Uzmanlar, basit gibi görünen düşük tansiyonun çoğu kişide belirti göstermeyebildiğini, dikkat edilmediği durumlarda sersemlik, yorgunluk, baş dönmesi, bulantı, bulanık görme ve bayılma gibi belirtilere neden olabildiğini belirtti.
Düşük tansiyon, tıbbi adıyla hipotansiyon, kan basıncının 90/60 mmHg değerinin altına düşmesi olarak tanımlanıyor. Düşük tansiyon çoğu kişide belirti göstermeyebiliyor. Bazı kişilerde ise tansiyon düşüklüğü; sersemlik, yorgunluk, baş dönmesi, bulantı, bulanık görme ve bayılma gibi belirtilere neden olabiliyor. Ayrıca yemek yedikten sonra, uzun süre ayakta kaldıktan sonra, uzun süreli yatak istirahati sonrası tansiyon düşebiliyor. Güven Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uzman Doktor Ezgi Polat Ocaklı, düşük tansiyon hakkında bilgi verdi. “Kanımız her kalp atışında atardamarlarımıza baskı yapar”
Düşük tansiyonun, ciddi sıvı/kan kaybı, kalp yetmezliği, kalp krizi, kalp kapak hastalığı ya da kalp hızının çok düştüğü durumlarda görülebileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Ocaklı, “Kanımız her kalp atışında atardamarlarımıza baskı yapar. Kanın atardamar duvarlarına doğru yaptığı itme kuvvetine tansiyon denir. Tansiyon aynı zamanda kan basıncı olarak da adlandırılır. Düşük tansiyon, çoğu kişide herhangi bir belirti vermeyebildiği gibi bazı belirtilere de neden olabilir” şeklinde konuştu.
“Ortostatik hipotansiyon, her yaşta olabildiği gibi yaşlı insanlarda daha sık görülür”
Düşük tansiyonun en sık karşılaşılan formunun “ortostatik hipotansiyon” denilen, kişinin oturmaktan veya yatmaktan ya da ayakta durmaya geçtiğinde meydana gelen türü olduğuna dikkat çeken Ocaklı, “Ortostatik hipotansiyon, her yaşta olabildiği gibi yaşlı insanlarda daha sık görülür. Yemek yedikten sonra, uzun süre ayakta kaldıktan sonra, uzun süreli yatak istirahati sonrası tansiyon düşebilir. Parkinson ve diyabet gibi otonom sinir sistemini etkileyen hastalıklar da ortostatik hipotansiyona neden olabilir. Ayrıca, yaşlanma ve hamilelik de kan basıncının genel olarak düşmesine neden olabilir” diye konuştu.
“Organların zarar görmesine, hastanın şoka girmesine neden olabilir”
Düşük tansiyonun hangi komplikasyonlara yol açabileceği hakkında da bilgiler veren Ocaklı, “Kan basıncının ani düşmesi (kontrolsüz kan kaybı, kalp krizi, ciddi enfeksiyon ya da alerjik reaksiyon durumlarında olduğu gibi), beyne ve diğer organlara yeterli kan akışı sağlanmasını önler. Organların zarar görmesine, hastanın şoka girmesine neden olabilir ve hayatı tehdit edici olabilir. Bu nedenle dikkatli olunmalıdır” açıklamasında bulundu.
“Hekim önerisiyle yapılabilecek çeşitli uygulamalar, tansiyon düşüklüğünün kontrolünde yararlı olabilir”
Birçok insan için kronik düşük tansiyonun, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleriyle etkili bir şekilde tedavi edilebildiğine vurgu yapan Ocaklı, şunları kaydetti:
“Hekim önerisiyle yapılabilecek çeşitli uygulamalar, tansiyon düşüklüğünün kontrolünde yararlı olabilir. Alkol dışı sıvı alımının artırılması, tuz alımının artırılması, düşük karbonhidratlı beslenilmesi, öğünlerin küçültülmesi ve öğün sonrası istirahat edilmesi, oturur ve yatar pozisyondan kalkarken yavaş hareket edilmesi, gece geç saatlerde kafeinli içeceklerden uzak durulması yararlı olabilir. Vitamin eksikliği varsa eksik vitaminlerin reçetelendirilmesi uygun olacaktır. Düşük tansiyon, kişide mevcut olan bir rahatsızlığın işareti de olabilir. Bu durumda altta yatan durumun tanısı ve tedavisi gerekmektedir. Uygun ilaç tedavisinin verilmesi, kişinin kullanmakta olduğu ilaçların düzenlenmesi, gerekiyorsa doz ayarlanması ya da değiştirilmesi gerekebilir.”