Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Güven Arslan, baş ağrısının toplumun genelinde yaygın görülmesine karşın en çok ihmal edilen hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Masum görünen ağrıların çok önemli hastalıkların habercisi olabildiğini belirten Dr. Arslan, ağrı tipleri birbirine benzer görünse de her hastanın özel olduğunu ve mutlaka hekim muayenesine ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Güven Arslan, toplumda en sık görülen nörolojik rahatsızlıkların başında baş ağrısının geldiğine dikkat çekerek, “Hemen hemen herkesin yaşadığı bir durum olmasına rağmen çoğu zaman ihmal edilmekte; üşütme, fazla yeme gibi çeşitli sebeplere bağlanmaktadır. Toplumda iki veya üç kişide bir gibi yüksek oranlarda görülen bu rahatsızlık bazen çok ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilmekte ve elbette araştırılmayı hak ediyor” dedi. Uluslararası Baş Ağrısı Derneği’nin sınıflamasına göre onlarca baş ağrısı çeşidi olduğunu belirten Dr. Arslan; "Baş ağrısını beynin kendi rahatsızlıklarından kaynaklı olan baş ağrıları (primer) veya diğer sebeplere ikincil olarak gelişen baş ağrıları (sekonder) olarak iki ana kategoriye ayırıyoruz. İsmini çok sık duyduğumuz migren, gerilim tip baş ağrısı (strese bağlı), küme baş ağrısı ve trigeminal nevralji primer baş ağrıları iken; sinüzit baş ağrısı, boyun düzleşmesine bağlı baş ağrısı, tansiyona bağlı baş ağrısı, beyin kitlesel lezyonlarına bağlı baş ağrıları ve göz problemlerine bağlı baş ağrısı gibi ağrılar sekonder baş ağrıları olarak sınıflandırılır” ifadelerini kullandı. “Başta halka şeklinde hissediliyorsa, nedeni stres olabilir”
Dr. Arslan, hepsi birbirine benzese de bazı ipuçlarının baş ağrısı tanısı hakkında önemli bilgiler verdiğine değinerek sözlerini şu şekilde sürdürdü;
“Örneğin başın tek tarafını tutan, zonklayıcı tarzda olan, saatler-günler süren ve bulantı kusmanın eşlik ettiği baş ağrıları migreni düşündürür. Başı halka şeklinde saran, orta şiddetli ve hemen hemen günlük ağrılar strese bağlı gerilim tip baş ağrılarını hatırlatırken, enseden başlayan başın arka tarafına yayılan basınç hissi ile gelen ağrılar yüksek tansiyona işaret edebilir. Yüz çene bölgesinde saniyelik şimşekvari şiddetli ağrılar trigeminal nevraljiye yönlendirirken, grip tarzı bir durum esnasında alın bölgesinde dolgunluk ve zonklama ile giden, eğilip kalkmakla artan ağrılar sinüziti düşündürür.”
En yaygın olarak görülen ağrıların ipuçlarının bunlar olduğunu dile getiren Dr. Arslan, her hastanın özel olduğunu, ağrı tiplerinin çoğu zaman birbiriyle benzer bulgular verdiğini de vurguladı. Masum görünen ağrıların önemli bir kısmında hayati rahatsızlıklar tespit edilebildiğine işaret eden Dr. Arslan, bu nedenle bir nöroloji uzmanına muayene olmanın doğru tanı ve tedavi için esas olduğunu ifade etti. “Baş ağrısını tetikleyen sebepler ortak”
Baş ağrısı çeşitleri çok olsa da genel olarak ağrıları tetikleyen ortak sebepler olduğunu belirten Dr. Arslan, bunların başında stres, beslenme bozuklukları, yorgunluk, uykusuzluk, gürültülü ortamlarda bulunmak gibi faktörler geldiğini söyledi. Arslan; “Görme kusurları (astigmat, miyop vb.), uzun süre bilgisayar, telefon ekranları gibi ekranlara bakmak, güneş ışığına uzun süre maruz kalmak ve bazı parfüm-kimyasal kokuları da baş ağrısını tetikleyebildiğini dile getiren Dr. Arslan, “Bu faktörlerin mümkün olduğunca kontrol altında tutulması baş ağrısı sıklığını elbette azaltacaktır ancak doğru tanı ve tedavi için nöroloji uzmanı tarafından kontrol ihmal edilmemeli” dedi.
Baş ağrısında doğru tanı ve doğru tedavinin önemini vurgulayan Dr. Arslan; “Buna göre özellikle ağrının çok sık olduğu kronik baş ağrılarında günlük koruyucu ilaç tedavileri uygulanıyor. Bu ilaçlar antidepresanlar, antihistaminikler, bazı kalp ilaçları, epilepsi ilaçları veya nadiren steroid içeren ilaçlar olabiliyor. Spesifik olarak migren alanında migren botoksu ve migren aşısı olarak bilinen CGRP (vücutta ağrı oluşumunda rol alan bir madde) antagonisti uygulama seçenekleri yaygınlaşıyor” diye konuştu. Dr. Arslan, son olarak baş ağrısının bir “hastalık” olduğunu ve ihmal edilmemesi gerektiğine değinerek “Klinik öykünün alınması ve nörolojik muayene ile doğru tanı ve tedavi uygulanmalı, hastaların günlük hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam etmesi sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.