Gündem

Kayserili Şair İbrahim Şahin Dadaloğlu Şiir Yarışması’nda 3. oldu

Dadaloğlu Şiir Yarışması'nda Kayseri Gündem Gazetesi yazarlarından ve Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi üyesi olan İbrahim Şahin'in 'Dumansız Yangın' şiiri 3.'lük ödülüne layık görüldü.

Kayserili Şair İbrahim Şahin Dadaloğlu Şiir Yarışması’nda 3. oldu
12-12-2022 15:02

Dadaloğlu Şiir Yarışması'nda Kayseri Gündem Gazetesi yazarlarından ve Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi üyesi olan İbrahim Şahin'in 'Dumansız Yangın' şiiri 3.'lük ödülüne layık görüldü.


Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nin bu yıl düzenlediği ve ülke genelinden binlerce şair ile yoğun bir katılımın olduğu 5'inci Dadaloğlu Şiir Yarışması'nın sonuçları belli oldu. Jüri üyeleri tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda dereceye giren 6 şiir belirlendi. 5. Dadaloğlu Şiir Yarışması'nda birinci, ikinci ve üçüncü ile 3 adet mansiyon derecesini, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Salih Öz Göncü'nün de yer aldığı seçici kurul belirledi. Seçici kurulda Türkiye'nin yetiştirdiği ve her biri alanında çok saygın bir yere sahip olan seçkin edebiyatçılardan Prof. Dr. Mehmet Narlı, Prof. Dr. Nurullah Genç, Prof. Dr. Ömür Ceylan, Ali Günvar, Ali Ural, Hayati İnanç ile Vedat Ali Tok ve Yavuz Bülent Bakiler de yer aldı. Jüri tarafından yapılan değerlendirme neticesinde birincilik derecesini, ‘Yüzün Gurbetin Göğüdür' adlı şiiri ile Şanlıurfa'dan Ramazan Aşar elde etti. İkincilik derecesini ise ‘Diyar-ı Gurbetteyim' adlı şiiri ile Aydın'dan katılan Saltuk Buğra Bıçak alırken, üçüncülük derecesini de ‘Dumansız Yangın' adlı şiiri ile Kayseri'den katılan İbrahim Şahin kazandı. Mansiyon ödülüne hak kazanan diğer 3 derece ise şu şekilde oluştu; Dördüncü ‘Gurbet' adlı şiiri ile Bursa'dan katılan Selami Yıldırım, beşinci ‘Sor Beni' adlı şiiri ile Malatya'dan katılan Yunus Laçin, altıncı ‘Pranga' adlı şiiri ile Ankara'dan katılan Birsen Bağcı. Şair Yazar İbrahim Şahin'i yarışmada 3.'lük ödülünü alan 'Dumansız Yangın' isimli şiiri ise şu şekilde:


Mülteci bir kalp ile el pençeyim kapında


Ne bir ses seda gelir ne de bir ışık sızar;


Ruh gurbeti içinde her ânım bir heyelan


Çölde susuz gibiyim, yangında kuru bir dal


Sel önünde enkazım, çakal ağzında ceylan


Beni bu keşmekeşin pençesinden çekip al


Al ki avuçlarına, alnımdaki bu ateş


Helâk edecek beni kâbusun kucağında


Hücrelerimde özlem, dipsiz mağmalara eş


Dumansız bir yangınım keşke'ler ocağında


Ruhum bir mengenede “gel” muştusunu bekler


Kaç asır sürer söyle hüküm giydiğim hasret


Ucu yanık mektuptur kapındaki dilekler


Dinmeyen figanlarım işler gönlüne elbet


Maziye dair sesler uğuldarken eflak ta


Yüreğim hayallerle demlenmiş umut solur


Yağmalanmış bir ava dönmeden bu avlakta


Beni bu cendereden azâd eyle ne olur


Azâd et ki güneşle ben batarım her akşam


Her gece boğazımı sıkan albastı sanki


Taşınırım sabaha hicranla sırılsıklam


Sensizlikte mum gibi eriyorum inan ki


Nice yalvarsam reva nice çırpınsam haktır


Ruh dünyamı tarife kelamım âciz kalır


Beni böyle Mecnun'a dönüştüren firaktır


Söyle nasıl eylesem mesafeler azalır


Ne hasta ne sayrıyım ne de senden gayrıyım


Tarifi mümkün değil düşürdüğün bu hâlin


Bir garip ferman ile ikliminden ayrıyım


İzini sürüyorum vuslat denen muhalin


Yasak ağaçtan düşmüş bir ananın kuzusu


Sürgüne hüküm giymiş babanın evladıyım


Emzirir inancımı sonsuz visal arzusu


İftirâk çöllerinde bir meczûb feryadıyım


Aşım acı ve tuzsuz, sularım mayhoş şimdi


Sırtımdaki bu kambur çatırdatır belimi


Aklım karmakarışık, yüreğim bir hoş şimdi


Müjde bekliyor gibi beklerim ecelimi


Her nereye yaslansam soluduğum gurbettir


Menziller hep eğreti, hânumanlar eğreti


Nefesler güneşte kar, rûhun payı fetrettir


Ömür ânın peşinde, âşiyânlar eğreti


Söyler misin, yâd eller tutkun'una revâ mı


Revâ mıdır bir ömür yüzünden mahrum kalmak


Cana layık gördüğün yalnız düş ve hülyâ mı


Yapayalnız, bîçâre, umut ufkuna dalmak


Sitemkârım diyerek kırmazsın kalemimi


Bilirim merhametin adaletinden yüce


Duyarsın inancıyla dinmeyen elemimi


Dalarak maveraya iç çekerim her gece


Yûsuf'a zından neyse ve Züleyhâ'ya saray


Sürgününe dünyâ o, odur nefes ve hayat


Kıvranır hücrelerim doğsa diye dolunay


Bahtımdan karabulut çekilip gitmez heyhât


Doldur ihsân tasını içeyim yudum yudum


Çaresizlik çiledir âşığın yüreğine


Kerem eyle çağır da tükenmeden umudum


Vâsıl olsun meftûnun gönlünün ereğine


Her nefesim bir niyâz teveccüh umar Sen'den


Lütfeyle de gönensin muhabbetin mâbedi


Cevr-ü cefâ etsen de tutkun'un olan bende'n


Kapının eşiğinde dilencindir ebedi


Mübtelâ-i mâşukum, ipe çeksen uslanmam


Baldıran versen bile şifadır der içerim


Düşürsen gözlerinden gayrısına yaslanmam


Hayat sendedir diye infâzını seçerim

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER