Türk-İslam tarihinin en güçlü devleti olarak bilinen Osmanlı İmparatorluğu'nda, hükümranların birtakım gelenekleri vardı. Dini konulardaki derin bilgisi ve kul hakkına olan hassasiyetiyle tanımlanan yöneticiler, yemek kültürünün de tüm inceliklerine hakimdi.
Yemek meselesini Kanunname-i Ali Osman'a kadar taşıyan Sultan II. Mehmed ise, İmparatorun statüsünü gözetlemiş; hükümranların yönetim kademesindeki ciddiyetini korumuştu. Nitekim bu gelenek, Osmanlı'nın 32'nci İmparatoru Şehit Sultan Abdülaziz dönemine kadar sürdürüldü.
21 YAŞINDAYKEN MÜBAREK HADİS-İ ŞERİFE NAİL OLDU
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (S.A.V.) Hadis-i Şerifine* nail olan Fatih, savaş meydanlarında olduğu kadar diplomaside de cevval bir kişi olarak nitelendirildi.
Onun döneminde çıkarılan Kanunname-i Ali Osman'da kapsamlı bir değişikliğe gidilmiş; veraset anlayışından topluma varıncaya dek düzenleme yapılmıştı.
Bu düzenlemeler arasında Fatih'ten önce sıklıkla uygulanan yemek kültürü de vardı. Fatih'ten önceki hükümranlar, kendisine yakın bürokratlarla sofraya oturup yemek yiyordu.
"BENİMLE KİMSE YEMEK YEMEYECEK!"
Fakat Fatih Sultan Mehmed Han, Kanunname-i Ali Osman'da açık açık kendisinden sonraki İmparator torunlarına şöyle hitap etti:
"Benimle kimse yemek yemeyecek (yemeklerimi yalnız yiyeceğim). Bundan ailem müstesnadır (hariçtir). Benden önceki padişahlar vezirleriyle yerlermiş. Ben bunu yasakladım.'
Tarih alanında çalışmaları bulunan uzmanların birçoğu, hükümranların tek başına yemek yemelerini statülerinin bir nişanesi olarak göstermektedir.
Sultan II. Mehmed Han'ın tek başına yemek yemesinin ardında da kendisine en yakın bürokratlara verdiği bir mesaj bulunuyor.
İmparatorluğunun ilk yıllarında Çandarlı Halil Paşa ve benzeri bürokratların devlet üzerindeki tesirini gören Fatih, tüm otoriteyi İmparatorda toplama niyetindeydi.
Bu sebeple hükümdarlar yemeğini tek başına yer, sadrazam ve vezirler kolay kolay İmparatora ulaşamayacakları görüşünü benimserdi.
Bir başka görüş ise, İmparatorların yemek esnasında açığa çıkacak bir zayıflığını gizlemek istediğine yöneliktir.
7 kıtayı yöneten hükümdarlar, otoritelerinin en ufak bir meselede dahi sorgulanmaması için olası zayıflıklarını bürokratlarından gizliyordu. Bu sebeple yemeğin tek başına yenilmesi, görüldüğünden daha da kıymetliydi.