Hepsi ayrı ayrı nam salmış, yaşadıkları dönemde gerek isimleri ile gereksede lakapları anılmış Gaziantep’in şöhretli külhanbeylerini Araştırmacı yazar Asım Mıhçıoğlu Kent Haber için bakın nasıl anlatıyor;
“Gaziantep'te külhanbeye kabadayı, geda, kopuk veya agit derlerdi. Herkes bunlardan çekinir, görünce yolunu değiştirir, uzaktan gitmeye gayret ederlerdi. Bu agitlerin çoğu, haklının ve fakirlerin yanında olur, yardımsever kişilikleriyle tanınırlardı. Kıyafetleri ve tavırları, etrafı temaşe edişleri, zaten bu kişilerin külhanbeyi olduğunu işaret ederdi. Bir omuzu diğerine göre yüksek, elinde iri kehribardan yapılmış tespih, başta şapkacı Abdurrahman'ın imal ettiği tablağ şapka, ayaklarda Çil Kazım'ın ( Ölçer ) diktiği vişne - sarı renkli derilerden yapılmış gıcırtılı, yumurta topuk ayakkabı, altında çuha şalvar, üzerinde bürümlü yelek, belde acem kuşağı, sırtta saho (ceket ) olmak üzere yan yan yürürlerdi.
Hepsinin kuşak arasında kaması, cebinde Şükrü veya Kasım ustanın yaptığı yaylı bıçağı eksik olmazdı. Bir kısım külhanbeyleri de saho kolunun yeni içinde ustura taşırdı. Düşmanı olan agitlerin yanında tabanca eksik olmazdı.
Nadiren, bazı külhanbeylerin kıyafetleri normal, herkesin giydiği şekildeydi. Hemen hemen hepsinin bir lakabı olurdu. Bu külhanbeylerden Bostancı Ahmet ile Kasap Haci'nin artık boruları ötmez olmuştu. Yaşlanmışlar ama yürüyüş ve etrafa bakışları değişmemişti.
Secaat Abdullah babayiğit, göksüne yürek sığmaz, kimseye zarar vermez bir kişiliğe sahipti. Kabadayılardan çeşitli cephelerde vatanı için çarpışmış olanları da vardı. İşte Secaat Abdullah, Antep müdafaasında Özdemir Bey ile birlikte Fransızlara karşı çarpışmış, İncozade Hüseyin ( İncioğlu ) ile teşriki mesaide bulunmuştur. Kara Hüseyin de Antep müdafaasında çeşitli cephelerde ülkesi için çarpışan bir kabadayıydı.
Müslüm Ağa'nın oğlu Mustafa ve Tekten Mamet, genç ve yiğit kimselerdi. Hamamcı Halil macera peşinde koşan, vaktini bu şeklide öldüren bir kişiliğe sahipti.
Çil Sakıp Şehreküstü'lüydü. Saçı ve yüzündeki çiller kına rengindeydi. Evimiz Şehereküstü Müftüoğlu Sokak'ta olduğundan, Çil Sakıp'ı hemen hemen her gün görürdüm. Körcöön oğlu Ayvaz, yasadışı diğer kişilerle irtibat kuran, onlara cephe alan bir kişiydi. Genç yaşta Çil soyadı taşıyanlarca öldürüldüğü söylenirdi. Uzun boyuyla uzaklardan kendini hemen belli eden Con Ziya, Gaziantep'in belli ailelerinden birinin oğluydu.
Babası yanılmıyorsam Avukat Hasan Beydi. Ayı Mahmut, Adil, Kasap Vahap, Selim Mamet, Ketmoruk, Taşo, Ekmekçi Ahmet, Kilimci Ali, çete hep birer geda idiler. Özellikle hepsi de genç yaşta kapıldıkları heveslerle yaşadılar. Kimileri hapse girip çıkmış, kimileri bu yolda hayatlarını kaybetmiş, kimileri de eceliyle göçmüşlerdir. Gaziantep'in birer simgesi haline gelen bu Gaziantepliler iyi kötü birer ömür sürmüşlerdir. Bugün hepsi de hak dünyadalar. Tanırdık " şiirinde, Gaziantep külhanbeylerini şöyle tanımlamıştır: Rahmet diliyorum. Rahmetli hemşehrimiz Seyfi Yurtsever, " 1930-1939 arası Kimleri Tanırdık” şiirinde, Gaziantep Külhanbeylerini şöyle tanımlamıştır:
“Hepsi delikanlılık, gelip geçen hevesler. Bunlar olmasa hani, boş kalırdı kodesler…”
Yazan Orhan Yalkın
Fotoğraf Secaat Abdullah ve Tampocu Mahmut