Ege Üniversitesi Solunum Araştırmaları Merkezi’nden (EgeSAM) yardımcı araştırmacı Dr. Esra Atalay Şahar’ın yürütücülüğünü yaptığı proje TÜBİTAK Bireysel Genç Girişim “BİGG” programı 2024 yılı birinci dönem çağrısı kapsamında hibe almaya hak kazandı.
Ege Teknopark ve EBİLTEM işbirliği ile yürütülen BiGG-Ege Programı altında, TÜBİTAK’ın ikinci aşama panel değerlendirmesinde desteklenen projelerden birisi de Dr. Esra Atalay Şahar’ın yürütücülüğünü yaptığı proje oldu. Proje ile dünya çapında milyonlarca insan için yaygın sağlık sorunu oluşturan ve yaşam kalitesini düşüren alerji hastalığına yönelik, piyasadaki yöntemlerine göre daha ucuz, daha hızlı ve kesin tanı koyabilen alerji tanı kiti üretilecek.
Dr. Esra Atalay Şahar’ı makamında ağırlayarak tebrik eden Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Tam akredite, öğrenci odaklı öncü araştırma üniversitemiz bilim insanları insanlığın sorunlarına çözüm üreten yenilikçi projeler üretmeye devam ediyorlar. Yerli ve milli bir anlayışla üretilen projelerin desteklenmesi, somut bir çıktıya dönüşmesi ve katma değer üretmesi bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor. Dr. Esra Atalay Şahar hocamızın yürütücülüğünü yaptığı proje TÜBİTAK’tan destek almaya hak kazandı. Proje kapsamında yerli ve milli imkânlarla piyasadaki yöntemlere göre daha ucuz, daha hızlı ve kesin tanı koyabilen alerji kiti geliştirilecek. Ülkemizde ilk defa üniversitemiz bünyesinde yerli imkânlarla geliştirilecek kit sayesinde bu alandaki dışa bağımlılık azaltılacak. Çok önemli bulduğum bu projeyi hayata geçiren başta proje yürütücüsü Dr. Esra Atalay Şahar hocamız olmak üzere bütün proje ekibini tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi. “Alerji dünya çapında her yaştan insanı etkileyen bir rahatsızlık”
Projenin içeriği ile ilgili bilgi veren Dr. Esra Atalay Şahar, “Değişen yaşam tarzları, artan çevresel kirlilik, kentleşme ve sigara içmek gibi sağlıksız alışkanlıklar alerjik hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Endüstriyelleşen dünya, artan çevresel kirlilik ve kentleşmeye bağlı olarak gerçekleşen iklim değişikliği; bitkilerin daha hızlı büyümesine neden olarak erken çiçeklenme ve tozlaşmayı sağlamakta, dönemsel polen miktarının artmasına neden olarak, solunum yolu alerjilerini dolaylı olarak etkilemektedir. Alerjik hastalıklar dünya çapında milyonlarca insan için yaygın sağlık sorunudur ve genel nüfusun yüzde 30’unu etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün Ocak 2023’te yayınladığı istatistiklere göre, ABD’de yaklaşık 4 çocuktan 1’i ve 3 yetişkinden 1’i mevsimsel alerjiye sahiptir. Alerji dünya çapında her yaştan insanı etkileyen, özellikle de sanayileşen ülkelerde önemli bir sağlık ve sosyoekonomik problemdir. Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma doğrultusunda toplumun yüzde 40’ı bu hastalıktan etkilenirken yüzde 70 çoklu duyarlılık göstermektedir. Çocuklarda ise atopik dermatit, alerjik rinit ve alerjik astım tanısı sıklıkla konmaktadır. Alerjik reaksiyonlar yaşam kalitesinin düşmesinin yanı sıra astım atakları gibi ciddi hastalıklara da yol açmaktadır. Bu nedenle alerjiye neden olan alerjen tanısının doğru ve hızlı bir şekilde tanımlanması maruziyeti azaltacak önlemin yanı sıra optimum ve etkili tedavi açısından büyük önem taşımaktadır” dedi. “Tanı ve tedavide pek çok kolaylık sağlayacak”
Dr. Esra Atalay Şahar, “Geliştirmeyi planladığımız ileri moleküler yöntemlerin kullanıldığı alerji kitinin tek bir testte spesifitesi yüksek, hızlı ve piyasadaki emsallerine göre daha ucuz bir ürün olmasını hedeflemekteyiz. Geleneksel yöntemlerden olan deri prick testinde deride küçük bir iğnenin batırılarak alerjene maruz bırakılmasıyla tanı konmaktadır. Bu tanı yönteminin antihistaminik kullanan hastalarda yanlış negatif sonuca neden olması, alerjen ekstraktının tamamının uygulanması çapraz reaksiyonlara neden olarak yanlış pozitif sonuç gözlemlenmesi, potansiyel anafilaktik reaksiyon riski taşıması, yaygın egzaması olan kişiler için ideal bir yöntem olmaması gibi dezavantajları bulunmaktadır. Klasik yöntemlerden deri prick testine ek olarak, kandan spesifik IgE belirlenmesiyle ekstrakt tabanlı alerjenler kullanılarak da tanı konmaktadır. Bu yöntemin ise hassasiyetinin az olmasının yanı sıra deri prick testine benzer şekilde alerjen ekstraktının tamamının uygulanması nedeniyle çapraz reaksiyon oluşturma riski bulunmaktadır” diye konuştu. “Yerli üretim ile dışa bağımlılığın önüne geçilecek”
Moleküler yöntemlerle yapılan teşhislerin, geleneksel teşhisleri tamamlayarak optimum hasta yönetimi ve etkili tedaviye olanak sağladığını belirten Dr. Esra Atalay Şahar, “Şuan tanı amacıyla piyasada kullanılmakta olan moleküler yöntemler ise oldukça pahalı yöntemlerdir. Bu durum böyle kitlerin tüm hastane ve laboratuvarlarda kullanılmasını kısıtlamaktadır. Yerli üretimde ise bu özelliklere sahip bir tanı testi bulunmamaktadır. Bizim geliştirmeyi planladığımız tanı kitiyle piyasadaki tanı yöntemlerine göre daha ucuz, hızlı ve kesin tanı konması amaçlanmaktadır. Ayrıca yerli üretim olması nedeniyle de dışarıya bağımlılığın önüne geçilmiş olunacaktır. Piyasadaki benzerlerimize göre yerli üretilecek olması nedeniyle daha ucuza mal edilebilir olması sayılan tüm konforları sağlamasının yanında en büyük avantajımız olarak görülmektedir” dedi. “Türkiye’de ilk kez Ege Üniversitesi bünyesinde geliştirilecek”
Türkiye’de piyasada bulunan ticari antijenlerden farklı özellikte antijenleri de içerecek şekilde bir kitin ilk kez Ege Üniversitesi bünyesinde geliştirileceğini vurgulayan Dr. Esra Atalay Şahar, “Alerji alanındaki Türkiye genelinde kritik öneme sahip ürünlerden birini geliştirebilmeyi; uluslararası işbirlikleri ile de ülkemize katma değer sağlayan, alanında öncül şirketlerden biri olmayı hedeflemekteyiz. Piyasada bulunan benzerlerimizden farklı olarak az sayıdaki hastalarda alerji, ağır astım atakları ya da anafilaksiye neden olan ve bu nedenle piyasada bulunan ticari antijenlerden farklı özellikte antijenleri de içerecek şekilde tanı kitlerini ülkemiz için ilk kez Ege Üniversitesi bünyesinde geliştirerek yerli üretmek öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır” diye konuştu.