Gündem

MİÇO ŞAŞIRMA, SABRIMIZI TAŞIRMA

Toplumlar; dil, kültür, soy gibi değerler üzerinde var olur. Ancak bu özelliklerden en önemlisi “dil”dir. Dil; bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, milli şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını v

MİÇO ŞAŞIRMA, SABRIMIZI TAŞIRMA
27-09-2022 22:16

MİÇO ŞAŞIRMA, SABRIMIZI TAŞIRMA.

Toplumlar; dil, kültür, soy gibi değerler üzerinde var olur. Ancak bu özelliklerden en önemlisi “dil”dir.

Dil; bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, milli şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve fertlerini birbirine yaklaştırarak aralarında birlik, beraberlik ve dayanışma sağlayan önemli bir etkendir.

Dil, bir iletişim aracıdır. İnsanlar birbirleriyle dilleri sayesinde iletişim kurar, konuşur, yakınlaşır, anlaşır, duygularını, düşüncelerini, fikir ve ideallerini paylaşırlar.

Bildiklerini anlatamayan, duygularını dile getiremeyen, anladıklarını ifade edemeyen, görüş ve düşüncelerini kelime kalıplarına dökemeyen insanlar bunalıma girer.

Şayet dil; aklın, inancın ve hakkın emrine verilmezse, iyilik, güzellik ve değer adına ne varsa hepsini silip süpürür.

Dil, insanı ya ebedi mutluluğa ulaştırır ya da felaketten felakete sürükler.

İşte bunun içindir ki büyüklerimiz;

”Bülbülün çektiği, dili belasıdır” demişlerdir.

Bazı insanlar dilleri sebebiyle dünya hayatında büyük problemler ve sıkıntılar yaşamış, strese girmiş, hayatlarını karartmış, belalara düçar olmuşlardır.

Diline sahip olamayanlar, konuştukça hata yapar, bela ve musibetlere düçar olur. Yalnız kendilerini değil, aile efradını, yakınlarını hatta mensubu bulundukları topluluklarını bile bela ve musibetlere maruz bırakırlar.

Yakından takip ettiğim kadarıyla dil belasına tutulan ve durmadan hatalar yapan, yalan söyleyen, muhataplarına iftira atan, komsularını tahrik eden, ölüme susamış, gözleri dönmüş, başka Devletlerin gölgesine sığınan, korkak mı korkak, ürkek mi ürkek bir ülkenin Başbakanı var…

O da; vatan hainlerini ülkesinde kamp kurarak barındıran, onlardan medet uman, birkaç ülkenin sun’i desteklerine aldanan Yunanistan’ın zavallı, pısırık Başbakanı: Kiriakos Miçotakis!….

Kısa adıyla MİÇO…

İSAB-İslam Ülkeleri Akademisyenler Birliği Genel Başkanı, İSAK VAKFI Mütevelli Heyeti Başkanı ve 35 yıllık bir Gazeteci-Yazar olarak Sayın Miçotakis’e bazı hatırlatmalarda, önerilerde ve uyarılarda bulunmak istiyorum:

Sayın Miçotakis,

Ben senden yaşlıyım. Aramızda 14 yaş var. Diğer bir ifadeyle ben senin abinim.

Onun için hatırlatmalarımda, öneri ve uyarılarımda “SEN” diye hitap edeceğim.

Bu hitap tarzı, diplomatik nezakete aykırı olsa da bir defaya mahsus anlayış ve hoşgörü ile karşılamanı istiyorum.

Şimdi yazdıklarımı dikkatle oku ve başını iki ellerinin arasına alarak derin derin düşün…

Sayın Miço,

Zerre kadar aklın varsa şaşırma,

Osmanlı Torunlarının sabrını taşırma!…

Senin neler yaptığını an be an takip ediyoruz!…

-Ege’deki adaları silahlandırarak 1923 Lozan ve 1947 Paris Anlaşmalarının ilgili maddelerini ihlal ettin…

-Ege’de aidiyeti belli olmayan ada, adacık ve kayalıkları haksız, hukuksuz ve zorbaca işgal ettin…

-1962 yılından beri hava sahasının 6 mil olduğunu, ayrıca ABD ve NATO’nun Ege Tatbikatında Yunan Adalarının 6 mil olduğunu onayladıklarını bildiğin halde “Ulusal Egemenli Sahası” diyerek müzakerelere kapalı olduğunu iddia ediyorsun…

-Türkiye’nin Ege’de yalnız 3 millik deniz sınırı içinde kalan ada, adacık ve kayalıklara sahip olduğunu savunuyorsun…

-Adaların silahlandırılmasının Yunan Egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ilgilendirdiği gerekçesiyle müzakere edilemeyeceğini savunuyorsun…

-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Uluslararası Barışın sağlanmasına yönelik önlem alması ve güvence vermesini şart koşuyorsun…

-1947’deki Paris Anlaşmasında, “Adaların kesinlikle silahlandırılmaması” şartı varken sen bu adaları mekanize birliklerin kışlası haline dönüştürüyorsun ve bunda hiçbir hukuksuzluk görmediğini söylüyorsun….

– Adalara asker yığmakla kalmadın; Limni, Rodos, Midilli ve İstanköy adalarına savaş uçakları için havaalanları inşa ettin…

– Egenin kuzeyindeki Midilli Adası’na Mekanize Tümeni yerleştirdin…

-Limni, Sakız ve Sisam adalarına Mekanize Tugayı konuşlandırdın…

-Taşöz, Semendirek, Bozbab, İspara ve Ahikerya adalarına Tabur – Alay düzeyinde askeri birlikler doldurdun…

-Ege Denizine çıkan Türk Savaş uçaklarına, işgal ettiğin bu adalardan kalkan demode olmuş, miadını doldurmuş, hurda uçaklarla önleme ve it dalaşı yaptırdın…

-Ege Denizinin güneyinde askersiz statüdeki 14 adadan 12’sini silahlandırdın…

-Türkiye’ye ait Ege Hava sahasında süzülen F-16 savaş uçaklarımıza S-300’lerinizden radar kilidi attırarak iki ülke arasındaki krizi tırmandırdın ve savaşın eşiğine getirdin…

-Türkiye’de “örgüt kurarak vatana ihanet” suçu işledikten sonra kaçarak Yunanistan’a sığınan teröristleri iade etmedin…

-Batı Trakya Türklerinin haklarını gasp ettin….

– Ülkende “terör kampı” kurdurdun…

Sen gidip Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısında, ”Siz kongre üyelerinden, Helenizmin 48 yıldır büyük acı çektiği ve hala kapanmayan bir yarasını unutmamanızı istiyorum: Kıbrıs’ta iki ayrı Devleti kimse hiçbir zaman kabul etmeyecektir” dedin.

Senin bu mesnetsiz sözlerini duyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar : ”Kıbrıs’ta kesinlikle ancak egemenlik temelinde bir anlaşmayla varlığımızı sürdürebiliriz. Kesinlikle Yunanlıların ve Rumların oyunlarına gelmeyeceğiz. Bizim arkamızda 85 milyonluk Türkiye var. Biz, Anadolu’ya bağlıyız. Miçotakis, nerede konuşma yaparsa yapsın hala Kıbrıs’ın gerçeklerini görmüyor… Yunanistan’ın zihniyeti, hala Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Enosis’tir. Bu hayalle bütün dünyayı kandırmaya devam ediyor!…”açıklamalarıyla senin yalan söylediğini, hayal peşinde koştuğunu ve dünyayı kandırmaya çalıştığını basından öğrenmişsindir. Bu cesur açıklamalarından dolayı KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ı bütün samimiyetimle tebrik ediyorum.

Sayın Miço,

Türkiye ve Türklerin korkusundan himayesine sığındığın ABD’nin, Dedeağaç (Alexandrupolis) limanını askeri bir deniz üssüne çevirmeyi planladığını ve Liman ihalesini de kendi şirketlerinden birine kazandırmak istediğini biliyoruz…

ABD Dedeağaç Limanını, deniz kuvvetlerinin hızlı, yüksek manevra kabiliyeti olan zırhlı, dayanıklı, filolara veya saldırı takımlarına, daha küçük araçlardan (torpido botu, denizaltı ve uçaklardan)gelen saldırılara karşı koruma ve ****luk yapma “Arleigh Burke” sınıfı muhrip gemiler (destroyer) ile benzer büyüklükteki gemilerin yanaşacağı şekilde genişletmek istediğinin farkındayız.

Boğazlara alternatif bir yol olan Dedeağaç Limanının, ABD ve NATO’ya ait asker ve askeri teçhizatın Bulgaristan, Romanya ve Polonya’ya kadar uzanan bölgeye ulaştırılmak amacıyla kullanılacağını söylüyorsun…

Sonra da gidip Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurul Görüşmelerinde” Yunanistan Türkiye’yi tehdit etmiyor. Biz düşman değiliz. Biz komşuyuz ve aramızdaki dostluk ilişkilerine önem veririz” gibi boş, asılsız, yalan ve aldatıcı sözlerle katılımcıları etkilemeye çalışıyorsun…

Bu boş ve mesnetsiz lafların ile kamufle ederek masummuş gibi lanse etmeye çalıştığın sinsi planlarını Kahraman Türk Milleti’ne yutturamazsın!…

Egemenliğimizi tehdit eden iki ülke arasındaki sorunları çözmek için bizi uluslararası haklarımızı kullanmak zorunda bırakma!…

…ve sabrımızı taşırma!…

Sabrımızı taşırırsan bunun bedelini çok ağır ödersin. Şu andaki saltanatın elinden gider, şöhret balonun söner, halkının ve dünya ülkelerinin karşısında rezil ve sefil olursun….

Ayrıca uluslararası haklarımızı da kullanmak zorunda kalırız…

Bu konuda Türkiye olarak, Uluslararası Adalet Divanı nezdinde de girişimlerde bulunuruz…

Öncelikle mutabakat sağlanacak her çözüm yoluna açık olduğumuzu ve iki ülke arasındaki bu sorunların barışçıl yollarla çözüleceğini anlayabileceğiniz bir dille defalarca ifade ettik ve her fırsatta ifade ediyoruz.

Bu arada senin ve işbirlikçilerinin yaptığı hinlik karşısında biz de boş durmuyoruz.

Türk Milleti olarak geliştirdiğimiz dünyada benzeri olmayan teknoloji harikası savunma amaçlı olarak kullanacağımız araç, gereç ve ileri seviyedeki silahlarımızı henüz deşifre etmedik…

Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla Savunma Sanayiinde dünyada sayılı ülkelerden biri, belki de en önemlisi olduk…

“Oruç Reis” ve dünyanın 5. Büyük gemisi olan “Abdülhamit Han” sondaj gemilerimiz senin uykularını kaçırıyor!…

Yalnız senin değil, bütün Yunan halkının, ülkende özel kamplarda barındırdığın teröristlerin ve sana yardım ettiğini zannettiğin ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya Devlet Ricalinin de uykularını kaçırıyor!…

Ekim ayında “Oruç Reis” gemimiz, bölgeye yelken açacak…

Sondaj gemilerimizin yetenekleri en üst seviyeye uyarlanacak…

Araştırma alanları, iki katına çıkarılacak…

Oruç Reis Gemimiz, Rodos ile Meis adaları arasındaki alanda görev yapacak ve Kıbrıs MEB’inin 6. Bloğunun kuzey kesiminde yer alan bölgede Abdülhamit Han sondaj gemimiz ile eş zamanlı olarak hareket edecek….

Sayın Miço, fevri hareket ediyorsun…

Bütün dünyanın gözleri önünde yalan söylüyorsun…

….sabrımızı zorluyorsun!…

Türkiye’ye ve Türk Milletine ihanet edip Yunanistan’a sığınan ve bazı görevlileriniz gibi etek giyen bir avuç vatan haininin tahriklerine kapılıyorsun…

Vatan hainlerinden (FETÖ/PKK terör örgütleri mensuplarından) sana, ülkene ve Yunan halkına hiçbir fayda gelmeyeceğini, hatta himaye etmeye devam edersen zamanı geldiğinde sana ve ülkene de ihanet edeceklerini bilmeni istiyorum.

Yine de rahat durmuyor, her fırsatta Türkiye aleyhinde konuşmalar yapıyorsun. Birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Toplantısında kendini ve halkını masum ve mazlum göstererek Türkiye’yi ve Türkleri suçladın.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı neden seni muhatap kabul etmiyor?

Çünkü sen komşuluk haklarını ihlal ettin.

BM 77. Genel Kurul toplantısında Dünya Liderlerinin gözlerinin içine baka baka yalan söyledin, Türklere iftira ettin.

Yunanistan’ın Başbakanı olmuşsun ama bukalemun gibi renk değiştiriyorsun, yalan, iftira ve şantajlarla kendini ve Yunanlıları haklı göstermeye çalışıyorsun, içimizdeki Yunan geni taşıyan kuş beyinli işbirlikçilerin gibi sen de boş hayaller peşinde koşuyorsun.

Vaktiyle Danışmanlığını yaptığım Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yalancılarla, iftiracılarla, şantajcılarla ve hayalperestlerle işi olmaz. Onları muhatap almaz ve şahsiyeti silik kişilerle aynı karede bulunmaz.

Dünyanın en saygın ve seçkin liderlerinden biri olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, “BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ” sözünü sakın unutma!…

Sakın Türk milletini tahrik etme!…

Türklerin oku yaydan çıkarsa asla geri dönmez!…

Osmanlı torunlarının çelik yumruğu yukarı kalktığı an, beynini ezmeden aşağı inmez!…

Bir gün Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, ”Ordularım, hedefiniz Yunanistan, ileri!…” talimatını duyarsan artık senin ve Yunan halkının kıyameti koptu demektir.

İşte o zaman, 85 milyon Türk (dünyanın en disiplinli askerleri gibi) dakikalar içinde yekvücut olur ve senin en güçlü askerlerini, askeri birliklerini, askeri teçhizatlarını, savunma araç ve gereçlerini, uçaklarını, tanklarını, mühimmat depolarını yerle yeksan eder ve geçmişte olduğu gibi bugün de seni ve Yunan halkını yeniden topyekün denize döker…

Türkiye’de özellikle savunma sanayiinde geliştirilen ileri teknoloji ile yalnız Yunanistan’ı değil, ülkenize çıkarları doğrultusunda sun’i destek veren ve yeri geldiğinde Yunan halkını yem olarak kullanacak olan yandaşlarını da etkisiz hale getirir….

Dünyaca meşhur “Osmanlı Şamarını ve Türk’ün çelik yumruğunu” asla unutma!… Bu eşsiz güç, Allah tarafından yalnız Müslüman Türk milletine verilen en büyük armağandır.

Onun için bütün dünyanın gözleri önünde donanımlı, asırlarca zaferden zafere koşmuş, destanlar yazmış, adını tarihe altın harflerle nakşetmiş necip bir ecdadın ahfadı olarak 85 milyonluk potansiyel gücümüzle avazımız çıktığı kadar gür bir sada ile seslenerek seni ilk ve son kez uyarıyoruz.

… ve diyoruz ki;

MİÇO ŞAŞIRMA, SABRIMIZI TAŞIRMA.

PROF. DR. BAYRAM ALTAN

Prof. Dr. Bayram ALTAN 1954 yılında Malatya’da doğdu. İlk, Orta ve Lise tahsilini doğduğu ilde tamamladı. Önce İ.Ü. Sosyal Bilimler Fakültesi “Sevk ve İdare Bölümü”nden mezun oldu. A.Ü. İlahiyat Fakültesi İlahiyat Tahsili’nden sonra Ü.A.Ü. İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Bölümü’nü bitirdi. İsviçre “The Hayat Al Jadida Üniversity” Hukuk Fakültesini bitirdi. 22.03.2022 tarihinde “Private internatıonal Methodologya University- Özel Uluslararası Methodologya Üniversitesi- İslam Şeriatı Fakültesini bitirdi. Avrupa Ülkelerinde Akademik seviyede düzenlenen Siyaset Bilimi, Yönetim Bilimi, Yatırım Danışmanlığı ve Dış Ticaret Müşavirliği Sertifika Programlarına katıldı. 2001 yılında “Kamu Yönetimi” Dalında “Doktor” unvanı aldı. Türkiye’de, 05.05.1973 tarihinden itibaren 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak sırasıyla; *Memur, Şef, İdare Amiri, Lise Öğretmeni, Yayın Uzmanı, Eğitim Uzmanı, Personel Müdür Yardımcısı, İdari İşler Müdürü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı, Devlet Bakanı Danışmanı, Devlet Bakanı Basın Müşaviri Ve Başbakan Danışmanı, KASSAK Komisyonu Başkan vekilliği görevi yaptı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER