Adını ve logosunu İzmir’in kurtuluş destanından alan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), İzmir’in Kurtuluşunun 100. yılı etkinlikleri kapsamında "Kurtuluşa Giden Yol ve Sonrası" paneli düzenledi. Etkinlikte konuşan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Bizi her daim koruyup kollayan aziz milletimize en derin şükranlarımı sunuyor; 100 yıl önceki birlik ve beraberlik duygumuzun sonsuza kadar daim olmasını diliyorum” dedi.
Adını İzmir’in kurtuluş gününden alan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), İzmir’in Kurtuluşu’nun 100. Yılı Etkinlikleri kapsamında "Kurtuluşa Giden Yol ve Sonrası" paneli düzenledi. DEÜ Rektörlük Binası’nda bulunan 15 Temmuz Şehitler Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Hava Teknik Okullar Komutanı Hava Pilot Tuğgeneral Mustafa Tarkan Gümüş, İzmir Defterdarı Şenol Gezer, DEÜ’nün akademik ve idari personeli ile çok sayıda vatandaş katıldı. Etkinlikte konuşan DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, “Milli mücadele döneminin taçlandığı 30 Ağustos Zaferi’nin ardından; aziz milletimizin 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de sonuçlandırdığı bağımsızlık destanının yüzüncü yılındayız. Bu kutlu zaferin ruhunu anlattığımız etkinlikte; tarihi gerçekleri ve kurtuluşa giden zorlu ama kararlı adımları gözler önüne sermeye çalışacağız. Varlığın ve yokluğun sınırında bulunan Milli Mücadele Dönemini ise bu bağlamda ele almamız gerekmektedir. Burada, yokluk ve zorluk bir yanda; istiklal ve istikbal sevdası diğer yanda yer almaktadır” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, atalarımızın ortak mücadelesinin sonuçlarından sadece bir tanesi olduğunu ifade eden Rektör Hotar; İzmir’in müdafaasında kahraman İzmir halkı başta olmak üzere Anadolu’nun her kentinden insanlar olduğuna, dolayısıyla bu zaferin hem İzmir hem de aziz Türk milleti ile özdeşleştiğine dikkat çekti. “Bize düşen, milletimizin geleceğine yatırım yapmaktır"
Sahip olduğu kurumları ve gücü ile İzmir’in; eğitimde, öğretimde ve araştırmada bilimin merkezi olmak için çalıştığını söyleyen Rektör Hotar, “Adını kurtuluş destanımızdan alan Dokuz Eylül Üniversitemiz; ülkemizin yükseköğretim alanındaki politikalarını desteklemekte; milli ve manevi değerlerimize bağlı nesiller yetiştirmektedir. Bunu yaparken de elbette kentimizin kalkınmasına katkı sağlamaktadır. Aziz milletimizin ve insanlığın selameti için çalışan kurumumuz, öğretim ve araştırma faaliyetleri ile kamu hizmetlerini yüksek standartlarda sunmaya dikkat etmektedir. Sonuçta araştırma üniversitemizin misyonu, sadece ulusal politikalarda değil aynı zamanda birey ve toplum hayatında kendisini göstermektedir. Bu yüzden, sorumluluğumuz oldukça fazladır. Bu noktada büyük ailemize düşen görev, milletimizin geleceğine yatırım yapmak; bize gösterilen yolda ilerlemektir” dedi. Yerel kalkınmaya önem veriyoruz
Rektörlük olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘kentle bütünleşen üniversite’ vizyonu çerçevesinde yerelde kalkınmaya da önem verdiklerini ifade eden Hotar; “Dokuz Eylül ruhuna bakışımız, insana ve bilime yatırım yapmayı içermektedir. İzmir’in ilk ve tek Veteriner Fakültesini kurmanın; Diş Hekimliği Fakültesini kentimize kazandırmanın; ülkemizin ilk Bayrakbilim ve Türk Bayrakları Müzesini hizmete almanın ardında bu düşünce vardır” şeklinde konuştu. Rektör Hotar’ın açılış konuşmasının ardından Buca Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Esra Bukova Güzel’in moderatörlüğünü yaptığı ve Hava Sınıf Okulları Komutanı Alb. Ayhan Yazganarıkan, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fevzi Çakmak, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Hülya Koç ve Dr. Öğretim Üyesi Halil İbrahim Alpaslan’nın konuşmacı olarak yer aldığı panele geçildi. Saygı ve sevgiyle anılmakta
Atatürk’ün liderlik özelliklerinden bahseden ve Türk milletinin çağlar boyunca kendi içinden çok büyük liderler ve devlet adamları yetiştirdiğini belirten Hava Sınıf Okulları Komutanı Alb. Ayhan Yazganarıkan, “Lider, zor zamanların, en ihtiyaç duyulan kişiliğidir. Yıkılmış bir imparatorluktan modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Büyük Önder, ebedi Başkomutan ve saygın bir devlet adamı olarak dünya tarihindeki yerini almıştır. Çağdaşı olan tüm lider diye anılan diktatörlerin devrilip gittikleri ve kendi halkları tarafından iyi anılmadıkları bir süreçte ölümünden 84 yıl geçmesine rağmen ismi halâ bu ülkenin en önemli cadde ve bulvarlarına verilmekte ve her ortamda büyük bir sevgi ve saygıyla anılmaktadır” dedi Batı dünyası inanmıyordu
Paneldeki sunumunda; Batı dünyasının Büyük Taarruzu Türklerin kazanacağına inanmadığını kaydeden Atatürk İlke ve İnkılapları Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fevzi Çakmak, “Batı dünyası Türklerin böyle bir zafer kazanacağına hiç inanmadı. Ama işin ilginç yanı, iç kamuoyunda bile buna inanmayanlar vardı. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bile inanmayanlar vardı” diye konuştu. İzmir’in işgalinin basit bir işgal olmadığını vurgulayan Çakmak, “Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan sonra ilk yayınladığı Havza Genelgesi’nde halka İzmir’in işgalini protesto edin; mutlaka bir araya gelin; tepkinizi gösterin şeklinde duyurmuştur. Yani İzmir’in işgali İzmir’de kalmamış; Batı Anadolu’dan Anadolu’nun en doğusuna dek birçok protesto telgrafları çekilmiştir” ifadesinde bulundu. Modern mimariye Atatürk’ün direktifiyle geçildi
Çakmak’tan sonra söz alan DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Hülya Koç; İzmir’in Kurtuluşu’nun ardından1922-1932 yılları arasındaki planlama ve imar faaliyetlerini, büyük İzmir yangınını ve bu durumun şehir üzerindeki etkilerini anlattı. Panelin kapanış konuşmacısı olan Dr. Öğretim Üyesi Halil İbrahim Alpaslan ise erken Cumhuriyet Dönemi’nde İzmir’deki mimarlık algısından bahsetti. Cumhuriyet’in erken dönemlerinde Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin izlerini görmenin mümkün olduğuna dikkat çeken Alpaslan, mimari açıdan ilk ciddi değişimlerin 1927’de bizzat Atatürk’ün direktifiyle gerçekleştiğini ve batılı tarzda modern mimarinin uygulanmaya başlandığını ifade etti.
Panel, DEÜ Rektörü Prof. Nükhet Hotar’ın panelistlere hediye takdimi ile sona erdi.