Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Esed rejimi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda, “Bu sabah Sayın Putin ile bir görüşme oldu, etraflıca savaşı ele aldık. Bunun yanında bölgede neler yapabileceğimizi konuştuk. Suriye'deki gelişmeler, Rusya-Türkiye-Suriye olan bakanlarımızın bir araya gelişiyle bir süreç başlattık. Dışişleri bakanlarımızı 3'lü olarak bir araya getireceğiz. Daha sonra da liderler olarak bir araya geleceğiz.” ifadelerinde bulundu.
Türkiye ile Suriye arasındaki gelişmeleri konunu uzmanları değerlendirdi.
CİHAT YAYCI UYARDI: TÜRKİYE ELİ BOŞ DÖNMEMELİ
Değerlendirmelerde bulunan ve “Görüşmelerin başlamasını memnuniyetle karşılıyorum. Bu hep arzu ettiğimiz bir şeydi” diyen Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, önemli uyarılarda bulundu.
Türkiye’nin görüşmelerden eli boş dönmemesi gerektiğine vurgu yapan Cihat Yaycı, şunları söyledi:
“Eğer Suriye’de tampon bölge olmayacaksa, siyasi olarak Türkmen varlığı garanti altına alınmayacaksa, Türkmenlere bir özerk yönetim verilmeyecekse, Türkiye’de 60 kilometreye varan derinlikte bir alan Türkiye'nin garantörlüğünde olmayacaksa; “Bunca şehit ve gaziyi niye verdik?”, “Bunca masrafın karşılığı nedir?” diye sormak lazımdır. Bu kadar sığınmacı geldi, o kadar masraf edildi. Türkiye birçok emek ve gayret sarf etti. Amiyane tabirle, Türkiye oradan çırak çıkartılırsa, bunun tarihe karşı büyük sorumluluğu olur.”
TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜNDE TÜRKMENLERE ÖZERK BİR BÖLGE OLUŞTURULMALI
Suriye’deki ikinci büyük unsur olan Türkmenlere de özerklik sağlanması gerektiğini ve Türkiye-Suriye sınırında yine Türkmenlerin başında bulunduğu özerk bir tampon bölge oluşturulması gerektiğin kaydeden Cihat Yaycı, şu ifadelerde bulundu:
“Türkmen varlığı anayasal garanti altına alınmalıdır ve Türkiye'nin garantörlüğünde olmalıdır. Türkiye-Suriye sınırı boyunca bir tampon bölge olmalı. Burada Türkiye garantör devlet olmalıdır ve bu tampon bölgenin yönetiminde Türkiye söz sahibi olmalıdır. Türkmenler de bu bölgede özerk bir yönetim sahibi olmalıdır.
Bugün Suriye'nin neredeyse yaklaşık yarısı terör örgütü PKK/YPG kontrolünde. PKK/YPG’ye bir özerklik tanınacaksa o zaman Suriye'de Araplardan sonra ikinci büyük unsuru olan Türkmenlere bir kere böyle bir hak tanınmış olması lazımdır. Türkiye'nin oradan hiçbir şey elde etmeden çıkması kabul edilemez. Tabi öyle bir şey olacağını tahmin etmiyorum. Eğer olursa da zaten bu tarihi bir hata olur.”
ÖZKIZILCIK: TÜRKİYE İLE SURİYE’NİN SİSTEMİK FARKLILIKLARI VAR
Özkılıç yaptığı değerlendirmede Türkiye ile Suriye arasından sistemik farklılıkları olduğuna dikkat çeken Dış Politika ve Güvenlik Uzmanı Ömer Özkızılcık, “Ben bu görüşmenin sonucunda bir kazanımla elde edileceği ya da bir uzlaşı sağlanacağını, uzlaşı sağlansa da bu uzlaşının uygulanabileceğini varsaymıyorum” dedi.
ESED REJİMİ, PKK/YPG İLE BİRLİKTE AYNI CEPHEDE
Türkiye ile Esed rejiminin terör örgütü PKK/YPG konusunda farklı yaklaşımları olduğunu belirten Özkızılcık, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye stratejik olarak YPG’ye karşı mücadelede ortak bir yaklaşım beklentisi içerisindeyken Esed rejimi, Suriye sahasında YPG ile beraber aynı cephede, aynı safta bulunuyor.
Türkiye, Suriye muhalefetinin garantörüdür. Hem askeri olarak koruyan aktördür, hem de siyasi arenada Suriye muhalefetine zemin hazırlayan ve koruyan devlettir. Ancak Esed rejimi, Suriye muhalefetini bir terör örgütü olarak görmektedir. Yani şunu anlamamız gerekiyor. Bizim nezdimizde YPG bir terör örgütü, Esed rejiminin nezdindeyse bizim desteklediğimiz Suriye muhalefeti terör örgütüdür. Esed rejimi için YPG bir tehdit değil, sahada bir fiil işbirliği yaptığı bir aktör. O yüzden bu görüşmenin sonucunda belki diplomatik düzeyde görüşmelerin gerçekleşmesi imaj, söylem ve algı açısından bir yenilik. Belki de Esed rejimi bu görüşmenin sonucunda kendi yaklaşımını değiştirebilir ama mevcut durumda çok iyimser değilim.”
ESED REJİMİ SIĞINMACILARI GERİ İSTEMİYOR: LÜBNAN VE ÜRDÜN İLE YAPTIĞI ANLAŞMAYA BİLE UYMADI
Esed rejiminin mültecileri istemediğini ve mülteci baskısını kullandığını kaydeden Özkızılcık, Lübnan ve Ürdün ile yapılan anlaşmalara rağmen mültecileri almadığını vurguladı. Türkiye’den de mültecileri alacağını düşünmediğini belirten Özkızılcık şunları söyledi:
“Türkiye’nin bir diğer beklentisi Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü noktasında. Fakat Esed rejimi Türkiye’den sığınmacıları geri istemediği gibi Lübnan ve Ürdün hükümeti ile yapmış olduğu 2018’in sonlarındaki anlaşmada, ilk birkaç ay Suriyeli sığınmacının geri dönüşünü kabul etmişti. Ancak daha sonra bu mekanizmayı askıya aldı. Günümüze kadar Lübnan ve Ürdün'den toplamda 4 yılda sadece 80 bin Suriyeli geri dönüş sağladı. Ki, bu iki ülkede bulunan Suriyelilerin toplam sayısı 2,9 milyon. Türkiye nezdinde de farklı bir durum olacağını varsaymıyorum.”
TÜRKİYE’NİN HASSASİYETLERİ DİKKATE ALINMADIĞI SÜRECE UZLAŞI ÇOK ZOR
Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütü PKK/YPG’yi birinci tehdit olarak algılanmadığı ve Suriye muhalefetiyle siyasi geçişe yeşil ışık yakılmadığı sürece Esed rejimi ile uzlaşının zor olduğuna dikkat çeken Özkızılcık, şu ifadelerde bulundu:
“Esed rejimi, Suriye'de birinci tehdit olarak YPG’yi algılamadığı sürece bu görüşmeden sonuç çıkacağını zannetmiyorum. Esed rejimi, Suriye muhalefetiyle Birleşmiş Milletler'in öngördüğü siyasi geçiş sürecine yeşil ışık yakmadığı sürece de bir uzlaşının çıkması da çok zor. Hatta imkansıza yakın.”
RAKİPOĞLU: SURİYE KONUSU BİRAZ DAHA FARKLI
Sakarya Üniversitesi Orta Doğu Enstitüsü Araştırma Görevlisi Mehmet Rakipoğlu, yaptığı değerlendirmede Suriye konusunun çok farklı bir yerde durduğunu belirtti.
Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi sorunları olan ülkelerle iyi ilişkiler için adım attığına ancak Suriye konusunun çok farklı olduğuna dikkat çeken Mehmet Rakipoğlu, “Cumhurbaşkanı herkesle görüşebilir. Zaten Muhammed bin Selman ile görüştü. Dış politikada problem yaşadığı ülkelerle ilişkileri düzeltmek istiyor ama Suriye konusu biraz daha farklı. Çünkü Suriye doğrudan Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturan bir bölge. Türkiye biraz daha Rusya'nın. yardımıyla süreci yönetiyor. Zaten görüşmeler Moskova’da oldu.” dedi.
NORMALLEŞME DEĞİL MÜZAKERE
Sürecin savunma, ulusal güvenlik ve terör bağlamında yürütüldüğünü belirten Rakipoğlu, iki ülkenin normalleşme adımları atmasından daha çok müzakere yapıldığına işaret ederek, “İki ülkenin normalleşmesinden çok farklı. Ben zaten bu süreci normalleşme değil müzakere olarak adlandırıyorum. Verimli bir müzakere yapılacak.” ifadesinde bulundu.
RUSYA MESAJ VERDİ
Suriye görüşmesinde farklı bir bakış açısıyla da baktığını ifade eden Rakipoğlu, Rusya’nın Suriye’de varlığını hatırlattığını söyleyerek şu ifadelerde bulundu:
“Rusya, Ukrayna kriziyle birlikte Suriye konusundan uzak görünüyormuş’ gibi bir algı vardı. Şimdi bununla birlikte Rusya, ‘Suriye’de hala varız mesajını veriyor’ gibi.
Türkiye'nin burada biraz açmazları var. Esed zaten güçlü bir aktör değil. Rusya’ya ve İran’a bağımlılığı var. Suriye ‘tamam’ dese bile, Rusya ve İran’ın da onay vermediği bir şey olamaz.”
TÜRKİYE, SURİYE’DEKİ VARLIĞINI MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR OLABİLİR
Türkiye’nin Adana Mutabakatı’nı revize etmeye çalıştığını belirten Rakipoğlu, şu ifadeleri sözlerine ekledi:
“Türkiye belki Esed rejimi ile ilişkilerini hukuksal bir zemine dökmek istiyor. 1998’deki Adana Mutabakatı’na döndürülüp revize etmeye çalışıyor olabilir. Ama bunun üzerine TSK, Esed Rejimi askerleri ve Şebbihaların, PKK/YPG ile beraber mücadelede edeceklerini pek düşünemiyorum. Pek makul gelmiyor, kısa vadede mümkün görünmüyor.”