Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yılında İmam Hatip Mektebi olarak kurulup içi boşaltılan İmam Hatip Liseleri, son dönemde yapılan atılımlarla beraber her yıl binlerce genç dimağı devletin bakiyesine kazandırıyor. Sadece geçtiğimiz yıl Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın (YKS) ilk bine girmeyi başarmış 436 öğrenci İmam Hatip Lisesi çıkışlıydı. İlk 100 binde ise 37 bin 887 talebe vardı. Merhum Celalettin Ökten Hoca'nın onca çabasıyla aslına döndürülen İHL'ler, ortaokul ve lise kademeleriyle bir milyonun üzerinde öğrencinin eğitiminde rol oynuyor. Rakamlar üzerinden İmam Hatipli öğrencilerin başarıları ise şu şekilde:
YIL (YKS) | İLK 1.000 | İLK 100.000 |
2020 | 279 | 26.169 |
2021 | 387 | 31.090 |
2022 | 436 | 37.887 |
Yukarıdaki tablo incelendiğinde, İmam Hatip mezunlarının Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda (YKS) başarı oranını yıldan yıla artırdığı, geçtiğimiz sene ilk 1.000'deki öğrenci sayısının 436'ya (%43) yükseldiği görülüyor.
28 ŞUBAT DÖNEMİNDE ÖĞRENCİ KAYBI
Karanlık 28 Şubat döneminde katsayı barikatı ve çeşitli siyasal engellemelerle önü alınmaya çalışan İmam Hatip liseleri ciddi derecede öğrenci kaybı yaşamış, Türkiye'deki toplam öğrenci pastasındaki payı kademeli olarak yüzde 10'lardan 2'lere kadar düşmüştü.
Hiç de azımsanmayacak katsayı faktöründen ötürü doktor, mühendis ve avukat olmak isteyen öğrenciler, sosyal bilimler ve süper liseleri tercih etmekteydi.
Öyle ki 2002'de her 100 öğrenciden 2'si İmam Hatip'e gidiyordu. Buradaki ana tercih faktörü ise, İmam Hatip'teki 'başörtü' kuralının diğer okullara nazaran daha esnek olmasıydı.
2002'de ülke genelindeki 1 milyonu aşkın öğrenciden sadece 70 bini İmam Hatip'teydi. O dönem Türkiye'deki İmam Hatip sayısı ise 451'di. Üstelik bu okulların 263 tanesi milletin verdiği sadakalarla, zekatlarla, kurban derileriyle inşa edilebilmişti.
Geri kalanındaki okulların inşaatında da tek yüklenici taraf devlet değildi. Devlet, İmam Hatip olmak üzere inşa ettiği ilim ocakları için yine vatandaşa başvuruyor, sivil toplum kuruluşlarını kullanıyordu.
1924'teki Tevhidi Tedrisat kanunuyla beraber Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma eğitim geleneğine önemli ölçütte sırt çevrilmiş, aynı yıl medreseler kapatılarak İmam Hatip Mektepleri kurulmuştu. Ancak buradaki eğitim yetersizdi. Üstelik dini eğitimin içi yıldan yıla boşaltılıyor, normal bir lise haline getiriliyordu. Fakat 1947'ye gelindiğinde ülkedeki 'imam açığı' ciddi boyutlara ulaşmıştı.
Totaliter rejimle ülkeyi idare eden CHP, İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ateşli bir kongreye ev sahipliği yaptı. 1947'deki 7. Kongre'de sonradan Demokrat Parti'ye geçecek İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver, "Cenaze namazını kılacak imam olmadığını" belirtiyor, Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki ise camilerde hutbe okuyacak, namaz kıldıracak imam olmadığını söylüyordu.
Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu da, Tanrıöver ve Akseki'nin isteklerini onaylarcasına "din hizmetlerinin" ve "dini eğitimin" önemine dikkat çekiyordu.
Demokrat Parti'nin yükselişte olduğu yıllarda durumu fark eden CHP, keskin bir şekilde manevra kırarak muhafazakar kesimin oylarını alabilmek için İmam Hatip Lisesi benzeri oluşumlara göz kırpmış, 1949'da ilk atılımını gerçekleştirmişti. Türkiye'nin 10 farklı yerinde 10 farklı İmam-Hatip Kursu açılmış, 10 aylık eğitim süresi belirlenmişti. Fakat bu kurslardan mezun olan kişilerin 'tahsili' sorgulanıyor, ülkedeki 'imam açığı' ise kapanmıyordu.
RAHMETLİ CELALETTİN ÖKTEN HOCA'NIN ROLÜ
1950'de 27 yıllık totaliter CHP iktidarını baskın seçimle deviren Demokrat Parti, ülkenin 'imam açığını' kapatabilmek için kolları sıvamış, vatandaşın dini eğitime olan arzusunu en yüksek perdeden seslendirmişti.
İlke Analiz'den Yunus Vehbi Karaman'ın derlediği "Bir İmam-Hatip Panoraması: İstatistiksel Verilerle İHL’lerin Tarihsel Gelişimi ve Dönüşümü" başlıklı makalede rahmetli Celalettin Ökten Hoca'nın rolüne de vurguda bulunuldu.
İmam hatip okullarının öncüsü: Mahmut Celalettin Ökten kimdir?
Ömrünü eğitime adamış, öğrencileri arasında "Celal Hoca" mahlasıyla tanınan Ökten, Demokrat Parti döneminde açılan "Köklü mazide atiyiz" sloganlı İstanbul İmam Hatip Okulu'na müdür olarak atanmıştı. Şimdilerde "İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi" olarak bilinen ilim ocağının ilk amiriydi.
Celalettin Ökten Hoca ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin çabalarıyla 1951 yılında 4+3'ten oluşma eğitim programına geçildi. Öğrenciler, ortaokul kademesinde 4 yıl, lisede 3 yıl eğitim görüyordu. Günümüzdeki eğitim modeline oldukça yakın olan bu sistemin ilk numuneleri İstanbul, Ankara, Adana, Konya, Kayseri, Isparta ve Maraş gibi şehirlerde açılmıştı.
Yedi okulun açılmasında da Celalettin Hoca'nın ve Tevfik İleri'nin payı büyüktü. İlk mezunlar da yine Demokrat Parti iktidarı döneminde verilmişti. Üstelik günümüzün 'İlahiyat Fakültesi' olarak değerlendirilebilecek 'Yüksek İslam Enstitüleri' yine aynı dönemde kurulmuş, İmam Hatipliler için yüksek öğrenimin yolu görünmüştü.
Fakat 1960'taki darbeden sonra İmam Hatip okulları için karanlık yıllar başladı. Cemal Gürsel Hükümeti, rahmetli Adnan Menderes'in yurda kazandırdığı İmam Hatip okullarını ve Yüksek İslam Enstitülerini kapatmak istemiş, konuyu Meclis'e kadar getirmiş fakat bu teklif TBMM'den geçmemişti.
Benzer şekilde cuntacıların gücüyle iktidara gelen Nihat Erim döneminde kız çocuklarının İmam Hatip okullarına kaydolmasını engelleyecek mevzuat hazırlanmıştı. 'Çağdışı' olarak nitelendirilen başörtüsü yasağının arkasından dolaşmaya çalışan kız çocuklarının elinden 'eğitim hakkı' alınmıştı. Kızlar 1972'den 1976'ya kadar İmam Hatip'e kabul edilmedi.
Aynı dönemde Celalettin Ökten Hoca'nın büyük uğraşlarla kazandırdığı ortaokul modeli kaldırıldı. 3 yıllık lise eğitimi de 4 yıla çıkarıldı. Fakat her iki hatadan dönülmesinde Necmettin Erbakan Hoca'nın rolü büyüktü.
10 ay süreli CHP-MSP hükümetinde Bülent Ecevit'in iktidar ortağı olan Erbakan Hoca, İmam Hatip okullarının ortaöğretim kademelerinin açılmasını sağladı. 1976'da da kız çocuklarını İmam-Hatip'e kabul etmeyen hatadan dönüldü.
O dönemde iktidarda Milliyetçi Cephe (Demirel-Türkeş-Erbakan) vardı. 2 yıl 9 ay süreli Milliyetçi Cephe döneminde 104 olan İmam Hatip sayısı, büyük bir çaba ve gayretle 334'e yükseltildi. Bu rakam 1995'e gelindiğinde sadece 400'dü. AK 2010'da 465'e çıkarılan İmam Hatip okulları, AK Parti iktidarında kademeli olarak 5 bin 144'e yükseltildi. Okulların 3 bin 451'i 'ortaokul' statüsündeyken, bin 693'ü lise olarak faaliyet gösteriyor.
1950-1970 arasında düşük başarı oranıyla hafızalara kazınan İmam Hatip liseleri, zamanla Türkiye birincilerinin çıktığı ilim ocaklarına dönüştü. Katsayı zorbalığı ve çeşitli engellemelere rağmen her yıl tıp ve hukuk fakültelerine rekor sayıda öğrenci gönderir hale geldiler.
1988'de İHL mezunlarının tercihleri incelendiğinde, 26 bin 885 öğrencinin yüzde 32,4'ünün hukuk fakültesini, yüzde 17,7'sinin kamu yönetimi bölümünü yazmıştı. Türkiye'nin parmakla gösterilen ilim-irfan yuvalarından Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi ise, 1990'larda Türkiye birincilerini çıkartıyordu.