Parti sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde;
Cumhuriyetimiz geleceğe emin adımlarla ilerliyor. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten bugüne kadar bu cumhuriyete hizmet eden herkesi rahmetle anıyoruz. Bu millete, devlete hizmet etmek her zaman onurların en büyüğü oldu.
Özel şartlarda Atatürk ve arkadaşlar hiç umutsuzluğa kapılmadan milletimizin geleceğini inşa etmek için büyük devrimler gerçekleştirdiler. O günden bugüne kadar da bu şekilde devam ediyor.
Zorlukların bir kısmı dışarıdan bir kısmı içeriden kaynaklandı. Vesayet, askeri darbe dönemleri, demokrasi ve geleceğimizden çalan dönemlerdi. 28 Şubat, 17-25, FETÖ ve darbe teşebbüsü cumhuriyet ve demokrasimize yönelen iç tehditlerde en kirli ve en alçaklardan biri olarak kayda geçti.
Ama millet iradesi bu girişimi de altüst etti. Dünyada bütün meclisler bir kurtuluş savaşının sonunda kurulmuştur. TBMM'nin ise dünyadaki meclislerden bir farkı vardır.
"MİLLİ EGENMENLİĞİMİZi TEHDİT ETMEYE DEVAM EDİYOR"
Geçmiş yıllarda yaşadığımız krizlerin en büyüklerinden bugün de devam eden, aslında arkasında siyasi proje beslenen PKK, DEAŞ ve FETÖ'ye kadar çok yönlü terör saldırısı milli egemenliğimizi tehdit etmeye çalışıyor. Buna en güçlü ve kararlı duruşu vermeye devam ediyoruz.
Bu yüzüncü yıl önümüzdeki on yıllara en güçlü şekilde ilerlememiz için geleceğe bakabileceğimiz dönem olacaktır.
Türk siyasetini felç eden, her zaman içeriden sabote eden, içeriden suikast girişimleri düzenleyen yaklaşım, sürekli olarak sistem tartışmaları yaptığımızda, siyaset üretmeye çalıştığımızda rejim krizi üretmek için kurumsallaşmış bazı yapıların olmasıydı.
Bunlar siyasi parti, bürokrasi olarak vardı. TBMM'de bir yasa görüşürsünüz, tarım, sanayiyle ilgili, onu bile rejim krizine dönüştürmeye çalışırlar. Hukuku hepimizin şemsiyesi olmaktan çıkararak bir siyasi kamçı gibi kullanmaya çalışırlar. Halbuki Türkiye'nin kendi kendiyle rejim problemi yoktur.
'PETROL REZERVLERİ' VURGUSU
Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olarak kurumsallaşmıştır. Geçmişte vesayet girişimleri, hukuku geriye çekerek kanun devleti anlamında kullanılan vesayet girişimleri ve daha birçok konu geçtiğimiz dönemde sona ermiştir.
Cumhurbaşkanımız yılbaşı vesilesiyle özetin özeti olacak nitelikte açıklama yaptı. TOGG'un yakında yollarda görülecek olmasından, ülkemizin bağımsızlığı açısından, enerjisi açısından geleceğin kerteriz noktası olması açısından bunlar doğalgaz, petrol rezervleri çok önemli bir durumda.
EYT'den Gabar'daki petrol keşfine kadar hızlı adımlar atıldı. KYK borçları silindi.
"ARTIK TÜRKİYE KÜRESEL BİR AKTÖRDÜR"
Artık Türkiye dışarıdan yapılan birtakım girişimlerle ya da içeride bünyesinin zayıflatılmasıyla manüpile edecek bir ülke değildir. Türkiye küresel bir aktördür. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına bu özgüvenle, içi ve altı dolu özgüvenle girecek şekilde bu seneyi karşılamış olduk.
Karşı karşıya kaldığımız en büyük problemlerden bir tanesi Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan bölgesel ve küresel tablo. Atatürk'ün 'yurtta sulh, cihanda sulh ilkesiyle' sıkı sıkıya bağlı şekilde, sorunların diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğini her defasında vurguluyoruz.
"TÜRKİYE GÜVENLİ LİMAN OLARAK YOLUNA DEVAM EDEBİLMİŞTİR"
Cumhurbaşkanımızın sahada ve masada güçlü Türkiye dediği gibi güvenilir mütteftir. En son tahıl krizi, enerji krizi, esir takası Cumhnurbaşkanımızın dirayetli yönetimiyle son derece usta bir şekilde yönetilmiş, Türkiye güvenli liman olarak yoluna devam edebilmiştir.
"UZUN BİR SOĞUK SAVAŞIN GÖRÜLMEYE BAŞLANDIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ"
Rusya'nın ilhak ettiği bölgelerden çekilme iradesinin olmaması, bütün bunlar resmi bir barış anlaşmasını bırakın, kalıcı bir ateşkesin bile ufukta görülmediğini gösteriyor. Önümüzde uzun bir soğuk savaşın görülmeye başlandığını söyleyebiliriz.
Eski dünyanın dikişlerinin çözüldüğünü ama yeni dünyanın doğamadığını, bütün kaos içerisinde güçlülerin zayıfları ezdiği tablonun devam ettiğini görüyoruz. Bütün bu soğuk savaş tablosu içerisinde Türkiye'nin diplomatik denge ve performansı, Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika, Ortadoğu'dan Balkanlar'a kadar ne kadar kıymetli olduğu bir kez daha görülmüştür.
"AB ETKİSİZ KALDI"
AB diplomasisi bu süreçte etkisiz kalmıştır. Cumhurbaşkanımızın siyasi iniyisayatiflerine destekte ciddi bir performans ortaya koyamadılar. Bütün bu savaş tablosu içerisinde barışı mümkün kılabilecek yegane performas Cumhurbaşkanımızın siyasetiyle Türkiye'den gelmişti.
AB toplantılarında Cumhurbaşkanımız, Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna meselesini konuşabilecekleri gibi yanılgı içerisine girebiliyorlar. Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna savaşının konuşulması egzersiz düzeyinde kalır.
"DİYARBAKIR ANNELERİNE DESTEK VERMEYENLER UTANSIN"
2002 açısından Diyarbakır anneleri bütün dünyanın en büyük vicdan nöbetine imza atmıştır. Teröre karşı insan hakları temelinde çocuklarına kavuşma temelinde yapılmış dünyadaki en büyük eylemlerden biridir. Onlara destek vermeyenler utansın.
Türkiye ile ilgili raporlarında en ufak ayrıntılara, yalan yanlış bilgilere yer verenlerin Diyarbakır annelerini zikretmemelerinden onlar utansın.
Bütün bu vicdansızlıkları bir siyasi konjonktür gibi görenler utansınlar. 2022'de terörle mücadelemiz içeride emniyet ve jandarmanın, sınır ötesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Başkanlığı'nın koordinasyonuyla en meşru mücadeledir.
Bazen örnek veriyorum Avrupalı dostlarımıza 'sizin parlamentonuz bombalansaydı, sizin ülkenizin önemli meydanlarına birtakım tanklar çıksaydı, sizin vatandaşlarınızı öldürmeye kalksalardı, nasıl bir tepki verirdiniz?'
Basit soru soralım; bu terörle mücadele verilmeseydi ne olurdu? Bugün Türkiye kendi şehirlerinde her gün terör örgütlerinin can aldığı, bombalı saldırı gerçekleştirildiği tablolarla haftada birkaç kez karşı karşıya kalırdık. Hemen sınırımızın ötesinde, dibinde Suriye ve Irak topraklarında PKK, PYD, YPG'den DEAŞ'a kadar birtakım unsurlar devlet türü yapılar kurmuş olurdu.
Bu mücadele verilmeseydi FETÖ en sinsi yollarla tekrar sahne almak için her türlü yolu denerdi.
Şu nettir; bu bir Cumhuriyetimizi, demokrasimizi, hukuk devletimizi koruma iradesidir. Hiç kimse siyasi retorikler kullanarak teröre hafifletici sebepler üretmeye kalkmasın.
"MEYDAN OKUMALARA HEP MİLLETİN İRADESİYLE CEVAP VERİLMİŞTİR"
Bütün bu tablonun içerisinde aynı zamanda hizmet siyasetinin devam etmesi, Türkiye'nin pozitif bir şekilde dünyadaki birçok ülkeden ayrışması doğru siyaset ve yaklaşımlarla yürütüldüğünü göstermektedir.
Bu sene ilk kez oy kullancak genç kardeşlerimiz, hiçbirimizin sahip olmadığı ayrıcalığa sahipler. Onlar 100. yılında Cumhuriyetin daha ileriye gitmesi, Türkiye Yüzyılı'nın hayata geçmesi için büyük imkana sahipler. Nesiller boyunca devlet hayatımızda yaşanan meydan okumalara hep milletin iradesiyle cevap verilmiştir.
Türkiye'de siyasete ve devlet hayatına yön vermeye çalışan provokasyonlar bertaraf edilmiştir. Bu sebeple gururla, onurla, şanla cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız ve yeni yüzyıla, Türkiye Yüzyılı'na bu ufka hep beraber, dayanışma içerisinde ulaşacağız.
AK Parti Genel Merkezi bu duygularla, bu siyasete güçlü şekilde destek vererek, Türkiye'nin en büyük partisinin yönetim organları olarak bu yolu güçlü şekilde yürüyeceğimizin bir kez daha altını çiziyoruz.
BALKANLARDAKİ GELİŞMELER
Dış politika açısından Balkanlardaki gelişmeleri, Kosova ve Sırbistan arasındaki gerginliği yakından takip ediyoruz. Bosna Hersek'teki hükümet kurma çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Balkanlar'daki vekalet çatışmalarına müsade etmeyecek tek ülke Türkiye'dir.
SORU-CEVAP
Suriye meselesiyle ilgili olarak bütün dünyanın önemli devletleri karşı çıksa da Türkiye Suriye halkının faydasına olacak şekilde, Suriye'nin reformlar yapması, dünyayla entegre olması için güçlü bir irade ortaya koydu. Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye, Şam, Halep'e gidiş gelişlerinde yanındaydık. Kendi siyasetimiz açısından Arap Baharı ile ortaya çıkan dalganın bölge ülkelerini sarsacağını gördük ve değerlendirdik.
O zaman bu ülkelerin birtakım reformlar yaparak bu dalgalar karşısında daha kapsayıcı yaklaşım üretmesiydi. Bu aslında iyi gidiyordu. Bir dönem bazı bürokratlar oraya gidip gelmeye başlamışlardı. Biz bunları yaparken dünyanın önemli ülkeleri Suriye'ye tırnak içinde haydut devlet muamelesi yapıyordu.
En son bütün süreci reddeden ABD bile Şam'la temas kurdu. Daha sonra katliamlar, öldürmeler, kötü görüntüler bu ilişkilerin kopmasına yol açtı. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olmuştur.