Antalya Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde okuyan 21 yaşındaki Azra Gülendam Haytaoğlu, 28 Temmuz'da ortadan kayboldu. Ailesinin durumu bildirmesi üzerine güvenlik güçleri çalışma başlattı. Genç kızın en son görüştüğü iş adamı M.M.A. (48), polis tarafından gözaltına alındı.
Şahıs, Azra'yı öldürdüğü ve parçalara ayırdığı cesedini ormanlık alana attığını söyledi. Ceseti Varsak ormanında toprağa gömülü vaziyette bulundu. Tutuklanan zanlı hakkında "Kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, "Nitelikli cinsel istismar", "Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve tehdit" ile "Hırsızlık" suçlarından 29 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Dava, bugün Antalya 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Tutuklu sanık, duruşmaya Diyarbakır 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan Covid-19 tedbirleri kapsamında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile dahil oldu.
"İŞE ALMAK İSTİYORDUM"
Ortalama gelirinin 10-15 bin TL civarında olduğunu ve sabıka kaydı bulunmadığını kaydeden M.M.A. "Olaydan dolayı çok üzgünüm ve pişmanım. Aramızda cinsel bir temas geçmedi. İşe almak için görüştüm. Çalışma arkadaşım, kardeşimdir. Benim çocuğum yaşındadır. Böyle bir şey yaşanmasını istemezdik. Telefonunu hırsızlık amaçlı almadım. Benimle ilişkilendirmesin diye alıp kırdım ve nehre attım. Azra’yı Kurban Bayramı öncesi bir kafede tanıdım. Oturduğum mahalleye yakın bir kafeteryada servis elemanı olarak çalışıyordu. Bizim eve yakındı. Konuştuk, öğrenci olduğunu, burada çalıştığını söyledi. Ben de ona iş yerimden bahsettim. Çalışma saatlerini söyledi. Gayrimenkul sektöründe ev satabilmek, öğrencilere ev kiralayabilmek için Azra’ya böyle bir işte çalışıp çalışamayacağını sordum” dedi.
"KORONA OLMUŞTU, BİRLİKTE ÇORBA İÇTİK"
Azra ile iki kere yüz yüze konuştuklarını belirten zanlı "Azra’yı işe almak için arayacaktım ama arkadaşım S.S. Covid-19 olduğunu söyledi. Ben de Azra’yı arayarak bir ihtiyacının olup olmadığını sordum. Bana, ‘5 gündür hastayım. Çok ağrılarım var. Ölmek istiyorum’ diyerek sesli mesaj attı. Ben de kendisine mesaj attım. İlaçlarını alıp evine bırakabileceğimi söyledim. Azra bana konum attı. Akaryakıt istasyonuna gittim. Azra’nın yanında arkadaşı vardı. Onunla vedalaşıp arabama bindi. Çorba içmek istedi, gittik. Bulaşıcı hastalığı vardı. İkimizde de maske vardı. Sahile indik. Orada elini yüzünü yıkadı. Güzeloba’ya doğru araçla gittik. Sohbet ettik. Yapacağı iş ile ilgili bilgi verdim. Yolda arabada kahve içtik. Reçetesinin olduğunu söyleyince nöbetçi eczaneye gittik. Reçetenin fotoğrafını da bana attı. Gece 00.30 sıralarında ilaçları ile birlikte vitamin aldım. Bana teşekkür etti. Bana yorgun olduğunu söyleyince onu bırakabileceğimi söyledim. Sonra kendisini aldığım yere geri götürdüm” diye konuştu.
"ALKOL VE UYUŞTURUCU KULLANDIM"
M.M.A. "Azra ablasının evinde kalmak istemediğini söyledi. Arkadaşını aradı ancak o da kabul etmedi. Bende kalabilceğini söyledim. Saat 01.30 sıralarında evime gittik. Eczaneden aldığımız ağrı kesici ilacı arabada unuttuğunu söyledi. Gidip alabilceğimi belirtim ama istemedi. Ateşini ölçtük, 38,5 çıktı. Annesinde kalan oğlumun odasında yatabileceğini belirttim. Salonda yatmak istediğini söyledi. Ben de kendi odama geçtim. O da salonda uyuyordu. Odamda alkol ve uyuşturucu madde aldım. Televizyon seyrettim, müzik dinledim. Sabaha doğru 05.00-06.00 gibi uyandım. Arabadan ağrı kesici aldım. Kapı sesinden Azra uyanmıştı. Azra’nın yanına oturdum ve elimle ateşine baktım. Nereden geldiğimi sordu. Ben de ilacı arabadan aldığımı söyledim. Tekrar uyudu. Ben de odama döndüm ve alkol almaya devam ettim. 08.30 sıralarında gelen arkadaşa iş yerinin anahtarını verdim. Uyudum" ifadelerini kullandı.
"YARDIM ETMEK İSTEDİĞİM BİRİNİN CANINA MAL OLDUM"
Öğle saatlerinde uyandığını belirten M.M.A. "Azra daha uyanmamıştı. Eğilerek ağzına ve yanağına dokunarak ateşini ölçmek istedim. Maktule birden silkelenerek kalktı. Bağırdı. Eliyle beni itti ve ‘ne yapıyorsun?’ dedi. Evimizin duvarlarından sesler geçtiği için ‘bağırma’ dedim. Panikledim. Elimle ağzını kapattım. Zayıftı, hastaydı, direnemedi. Kendisinin ağır astım hastası olduğunu bilmiyordum. Sonra hareketsiz kalıncaya kadar ağzını kapattım. Ne olduğunu anlayamadım. Sonrasında nabzını ölçtüm. Nabız alamadım. Kalbi de atmıyordu. Yardım etmek istediğim bir insanın hayatına mal olmuştum. Ne yapacağımı bilemedim. Yerimden kalkamadım. Yaşadığım şoku atlatmaya çalıştım ama ne yapacağımı bilemedim. Yığıldım kaldım. Sağlıklı karar veremedim” sözlerini sarf etti.
"MARKETTEN TESTERE ALDIM"
Öğleden sonra evden çıktığını ve Azra’nın eşyalarını konteynerlere, cep telefonunu ise Boğa Çayı’na attığını anlatan şahıs "Polise gidemedim. Suçu saklarsam ortaya çıkmaz diye düşündüm. Marketten küçük testere aldım. Eve geldim. Son defa nabzını kontrol ettim, atmıyordu. Cesedi banyoya taşıdım. Küvetin içine koydum. Cesaretli olmak için az alkol ve uyuşturucu aldım. Bir daha çocuğumu göremeyeceğimi düşündüm. Cesedini parçalara ayırdım. Böyle olsun istemezdim. Kulandığım testere ve bıçağı Boğa Çayı'na, kıyafetleri de çöp konteynerine attım” şeklinde konuştu.
"İLİŞKİ DÜŞÜNMEDİM, ANNE BABASINDAN DAHA BÜYÜĞÜM"
Cinsel saldırı iddialarının sorulmasına ilişkin ise "Böyle bir şey olmadı. Flört için düşündüğüm biri değildi. Ben anasından, babasından belki daha büyüğüm” cevabını verdi.
"MÜVEKKİLİM ŞİZOFRENİ TEDAVİSİ GÖRÜYOR"
Sanık avukatı da "Müvekkilim 2006 yılından beri bipolar ve şizofreni tedavisi görmektedir. Halen cezaevinde kullandığı ilaçlar var. Kendisi olaydan dolayı pişman olduğunu söyledi. Biz yazılı savunma yapacağız. Ben sadece görevimi yapıyorum. Ben sanık değilim. Aile hakkında suç duyurusunda bulunmayacağım” açıklamasında bulundu.
AZRA'NIN BABASI AVUKATA SİNİRLENDİ
Avukatın mahkeme başkanına, sanığa sorulmak üzere “Azra babasıyla ilgili problem yaşadığını sanığa anlattı mı?” şeklindeki sorusu karşısında maktulenin babası Mustafa Haytaoğlu sinir krizi geçirdi. Avukata hakaretlerde bulunan Haytaoğlu’nu polis ekipleri salondan dışarı çıkardı. Yaşanan gerginliğin ardından duruşma kısa süre ara verildikten sonra yeniden başladı.
"HER GECE RÜYAMDA KIZIMI GÖRÜYORUM"
Sakinleştikten sonra salona gelen baba Haytaoğlu, mahkeme başkanına dönerek, “Sizden özür dilerim. Ben bir babayım. İçim yanıyor. Ben hiç uyuyamıyorum. Kızım her gece rüyama giriyor. Kızım gece gündüz aklımda” diyerek ağladı. Babanın sakinleşmesinin ardından duruşma kaldığı yerden devam etti.
"KIZIM KADIN HAKLARI SAVUNUCUSU OLMAK İSTEDİ"
Mustafa Haytaoğlu “Kızım bir sürü değişik okullar kazandı ama bu okulu istedi. Kızım kadın hakları savunucusu olmak istedi. Kızımızın aç, susuz olduğu söyleniyor. Ben kızıma her ay 2 bin TL para gönderdim. Kızım için, kadınlar için ölürüm. Gözlerimin içine bak lan, bakamıyorsun değil mi? Şikayetçiyim” dedi.
KIZININ ÇORABINI GÖSTERİP BAYILDI
Anne Mezide Haytaoğlu ise “Azra'mın, ablasıyla saç başa girip öyle bir dövüş kavgası yok. Ben anneyim. Cahil bir insan değilim, sen baba mısın? Ben kızımın 4,5 aydır kokmuş çorabıyla yatıyorum. Adaletinize güveniyorum” şeklinde konuşma yaptı. Mahkeme heyetine kızının çorabını gösteren anne Haytaoğlu, fenalık geçirerek bayıldı.