoruz ki sosyoekonomik düzeyi düşük olanlar ve hava kirliliğinin yüksek olduğu yerlerde Kovid-19'a bağlı ölümler fazla görüldü. İstanbul'da Kovid-19 ölümlerini araştırdığımız çalışmada hava kirliliğin daha fazla olduğu, sosyoekonomik düzeyinin düşük olduğu yerlerde ölümlerin fazla olduğunu gördük. Bu ölümler arasında sosyoekonomik, yaş, hane halkı büyüklüğü ve hava kirliliği ile ilişkisini bulduk. Kovid-19 pandemisi sosyoekonomik düzeyde eşitsizliği, hava kirliliği sorununu, var olan durumu yeniden gündeme getirmiştir. Ekolojik tipte olan bu çalışmada olaya sadece virüs olarak değil, sağlığın sosyal bileşenleri açısından da bakılması gerektiğini gösterdik” dedi.
"Havası en temiz il Hakkari"
Toraks Derneği olarak her yıl Türkiye'nin hava kirliliği haritası hakkında bilgiler verdiklerini ve çalışmalar yaptıklarını belirten Dr. Nilüfer Aykaç ise 2021 yılı içinde Hakkari'nin Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği referans değerin altında havasının olduğuna dikkat çekti. Hava kirliliğinde bir alt sınırın olmadığına dikkat çeken Aykaç, “Hava kirliliği başta akciğer hastalıkları, kalp damar hastalıkları, sinir hastalıkları ve inme gibi hastalıklar direk ilişkili olduğu gösterilmiştir. Aslında bir alt limit yok ve her şekilde zararlıdır. Batman, Iğdır, Muş ve Ağrı'da hava kirliliği oranı Dünya Sağlık Örgütü'nün en limit değer dediği oranların 5-6 kat üstündedir. Türkiye için hava kirliliği hala büyük sorundur” açıklamalarında bulundu.
Sağlık çalışanının çocuğu bir anket yaptı
Pandemi sürecinde sağlık çalışanları çocuklarının duyduğu endişeler ve yaşamlarına etkileri üzerine bir çalışma yapan lise öğrencisi Ege Havlucu, pandeminin her kesimden insanların yaşam koşullarını değiştirdiğini, kısıtladığını, endişe ve stres oluşturduğunu bu durumdan en azla etkilenenlerin ise sağlık çalışanlarının çocuklarının olduğunu işaret etti. Bunun nedeninin hem kendilerinin hem de ailelerinin bu hastalığa yakalanma riskinin daha fazla olmasından kaynaklandığını aktaran Havlucu, "Çalışmaya doktorlar, hemşireler, laboratuvar çalışanları, temizlik personelleri ve çeşitli sağlık personellerinin çocukları dahil edildi. Bu çalışmaya 6 ile 18 yaşları arasında 219 tane çocuk katıldı. Bu süreçte çocukların yüzde 27'si bu hastalığı geçirmişken, ebeveynlerinin yüzde 34'ü bu hastalığı geçirdi. Ve pandemi ile direkt uğraşan sağlık çalışanlarının çocuklarında bu hastalığı geçirme oranı diğerlerine göre daha yüksek olduğu bulundu. Hastalığı geçiren ebeveynlerin yüzde 23'ü hastanede yatarak tedavi görürken, çocuklarda böyle bir ihtiyaç olmadı. Ayrılık anksiyetesi bozukluğu skorları diğer skorlara göre daha yüksek olduğu görüldü. Bu skorlar pandemi hastalarıyla ilgilenen bir birimde çalışan ebeveynlerin çocuklarına daha yüksek olduğu tespit edildi. Çocukların sosyal hayat ve okul hayatlarıyla ilgili olan açık uçlu sorularda çocukların çoğunluğu okul başarıların pandemi öncesine göre düştüğünü söyledi. Sonuç olarak pandemi sağlık çalışanlarının çocuklarının ve ailelerinin bu hastalığa yakalanma riskinin artırarak endişe ve stres etkileri oluşturdu" açıklamalarında bulundu.