Günümüzde birçok kişi İngilizce öğrenememekten şikayetçi. Ancak doğru adımları takip ederek İngilizce öğrenmek mümkün. İngilizce öğrenmenin önündeki engelleri anlatan Çevirmen Arş. Gör. Serhat Kahyaoğlu, “Sabır, azim, kararlılık, motivasyon olduğu sürece yaş fark etmeksizin herkes yabancı dil öğrenilebilir” dedi.
Sıklıkla duyduğumuz ‘dil öğrenmenin yaşı yoktur’ fikrine kısmen katıldığını belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi, İngilizce Mütercim ve Tercümanlık Bölümü Arş. Gör. Serhat Kahyaoğlu, “Bireylerin yetişkinlik dönemiyle kıyaslandığında erken yaşta eğitimin daha isabetli ve verimli olacağına inanıyorum. Yabancı dil eğitimi araştırmacıları özellikle ergenlik öncesi döneme dikkat çekiyor. Erken yaşta zihnimizin dil öğrenmeye daha da fazla yatkın olduğu halihazırda çeşitli çalışmalarla örneklendirilmiş durumda. Zihin yatkınlığının yanı sıra erken yaşta kazanılan öğrenme alışkanlıkları bir bireyin yetişkinliğinde de birden fazla dili öğrenmesine elbette yardımcı olur. Yetişkinlikle beraber artan sorumluluklar ve zaman ayıramama gibi durumlar düşünüldüğünde, yabancı dil öğreniminin erken yaşta başlamasının önem taşıdığını vurgulayabilirim” dedi.
“Derslerde öğrenilen teorik bilgi mutlaka pratiğe dökülmeli”
Arş. Gör. Serhat Kahyaoğlu “İngilizce dersine yönelik müfredatlarımız bu konuda oldukça eleştiriliyor çünkü öğretimimiz teorik noktaları ön plana taşıyan bir yapıdan oluşuyor. Derslerimizin bu eğilimi, uygulama ve teori arasında bir boşluk oluşmasına neden olabilir. Böylesi bir durumda hayatta karşımıza çıkan şartlarla derslerde öğrendiklerimizin uyuşmadığını görüyoruz. Özellikle, konuşma becerilerinde yaşadığımız sorunlar konuşma pratiğinin yetersizliğine ve İngilizceye dersler dışında maruz kalınmamasına dayandırılıyor. Bu eksikliklerin giderilip giderilemeyeceğini ders dışı çalışmalarıyla öğrencilerimizin belirleyeceğini söyleyebilirim” diye konuştu.
“Müfredatlarımızda ele alınan teorik bileşenlerin olumlu yanları da mevcut çünkü günümüz dünyasında etkileşim büyük bir oranda yazılı iletişime dayanıyor” diyen Kahyaoğlu, “Ayrıca, bireylerin yaşamları süresince gireceği İngilizce sınavları da (YDS, TOEFL, IELTS gibi) iyi donatılmış ve içselleştirilmiş bir teorik bilgi kümesini şart koşuyor diyebilirim. Yabancı dil öğretimi tamamen tek taraflı bir süreç değildir; öğrencilerimizin derslerde göstereceği çalışmanın yanı sıra ders dışında yaptığı etkinlikler de bu süreç için oldukça belirleyici bir faktör” dedi.
“Üniversiteler yabancı dil öğretiminin ‘pratik’ yönünü öne çıkaran adımlar atıyor”
Üniversitelerin, özellikle öğrenci kulüpleri aracılığıyla İngilizce konuşma, münazara, tanışma, vb. etkinliklerle yabancı dil öğretiminin ‘pratik’ yönünü öne çıkaran adımlar atarak bahsedilen eksiklikleri giderme konusunda oldukça iyi işler çıkardığını belirten Arş. Gör. Serhat Kahyaoğlu, “Bazı bölümlerin tamamen İngilizce olması da İngilizce becerilerimizin daha ‘keskin’ olması için önemli bir adım. Üniversitede çeşitli ülkelerden gelen öğrencilerle iletişim kurmamız için günümüz dünya dili İngilizceyi kullanma gerekliliğimiz de düşülünce ilk ve orta öğretimimizde öğrendiğimiz teorik bilgileri uygulamak için önemli bir fırsat karşımıza çıkıyor. Bu konuda Erasmus gibi uluslararası değişim programları ve yurt dışı eğitim hareketliliklerinin de öneminden bahsetmek mümkün” ifadelerini kullandı.
“Yabancı dil öğrenmek çok da uzak bir hedef değil”
Birtakım gereklilikler yerine getirildiğinde herkesin yabancı dil öğrenebileceğini vurgulayan Serhat Kahyaoğlu, “Sabır, azim, kararlılık, motivasyon olduğu sürece yaş fark etmeksizin herkes yabancı dil öğrenilebilir. Burada bireyin kendisinin belirleyici olacağını söylemek gerekir. Kendisine uygun bir öğrenme planı ve yöntemi geliştirerek bir yabancı dil öğrenebilir. Kişiliğimizin güçlü yanlarından da yararlanarak deneysel, görsel veya işitsel öğrenme yöntemlerini kullanarak ve biraz da sabırla beraber yabancı dil öğrenmek çok da uzak bir hedef değil” dedi.
“Yabancı dil öğrenmenin önündeki en büyük engel motivasyon eksikliği”
Yabancı dil öğrencilerinin olmazsa olmazının motivasyon olduğunu yineleyen Arş. Gör. Serhat Kahyaoğlu, “Kendimizi motive edemezsek burada hangi teknikten veya yöntemden bahsedersek edelim yersiz kalır. Motivasyonsuzluk, hata yapma korkusu, kısıtlı erişim, vakit ayıramama, düzenli pratik yapmama gibi nedenler dil öğrenmenin önündeki en büyük engelleri oluşturuyor. Bu yüzden bir bireyin öncelikle niye yabancı dil öğrenmek istediğini netleştirmesi ve ona uygun adımlarla ilerlemesi önem taşıyor. Aşırı kısa bir sürede sıfırdan ustalık seviyesinde yabancı dil öğrenimi günümüz şartlarında henüz mümkün değil. Hedeflerimizi isabetli belirleyip ilgili vakti de ayırdığımızda bahsettiğim engellerin de ortadan kalktığını öğrencilerimiz göreceklerdir” diye konuştu.