Emeklilik hayatlarıyla sosyal hayattan kopma noktasına gelmek istemeyenlerin durağı artık üçüncü yaş üniversiteler oldu. Toplumun yaşlanma sürecine farklı bir perspektif getirerek sağlıklı ve başarılı bir yaşlılık dönemine yardımcı olmak isteyen Bilgelik Programı da bunlarda birisi. Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı (AKEV) ve İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) işbirliği çerçevesinde kurulan Program aynı zamanda 60 yaş üstü bireylerin hem alzheimer ile mücadelesi için hem de sosyal yaşamlarına artı değer katmak amacıyla kuruldu. Lisans benzeri bir ders içeriği ile gönüllü akademisyenler tarafından haftanın iki günü, günde üç saat olacak şekilde programlanan eğitimlerle, bilişim, sağlık, spor, sanat ve iletişim gibi çeşitli alanlarda sunulan derslerle 60 yaş üstü katılımcıların yeteneklerini geliştirmelerine ve yeni beceriler kazanmalarına imkan sağlanıyor. Katılımcılara ayrıca haftanın iki gününde altı farklı ders almanın yanı sıra kültürel etkinliklere de katılım imkânı buluyorlar. Bu etkinlikler, öğrencilerin sosyal çevrelerini genişletmelerine ve kültürel birikimlerini artırmalarına da imkan tanıyor.
Bu çerçevede emeklilik hayatını dolu dolu yaşamak isteyip de programa katılan 40 öğrenciye ilk yılını tamamladıkları için düzenlenen törenle katılım sertifikası verildi.
“Üniversitenin toplumla bütünleşme çabası olmak zorunda”
Üniversite olarak böyle bir işbirliği içinde olmaktan dolayı mutlu olduklarını ifade eden İAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Reşat Başar bu çerçevede yapılan her türlü çalışmaya devam edeceklerini söyledi. Prof. Dr. Başar, “Üniversite sadece lisans ya da yüksek lisans düzeyinde eğitim veren bir kurum değil bizim nezdimizde. Üniversitenin toplumla bütünleşme çabası olmak zorunda. Bizim üniversitemiz de bu istikâmette birçok faaliyet yürütüyor. Bilgelik akademisine benzer bir de çocuk üniversitemiz var. Toplumun her kesimini kapsayan bu tarz çalışmalarımız sürdürebilmek için her zaman çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
“Asıl amacımız alzheimer ile mücadele”
Program bünyesinde aktif olarak katılımcılara ders veren Dr. Öğretim Üyesi Ali Efe İralı ise program için verdiği bilgilendirmelerde alzheimera dikkat çekti. Dr. Ali Efe İralı, “Üçüncü yaş üniversitelerin Türkiye'ye uyarlanmış modelini yürütüyoruz. 2 yıllık bir program. 2 yıl içerisinde 31 akademisyenden iletişim, matematik, yabancı dil, ekonomi, tarih, felsefe gibi çok çeşitli dersler alıyorlar. Bir yandan da sabit sağlık dersleri ile onları destekliyoruz. Aslında asıl amacımız alzheimer ile mücadele ve sağlıklı yaş alma üzerine inşa edilmiş bir program. Onların üniversite öğrencileriyle bir mentor-menti bağı kurmaya çalışıyoruz böylelikle hem gençlerle tecrübe paylaşımında bulunuyorlar hem de yeni teknolojilere adaptasyon sürecinde gençlerden destek alıyorlar” şeklinde konuştu.
“Bunalıma girmiyor ve ‘öğrenmenin yaşı yok' diyoruz”
Katılımcılardan her ikisi de emekli öğretmen olan Nuran Kiraz Fidanlık ve Fatma Ekinci de böyle bir eğitim sürecinin içinde olmaktan dolayı son derecek mutlu olduklarını ifade ettikleri duygularına ek olarak, “Biz zaten öğretirken öğretenlerdendik. Öğrenmenin kat'iyetle yaşı yok. Bu program her şeyden önce özgüvenimizi yükseltti. Arkadaş edinme, değişik bir çevre, genç öğrencilerle bir arada olma, derslerin bize kattığı güzel şeyler. Yani tarifi imkansız duygular yaşadık bu sene. Her şeyden önce sosyalleşiyoruz, bunalıma girmiyor ve çok da mutluyuz. El becerimiz bile gelişti buradaki derslerde. Ayrıca gençlerin enerjisinden de faydalanmış oluyoruz” diye konuştular.
“Emeklilik sonrası boşluk içindeydik”
Emekli eczacı İsmail Güzoğlu ise emeklilikten sonra bir boşluk içinde olduklarını bu yüzden bu programın kendilerine çok yardımcı olduklarını söyleyerek, “Arkadaşlarımız vasıtasıyla böyle bir program olduğunu öğrendik. 50 yıl önce yani yarım asır önce yaşadığımız üniversite hayatını tekrar yaşamaya başladık. Yeni yeni dostlar, bilgiler, deneyimler edindik. Bir ortamda söz sırası gelince söyleyecekle birkaç kelime daha kazandık. Bu imkanı bizlere sağlayan herkese teşekkür ederiz” dedi.
“Tekrar öğrencilik hayatına geri dönmek müthiş bir duygu”
Emekli gazeteci Metin Dirim ise bu programların daha fazla yaygınlaşması gerektiğini ifade ettiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Sosyalleşmenin en yüksek olduğu yer üniversitelerdir. Biz de bu programı duyunca eşimle birlikte yazıldık. Çok sayıda deneyim kazandık, bizim en önem verdiğimiz şey sosyalleşmeydi. Üniversitedeki gençlerle tanışma imkanımız oldu. Tekrar öğrencilik hayatına geri dönmek müthiş bir duyguydu bizim için. Çok aktif olmak durumundaydık. Özellikle beyin olarak aktiftik. Bu yaşta bu deneyimler bizim için çok iyi oldu. Öğrenmenin yaşı yoktur sonuçta. Ama öğrenmeyi de araştırmak lazım. Nasıl ve nereden öğrenirim diye. Bizde maalesef emekliler emekli olduktan sonra köşelerine çekilip torun varsa torun bakıyorlar. Tabi emeklinin bunu istemesinden ziyade üniversitelerin, devletin duyarlı olması lazım. Devletin, üniversiteleri bu konuda maddi manevi desteklemesi lazım ki o zaman topluma yayılır daha çok insan bundan faydalanır.”
Şeyda Ceylan Görgenç