nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar aralarında Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 yazarı Mehmet Acet’in de yer aldığı TV temsilcileriyle Ankara’da bir toplantı gerçekleştirdi.
Toplantı öncesi kısa bir konuşma yapan Bakan Bayraktar, "Açıkçası 2023 yılı muhtemelen bundan sonraki yıllar da bizim için yenilenebilir yılı diyebiliriz yılları olacak diyebiliriz. Yenilenebilir konusu Türkiye'nin enerjideki, dışa bağımlılığı düşürme açısından Türkiye'nin iklim ile ilgili hedeflerine ulaşması açısından çok büyük önem arz ediyor. Yenilenebilir geçtiğimiz 20 yıla baktığımızda ağırlıklı 20 yıl önce hidrolik kaynaklar, su kaynaklarına dayalı Türkiye'nin yenilenebilir bir hikayesi var iken son 20 yılda özellikle güneş ve rüzgarın çok yoğun bir şekilde sisteme girdiğini görüyoruz ve bu sayede Türkiye'nin kurulu gücünde toplam kurulu gücünün yüzde 55'i artık yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. Şöyle birkaç rakamı, belki söylemekte fayda olabilir: Hidrolik kaynaklarımız 2002 yılında 12 bin megavattı. Bugün 32 bin megavat. Rüzgarımız hemen hemen hiç yoktu. 36 megavat gibi sembolik bir rüzgar kurulu gücümüz vardı. Bugün 12 bin megavata ulaştık. Güneş zaten 2010'lu yıllardan sonra ağırlıklı gelişti ve orada da yine 11 bin megavatın üzerine çıkan bir kurulu güce ulaşmış durumdayız. Bütün bunlarla biraz önce ifade ettiğim gibi yüzde 55'lik kurulu gücümüz bugün itibariyle yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor elektrik tarafında. Bu bizim üretimimiz noktasında neye geliyor diye baktığımızda ürettiğimiz elektriğin yüzde 42'si yenilenebilir enerjiden geliyor. Bu biraz önce söyledim. Dışa bağımlılığımıza, cari açığımıza fevkalade önemli aslında olumlu manada katkı sağlayan bir alan. Elbette ki işte örneğin geçen seneki yenilenebilirden ürettiğimiz elektrik sayesinde 80 milyon tonluk bir sera gazı emisyonundan da Türkiye kaçınmış sarfınazar etmiş oluyor. Dolayısıyla yenilenebilir, Türkiye'nin enerjisinde çok önemli bir rol oynamaya başladı. Bundan sonra da oynamaya devam edecek. 2023 yılı elbette işte depremlerle ve ülkemizin hakikaten tamamını sarsan aslında bir hadise ile bizleri karşılamış oldu. Buna rağmen yani piyasada yaşanan ekonomide yaşanan büyük durgunluklara rağmen böyle bir felakete rağmen biz toplam 2 bin 843 megavatlık yeni kurulu gücü, yenilenebilir kaynağı da devreye aldık bu süre içerisinde. Ama hedefimiz önümüzdeki süreçle alakalı her yıl daha önce de ifade etmiştim. 5 bin megavatlık kurulu güç. Özellikle güneşte 3 bin 500 megavat, rüzgarda da bin 500 megavatlık toplam her yıl Türkiye 5'er bin megavat önümüzdeki 12 yıl boyunca toplam 60 bin megavatlık bir yeni kurulu güce ulaşmak istiyor. Dolayısıyla böyle bir hedefimiz var. İddialı bir hedefimiz var. Bu Türkiye'nin cari açıkla mücadelesi ile ilgilidir. Bu Türkiye'nin iklim değişikliği ile alakalı mücadelesi ile ilgilidir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte daha yoğun bir yenilenebilir yatırımını inşallah ülkemizde görmüş olacağız. Yine bu yıla ait bir rakam. Ürettiğimiz toplam elektriğin yüzde 16,2'si sadece güneş ve rüzgardan gelmiş durumda. Hemen bu yılın başında 7 Ocak'ta tarihi bir gün yaşadık. Rekor kırdık, ülkemizin rüzgarı, toplam elektriğimizin yüzde 28' ini, o gün için 7 Ocak günü için sağlamış oldu. Neredeyse 3'te birine yakın bir elektriğimizi o gün 7 Ocak'ta biz rüzgardan karşıladık. Şimdi bugün için özel bir ayrıca bilgilendirme de ve aslında sizler aracılığıyla kamuoyuna iletmek istediğimiz bir not var. O da şu: Biz özellikle yenilenebilir yatırımlarında kendi tüketimleri için bu yatırımları yapan sanayiciler, oteller ticarethaneler, evlerde kendi evlerinde çatılarına güneş paneli koymak isteyen tüketiciler için belli zamanlarda belli kapasiteler açmış durumdayız. Bugün uzun bir süredir teknik çalışmalarını yürüttüğümüz bu sürecin sonuna geldik. Bugün itibarıyla özellikle sanayicilerimizin kendi tüketimleri için kurmaları yönünde 7 bin 500 megavatlık yeni bir yenilenebilir kapasiteyi ilan ediyoruz ve bu kapasiteyi önümüzdeki süreçte belki ağırlıklı güneş, rüzgar ama yenilenebilir kaynaklarla sanayicilerimiz artık kullanabilecekler. Bu başvuruları da yapılabilecekler ve bu 7 bin 500 megavatı, 2024 yılı içerisinde biz onlara tahsis edeceğiz. Elbette bu kapasiteyi onlara tahsis ettiğimizde, onlardan beklentimiz bir an önce bu yatırımların gerçekleşmesi ve bu yatırımlarla beraber yeni kurulu güçlerin devreye girmesi. Dolayısıyla bunu da sizler vasıtasıyla belirtmiş olayım. Yenilenebilir hikayemiz böyle" ifadelerini kullandı.
YABANCI ŞİRKETLERİN İLGİSİ VAR
Türkiye'ye ciddi bir özellikle yabancı ilgisi bu alanda var. Birçok şey konuşabiliyorsunuz ama herkesle ortak konuştuğumuz alan gerek batılı şirketler gerek Çin'den şirketler gerekse Körfez bölgesindeki şirketler ve oradaki ilgili kurumlarla ana konularımızdan bir tanesi herkesin ortak ilgisi yenilenebilir alanı. Uluslararası finansal kuruluşlar, bütün bunların da odağındaki konu yenilenebilir yatırımları ve ümit ediyorum ve inanıyorum ki önümüzdeki dönemde bu alanda da ciddi bir yabancı yatırım Türkiye gelecek. Bugüne kadar olduğu gibi. Bu anlamda yeni dönemde süreçlerin biraz daha hızlandığı, finansman imkanlarının inşallah daha iyileştiği bir süreçte biz yenilenebilir yatırımlarımızı, ülkemizin arz güvenliğini sağlamak, dışa bağımlığı düşürmek ve 2053 karbon, nötr bir Türkiye ekonomisi hedefi doğrultusunda geliştirmeye çaba sarf edeceğiz, gayret göstereceğiz. Bununla beraber elbette ki bunun ülkemize katacağı istihdam imkanları, üretim imkanları. Çünkü biz bunları aynı zamanda yerelde de lokalde de üretmek istiyoruz, üretiyoruz. Gerek rüzgarda gerek güneşte ciddi bir üretim kapasitesine Türkiye erişti. Dolayısıyla bununla beraber böyle bir ilave etkisi olabilecek müspet etkisi olabilecek bir alandan bahsediyoruz. Yani yenilenebilirde ne konuşuyorsak aslında her şey olumlu, biraz daha iddialı bir hedefle ve uyumla önümüzdeki yıla hazırlanıyoruz.
Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin ne zaman devreye alınacağına ilişkin konuşan Bakan Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
"Nükleer hakikaten Türkiye’nin 70 yıllık rüyası. 1950’lerden beri Türkiye aslında nükleer santralle alakalı çalışmalar yapmış. 1970’lerde bugün Akkuyu’nun yer tespiti yapılmış. Malumunuz nükleer çok özel bir alan ve dolayısıyla her yerde yapmamız mümkün değil. Belli şartları, teknik şartları sağlamamız lazım. 1970’li yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Akkuyu sahası nükleer sahaya uygun olarak tespit edilmiş ve daha sonraki yıllarda denemeler olmuş ihaleler olmuş vesaire. Fakat bu işin daha somut hale gelmesi, 2010 yılında Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki hükümetler arası anlaşma akdedilmesi ve bunun meclis onayından sonra hukuki anlamda geçerlilik kazanmasıyla olmuş. Birkaç yıl saha ile ilgili çalışmalar, izinler vesaire gibi birçok konuda ve dizayn, tasarımla alakalı çalışmalar yapılmış ve 2018 yılına geldiğimizde tabii hatırlarsınız. 24 Kasım 2015 Rusya ile yaşadığımız malum kriz ama ondan sonraki süreçte hızlı bir çalışma ve Nisan 2018’de nükleer düzenleme kurumunun o dönemde TAEK’in Rus Rosatom’a verdiği bir inşaat lisansı var. Aslında inşaatın başladığı tarih, Nisan 2018. Dolayısıyla biz bugün Ocak 2024’teyiz. Yani yaklaşık Nisanda 6 yılı bitirmiş olacağız. Sahada biliyorsunuz 4 tane reaktörü inşası devam ediyor, aynı anda devam ediyor. Bunlardan tabii ki ilk reaktör ilk lisansı alan ve biraz daha ilerlemiş durumdaki reaktör. Bizim hedefimiz 2024 yılı içerisinde bu reaktörü devreye alabilmek. Elbette ki nükleer alan çok biraz önce ifade ettiğim gibi özel bir alan tasarımından uygulamasına kadar takibine, kontrolüne, denetimine, testlerine kadar birçok uluslararası standardın olduğu bir alan ve bunların hepsini adım adım yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla yani burada hani süreçleri kısaltabilmek çok mümkün değil. Yani herhangi bir inşaattan bahsetmiyoruz. Onun için biz de emniyetten yani nükleer için bizim en önemli baktığımız alan nükleer güvenlik alanıdır. Dolayısıyla güvenlikten hiçbir şekilde sarfınazar etmeden onu önceliklendirerek bu çalışmayı yürütüyoruz. Hedefimiz bu yıl içerisinde santrali devreye almak. Peki santrali devreye aldığımızda bize ne katkısı olacak? Bin 200 yüz megavatlık ilk reaktör ve inşallah takip eden yıllarda 25,26,27, 28’de diğer 3 reaktörü devreye aldığımızda, yani 2028 yılına kadar biz bu 4 reaktörü devreye almak istiyoruz. 4,8 gigavatlık veya 4 bin 800 megavatlık kurulu güce erişmiş olacağız. Burada toplam üretilecek enerji yaklaşık 35 milyar kilovatsaat. Bugün Türkiye'nin tüketimi 330 milyar kilovatsaat civarında. Yani önümüzdeki yıllarda önümüzdeki 3-4 yılda yaklaşık 350-360 milyar kilovatsaatlere geldiğimizde bunun tam da yüzde 10’unu karşıladığımız bir şey olacak. Yani oradaki yüzde 10 ifadesi onu söylüyor.
Evet, tam kapasite olunca tüketimimizin yüzde 10’unu karşılayacak. Ama şunu da söylemek lazım. Tabii ilk reaktör devreye girdiğinde yani bin 200 megavatlık bir nükleer reaktör. Şöyle söylememiz lazım: Yaklaşık 7 bin 500 megavatlık bir güneş santralini devreye almış gibi bir güç üretiyor. Belki hatta biraz daha üzerinde. Dolayısıyla yani bin 200 yüz megavat tek başına. Mesela bu sene yenilenebilirde biz 3 bin megavata yakın yeni kurulu güç yaptık ama bin 200 megavatlık tek başına nükleer reaktör bunun üreteceği gücün çok daha üzerinde bir elektrik üretme kapasitesine sahip. Çünkü 7/24 yılın 300-330 günü belli bakımları olmak suretiyle çalışan bir santralden bahsediyoruz"
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ İLE 29 MİLYAR DOLARLIK ANLAŞMA
Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan 29 milyar dolarlık enerji anlaşmasına ilişkin bilgiler veren Bakan Bayraktar, "Birleşik Arap Emirlikleri ile malum Temmuz’da oradaydık. Sayın Cumhurbaşkanımız ile stratejik enerjide bir çerçeve anlaşma imzaladık. Bu anlaşma daha sonra kamuya açık bir metin olduğu halde böyle sanki kapitülasyonlar veriliyor gibi yansıtmak isteyen kesimler oldu. Muhalefetten buna eleştiriler oldu. Halbuki meclisin onayladığı meclisin web sitesine koyduğu bir metin. Oraya okuduğunuzda hiçbir şekilde kapitülasyon yok. Sadece iki ülkenin ortak çalışma iradesi var. Projeleri değerlendirme iradesi var. Bunların sonucunda da Birleşik Arap Emirlikleri’nin işine gelirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bizim bakanlığımızın işimize uygun gelirse ülkemiz için menfaatimize uygun bir proje olursa biz bunu yapacağımızı ifade ediyoruz. Aslında metindeki ifade edilen husus bu. Bu çerçevede bu hafta BAE yatırım bakanı buradaydı. Biz artık şu anda ne aşamadayız? Somut projeleri ki bunların içerisinde 6 bin 500 megavatlık yenilenebilir proje var. Güneş ve rüzgar projeleri var. Off shore da dahil olmak üzere yani rüzgar, deniz üstü rüzgar dediğimiz projelerde dahil olmak üzere 6 bin 500 megavatlık bir yenilenebilir portföyü var. Bunlarla alakalı teknik ekipler şu anda çalışmalarına devam ediyor. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde bunların somut bir anlaşmaya dönmesini hedefliyoruz. Yani ciddi bir teknik çalışma gerekiyor. Elbette dediğim gibi iki tarafın da menfaatine, rızasına uygun şekilde, beklentilerini karşılayacak şekilde bir çalışma olması durumunda bunlar anlaşmaya dönüşebilir. BAE bu durumda" dedi.
PETROL VE GAZ FİYATLARI HAKKINDA
Petrol ve gaz fiyatlarına ilişkin 'Aslında çok girmek istediğimiz bir alan değil, çünkü ne tahmin ediyorsanız onun tersi çıkan bir alan' ifadelerini kullanan Bayraktar, "Ama şunu söyleyeyim biz gazla alakalı şu anda dünyadaki fiyatlara baktığımızda daha makul, malum 2020-21 pandemi çıkışında yaşadığımız anormal fiyatların olmayacağı öngörüsüyle gidiyoruz. Şu andaki göstergelerde onu söylüyor. Dolayısıyla biraz daha mavi piyasayı çok sarsmayacak gaz fiyatlarını en azından 2024 için beklediğimizi ifade edeyim. Şimdi petrol piyasasında gördüğümüz hadise şu: arz tarafında aslında çok ciddi bir sıkıntı yok gibi gözüküyor. Talep tarafında bir daralma görüyoruz ağırlıklı Çin’den kaynaklanan ve dünyadaki genel iktisadi durumdan kaynaklanan, dolayısıyla bu tablodan baktığımızda aslında fiyatların aşağı yönlü olmasını beklersiniz. Fakat fiyatları yukarı yönlü tutacak bir sürü gelişme oluyor. Bölgemizde önce Rusya-Ukrayna Savaşı, tedarik zincirindeki yaşanan sıkıntılar, en son İsrail’in Gazze’de uyguladığı vahşet, onun potansiyel bölgeye yayılma riski. Kızıl denizdeki tankerlerin durumu, Süveyş’in durumu vs. bütün bunlar aslında bir anlamda dışardan etkilerle normalde piyasada içerisinde oluşmayan ama fiyatı yukarı yönlü tetikleyen gelişmeler dolayısıyla bu bölgesel gelişmelerin ne tarafa yöneleceğini çok hesap edememekle birlikte şunu söyleyebiliriz. Bunlara rağmen fiyatlar bu seviyelerde olabilir. Belki biraz daha tansiyon olmazsa bölgede biraz daha gevşeme olasılığı görüyoruz. Özellikle bu yıl Amerika'daki seçimlerin de etkisiyle orada da üretimin çok arttığını, yani arz tarafının fazlalaştığını görüyoruz ama her gün ayrı bir gelişme oluyor malum bunların etkisi olabilir. Bu yedi bin beş yüz megavatlık yeni kapasite yatırım anlamında beş milyar dolarlık bir yatırım anlamına geliyor. Dolayısıyla sanayicilerimiz kendi tüketimleri için bu yatırımları yaptıkları zaman kendi elektrik ihtiyaçlarını buradan karşılayacaklar. Bunun şöyle bir önemi olduğunu da düşünüyoruz. Özellikle 2026’da Avrupa'daki sınırda karbon düzenlemesi hadisesi Türkiye'de ihracatçılarımızı açıkçası kara kara düşündürüyor. Herkes buna kendini hazırlamaya çalışıyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Avrupa, neredeyse ihracatımızın yüzde ellisini buraya yapıyoruz ve 2026 yılında devreye girecek bir sınırda karbon düzenlemesi var. Yani sizin ürettiğiniz ürüne bir karbon fiyatlaması olması lazım. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar üretiminizdeki karbon oranını düşürmeye dönük, örneğin kullandığımız elektriği yenilenebilir kaynaklardan tedarik gibi yöntemleri sanayilerimiz tercih ediyorlar. Dolayısıyla bu alana ciddi bir ilginin olacağını düşünüyoruz. Sanayicilerimizin çok ısrarla bekledikleri bir haber bu haber. Beş milyar dolarlık bir yatırımla bu yedi bin beş yüz megavat ümit ediyorum en kısa sürede devreye girecektir!" şeklinde konuştu.
Şehirlerde enerji kullanımına ilişkin değerlendirmede bulunan Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, “Şehirlerimizle alakalı çok önemli bir soru aslında, birçok yönü olan bir konu, sadece enerji konusu değil. Çünkü ulaştırmadan binalara, binalardan, diğer alanlara kadar birçok alanda enerjinin daha verimli kullanılması ve daha temiz şehirlerimizin olması için çok önem arz eden bir konu. Yerel seçimlere giderken aslında AK Partinin ana gündem maddelerinden bir tanesi bu. Yani elbette ki özellikle İstanbul özelinde bizim kentsel dönüşüme, depreme hazırlık, bütün kentlerimize aslında, ama bununla beraber daha yaşanabilir şehirlerin olması için daha havası temiz. Elbette ki ulaşım imkanlarının daha iyi olduğu, trafik yoğunluğunun olmadığı şehirler hedefimizde. Bunu yapmak için de açıkçası tabii doğal gaz örneğin çok önemli bu konuda, tabii şimdi bütün şehirlerimizde doğal gaz olduğu için bu belki çok şey ifade etmiyor ama şimdi biz küçük yerleşim yerlerine, ilçelerimize, beldelerimize de doğal gazı götürdüğümüz için oralarda çok büyük bir rahatlık var. Bugün itibariyle sekiz yüz elli tane yerleşim yerinde doğal gaz var, şehre büyük bir rahatlık getiriyor. İnsanların konforuna katkı sağlıyor ama özellikle hava kalitesine ciddi anlamda katkı sağlıyor. Dolayısıyla şehirlerimizin ulaştırmadan binalara, binalardaki enerji verimliliğine kadar birçok alanda daha akıllı şehirler haline gelmesi, yaya dostu şehirler haline gelmesi açısından, elbette yapılacak birçok alan var. Tabii bizim bakanlığımızı ilgilendiren alanlar ama daha farklı birçok idari, farklı bakanlıkları da ilgilendiren söz konusu diyerek buna da cevap vermiş olalım. Faturalarla ilgili dünyadaki öngörümüz bu çerçevede olduğu için açıkçası şu an doğalgaz ve elektrikte herhangi bir fiyat artışı öngörmüyoruz önümüzdeki dönemle alakalı. Petrol piyasasında da tabi özellikle otomatik fiyatlandırmadan dolayı başka bir değişken de döviz. Dolayısıyla dövizdeki oynama da petrol, akaryakıt fiyatlarında bir düzenleme ihtiyacı olabilir. Zaman zaman yukarı, zaman zaman aşağı yönlü olabilir. Ama doğal gaz ve elektrikte, onu daha net söyleyebilirim, Türkiye için herhangi bir fiyat artışı ön görmüyoruz” dedi
YÜZDE 50'SİNİ DEVLET ÖDÜYOR
Doğalgaz ve elektrikte sübvansiyon ne kadar? sorusunu yanıtlayan Bakan Bayraktar, "Özellikle elektrikte ve doğalgazda yaklaşık yüzde ellilik bir sübvansiyon söz konusu. Meskenlerde, hane halkında. Yani devletimiz bu gruptaki tüketicileri desteklemeye devam ediyor" bilgisini paylaştı.
AKDENİZ VE KARADENİZ'DEKİ SONDAJ ÇALIŞMALARI
Karadeniz ve Akdeniz'deki sondaj çalışmalarında ilişkin gelişmeleri aktaran Bakan Bayraktar, şunları söyledi:
Şimdi Karadeniz'de şu anda üç derin sondaj gemimizle beraber üretime odaklandığımız bir süreç yaşıyoruz. Malumunuz 2020 yılında gaz keşfi oldu. Ondan sonraki süreçte üretim safhasına geçtik ve geçtiğimiz yıl itibariyle üretimimiz başladı. Bugün itibariyle 2,7 milyon metreküp günlük üretim yapıyoruz sahada. 2024 için bizim önümüzdeki hedef, artık üretime odaklandığımız Karadeniz Sakarya Gaz Sahası için hedef bu. Üç tane gemimiz yoğun bir şekilde destek gemilerimizle beraber yoğun bir şekilde burada üretimi arttırmaya dönük çalışmalarına devam ediyor. İlk faz 10 bin metreküp diye ilan etmiştik. Dolayısıyla 2,7’den 10’a gelmemiz lazım. Ondan sonra da ikinci fazda birkaç yıl içerisinde kırk milyon metreküp günlük üretime inşallah ulaşacağız. Bununla beraber Akdeniz’de Abdülhamid Han gemisi sondaja devam ediyor. Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde o da sondajı bitirmiş olacak. Ondan sonraki süreçte yani 2024 yılında denizlerde biz üretime odaklanıyoruz. Şu anda temel hedefimiz üretimi artırmak. Keşifle alakalı da özellikle Karadeniz'de birkaç planımız var. Dolayısıyla 2024 bu anlamda yeni bir keşif yılı da inşallah olabilir ama herhangi bir sondaj yapmadan da evet ümit var olduğumuz tablolar var ama herhangi bir sondaj yapmadan da şu an bir şey söylemek mümkün değil açıkçası. Ama yeni keşif haberlerini 2024’te Karadeniz’den inşallah bu sondajların sonucunda verebiliriz.
"2024 YILI HEM SAKARYA'DA HEM GABAR'DA ÜRETİMİ ARTIRMA YILIMIZ"
Bakan Bayraktar, yeni yıla Şırnak'ın kuzeydoğusunda yer alan Gabar Dağı'nda girdiğini hatırlatarak, "Çok özel bir bölge. Şırnak, güzel insanların olduğu bir yer. Yıllarca terörle insanların huzur içinde olamadığı bir yer. Şimdi, dağlarda muazzam bir çalışma var. Yaklaşık günlük 33 bin varile ulaştığımız bir bölge. 27 tane sondaj kuyumuz orada. Yoğun bir üretim var, yoğun bir çalışma var. Sondaj kuyularını açabilmek için yol yapıyoruz. Şu anda üretimimiz iyi gidiyor. 2024 yılı hem Sakarya'da hem Gabar'da üretimi artırma yılımız. 2024 yılı için Gabar hedefimiz 100 bin varile çıkmaktı. 2024 yılı sonunda bu rakama ulaşmış olacağız. Bu ülkemiz için önemli bir aşama. Bölge maden yönüyle de çok zengin. Yenilenebilir yönünden de çok gelişmiş. (Beytüşşebap'ta yer alan) Kato Dağı'nda çok ciddi bir rüzgar potansiyeli var. Orada da 250 megavatlık bir rüzgar projesi geliştirebileceğiz. Enerjinin bütün alanlarının olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Gabar ve Şırnak bölgesi bizim için fevkalade önem arz ediyor" değerlendirmesini yaptı.
Dünyadaki ve Türkiye'deki enerji trendinin elektrikleştiği bir yöne doğru evrildiğini belirten Bayraktar, "Artık, ısınmanın da elektrikleştiği, ulaştırmada elektrikli araçların yoğun şekilde gündeme geldiği bir trenddeyiz. Dünyada satılan her beş araçtan biri elektrikli araç olmaya başladı. Ülkemizde başta Togg olmak üzere birçok elektrikli aracı görüyorsunuz. Dolayısıyla elektrikleşme trendi, Türkiye'deki elektrik talebinin daha da artacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla elektrikte yatırım yapmaya devam etmemiz gerekiyor" dedi.
"TÜRKİYE'NİN 20 BİN MEGAVATLIK BİR NÜKLEER KAPASİTEYE İHTİYACI VAR"
Sinop'ta ve Trakya'da nükleer güç santralinin gündemde olduğu bilgisini veren Bayraktar, "Türkiye'nin Sinop, Akkuyu ve Trakya'da toplam 12 reaktörlük bir nükleer enerji programı var. Akkuyu'da dördünün inşaatı devam ediyor. Sinop ve Trakya gündemimizde. Küçük modüler reaktörlerden (SMR) son dönemde bahsediliyor. Bu konuda çalışıyoruz. Belki bu sene içinde TBMM'nin gündemine de SMR kanunu getirmeyi hedefliyoruz. Yaklaşık 15 bin megavatlık 12 büyük reaktör ve 5 bin megavatlık da SMR ile Türkiye'nin 2050 yılına kadar 20 bin megavatlık bir nükleer kapasiteye ihtiyacı var" diye konuştu.
"YENİ BİR DAĞITIM ALTYAPISINA İHTİYACIMIZ VAR"
"Vatandaşlar, şarj istasyonlarının yeterli sayıda olmadığından yakınıyorlar. Bu ne zaman yoğunlaşacak?" sorusu üzerine Bayraktar, şu ifadeleri kullandı:
"Elektrikli araç istasyonları hakikaten önemli. Sonuçta elektrikli araçların şu andaki en önemli açmazlarından ya da insanları tereddütte bırakan konularından biri seyahat mesafesi. Daha çok şarj istasyonuna ihtiyacımız var. Bunu piyasa dinamikleri ile değerlendirmek lazım. O işe yatırım yapanların kaç tane elektrikli aracın devreye gireceği, tüketicilerin o alana yönelip yönelmeyeceği konusunda tereddütleri var. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, dağıtım şirketleri bütün bu gelişmeleri altyapıyı hazırlamak adına sürdürüyorlar. Ama benim kişisel gözlemim şu: Benim oturduğum sitede de hemen herkes elektrikli araçlara yönelmiş durumda. Münferiden (tek başına) o şarj istasyonlarını kuruyorlar. Bu durum bizim için ciddi yük olmaya başladı. Dağıtım altyapısını artık yeniden tasarlamamız gerekiyor. Yeni bir dağıtım altyapısına ihtiyacımız var. Orada ciddi bir güç talebi var. Bunun önümüzdeki dönemde elektrikli araç sayılarının artması ile tüketicilerin o alana dönük ihtiyacının artması ile çok hızlı bir şekilde gelişeceğini söyleyebiliriz."