İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, önceki gün katıldığı Fox TV'de altılı masadan ortakları CHP'ye eleştiri üstüne eleştiri yağdırdı.
Devlet millet el ele, on bir şehrimizi tahribata sürükleyen asrın felaketinin yol açtığı yaralara merhem olmaya çalışırken, Akşener'in gizli ajandasını canlı yayında okuması siyasetin gündemini değiştirdi.
CHP'yi 'kurmay zeka' bağlamında topa tutan İyi Parti Genel Başkanı, 'Saraçhane' sürecinin doğru yürütülemediğini itiraf etti.
CHP kulislerinde Meral Akşener için "Kadın kontrolden çıkmış" yorumlarının yapılması ise 'Bu kavga karakolda biter' yorumlarını beraberinde getirdi.
CHP'den Akşener'e 'Gerizekalılık' tepkisi: Kadın kontrolden çıktı
Haber 7 bu noktada ÜLKE TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk'ün, Milat gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Serdar Arseven'in, Aydınlık gazetesi yazarı Gaffar Yakınca'nın ve Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Merkezi (USTAD) Başkanı Ahmet Akgül'ün görüşlerine başvurdu. İşte, Öztürk, Arseven ve Akgül'ün açıklamaları:
MASADA 'SEÇİM TARİHİ' BİLMECESİ
ÜLKE TV Genel Yayın Yönetmeni ve Haber 7 Yazarı Hasan Öztürk, deprem gündeminin tüm yoğunluğuyla devam ettiği bir ortamda, altılı masanın 'seçim tarihi' üzerinden çelişkiye düşmelerini şu sözlerle anlattı:
“Muhalefet 6 Şubat öncesine geri döndü. 6 Şubat bizim için bir milat… Pazarcık ve Elbistan depremleriyle gündemimiz tamamen değişmiş, yekvücut buna odaklanmıştık. Türkiye’nin gündemi buraya dönmüşken, seçim ve muhalefetin adayı 20 gün kadar geride kalmıştı. Tabii hatırlatmakta fayda var, 6 Şubat’ta deprem oldu ama 4 gün sonra biz hem Koray Aydın’ın (İyi Parti) hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun (CHP) seçimle ilgili cümlelerini duymaya başladık. Hatta Kılıçdaroğlu nereden bilgi aldıysa, ‘YSK eliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri bir yıl erteleyeceğini’ söylemişti. Daha önce seçim güvenliği ve seçimlerin meşruiyeti üzerinden tartışma açan muhalefet, iktidarı tartışılır hale getirebilmek için çaba gösterdi. Ama baktılar ki bir anda enkazlar kaldırılıyor, arama-kurtarma çalışmaları tamamlanıyor, iktidar depremin yaralarını hızla sarmaya başlıyor, bu kez de seçimin olma ihtimaline karşı kendi içlerinde tartışır hale geldiler."
Tüm Türkiye yastayken, "seçim tahmini" sorulan Koray Aydın'dan çirkin cevap
Kılıçdaroğlu: Seçimler zamanında olacak
BU İRADE, MUHALEFETİ 6 ŞUBAT ÖNCESİNE DÖNDÜRDÜ
Hasan Öztürk, Haber 7'ye yaptığı özel açıklamanın devam eden bölümünde AK Parti'nin '14 Mayıs' kararının arkasında durduğuna dikkat çekerek, bu iradenin altılı masada 'iç çekişmelere' yol açtığını vurguladı:
"AK Parti’nin son MYK’sından dışarı sızan bilgiler arasında ne gördük? Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Biz 14 Mayıs dedik. Dolayısıyla 14 Mayıs’ta seçimi yapalım. Nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, yolumuza devam edelim’ şeklindeki ifadeleri basına yansımıştı. Tabi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın da ‘Seçim 14 Mayıs’ta görülüyor’ şeklinde bir açıklamada bulunmuştu. Bu iradeden sonra altılı masa, 6 Şubat öncesine döndü… Bu ne demek? 6 Şubat öncesinde hatırlarsanız İyi Parti’den Cihan Paçacı istifa etmişti. Neden? Yaptığı açıklamaların yanlış anlaşılması üzerine, yani kendi tabirleriyle, toplantının yapılacağı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu kapıda karşılamış ve sonrasında istifasını vermişti. Ama öncesinde, Eylül 2022’de, Hande Fırat’a açıklama yapan CHP’li Bülent Kuşoğlu vardı. Kuşoğlu, ‘Bu masa Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylamak için kuruldu’ ifadesinde bulunmuştu. İyi Parti’nin onca eleştirisine rağmen CHP, Kuşoğlu’na hiçbir şey yapmadı. Hala aynı yerde duruyor."
"AKŞENER MASAYI BOMBALADI"
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Fox TV kanalında yaptığı açıklamaları 'Masayı bombaladı' diye yorumlayan Öztürk, 'kurmay zeka' eleştirisine de kapı araladı:
"Peki Meral Akşener, dünkü yayında ne yaptı? Masayı bombaladı! Cihan Paçacı ve Bülent Kuşoğlu örneklerini sert bir üslupla yorumlayıp ‘CHP hiçbir şey yapmadı’ demeye getirdi. Bu cümleyi 2 Şubat’ta İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale de kurmuştu. Akşener devamında ‘Bu masa Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için kurulmuşsa reddediyoruz’ dedi. ‘Sizin kurmay zekanız yok’ diyerek CHP’nin üst kademesini topa tuttu. ‘Saraçhane gündeminde ben herkesi aradım. Genel Başkanları da aradım. Ve ben protokolleri de çiğneyerek sadece İBB Başkanı’nı odasında ziyaret ettim. Benden rica etti. ‘Abla benim yanımda dur, benimle otobüsün üstüne çık’ dedi. Ben de yanında durdum. Bunların hepsi protokolün dışındadır. Ben bir astımın isteklerini destek babında tek tek uyguladım. Eğer siz de kurmay zeka olsaydı, siz bana telefonla Hande Fırat’ın telefonla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlanması gibi ulaşırdınız ben de sizi halka gösterirdim. Kılıçdaroğlu da buradan destek alırdı… Siz de kurmay zekâ yok, beceriksiniz’ dedi…"
CHP'nin lokomotifi olduğu altılı masadaki beş partinin Kemal Kılıçdaroğlu adaylığına yeşil ışık yaktığını, bir tek Meral Akşener'in Kılıçdaroğlu'na cephe aldığını söyleyen ÜLKE TV Genel Yayın Yönetmeni, masanın bölünme ihtimalini irdeleyerek açıklamasını noktaladı:
Fakat ‘Ben bunu söylüyorum, terbiyesiz olan da benim’ yorumu da vardı. Hatırlarsanız bir dönem Akşener için ‘CHP’nin içini karıştırdığı, rol çaldığı’ iddiaları gündemdeydi. O gündeme bir atıf yaptı bir nevi... Şimdi 2 Mart’ta, Sayın Karamollaoğlu’nun başkanlığında ve ev sahipliğinde bir toplantı düzenlenecek. Ve bu toplantı öncesinde DP Genel Başkanı ve CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı noktasında birleşti. Deva ve Gelecek partilerinin de grup kuracak kadar milletvekili pazarlıklarıyla Kılıçdaroğlu’nu ikna etme girişimlerinden ötürü geriye bir tek Akşener’in kaldığını görüyoruz. Akşener de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ‘Hayır’ diyor. Masa devrilir mi? Devrilmez… Çünkü devrilirse altında kalan masadan kalkamayacak… Bu sebeple adayın 2 Mart’ta belirlenemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü Meral Akşener, ‘Biz hala ortak aday belirleme görüşmelerindeyiz’ diyor… E 2 Mart’ta belirlense dahi 70 gün kalıyor seçimlere… Belirlenecek aday seçim kampanyasını yönetebilir mi? Yönetemez… Ama altılı masa Meral Akşener’in bu çıkışından sonra ortak bir aday belirleyemez… CHP’nin adayı Kılıçdaroğlu’dur, altılı masa ise çoklu adaylığa doğru gidiyor…”
İYİ PARTİ'NİN CHP VESAYETİNDEN KURTULMA ÇABALARI
Aydınlık gazetesi köşe yazarı Gaffar Yakınca, İyi Parti ile CHP arasındaki gerilimin 'vesayet' tartışmalarından ileri geldiğini öne sürerek şu açıklamada bulundu:
"CHP ile İyi Parti gerilimi, İyi Parti’nin, CHP’nin vesayetinden kurtulma hamleleriyle başladı. Ne demek bu vesayet? CHP olmasaydı İyi Parti Meclis’e giremeyecekti. Kılıçdaroğlu ödünç milletvekili vererek destek verdi İyi Parti’ye… Meral Akşener de ‘Artık biz bu borcu ödedik. CHP ile belediye seçimlerine ortak girerek kazanmalarına aracı olduk’ diyerek gelinen noktayı ilan etmişti. Bu tabii İyi Parti’nin CHP’den bağımsızlaşma hamlesiydi. Bağımsızlaşınca ne olacak? Altılı masada eşit güçler olacaktı. Ancak masadaki güç hala Kılıçdaroğlu’nun elinde… Çünkü partilerin milletvekili ihtiyacı yine aynı noktadan karşılanacak. Bu sürtüşmenin zirve yaptığı nokta, Saraçhane’de Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı küçük çaplı gösteriydi. Kemal Kılıçdaroğlu yurt dışındaydı, Meral Hanım da Kılıçdaroğlu’nun yokluğunda rol çalmaya çalıştı. Tabi bu noktada ‘Meral Hanım CHP içerisinde operasyon mu yapıyor?’ sorusu öne çıktı. Ekrem İmamoğlu’na doğrudan destek olup arka çıkması ve piyasaya sürmesindeki hedef doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Ona karşı bu tarz bir girişimde bulunmuştu."
DEPREM GÜNDEMİNDE 'SİYASİ' ÇEKİŞME
Yakınca, CHP ile İyi Parti arasındaki gerilimin ortak aday açıklanıncaya dek devam edeceğini vurgularken, "Bu kavga devam eder… Nereye kadar? Adaylarını kesinleştirip açıklayıncaya kadar devam eder… Adaylarını da son güne kadar açıklamayacaklar… Öte yandan Türkiye’nin tek büyük gündemi var, o da deprem… Deprem gerçeğini unutmadan siyaset konuşulmalı… Altılı masa depremin üzerinden daha iki-iki buçuk hafta geçmeden hiçbir şey olmamış gibi aynı tartışmalara başlıyor. Bu tuhaf bir durum… Bu aynı zamanda siyaset kurumunun ülkedeki büyük bir felakete yaklaşımıyla ilgili ciddi bir ipucu veriyor. Burada büyük bir sorun var… Siz bir masa kurmuşsunuz, aday belirleyeceksiniz ama kendi aranızda artık neredeyse ‘şantaj’ boyutuna varan bir kavga var. Değil mi? İşte, Yaşar Okuyan örneğinde olduğu gibi. Siz birbirinizle aranızdaki kavgayı ‘şantaj’ düzeyine getirmişsiniz… Peki medeni siyasetçiler gibi deprem sürecinde şu savaş baltalarınızı toprak altına gömüp bir durulsanız daha doğru olmaz mı? Tabii ki daha doğru olur… Vatandaş bu kavgayı görünce açıkçası siyaset kurumunun kendisinden de soğuyor, muhalefetten de soğuyor…" diye devam etti.
CUMHUR İTTİFAKI'NIN ADAYI BELLİ
Recep Tayyip Erdoğan'ın deprem sahasında yaraları sarma çalışmalarına devam ettiği bir ortamda muhalefetin düştüğü iç çekişme hezeyanına değinen gazeteci, "Diğer tarafın adayı belli… Recep Tayyip Erdoğan Cumhur İttifakı’nın adayı, seçime Cumhur İttifakı’nın adayı olarak girecek, sahada, depremin neden olduğu problemleri çözebilmek için uğraşıyor. Siz de bunu yapabilirsiniz. Siz de vaktinizi sahada geçirebilirsiniz. Bir yandan toplantılarınızı da sıklaştırabilirsiniz. Birbirinize ne söyleyecekseniz yüzünüze söyleyin ama televizyonlar aracılığıyla hamaset gütmeyin… Çünkü Türk insanı şu anda sabah kalkıyor depremi düşünüyor, akşam yatarken kardeşleri için dua ediyor… Türkiye olağan üstü bir dönemden geçiyor… Bu dönemde de siyasetin dilini, tekniğini, üslubunu, kısacası her şeyi gözden geçirip buna uygun politika gütmek lazım…" dedi.
Millet İttifakı oluşumunun aylardır ortak aday noktasında karar alamayışına değinen Gaffar Yakınca, deprem süresince izlenen yanlış politikanın altılı masaya kan kaybettirdiğini ve seçimler bağlamındaki makus talihlerinde sürüklenebilme ihtimalini şu sözlerle yorumladı:
"Burada büyük bir talihsizlik var tabii onun da altını çizmek lazım. Siz seçimin geleceğini biliyordunuz… Ve ortak aday çıkarma kararı aldınız… Haftalar geçti… Aylar ayları kovaladı, aylar geçti… Bir aday çıkaramadınız… Onun yerine kamuoyunu kendi iç kavgalarınızla, aday tartışmalarınızla oyaladınız… Buradan aklınızca bir popülarite devşirmeye, bir görünürlük elde etmeye çalıştınız… Basın sizi konuştu, yorumcular sizi konuştu… Bunu avantajlı bir şey olarak gördünüz… Ama bakın işte felaket geldi… Ülkenin gündemi bir anda değişti. Siz bu saatten sonra aday tartışacaksınız… Bu da Millet İttifakı’nın talihsizliği, iş bilmezliğidir… Son dakikaya bırakılır mı bu konu? Bugün bir adayları olsaydı o aday sahada olurdu… Seçim yarışı bugünden başlamış olurdu… Rekabeti açıkça ortaya koyarlardı… Ama bugün içimiz kan ağlıyor, ülke yas içinde siz de efendim ‘Ahmet mi aday olsun, Mehmet mi olsun’ meselesini tartışıyorsunuz… Bu sizin iş bilmezliğiniz, sizin nasipsizliğinizdir… Zaten çok kan kaybettiklerini düşünüyordum… Deprem karşısındaki tavırları nedeniyle, sanki deprem felaketi Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılmış gibi akla aykırı, haddi aşan tavırları nedeniyle, ciddi anlamda kan kaybettiler. Blok halinde seçimi kazanmak isteyen bir ittifak böyle hatalar yapmaz… Ama belli ki bunların niyeti seçim kazanmak değil. Recep Tayyip Erdoğan karşısında seçim kazanamayacaklarını belki de biliyorlar, bu sebeple birbirlerinden ‘Ne koparırsak kârdır’ diye meseleye yaklaşıyorlar."
Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırmalar Merkezi (USTAD) Başkanı Ahmet Akgül, altılı masayı oluşturan partilerin dünya görüşü bağlamında hiç de azımsanmayacak farklılıklar içerdiğini belirtti:
"Madde üzerine siyaset yapan, olaya ‘halka hizmet’ nazarında bakmayan bütün siyasi partilerin kendi içerisinde küçük çaplı veya büyük çaplı çıkar çatışmaları olacaktır. Altılı masanın iki büyük ortağı var. Bunlar şu an kendi adaylarını dayatma noktasında birbirleriyle ciddi manada mücadele içerisine girmiş durumdalar. Eğer İyi Parti, bu noktada kendi adayları üzerinde diretirse, bunu CHP kurmayları mutlaka kabul etmeyecektir. Dolayısıyla diğer ortaklara da baktığımızda her birisinin farklı bir fraksiyon olduğunu görüyoruz. Bunlar dünya görüşü olarak birbirinden çok farklı partiler… Bunları bir araya getiren ortak noktalar oldukça az."
AYRILIĞIN TARİH BELLİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a muhalefetin altılı masayı kenetlediğini vurgulayan Akgül, seçimden sonra bu ittifakın dağılabileceği imasında bulundu:
"Seçimin 14 Mayıs’ta olacağı hesaba katıldığında hala bir aday belirleyememiş olmaları bu masanın ya bir hakem heyeti tarafından aday tayinine gideceği ya da dağılacağını gösteriyor. Şu anda değilse bile seçim arifesinde veya seçimin hemen ardından bu masa dağılacaktır. Çünkü partileri bir araya getirecek çok az unsur var… Tek gayeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak… Bunu daha önceki seçimlerde de yaptılar… Hep Erdoğan üzerine gittiler… Onlarda da muvaffak olamadılar… Hepsini bir araya getiren şey Erdoğan’a muhalefet… Bunun dışında ortak noktaları yok… Bu sebeple seçimden sonra her an dağılabilecek bir durumda olduklarını söyleyebilirim."
Milat gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Serdar Arseven, Haber 7'ye yaptığı özel açıklamanın giriş bölümünde altılı masayı neden 'katlanır masa' olarak yorumladığını şu şekilde özetledi:
"Ben bu masa için ‘katlanır masa’ ifadesini kullanmış biriyim. Niye bunu dedim? Meral Akşener, dosya ile tehdit edilmeye katlanıyor… Biliyorsunuz Yaşar Okuyan ‘Elinde dosya olduğunu, bunu Kemal Kılıçdaroğlu’na da verdiğini, Akşener’in masayı dağıtması halinde bu dosyayı açıklayacağını’ söylemiş ve açıkça tehdit etmişti… Sözüm ona CHP de Okuyan’ı yalanlamamıştı. İkincisi, Kemal Kılıçdaroğlu en yakın adamlarına ‘Geri zekâlı’ ve ‘Ahmak’ denmesine katlanıyor… Masada oyu küçük partiler de sürekli olarak hor görülmelere katlanıyor. ‘Senin oyun ne kadar ki?’ muamelesine tabi tutuluyorlar. Onlar da ‘Biraz milletvekili kazanacağım’ diye masada oturmaya devam ediyorlar. Ayrıca HDP’nin tehditlerine hep birden katlanıyorlar. ‘Bizle kapı arkasından konuşmayın’ şeklinde çıkışları vardı HDP’nin… Onun için katlanır masa dedim ben bunlara… Ama tabi katlanma da bir süreye kadar…"
İyi Parti ile CHP arasındaki çekişmenin perde arkasını Haber 7'ye açıklayan Arseven, "Meral Akşener, şu an masanın birinci partisi olmaya oynuyor. Dolayısıyla CHP’nin rakibi olarak kendilerini ilan etmiş durumdalar. Aralarında böyle bir çekişmenin olduğunu biliyoruz. Tabii liste çekişmesi de olacak. Ortak aday hala belirlenmiş değil. Eğer Kemal Kılıçdaroğlu olmayacaksa zaten aday görünmüyor. Kılıçdaroğlu zaten kendisinin adaylığına razı olunmadığı bir ortamda ‘Buyurun Meral Hanım siz aday olun’ demeyecektir. Tabii vatandaş için şu anki soru şu, ‘Deprem felaketiyle karşı karşıyayız. Yaralarımızın sarılması lazım… Evlerin yapılması, işlerin tekrar eski düzene döndürülmesi lazım…’ Vatandaşın düşüncesi bu… Geleceğine bakmak istiyorlar…" dedi.
Arseven, Cumhur İttifakı'nın deprem bölgesindeki yaraları sarmaya yönelik Elazığ, İzmir ve Van gibi güçlü bir portföye sahip olduklarını belirterek, muhalefetin deprem süresince izlemiş oldukları 'oy devşirme' siyasetine değindi:
"Ancak altılı masadaki bu tablo, vatandaşta da malum soru işaretinin büyümesine yol açıyor. Yani ‘Bunlar ne yapabilir?’ sorusuna… Bir mevcut var, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ‘Bir sene içerisinde konutları bitireceğiz’ sözü var, bir tarafta iç çekişmelerden ötürü aday belirleyememiş bir altılı masa var… Tabii aynı felaketle kıyaslanmaz ama İzmir, Van ve Elazığ’da hızlı bir toparlanma olmuştu. Vatandaşın en azından bu noktada bir sebebi var. Fakat altılı masa böyle bir sebep bırakmadı… Eğer Kemal Kılıçdaroğlu depremden fırsat çıkarma girişiminde olmayıp yapıcı bir tutuma bürünseydi hem adaylığı hem de iktidar şansı noktasında avantaj elde edebilirdi. Ama bugüne kadar yapılanlar gerçekten ‘Vatandaşın sıkıntısı büyüsün de biz buradan siyasi bir sonuç elde edelim. Hem benim adaylık şansım hem de seçim şansım artsın’ minvalinde bir algıydı. Dolayısıyla altılı masadaki tartışmalara ben bu yönden bakıyorum. Vatandaş ‘Kim ne yapabilir?’ sorusunun cevabını arayacak ve seçim sonuçları bu doğrultuda şekillenecek."