Konuyla ilgili köşe yazısında çarpıcı bilgilendirmelerde bulunan Yeniakit Yazarı Ali Karahasanoğlu, önemli detaylara değildi.
İşte dikkat çeken o köşe yazısı:
"Başörtü yasağını ben kaldırdım" diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahidi Yusuf Ziya Özcan’ın, bu konuda ne dediğini merak ettiğim için, sosyal medya hesabına girdim.
Ne ile karşılaştım?
Başörtü yasakçısı Filiz Saraç’ın 1 nolu baro başkanlığına seçilmesi sebebi ile, Ahmet Davutoğlu’nun tebrik mesajı ile karşılaştım.
Merak ettim.
Muhafazakar avukatların üye olduğu İstanbul 2 nolu baro, bir hafta önce seçim yapıp başkan seçtiğinde, Davutoğlu tebrik etmiş mi diye..
Etmemiş..
Eee..
CHP ile yatan, ne kalkar?
Biz söylemeyelim..
Çünkü Haydar Baş’tan sonra.
“Benim hayatım CHP ile mücadelede geçti. sen ne diyorsun” kükremesi ile tanıdığım Ahmet Davutoğlu, karşımıza çıkıp, “Kemal abime laf ettirmem. O bir seyyid. O bir hafız..” diye bizlere saldırıya geçebilir.
Nasıl ilkesiz bir siyaset, nasıl yanar döner bir tavır, görüyor musunuz..
Başörtü yasakçısını tebrik ediyor..
Ömrünü başörtü yasağını serbest bıraktırmak için geçiren aynı konumdaki diğer avukatı tebrik etmiyor..
Sonra da karşımıza geçip, “Herkesi kucaklamak istiyoruz. AK Parti ise toplumu bölüyor” diyor..
Biz dönelim, başörtü yasağının kaldırıldığı dönemde YÖK Başkanı koltuğunda oturan Yusuf Ziya Özcan’a..
Her konuya maydanoz olmuş, Yusuf Ziya bey..
“Yazdıklarım sadece benim fikirlerimdir. Kurucu üyesi olduğum Gelecek Partisini bağlamaz ve partim için bir çıkarım yapılamaz.” diyerek, kendisini garantiye almış.
Pardon, partisini garantiye almış..
Sonra, CHP Genel Başkanı yalancı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Şıracının şahidi, bozacı” atasözünü gerçekleştirmek istememiş olmalı ki..
İttifak yaptıkları CHP’nin bir numaralı isminin, gazetelere manşet olan, “Başörtü yasağını ben kaldırdım” açıklaması hakkında tek kelime etmemiş..
Oysa, “Ben niye ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı yardımcısı olmadım. Ben niye Maliye bakanı olmadım. Ben niye ... olmadım” diye hırstan gözlerini kin bürümüş, AK Parti döneminde hayatının en önemli koltuklarına oturmuş, şimdi nankörlükten Davutoğlu’nun partisinde siyaset yapan İbrahim Turan’ın paylaşımlarını alıp, faize dokunmuş.
Sosyal yardımlara dokunmuş..
CHP’li faizciler, “Hah hah ha.. Nas mı?” diye Allah’ın ayetini alaya aldıklarında, onlarla ittifak yapan Gelecek Partililer olarak, bütçeden bahsetmişler..
“Serok Erdoğan” sloganından bahsetmişler.
Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Başörtü yasağını ben kaldırdım” açıklamasından bahsedememişler..
Ben merak ediyorum, Yusuf Ziya Özcan hakkında, 2008 yılında savcılığa suç duyurusunda bulunup, “Başörtülü öğrencilerin üniversiteye devam edebileceklerine dair genelge yayınladığı için, YÖK Başkanı yargılanmalıdır” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, nasıl oldu da şimdi, “başörtü yasağını kaldıran” adam oldu?
Yusuf Ziya Özcan, Kılıçdaroğlu tarafından şahit gösterildiğine göre..
Yusuf Ziya Özcan çıkıp, konuşmalı..
2008 yılındaki suç duyurusundan, kendisini kim kurtardı, önce onu açıklamalı..
“Ben nankör adam değilim. O tarihte beni kurtaran, Tayyip Erdoğan’dır” demeli. Diyebilmeli..
Nankör ise, serbesttir..
Her şey yapabilir.
Hatta elimizdeki suç duyurusunun altında, Kemal Kılıçdaroğlu ismi ve imzası olduğu halde..
“Suç duyurusunun altında, Tayyip Erdoğan’ın ismi ve imzası vardı” bile diyebilir..
Nankörlük, insanı hem yalancı, hem müfteri yapar, çünkü..
Dün akşam saatlerine kadar, Yusuf Ziya Özcan’dan boşuna beklemişim, bir açıklama yapmasını..
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu, gözümüzün içine baka baka, yalan söyleyerek, başörtü yasağını kaldırdığını Sözcü gazetesine nasıl anlatmış!
Kılıçdaroğlu konuşuyor:
“Başörtüsü yasağını biz kaldırdık” diyorlar ama hikaye. Yasağı kaldıran bu kardeşinizdir, üniversitelerde. Yusuf Ziya Özcan o dönem YÖK Başkanıydı. Ben de yeni genel başkan olmuştum. Üniversitelere kız öğrenci alınmıyor. Yusuf Ziya Özcan’a dedim ki ‘Niye bu kız öğrencileri almıyorsunuz?’. ‘Siz karşısınız’ dedi. ‘Hayır biz karşı değiliz’ dedim. ‘O zaman ben yarın sabah alıyorum’ dedi. Alın, niye almıyorsunuz? Alındı. Bunu Sayın Abdullah Gül de gayet yakından bilir. Bu telefon görüşmesini. Bunu hiç propaganda aracı olarak hiç kullanmadım!”
Yalancı ne olsun?
Kemal Kılıçdaroğlu ile..
Bu cümleyi yalanlamayan Yusuf Ziya Özcan’ı ile, Abdullah Gül’ü ile..
Yalancı ne olsun?
Söyleyin, ne olsun?
Bu kadar mı kimliksizsiniz..
Bu kadar mı, gözleriniz perdeli..
İnsanları bu kadar mı aptal sanıyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu 2010 Mayıs ayında CHP Genel Başkanı oldu.
Kendi anlatımına göre, YÖK Başkanı’nı da o tarihte aramış..
Afedersiniz, Kemal bey madem YÖK Başkanı’nı aramış.
Milli Eğitim Bakanı’nı niye arayıp, “Ben yasağa karşı değilim” dememiş?
Veya..
Abdullah Gül’ü arayıp, “Ben yasağa karşı değilim” demiş ise.
Abdullah Gül niçin, devlet memurları için başörtü yasağının kaldırılması için 3 sene, Tayyip Erdoğan’ın yönetmelik değişikliği yapmasını beklemiş?
Aman Allah’ım.. Bunlar insanları gerçekten aptal sanıyorlar..
CHP’lisi, Gelecek’lisi..
Hepsi birlik olmuşlar..
Başörtü yasakçılarını aklıyorlar..
Başörtü yasağını kaldırmak için çalışan Tayyip Erdoğan’ı indirmeye çalışıyorlar..
Yusuf Ziya Özcan’a, bir hatırlatma daha yapayım..
Belki unutmuştur.
Belki hırs gözlerini kör etmiştir, anılarını okumaktan bile acizdir..
Tarih 4 Şubat 2011. Yani Kılıçdaroğlu CHP’ye genel başkan olmasından nerede ise 9 ay sonra..
Yusuf Ziya Özcan hakkında, ”başörtüsü” konusunda İstanbul Üniversitesi’ne gönderilen yazıyla ”Anayasayı ihlal ve halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik” suçunu işlediği iddiasıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun şikayeti ile başlatılan soruşturmada verilen ”takipsizlik kararı”, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırıldı.
Takipsizlik kararını kaldırıp, “Yusuf Ziya Özcan yargılanmalı diyen” kararını veren hakim hangi partiye girmiş söyleyeyim mi?
Boşverin..
Bunları muhatap almak bile abes..
Anlattıkları baştan aşağıya yalan, dolan..
Ne demiş atalarımız, “Kork; Allah’tan korkmayandan.. Utan; Allah’tan utanmayandan.”