İşte Muzaffer Şafak'ın Yayıncılıkta yeni yöntem ve mecralar başlıklı o yazısı:
Günümüzde yayıncılığın hızla kabuk değiştirdiğini görmeye başladık. İzleyiciler günlük programlara olan ilgilerini her geçen gün yitirmeye başladı. Birbirinin benzer programlarını ve sürekli tekrarını yapan kanallara olan ilgi azalmaya başladı. Bunun sonuçları ise izleyicinin özellikle genç kuşakların kendilerini dikkate almayan bu kanallar yerine farklı değişik özgün yayınları izlediğini görmekteyiz.
İzleyicideki bu değişiklik yada yönelim tahmin edilemeyecek ölçüde artmaya başlamıştır.
Genç kuşaklar gündemi, televizyon kanalları yerine sosyal medyadan kendi görüşlerini de ilave ederek takip etmeye başladı. İzleyicilerin bu tercihlerine yol açan belki de yayıncıların gruplaşması buna yol açmış olabilir.
İzleyiciler siyasi yada sosyal olarak kendilerine yakın buldukları yayınları izlemeyi tercih ediyor. Gündem dışındaki izleme ihtiyaçlarını gerçek zamanlı olmayan dizi ve dokümanterleri izlemeyi tercih etmeye başladı .
Bunu bu tür programları ileten internet üzerinden yayın yapan platformların abone sayılarının pandeminin de etkisiyle arttığını görüyoruz.
İzleyici, internet üzerinden takip ettiği her türlü veri, yayın, Radyo,Televizyon, video gibi içeriklere kolay erişme, konforlu, bağımsız, etkileşimli ,katılımcı ve zamana bağlı olmaksızın izleyebilmesi onları bu tip mecralara yönelttiğini hatta +50 grubunun bile bu imkanları değerlendirdiğini görüyoruz.
Bu yönelim, internetin erişim ve ekonomik olma özellikleri Avrupa ülkeleri seviyesine ulaştığında çok daha artacağı, klasik yayıncılığın iletim teknikleri, içerik benzeşmeleri ve yöntemlerinin değişeceğini söyleyebiliriz.
Bu tahmini doğrulayan veriler, internet üzerinden iletilen her türlü içeriğin çoğaldığını ve izleyici takiplerinin hızla yükseldiğini görüyoruz.
Günümüzde çok sayıdaki yayıncının her platformda yer alması ve teknik donanımlarının da benzer hale gelmesiyle rekabetin yükselmesine neden olmuştur. Teknik donanımların eşitlenmesiyle fark sadece içeriklerin kalitesi olarak öne çıkmaktadır. Bunu gerçekleştirebilen yayıncılar bazen bir adım öne çıkabilmektedir. Bunun sonucu olarak Televizyon kanallarının marka değerlerinin izleyici gözünde azaldığı söylenebilir.
T1 - T2 - T3 yayıncı sınıflandırmasının da karasal yayınların izlenme oranının %1.5 altına düşmesiyle, artık tek kıstasın içeriklerin nitelikleri olması rekabeti çok yükseltmiştir.
Ayni durum Radyo yayınları içinde benzer olduğunu söyleyebiliriz. Hatta bu sektördeki yayıncı sayısının, işletme, iletim, personel gibi giderlerin Televizyon yayıncısına göre daha makul seviyede olması yayıncı sayısını yükselttiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Radyo yayıncı sayısının Televizyon yayıncısına göre çok fazla olması bu sektördeki sorunları her geçen gün arttırmaktadır.
Televizyona dönersek yayıncılar izleyiciyi ekran başında yada programlarında tutabilmek için teknolojinin tüm yeniliklerini hızla hayata geçirmek zorunda kalmaktadır. Ancak bu alandaki gelişmelerin hız kesmesi nedeniyle gelişmiş ülkelerdeki radikal teknik değişikliklere yayın kuruluşları cesaret edememektedir. Bunun bir adım ötesi 4 K – 8 K veya daha büyük ekran boyutları olacaktır. Ancak küresel daralmanın her ülkede farklı da olsa yaşanmaya başlaması bu tür köklü teknik değişikliklere gidilmesini yayıncılar haklı olarak gereksiz bulmaktadır.
Tüm bunlardan sonra yayıncı ve izleyici nasıl hareket eder yada tercihleri ne olur ? İleriye dönük projeksiyon yapmak yayıncılar için elbette kolay olmayacaktır.
Günümüzde izleyicinin değişen genel davranış modellemesinin çıkarılması hem yayıncıya hem de izleyiciye fayda sağlayabilir. Kişisel gözlem olarak yeni kuşakların tercihleri biraz da içinde yaşadığı toplumun gerçeklerine hatta dünya dinamiklerine göre biçimlenmekte olduğunu sosyologlar anlatıyor. Kısaca yeni kuşakların sabırsız ,beklemeksizin sonuç odaklı davranışları ve taleplerinin yanı sıra, katılımcı, paylaşımcı olması yayın izleme davranışlarında da kendisini gösteriyor.
İzleyici internet platformlarında nasıl davranıyorsa taleplerini nasıl karşılıyorsa benzerlerinin de yayıncılar tarafından benzer şekilde yayın teknolojilerinin sunduğu imkanlar çerçevesinde izleyicilere sunması klasik yayıncılığın ömrünü biraz daha uzatacaktır.
Avrupa ülkelerindeki yayın mecralarındaki durumun pek farklı olmadığı görülmektedir. Özellikle Kablo TV abone sayılarında yavaş olmakla birlikte abone sayılarındaki düşüşün arttığını, abonelerin ekonomik ve hızlı internet üzerinden yada kaskat uydulardan yapılan çok sayıdaki TV ve Radyo yayınlarını tercih etmesi mecra tercihlerinin hızla değiştiğini göstermektedir. İzleyiciler bu tercihlerini büyük oranda internetten yana kullanmaktadır.
Evet klasik yayıncılık, HBBTV yada internet Televizyonculuğuna evrilmesinin kaçınılmaz olacağını, kısa süre sonra büyük ekranlardan etkileşimli olmasına gerek olmayan sadece Spor karşılaşmaları ile dizilerin izleneceğini söylemeliyiz.