2014 Ebola salgını sonrası Batı Afrika’da birçok ülke olumsuz etkilenmiş ve tarihe en büyük ebola salgını olarak geçmiştir. Kişiden kişiye bulaşabilen ve ölümcül ihtimali yüksek olan ebola virüsü, uluslararası seyahat sonralarında ülkemizde görülme riskini artırmaktadır. Ebola virüsünün bu kadar önemli olmasının sebebi ise tedavisi için etkili bir ilaç veya aşısının olmayışı ve pek çok vakanın ölümle sonuçlanmasıdır.
EBOLA VİRÜSÜ NEDİR?
Adını, ilk defa ortaya çıktığı bir köydeki Ebola nehrinden alır. 1970’li yıllarda ebola virüsü salgını, Afrika’nın orta ve batı bölgelerinde sağlık hizmetlerinin yetersiz ve hayat şartlarının zor olduğu, merkezden uzak köylerde görülmüştür. Salgın şeklinde 1976 yılında Kongo’da ve Sudan’da görülen bu virüs; Nijerya, Uganda, Gabon gibi pek çok Afrika ülkesini de etkisi altına almıştır. Ebola virüsü halen yayılmaya devam etmektedir.
Bu virüs filovirüsler ailesinden bir RNA virüsüdür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 4. Risk Grubu Patojen (yüksek bireysel ve toplumsal risk) olarak kabul edilmektedir. WHO tarafından 4. Risk Grubu Patojen; ciddi insan veya hayvan hastalıklarına sebep olan ve bireyden bireye doğrudan ya da dolaylı olarak bulaşabilen patojen olarak tanımlanmaktadır.
EBOLA BELİRTİLERİ
Virüsün bulaşmasından sonra semptomların görülmesi süresi 2 ile 21 gün arasında farklılık gösterir. Görülebilen önemli belirtilerden bazıları baş ağrısı, vücutta yaygın ağrılar, yüksek ateş, gözlerde konjunktivit, kanamalar, bulantı ve cilt döküntüleridir. Bunlara ek olarak böbrek ve karaciğer fonksiyon bozuklukları da görülebilmektedir. Kan sayımında beyaz kan hücreleri ve trombosit sayısında eksilme vardır. Hastalığın başlamasından birkaç gün sonra, özellikle mukoza zarlarından kaynaklanan ciddi iç ve dış kanamalar meydana gelebilir.
EBOLA NASIL BULAŞIR?
Ebola virüsünün kesin kaynağı henüz bilinmemekle birlikte, yapılan araştırmalarda virüsün hayvandan insana geçtiği belirtiliyor. Hastalığın doğal kaynağının meyve yarasaları olduğu düşünülüyor. Afrika’daki yağmur ormanlarında hasta veya ölmüş şempanze, goril, yarasa, maymun, antilop ve kirpilerde bu tip virüs saptandı.
Ebola virüsü ile enfekte bir hayvanın kanı, çeşitli salgıları veya organları ile temas edildiğinde; bütünlüğü bozulmuş deri (çatlaklar, çizikler) ve mukozalardan virüs insana kolay bir şekilde bulaşabiliyor. Virüs insanlarda rahatsız kişinin vücut salgıları, kanı ve organları ile temas sonucunda toplum içinde insandan insana kolayca bulaşabiliyor. Kişinin kan ve vücut salgılarının bulaştığı, döküldüğü objelerle temas da indirekt yoldan bulaşmaya neden olabiliyor.
TÜRKİYE’DE GÖRÜLDÜ MÜ?
Türkiye’de bugüne kadar hiç ebola vakası görülmemesine karşın, Sağlık Bakanlığı halk sağlığını olası risklere karşı korumak amacıyla “Ebola Virüs Hastalığı Bilgilendirme ve Vaka Yönetim Rehberi” hazırlamıştı. Uluslararası seyahat yoluyla da bulaşabilen bu virüse yakalanmamak için tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.
EBOLA VİRÜSÜ TEDAVİSİ
Şimdiye kadar, ebola virüsü için kesin bir tedavi yöntemi bulunamamıştır. Bu sebeple ölüm oranı hâlâ çok yüksektir. Antiviral bir ilaçla tedavi düşünülebilir, ancak benzer viral hastalıkların aksine başarılı olma ihtimali çok düşüktür.
Bir ebola enfeksiyonu için önemli olan, hastaların yoğun bakım ünitesi altına alınmasıdır. Başarılı bir tedavi için elektrolit ve sıvı desteği oldukça önemlidir. Böbrek yetmezliği için diyaliz gibi hızlı bir organ değiştirme prosedürü başlatılmalıdır. Ancak, ne yazık ki ebolanın ortaya çıktığı ülkelerde (Orta Afrika), bu tür tıbbi müdahaleler çoğu zaman mümkün olmamakta veya geç kalınmaktadır.