HABER7
Türkiye’yi parçalama hedefiyle bir yandan Türk-Kürt, bir yandan Laik-Antilaik, bir yandan Sünni-Alevi diye kamplara bölme gayretiyle karanlık eylemlere girişilen 1990’lı yıllarda derin sancılar oluşturulan saldırılar gerçekleşti. Bunlardan en karanlık olanı, Sivas’taki Madımak Oteli olayının hemen ardından “misilleme” olarak düzenlenen Başbağlar Köyü katliamı…
5 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleştirilen Başbağlar Katliamı’nın öncesinde ve sonrasında neler yaşandı?Saldırı nasıl gerçekleşti?Olay sonrasında Başbağlar’a kim silah taşıdı?‘Derin devlet’ iddialarının gündeme geldiği bu derin tezgahta yargı aşamasında hangi tuhaflıklar yaşandı?Olayda kullanılan silahlardaki ABD parmağı yıllar sonra nasıl ifşa oldu?İşte bütün yönleriyle Sivas Madımak’tan Erzincan Başbağlar’a uzanan karanlık süreç…
33 sivilin öldürüldüğü Başbağlar katliamından yaralı kurtulan muhtar konuştu
ÖNCE MADIMAK’I YAKTILAR SONRA BAŞBAĞLAR’A YÖNELDİLER
Sıcak bir Temmuz gününde, Sivas Madımak Otel’de provokasyon neticesinde gerçekleştirilen acı hadise 33 konuk, 2 otel görevlisi ile 2 göstericinin ölümüyle sonuçlanır. 2 Temmuz’da yaşanan bu olaydan dolayı mütedeyyin kesimi hedef tahtasına oturtan bölücü çevreler ve PKK, misilleme olarak 5 Temmuz’da Erzincan’ın Tunceli sınırındaki Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyündeki masum insanlara saldırır.
Madımak Olayı'nda aydınlatılmayan karanlık noktalar! Bu soruların cevabı hala yok
MEZHEPSEL ÇATIŞMA İÇİN NOKTA ATIŞI
Sarp kayalıklarla çevrili Barasor Vadisi üzerine tesbih taneleri gibi dizilmiş köylerin en sonuncusu olan Başbağlar, bölgede Alevilerin yoğunlukta olduğu yerleşim birimleri arasında Sünni inanışa sahip birkaç köyden birisi.
Dört taraftan 2 bin 500 metreyi aşan 5 yüksek dağla çevrelenen Başbağlar Köyü, Tunceli Ovacık’a bağlı 2933 metrelik Kurtalağı Tepesi’nin hemen ardında bulunuyor. Olay günü 36 kilometrelik Ali Boğazı vadisindeki Yılan Dağı’nı aşan hainlerin baskınıyla gerçekleşen saldırı, akşam ezanı vaktinde yapıldı. ‘Allahuekber’ sesini bastırmak isteyen hainler, akşam namazı için camide saf tutmaya hazırlanan köylülere silah doğrulttu.
210 haneli ‘Şehit Başbağlar’da olay günü tarla ve bahçelerden dönen köyün erkekleri, akşam namazı için camiye gittiği esnada baskın gerçekleşti. Bölgedeki yerleşim yerlerini rahatlıkla aşarak Başbağlar’a gelen yaklaşık 100 cani, köye 3 farklı noktadan saldırdı. İlk önce camiyi basan hainler, akşam namazını eda eden mü’minleri camiden çıkararak köy meydanında toplar ve kanlı olayın fitili ateşlendi.
HER YERİ YAKTILAR
Bütün evleri boşaltan intikamcı katiller, herhangi bir yardım çağrısında bulunulmaması için köydeki elektrik ve telefon bağlantılarını kesti.
Taş üstünde taş bırakılmayan ‘Şehit Başbağlar’da, sadece inanışları yüzünden 33 masum katledildi. Gözü dönmüş barbarlar bununla da yetinmedi. Köydeki 210 haneyi de ateşe verdi, köyün geçim kaynağı olan büyükbaş ve küçükbaş tam 2 bin hayvanı yakarak telef etti. Ayrıca, köyde hiçbir araç bırakmadı ve bunların da tamamını yaktı.
İNTİKAM KURŞUNLARI
Katliamın canlı şahitlerinden Köy Muhtarı Ali Akarpınar, vahşetin yaşandığı günü şöyle anlatıyor: “Teröristler otomatik silahlarla bize tam 558 mermi sıktı. 15-20 kişiyi caminin kapısında ellerinde silahlarla gördük. ‘TC burada hakimiyeti kaybetmiştir’ dediler. Bizi köy meydanında sıraya dizdiler. 29 kişiydik. 45 dakika PKK propagandası yapıldıktan sonra telsizden ‘Atış serbest’ talimatı geldi. Ben göğüs bölgemden bir kurşun yedim ve sonrasını hatırlamıyorum. Şu an iki kurşunu da vücudumda taşıyorum.”
KURŞUNA DİZİP HALAY ÇEKTİLER
Başbağlar Köyü’nde kurşuna dizilen 28 kişi ile ateşe verilen evlerde yanarak şehit olan 5 köylünün cenazelerini yıkayan İmam Tahsin Özerdal, katliamın sabahında Başbağlar’a ilk giden insanlardan biri olduğunu belirterek, gözü yaşlı bir şekilde şunları söylüyor:
“Köy meydanında topladıkları tüm erkekleri kurşuna dizdikten sonra ölülerin başında halay çektiler. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu ve camii yakıldı. Yakılan evlerde saklanan 1’i kadın 4 kişi de yanarak can verdi. Her taraf yakılmıştı. Köyün kadınlarının yaktığı ağıtlar yürekleri dağlıyordu. Cenazeleri gözyaşları içinde yıkadık. Bir köylü kadın olay yerindeki bir subayın yakasına yapışarak ‘İnsanlarımızı öldürenleri tanıyoruz. Saldırganlar arasında çevre köylerde yaşayanlar, köyümüze ırgatlık yapmaya gelenler vardı’ dediğine şahit oldum. Sonra cenazeleri kamyona koyarak Kemaliye’de defnettiler. O gün yaşadıklarım hâlâ aklıma geldiğinde bayılacak gibi oluyorum.”
33 CAN GİTTİ, KİMSE HESAP VERMEDİ
Cami dahil, kadınlar evlerle birlikte diri diri yakıldı. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmadı. Tam 33 kişi, hunharca katledildi. 30 kadın dul, yüzlerce çocuk yetim kaldı. “Madımak’ın intikamını alıyoruz” naralarıyla yakılan evlerdeki alevler saatler sonra söndürüldü ama yürekler yangın yeri olarak kaldı. Eski Türkiye’deki birçok hadise gibi bu olayın failleri de adalete hesap vermedi.
Gözlerini kan bürümüş katiller kaçtı. Yakalananlar tahliye edildi. Serbest kalanların bir kısmı Avrupa’ya uçtu. Haklarında 2021 yılına kadar işlem yapılmadı. Katliam günü ve sonrasına dair tüyler ürperten birçok iddia ise aydınlatılamayarak karanlığa mahkum edildi.
YANLARINA KÂR KALDI
Başbağlar’ı talan ettikten sonra geldikleri gibi ellerini kollarını sallaya sallaya giden teröristlerin hiçbiri ceza almadı. Katliamı düzenleyen terörist grup 100’ü aşkın kişiden oluşmasına rağmen ilk etapta başlatılan soruşturma sonucunda 20 kişi gözaltına alındı. Haklarında çeşitli sürelerde hapis cezaları istemiyle dava açılan sanıkların 18’i hakkında dönemin koalisyon iktidarı ortağı CHP’li siyasi ve hukukçularının yoğun çabasıyla “teşhis usülsüz” denilerek beraat kararı verildi. 2 kişi ise kısa süre sonra serbest bırakıldı. Bu sanıklar daha sonra kayıplara karıştı. Tarihin en büyük katliamları arasında yer alan Başbağlar’ın faili olarak şu an tek bir tutuklu dahi bulunmuyor.
28 ŞUBAT YARGISI AKLADI
Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı ve haklarında idam ile çeşitli sürelerde hapis cezası istemiyle 1994 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dava açıldı. Davanın 4 duruşması Erzincan’da, 24 duruşması İzmir DGM’de görüldü.
1998 yılında dava takipsizlikle kapandı. Sanıkların 18’i beraat etti, 2’si mahkum edildi.
FAİL OLARAK YATTI, ÇIKTI DEVLETTEN TAZMİNAT ALDI
Katliamla ilgileri bulunduğu iddiasıyla tutuklanan bazı kişiler, dönemin bazı siyaset adamlarının yargıya baskıları sonucunda serbest bırakıldı. Daha sonra itirafçı Şükrü Yıldız’ın katliama ilişkin verdiği ifadeler çerçevesinde yeni bir değerlendirme yapılmadı. İtirafçı Şükrü Yıldız, katliam talimatının “Doktor Baran” kod adlı terörist tarafından verildiğini öne sürerken; Başbağlar Katliamı’ndan sorumlu tutulan ve 415 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan H.B. isimli kişinin ise, devlet aleyhinde açtığı tazminat davasını kazanması garabet olarak tarihe geçti.
2021 yılında Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde Başbağlar dosyası yeniden açıldı. 20’si firari 21 sanık hakkında açılan dava devam ediyor.FARKLI KAMUFLAJLI 5 KİŞİNİN İZİ SÜRÜLMEDİ
Bölgede 24 yıl boyunca koruculuk yapan Ortatepe Köyü Muhtarı Bekir Turgut Kuruçaylıoğlu, Başbağlar’la ilgili dosyanın yeniden açılmasının önemli olduğunu söyledi. Olay günü Çekiç Güç’ün o bölgede yasak olmasına rağmen helikopter uçuşu gerçekleştirdiğini dile getiren Kuruçaylıoğlu, “Katliamı yapan grubun içerisinde farklı askeri kamuflajı olduğu ve bölgeye göre farklı ten rengine ait 5 kişinin olduğu biliniyor. Bunlar Amerikalı mıydı?” sorusunu yöneltti.
SAVCILIK YILLAR SONRA SAPTADI: SİLAHLAR ABD YAPIMIErzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı Başbağlar katliamına ilişkin iddianamede Saldırıda kullanılan silahlara ilişkin mermi çekirdekleri ve kovanlardan yola çıkan savcılık, eylemde kullanılan silahın “FS I 601736” seri numaralı ABD yapımı otomatik tüfekler olduğunu belirledi. O dönem PKK’nın envanterinde yalnızca Rus yapımı kalaşnikof ve el yapımı patlayıcılar olduğu halde, bu saldırının ABD üretimi özel tüfeklerle yapıldığının belirlenmesi, katliamdaki derin yapıyı ifşa etti. Başbağlar katliamındaki “Amerika parmağını” yakalayan savcılığın hazırladığı 2022/1785 Esas, 2022/254 sayılı iddianamede şu ifadeler yer alıyor: 07/05/1994 günü Tunceli ili, Pülümür ilçesi, Senek Köyü civarında PKK terör örgütü ile çıkan çatışma sonucu ölü olarak ele geçirilen 22 adet teröristin üzerinden çıktığı bildirilen “FS I 601736” seri numaralı 5.56 mm çapında, ABD yapısı otomatik tüfeğe ait olduğu bildirilen 5.56*45 mm çapında 3 adet mukayese kovanın, Başbağlar Katliamı sonucu ele geçirilen 5.56*45 mm çapındaki 17 adet kovandan 12 adedi ile irtibatlı olduğu dolayısı ile bu 12 adet kovanın “FS I 601736” seri numaralı otomatik tüfek ile atıldığının tespit edildiği... |
MERMİ KOVANLARI NEREYE GÖTÜRÜLDÜ
Katliamda köydeki mermilerin balistik incelemesinin yapılmadığını ifade eden Kuruçaylıoğlu, “Değişik silah kovanlarının olduğu da söyleniyordu ama o kovanların toplanıp nereye götürüldüğü de belirsiz” sözlerini sarf etti.
KONSOLOSLUĞA GİREN 6 KİŞİ KİMDİ
“Madımak olayından bir gün önce Divriği’ye bağlı Adatepe’de Karayolları’nın 12 iş makinesi yakılmıştı” diyen korucubaşı Kuruçaylıoğlu, şöyle devam etti:
“Bunun bir gün sonrasında bir şoförü kaçırıp infaz ettiler. 2 gün sonra da Başbağlar’a baskın düzenlediler. Tüm bunları aynı grup gerçekleştirdi. O dönem Adalet Bakanı olarak Şevket Kazan, Sivas’tan gelip Amerikan konsolosluğuna giren kimliği meçhul 6 kişinin kim olduğunu sormuştu. Meclis kürsüsünden sorulan bu soru maalesef cevapsız kaldı.”
O SİLAHLARI KİM GETİRDİ
Başbağlar katliamında karanlık ellerin devrede olduğunun bariz örneklerinden birisini paylaşan Kuruçaylıoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Olaydan sonra ‘derin devlet’, köyde yaşayan Necati isminde bir vatandaşa yaklaşık 30 tane silah göndermişti. Misilleme için köylüye dağıtması söyleniyor. Başbağlar’ın arka bölgesinde Tunceli Ovacık’a bağlı Alevi köyleri vardır. Açıkça söylemiyorlar ama o manaya getirerek böyle bir tezgah kuruluyor. Ancak Başbağlarlı köylü bunu kabul etmiyor ve uzun süre silahlar bekledikten sonra gelip götürüyorlar. Bu hadise mutlaka aydınlatılmalıdır.”
JANDARMA NEDEN GELMEDİ
Başbağlar Katliamına ilişkin iddianamede dönemin derin devlet ve PKK arasındaki şok edici ilişkiyi ifşa eden bir bilgiye yer verildi. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede yer alan ifadelere göre, Başbağlar katliamının yaşandığı esnada köylülerin bölge jandarma karakolunu arayıp köyün teröristler tarafından basıldığını söyledikleri ancak jandarmanın herhangi bir müdahalede bulunmadığı ifade edildi.
Mağdur Hafize (Parto) Çelik’in ifadesine yer verilen iddianamede, “Olay gecesi saat 03:00 sıralarında jandarmaya telefon ettiklerini, telefondaki şahsın kendilerine ‘bu saatte askerin bölgeye gelemeyeceği’ cevabını verdiği” vurgulandı.
TETİKÇİLERİ SUSTURDULARBaşsavcılığın iddianamesine yansıyan bilgilere göre, Başbağlar Katliamı’nı gerçekleştiren PKK’nın sözde grup sorumlusu Orhan İlbay (Isa Kod) ile Raif Eryılmaz’ın (Cuma Kod) 1994 Mart ayında, yani katliamdan 9 ay sonra Doktor Baran kod isimli terörist tarafından infaz edildikleri tespit edildi. Doktor Baran da aynı yılın sonunda Abdullah Öcalan’ın talimatıyla infaz edildi. Böylelikle Başbağlar’da PKK ile işbirliği yapan derin çetenin bağları karartıldı. Olayın tepesindekiler sessizce temizlendi. |
KİMİSİ 13 KİMİSİ 74'ÜNDEYDİ... İŞTE ŞEHİTLERİMİZ
Başbağlar katliamında şehit düşen 33 mazlum:
Mehmet Taşdelen (74), Ali Taşdelen (27), Feridun Dikkaya (29), Mehmet Parto (69), İbrahim Parto (58), Salim Parto (38), Recep Parto (31), Süleyman Akpınar (66), Kamil Akpınar (39), Ali Kucur (49), Ali Rıza Türkücü (60), Şaban Türkücü (32), Ali Baltacı (65), Mehmet Baltacı (27), Ali Özdemir (37), Yahya Özdemir (24), Hüsnü Öztürk (71), İbrahim Çelik (63), Hüseyin Güner (59), Fehmi Aydınlı (43), Şakir Aydınlı (66), Aydın Aydın (61), Rıfat Aydın (34), Nurettin Aydın (48), İbrahim Baltacı (61), Nazife Baltacı (47), İbrahim Baltacı (13), Hasan Sandıkcı (58), Süleyman Orhan (67), Celal Demirci (35), Adil Torun (22), Ahmet Yıldırım (66), İbrahim Gülcan (59).