Gündem

"Bizim tespitlerimiz 7,8 ve 7,7 şeklinde" Prof. Dr. Kumral'dan çarpıcı 'deprem&#

İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral, Kahramanmaraş depremlerinin akabinde İTÜ'nün kayıtlarına geçen deprem derecelerini ve sahadan edindiği izlenimleri Haber 7'ye anlattı. İşte, Kumral'ın açıklamaları:

23-02-2023 16:52
HABER 7 - ÖZEL

Kahramanmaraş'ta 6 Şubat günü Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde yaşanan 7,7 ve 7,6'lık depremler, 43 bin insanımızın hayatına mal oldu.

Hakk'a (C.C.) yürüyen vatandaşlarımızın dışında, yaralı olarak hastanelere kaldırılan kimselerin sayısı ise 100 binin üzerindeydi.

Deprem günü sahaya hareket eden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral, buradan edindiği izlenimleri ve bölgedeki insanların rehabilite edilmeye duyduğu ihtiyacı Haber 7'den Gamze Türk'e anlattı. 

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral

Prof. Dr. Kumral, İTÜ'nün verilerine göre ilk depremi 7,8; ikinci depremi 7,7 olarak ölçtüklerini açıklarken, enkaz kaldırma çalışmalarının nasıl olması gerektiğine değindi. İşte, İTÜ Rektör Yardımcısı Kumral'ın Haber 7'ye yaptığı özel açıklamaları:

"BETON KALİTESİNİN NEREDEYSE SIFIR OLDUĞUNU GÖRDÜK"

Uzmanların 'Asrın felaketi' olarak nitelendirdiği doğal afet nedeniyle açıklamalarına başsağlığı dileyerek başlayan Prof. Dr. Mustafa Kumral, Kahramanmaraş'ta yıkılan binalar üzerinde yapmış olduğu incelemeleri şu sözlerle anlattı:

"Öncelikle ben bütün milletimize başsağlığı dilemek istiyorum. Biz deprem olduğu gün farklı disiplinlerden yedi tane hoca deprem bölgesine hemen intikal ettik. Maraş'a gittik, Maraş'taki durumu yerinde tespit ettik ama amacımız ilk etapta oradaki kamu binalarının özellikle hastanelerin ne durumda olduğunu ve bunların kullanıp kullanılamayacağı konusunda bir bilgilendirme ve tespit yapmaktı.

İyi ki oralara gitmişiz çünkü bütün hastaneler, doktorlar, hemşireler bir korku halindeydi. Biz onlara güven verelim diye o gece üçüncü katta yattık. Hastaneleri kontrol ettik. Onların durumunu tespit ettik. Şehirdeki yıkıntıların olduğu yerlere gittik. Daha çok Maraş Caddesi ve Azerbaycan Caddesi'ydi. O bölgelerdeki incelemeleri gerçekleştirdik.

Şunu gördük ki eski binaların, elli-altmış yıllık binaların çok kötü bir zemine yapıldığını, bunların beton kalitesinin neredeyse sıfır olduğunu gördük. Yıkıntıların daha çok buralarda olduğunu gördük. Maraş'ın dağ ve arka taraflarına doğru gittiğinizde ise sağlam zemindeki binaların çok daha az tahribata uğradığını gördük."

"BİZİM TESPİTLERİMİZ 7,8 VE 7,7 ŞEKLİNDE"

İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kumral, Maraş depremlerinin 'ezber bozucu' boyutta olduğunun altını çizip Üniversite kayıtlarına geçen deprem derecelerini şöyle açıkladı:

"Bu deprem dünya tarihinde, jeoloji camiasının, yer bilimleri camiasının neredeyse ezberini bozan bir deprem oldu. 7,7 ve 7,6 olarak söyleniyor fakat bizim tespitlerimiz 7,8 ve 7,7 şeklinde. Yani İTÜ'nün verdiği. Birincisinde üç ayrı deprem ikincisinde de iki ayrı deprem şeklinde gerçekleşmiş. Süreleri de son derece uzun olunca doğal olarak yıkım da çok büyük bir şekilde gerçekleşiyor. Birinci depremde yıkılmayan binalar bile ikinci depremin etkisiyle tamamen yıkılmış vaziyetteler. Nispeten yeni yapılmış ve taşıyıcı sistemleri sağlam olan binalar ise ayakta kalmışlar fakat onlarda da ağır hasar söz konusu. Doğal olarak bunlar da belli bir zaman sonra yıkılıp ortadan kaldırılmak zorundalar."

İstanbul Teknik Üniversitesi

"EN BÜYÜK PROBLEM ÇEVRE KİRLİLİĞİ"

Enkaz kaldırma çalışmalarında 'hızlı aksiyon' alınması gerektiğini belirten akademisyen, ufuktaki 'çevre kirliliği' sorununa ve yeraltı sularının 'kirlenme' ihtimaline değindi:

"Şimdi öncelikle devletin bu konuda hızlı aksiyon alması gerekiyor. Özellikle bu şehir merkezlerindeki bu deprem yıkıntılarının ortadan kaldırılması lazım. Kaldırılırken de şuna dikkat edilmesi gerekiyor. Bir apartman yıkılmış, içinde bir sürü insanın eşyaları söz konusu belki değerli eşyaları söz konusu. Bunların da bir mülkiyet değeri var. Aynı zamanda bu binaların demiri, plastiği gibi geri kazanılabilecek olan kısımları da var. Devlet bu bağlamda şunu yaptı. Geçici bir depolama alanı, bu depolama alanında binaları bina bina olarak tasnif etti. Burada yeniden onları elimine ettikten sonra kalıcı depolama alanlarına götürecek. Kalıcı depolama alanındaki en büyük problem çevre kirliliği.

Burada yeraltı sularının kirlenmesi söz konusu. Şu anda oraya akan yardımların bile çöpleri çok büyük bir problem. O yüzden de yapılması gerek iş bunları nerelere koyacaklar, bunların tespiti... Bu nedenle bizim üniversitemizin çevre mühendisi arkadaşlar şu anda orada çalışıyorlar. İlk akla gelenler, bu kullanılmayan ve işlevini yitirmiş maden sahaları. Bu açıklandı zaten biliyorsunuz. Maden sahaları bence çok iyi bir çözüm ama bunlar yetmeyecektir.

Bu durumda ne olacak? Yerleşimin yapılmayacağı, insanların uzağında yani çevreye de en az etkisi olan yerlerin seçilmesi. Buralarda da zemin iyileştirilmesi gerekiyor. Yani gerekirse zemine kil serilecek. Bizim jeomembran dediğimiz sızdırmaz bir jeotekstil var onu serecekler. Bu sayede de yeraltı sularının ve çevrenin etkilenmesini önleyecekler."

Depremin maddi boyutunun dışında psikolojik ve sosyolojik boyutları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kumral, bölge insanının rehabilite edilmesindeki aciliyeti aktararak Haber 7'ye yaptığı açıklamalarını noktaladı:

"Bakın bu depremin fiziksel boyutunun yanında sosyolojik ve psikolojik boyutları da var. İlk etapta insanların rehabilite edilmesi gerekiyor. Maddiyat bir yolla geliyor. Bu insanların yaşadığı çok büyük acılar var. Bence şu anda bölgedeki en önemli şey bu insanlara sıcak yaklaşım göstermek. İnsanların özellikle çocukların psikolojisini düzeltecek adımların atılması gerekiyor. Bölge halkının ilk olarak buna ihtiyacı var. Güvene, insana ve desteğe ihtiyaçları var. Öbür türlü fiziksel olarak şu anda belli oranda devlet tarafından yardım yapılıyor. ben dünyada böyle bir millet görmedim.

Ben oradayken insanlar akıyordu. Resmen canlarını hiçe saymış bir şekilde oradaki insanlara yardıma koşuyorlardı. O yüzden de belki şu anda ayni olarak yapılan yardımlar belli bir seviyeye ulaşmış vaziyette ama bunun belli oranda devam etmesi şart. Çünkü bölgede üretim kalmamış. Hani paranın geçmediği bir yer öyle diyeyim size. O yüzden bu insanlara destek lazım ama nakdi yardıma da ihtiyaçları var.

Milletimizin özellikle bu konulara dikkat etmesini ben önemsiyorum ama öncelikle insanların psikolojisini düzeltmek lazım. Oradaki bu sosyolojik olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak lazım. Bu konuda daha fazla destek göstermek gerekiyor diye düşünüyorum. Diğerleri şu anda zaten fazlasıyla yapılıyor."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER