Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu, Alpaslan Kuytul’un Adana'daki provokasyona karşı 28 Şubat'ı örnek gösterdi ve " Kuytul’un davası, neyin davası?" diye sordu. Karahasanoğlu, "Bırakın lütfen, bu dışarıdan kurgulu gösterileri.. Dürüst olun.. " diyerek, "Dini anlatacaksanız.. Kol kola girdiğiniz ateistlerin viyaklayarak karşı çıktığı İHL’lerde din öğretiliyor.. " açıklamasında bulundu.
Ali İhsan Karahasanoğlu'nun bugünkü köşe yazısı şu şekilde:
28 Şubat’ta bizler de gösteri yapmak istedik..
Engellendik..
Coplandık..
Gösterilerin sebebi ne idi?
Başörtülü öğrencilerin üniversiteye alınmasını sağlamaktı..
Başörtü yasağı haksızlığının kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamaktı..
Başörtü yasağına ek olarak, bazı gösterilerin sebebi de, meslek lisesi mezunlarına uygulanan katsayı zulmüne dikkat çekip, o haksızlığın kaldırılmasını sağlamaktı..
Yani, karşımıza bir devlet yetkilisi gelip..
“Ey göstericiler.. Niçin sokaktasınız? Niçin polisle karşı karşıya geliyorsunuz? Derdinizi söyleyin, çaresine bakalım” deseydi..
Vereceğimiz cevap basit idi..
“1) Üniversitede başörtü yasağı haksız bir işlemdir. Kaldırın. Başı açıklar gibi, başörtülüler de üniversiteye devam edebilsinler. Biz de gösteri yerine, evimize, işimize dönelim.
2) Katsayı zulmünü kaldırın, üniversite giriş imtihanında mezun olunan liseye göre değil, doğru cevaplandırılan soruya göre puan verin. Gösterileri bitirelim.”
Bu kadar basit.. Bu kadar net..
O süreçte, ne bir devlet yetkilisi gelip bize bir şey sordu..
Ne de; “Biz bu zulmü niye yapıyoruz ki?” diyen oldu..
Tam aksine.. “Üniversitede başörtü takmak, cumhuriyete başkaldırıdır. Buna izin vermeyiz” tehditleri yapıldı..
“İmam hatiplerin, istedikleri fakülteye girebilmesine izin vermeyiz..” denildi..
O gün sokakta gösteri yapan gençlerin hiçbirisi, “Bizim caminin imamını konuşturmuyorsunuz. Bizim okuldaki müdürü başka yere yollamışsınız. Bizim vakfın kapısına kilit vurmuşsunuz” gerekçesi ile eylem yapmadı..
Eğer böyle dar bir çerçevede gösteri yapılacak olsaydı, haksızlık yüzlerine vurulurdu:
“A hocası konuşamıyorsa.. B Hocası var.. C okulundaki müdür başka yere atandı ise.. D okulunun müdürü görevde.. E vakfı kapatıldı ise, G, H, I vakıfları, dernekleri faaliyette..
A hocası peygamber mi ki, ‘İlla da illa o’ diyorsunuz.. C okulundaki müdür, Kuran’da mehdi müjdesi var da, o müjdelenen kişi mi ki ‘İlla da illa o’ diyorsunuz.. E vakfı, kutsallığı ayetle sabit bir tüzel kişilik mi ki, ‘İlla da illa bu açık olacak’ diyorsunuz!”
Yanlış anlaşılmasın..
Tabii ki ideal bir devlette, hiçbir hocanın konuşması engellenmemeli..
Hiçbir okul müdürüne haksız atama yapılmalı..
Hiçbir derneğin-vakfın kapısına kilit vurulmamalı...
Ama aksi yapıldığında da..
“Ayetler yasaklanıyor. Haramlar helal oluyor. İbadetlerimiz engelleniyor. Dinimizi yaşamamıza yasak geliyor” demeye de, kimsenin hakkı olmasa gerek.
Hukuki mücadeleni yaparsın..
Davanı açarsın..
Bugün şu salonda konuşmana izin verilmedi ise, sosyal medyadan konuşmanı yaparsın..
İnternet sitesinden, televizyondan bildiklerini sevenlerinle paylaşırsın..
Bu arada da davanı açarsın.
Kazandığında da..
İdeal devlette olması gereken uygulamayı hayata geçirirsin.
“Kanun bana gösteri hakkı vermiş. Ben de gösteri hakkımı kullanıyorum” diyerek..
Sanki o gösteri hakkı, Allah’ın ayetlerinden bir ayet imiş gibi algı üreterek..
Hele hele..
Bir terör örgütünün uzantısı konumundaki tüzel kişiliklerin de gösteri yaptığı saatlerde ve mekanlarda..
Provokasyona açık bir ortamda., “Bana ne.. Bana ne.. Devlet tedbirini alsın. Onlar gösteri yapıyorlarsa, yapsınlar. Ben de yapacağım” diyerek..
Huzur bozucu eylemlere koşarsanız..
En önemlisi de..
Bu yaptığınız gösterinin, dini bir zorunluluğu olmadığı halde..
Din kitaplarında farziyetine dair bir emir olmadığı halde..
Gösterinize dini referanslar eşliğinde kutsallık atfederseniz..
Polis “Dağılın” dedikten sonra bile..
“Hocamız demezse, biz dağılmayız” inadında bulunursanız..
Kusura bakmayın..
Kendi kendinizi ne kadar haklı görürseniz görün..
Haklı olamazsınız.
28 Şubat’ta dindar insanların netliği ile, kendinizi kıyaslayamazsınız..
Pazar günü Adana’da, benim de asla tasvip etmediğim, pasif konumdaki insanların coplarla dövülmesi, çarşaflı kadınların iteklenerek yerlere düşürülmesi olaylarında, ilin valisi, emniyet müdürü gelip, oradakilere sorsa:
“Ne istiyorsunuz? Gösterinizin amacı nedir?” dese..
Sokaktakiler ellerini vicdanlarına koysunlar..
Dini referansla söyleyebilecekleri ne var?
Başlarındaki kişi olan Alpaslan Kuytul’un açıklamasından vereyim..
Derdin ne olduğunu, davalarının ne olduğunu görün:
“ ‘Pazar günü saat 14.30 valiliğin göstereceği güzergahta yürüyüş ve basın açıklaması yapmak istiyoruz’ diye cuma günü saat 13.30 valiliğe başvurduk. Ancak valilik başvurumuzu almadı. Evrak kayıta gittik bizi hukuk işleri bürosuna yönlendirdi. Orası da bizi vali yardımcısına, vali yardımcısı da bizi emniyete yönlendir. Bu şekilde bize zaman kaybettirmek istediler. Çünkü 48 saat öncesinde başvuru yapmanız gerekiyor. Biz 49 saat önce başvuruyoruz ‘geç kaldınız’ demek için başvuruyu geciktirdiler.”
Olay bu mu yani?
48 saat, 49 saat tartışması mı?
Seni oyaladılar ise..
14.30’da yapacağın gösteriyi, 15.30’a alırsın, olur biter..
Bu pazar olmuyorsa.. Gelecek pazar yaparsın, olur biter..
Ha, çok acil bir olayı protesto ediyorsundur..
Ben seninle birlik olurum..
Neyi protesto ettiklerini de, “Karşı olduğunuz nedir, niye muhalif olarak görülüyorsunuz?” sorusu üzerine, Kuytul bakın nasıl anlatıyor (Aslında çek-senet ihtilafı sonrasında suç mahiyetinde fiillere kalkışan 9 kişinin tutuklanmasını protesto etmek istediklerine dair açıklamaları, not ediyor, “Bir kenara siz de yazın” diyorum. Adli suç niteliğindeki fiillere karışanların serbest kalması için yapılacak gösterilerin yanlışlığını ve böyle bir şey için onlarca insanı mağdur etmenin vebalini hatırlatıyorum, yine de polislerin iki büklüm yerde duran insanın sırtına copla vuramayacağının altını çiziyorum.):
“Biz sadece hükümete değil; sistem-rejim ile karşı karşıyayız. Birtakım uygulamaları nedeniyle hükümeti eleştiriyoruz. Ondan dolayı da karşı karşıyayız. Irak ve Suriye politikası, Türkiye’de PKK ile mücadele ederken yapılan birtakım haksızlıklar, hukuksuzluklar, şehirlerin basılması, evlere girilmesi, birçok insanın ölmesi gibi benzer konularda yapmış olduğumuz açıklamalar onları rahatsız ediyor.”
Nedir şimdi bu?
“Bin İslam’ı öğretiyorum. Dini gençlere aktarıyorum” diyen bir kişinin sokakta gösteri yapmak için bahanesi olabilecek şeyler mi?
Rejim ile karşı karşıyaymış..
Eee? Git övdüğün solcular sana TV kanallarını açarlar, anlat..
Irak politikasını, Suriye politikası yanlış imiş..
Irak politikası diye bir şey yok ama.. Edebiyat yapıyor muhterem..
Yapsın..
Suriye politikasını değiştirmek istiyorsan, kur bir parti, açıkla..
Hoca kılığı ile, hem de sokaklarda gösterinin ne alemi var?
Şehirler basılıyormuş!
Hangi yılda yaşıyorsun sen?
Caddelerde bombaların patlatıldığı 2015’den mi bahsediyorsun, ilçe girişlerine hendekler açılan 2016’dan mı?
Bırakın lütfen, bu dışarıdan kurgulu gösterileri..
Dürüst olun..
Dini anlatacaksanız.. Kol kola girdiğiniz ateistlerin viyaklayarak karşı çıktığı İHL’lerde din öğretiliyor..
Siz de derneğinizde anlatın, sosyal medyanızda anlatın..
Milletin huzurunu, kaçırmayın!