Güven Hastanesi Kardiyoloji Bölümünden Doç. Dr. Uğur Abbas Bal, “Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada birinci sırada gelen ölüm nedeni. Günümüzde yılda yaklaşık olarak 17,2 milyon insan sırf bu hastalıklar yüzünden kaybedilmekte. 2030 yılında bunun 22 milyona kadar çıkması bekleniyor” dedi.
Uzmanlar kalp ve damar rahatsızlıklarının tedavi sürecinin çok önemli olduğuna değinirken, hastalığın erken evre teşhisinin de hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor. 29 Eylül Dünya Kalp Günü dolayısıyla İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Uğur Abbas Bal, “Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada birinci sırada gelen ölüm nedeni. Günümüzde yılda yaklaşık olarak 17,2 milyon insan sırf bu hastalıklar yüzünden kaybedilmekte. 2030 yılında bunun 22 milyona kadar çıkması bekleniyor. Kalp ve damar hastalıkları önlenebilir ya da hastalığın seyri takip edilebilir. Erken ölümlerin yüzde 80’i sadece yaşam tarzımıza dikkat ederek, dengeli beslenerek, egzersiz yaparak, kötü alışkanlıklardan uzak durarak engellenebilmektedir. Burada hastalık olduktan sonrası değil, hastalık olmadan önce önlem alınması çok önemli” ifadelerini kullandı. “Haftanın en az 5 günü yarım saatimizi egzersize ayırmak durumundayız”
Kalp ve damar rahatsızlıklarının önlenmesi noktasında fiziksel aktivitenin çok önemli bir role sahip olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Bal, “Bir defa fiziksel aktiviteyi hayatımızdan hiç çıkarmayacağız. Fiziksel aktivite evde yemek yapmak veya ayakta durmak değil. Haftanın en az 5 günü yarım saatimizi egzersize ayırmak durumundayız. Bu tempolu bir yürüyüş olabilir, bisiklet sürme veya yüzme olabilir. Kalbimizin attığını hissedeceğimiz bir tempoda bunları yapmalıyız. Burada önemli olan bölünmemesi. Yani ‘5 dakika yaptım durdum, hepsini topladım yarım saat etti’ şeklinde olmaz. Tabii hiç hareket etmeyen insanların da bir günde çıkıp maraton koşması beklenmiyor. Gerçekçi hedefler koyarak, kendilerine bir program çıkartarak, en azından haftanın 5 günü yarım saatini kapsayacak şekilde aerobik egzersiz, yürüyüş, yüzme veya bisiklet sürme, ne yapabiliyorsak yapmak lazım. Hatta bunu bir haftaya yayabilirsek süper olur” şeklinde konuştu. “Doymuş yağlardan, trans yağlardan uzak bir beslenme öneriyoruz”
Kalp ve damar hastalıklarında beslenme alışkanlıklarının da çok önemli olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Bal, “Modern dünyada hepimiz salamura gıdalar kullanıyoruz. İşlenmiş gıdalar kullanıyoruz. Bunların çoğunda glikoz, karbonhidrat, doymuş yağ yüksek, doymamış yağ oranı düşük, trans yağ içeriyor, tuz oranı
yüksek, bunların hepsi sağlığımızı etkiliyor. Biz eskiler kadar organik beslenmiyoruz. O nedenle bizde daha erken yaşlarda kalp ve damar hastalıkları görülmeye başlıyor. Bundan dolayı mümkün olduğunca basit karbonhidratlardan uzak, doymuş yağlardan, trans yağlardan uzak bir beslenme öneriyoruz. Sebze ağırlıklı, tatlı yerine meyve olan bir beslenme şekli ayarlamamız gerekiyor. Porsiyonları ufaltmak önemli. Tabak ne kadar küçük olursa beynimizi kandırmak da o kadar kolay olur. Aksi takdirde kendimizi tutamıyoruz ve gereğinden fazlasını yiyoruz” diye konuştu. “Sigaranın damar büzücü etkisi de çok belirgin”
Özellikle sigara tüketiminin kalp ve damar sağlığına çok fazla olumsuz etkisi olduğuna dikkat çeken Bal, “Sigarada nikotin bağımlılık yapıcı etkiyi oluştursa da, içerisinde bir sürü zararlı toksik madde var. Bunlar en başta damarın endotel dediğimiz dış yüzeyindeki kaygan, pürüzsüz, geçiş izni vermeyen bir tabaka vardır,
ona zarar veriyor. Bu şekilde damarlarda hasar başladığı ve o endotel bozulduğu zaman, endotel altında plak oluşumları ve benzeri şeyler başlıyor. Aynı zamanda sigaranın damar büzücü etkisi de çok belirgin. Her sigara içildiğinde tansiyonda anlamlı derecede yükselme yaşanıyor. Bu geçici bile olsa yine de damar hasarlanması olabiliyor. Kalp hızını ve oksijen ihtiyacını artırıyor. Kalp hızı artması demek, orta derecede darlığı olan bir insanın geçirmeyecekken kalp krizi geçirmesi demek. Bu tür şeylerden dolayı sigaranın savunulur hiçbir yanı yok, her yönüyle kalp için zararlı” dedi.