Bolu’da 2022 yılında 1 kişinin hayatını kaybettiği, 147 kişinin de tedavi görerek sağlığına kavuştuğu zehirlenme olayıyla ilgili davanın ilk duruşması görüldü.
Bolu’nun Çaydurt mevkiinde bulunan Yuva köyünde 2022 yılında 148 kişi zehirlendi ve 1 kişi hayatını kaybetti. Olayla ilgili tutuksuz yargılanan 4 sanık ilk kez hakim karşısına çıktı. Bolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanıklar Yuva Köyü Muhtarı M.E., Bolu İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A., Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Müdürü Ü.B. ve İl Sağlık Müdürlüğünde görevli hemşire B.K. ile hayatını kaybeden Eyüp Ertem’in ailesi ve müştekiler hazır bulundu. Sanık Hemşire F.İ., duruşmada yer almadı. “Klor cihazı çalışıyordu ama benim teknik bir eğitimim yoktu"
Köy Muhtarı M.E. savunmasında köyün su sıkıntısı yaşadığı için kaynaklar aradıklarını belirterek, “Benim kesinlikle klor cihazını devre dışı bırakmam klorlama yapmamam ve temizliği yapmamak gibi bir eksikliğim yok. Önceki aylardaki analizlerin sonuçlarına bakıldığında suyun temizliği görülüyor. Ben olayın yağmur yağışları nedeniyle olduğu nu düşünüyorum. Depoların eski olması nedeniyle derinlemesine temizlik yapılması mümkün değil. Hem de bu temizlik bizi aşmakta. Depo temizliğini de yüzeysel olarak belirli dönemlerde yapardık. Benim klor cihazının takibini yapmamak, dışarıdan şebeke suyuna su karıştırmakla ilgili idari mercileri durumdan haberdar etmemek gibi durum söz konusu değil. Klor cihazının kullanımıyla ilgili teknik bir eğitimimi yok” dedi. “Hiçbirinin uygulanmadığı aşikar”
Bolu İl Özel İdaresi Su ve Kanal Hizmetleri Müdürü M.A.A. da, su deposuna dışarıdan müdahale edildiği iddia ederek, köydeki kaçak yıkama tesisi altından, köyün su borularını geçtiğini belirtti. M.A.A., “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum, bizim görevimiz yönergeyle belirlenmektedir. Benim belirlenen su depolarının temizliğini takip etme sorumluluğum bulunmuyor. 12 Aralık 2021 tarihinden beri İl Özel İdaresi Su ve Kanal İdaresi Müdürü olarak görev yürütmekteyim. Benim görevim proje, etüt ve inşaat işlerini denetlemek. Zehirlenme vakalarından 10 gün sonra valinin teklifi ile depoların temizliği ve takibi konusunda ayı bir birim kurulması ve 9 personelin görevlendirilmesine ilişkin idari tasarrufta bulunuldu. Bu idari karar, olay öncesi itibariyle benim bir sorumluluğumun bulunmadığının göstergesidir. Su depolarının temizliği ve takibiyle ilgili 2015 yılından bu yana 4 toplantı yapıldı. Son 2019’da yapıldı. Depoların yılda 2 kez temizlenmesi ve buna ilişkin tutanakların ilgili mercie gönderilmesine oy birliğiyle karar alındı. Ancak kararların hiçbirinin uygulanmadığı aşikar. Afacanlar yıkama tesisi, kaçak tesistir. Bu hususta şikayetler Cimer vasıtasıyla ilgili birimlere yapılmış. Burada çimento kamyonlarının atık temizlemek suretiyle, kamyonların yıkandığı ve bu tesisinin altından köyün su hattının geçtiğini tespit ettik. Kazı yaptık. Kazıda, şadırvan suyunun ve sondajdan depoya giden su hatlarının buradan geçtiğini tespit ettik. Biz tutanakları tuttuk, fotoğrafları gönderdik. Muhtarın, tesisten haberi varsa, ihbarla görevlidir. E - Coli bakterisini enfekte etmeden VTEC’e dönüşme ihtimali yok. Diğer mahallerde olay yaşanmaması içme suyu tesisine müdahale yapıldığının teknik olarak göstergesidir. 21 Haziran tarihli analiz sonucu bize iletilmedi. Biz sonuçlardan, olaydan sonra, 20 Temmuz itibariyle haber aldık. Numune analiz sonuçları deponun yaz ayında kirlendiğini gösterir” diye konuştu. “Raporları tüm kurumlar aynı anda görüyordu”
Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Müdürü Ü.B. de ifadesinde, "Antalya, Su Kalitesinin Korunması ve Yerel Yönetimlerin Rolü toplantısı, Kasım 2016 tarihinde yapıldı. Bu toplantıda İçme, Kullanma ve Yüzme Suyu Kalite Kontrol Sistemi tanıtıldı. Kurumlarda görevlendirilecek yetkililerin belirlenmesi istendi. Bildirilen kişiler İl Sağlık Müdürlüğünde sisteme kaydedildi. Sitem, laboratuvar çalışması onaylandıktan sonra ben ve kurumlardaki yetkili kişi aynı anda görebilecek şekilde sunuyor. Benim tekrar bildirmek gibi yükümlülüğüm yok. Burada en önemli husus analiz sonuçlarının benim ekranıma düştüğü anda sistem çerçevesinde, İl Özel İdaresi bünyesinde görevlendirilen kişilerin ekranına da düştüğüdür. Görevli kişiler sistemden sonuçlar için girseler sonuçları görecekler. Benim sonuçları doğrudan gönderme yükümlülüğüm bulunmuyor” diye konuştu.
23 Haziran tarihli sonuçlara karşı önlem alıp alınmadığı sorulan sanık Ü.B., “Herhangi bir önlem aldığımızı hatırlamıyorum” cevabını verdi. “Sahadan bildirim gelmedi”
Duruşmada İl Sağlık Müdürlüğünde görevli Hemşire B.K., İZCİ (Bulaşıcı Hastalık Surveyans ve Erken Uyarı Sistemi) sistemin nöbetçisi olarak çalıştığı döneme dair ifadesini verdi. Sisteme, sadece sahadan uyarı geldiğinde girdiklerini aktaran B.K., “Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. 13 - 14 Temmuz’da icapçı olduğum doğrudur. İzci sisteminin kullanılması ve takibiyle ilgili teknik eğitim almadım. Bize söylenen sahadan bildirim geldiği zaman sisteme giriş yapmamız yönündeydi. Sisteme nöbetçi olduğum süre zarfınsa girip takip söz konusu değildir. Sahadan bildirim gelmeden sisteme giriş yapılmazdı. 1 Ağustos tarihli yazıda, sabah 9 ve öğleden sonra 16:00’da sisteme giriş yapıp, sonuçların çıktısını alıp, ilgili birim amirine imzalatıp, arşivlenmesinden bahsedildi. Sahadan bildirim gelmediği için sisteme giriş yapmadım” ifadelerini kullandı.