"YOĞUN TEMPO İÇERİSİNDEYİZ"
Seçim çalışmaları nasıl gidiyor? Sandıktan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Yoğun bir çalışma temposu içerisindeyiz. Son 3 gün. Benim Genel Başkan olmam hasebiyle de hem aday olduğum İstanbul 1. Bölge hem de geneli itibariyle büyük bir çalışama içindeyiz. Tabi İstanbul'un 1. ve 2. bölgeleri, gerekse şehir dışı çalışmalarımıza devam ediyoruz. Zaten 3 Mayıs'a kadar açılışlar serbestti ve Cumhurbaşkanımıza eşil ettik, programlara katıldık. Deprem bölgesi ile başlayan ziyaretlerimiz, diğer TCG Anadolu'nun Deniz Kuvvetleri'ne teslimi, yeni nesil
Altay Tankı'nın Kara Kuvvetleri'ne teslimi, Sakarya Gaz Sahası'nda bulunan doğalgazın şebekeye bağlanması, TOGG'un banttan indirilmesi gibi 'Say say bitmez' diyeceğimiz hizmetlerin ve yatırımların açılışlarına da katıldık. Tabi şuanda sadece seçimler için sahalarda yoğunlaştık. Ben mesele bugünkü programımı anlatayım sizlere. Bugün erken saatlerde bir televizyon programında canlı yayınım vardı. Oradan Ümraniye'ye geçtik ve Sivaslı kardeşlerimiz iel buluştuk. Daha sonra Sancaktepe'de 2 bin kişinin çalıştığı bir tekstil fabrikasını ziyaret ettik. İşçi kardeşlerimiz ile bir araya geldik. ardından Maltepe'ye geçerek, orrada bir miting gerçekleştirdik. Şimdi de buradayız. Buradan sonra ise Samsunlular bir bir akşam yemeğinde buluşup, Üsküdar'da gençlik buluşması yapacağız. Sonrasına ise yine bir televizyon kanalında canlı yayında programı kapatacağız. Yarın sabah saatlerinden itibaren Ankara'daki çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Yoğun biri tempo ile devam ediyorsunuz. Hafta sonu Atatürk Havalimanı'nda yaklaşık 2 Milyon kişinin geldiği ifade edilen bir miting gerçekleştirdiniz. Gözlemleriniz neler?
Miting muhteşemdi. Ben mitinge biraz geç katılabildim. Miting alanına doğru giderken inanılmaz bir kalabalık vardı. Yoldaki kalabalık hala daha mitinge gitmeye çalışıyordu. Ki o esnada Cumhurbaşkanımız konuşmaya başlamıştı. Trafiğin yoğunluğundan dolayı Cumhurbaşkanımız konuşmaya başladıktan sonra miting alanına gidebildim. Gerçekten platforma çıktığımda da o kalabalığı gördüm. Gözünüzün gördüğü her yer insan kalabalığıydı. Milyonlarca gönüldaşımız oradaydı. Cumhur İttifakımız'a mensup vatandaşlarımız, AK Partilisi, Milliyetçi Haraket Partilisi, Büyük Birlik Partilisi ve Yeniden Refah Partilisi oradaydı. Tam bir birlik havası vardı. Tam bir şölen havası vardı. Tabi bu bize büyük bir moral, motivasyon ve güç verdi. 7'li masayı ise ürküttü, korkuttu. Sadece onları da değil. Onların arkasında olan, onları destekleyen ABD'yi, İngiltere'yi ve AB üyesi bazı ülkelerde, yani 'Türkiye'de Cumhur İttifakı kaybetsin, Recep Tayyip Erdoğan gitsin' diyenler büyük bir korkuya kapıldılar. Ben pazar günkü mitingi, 14 Mayıs'ta yaşayacağımız zaferin ayak sesleri olarak değerlendiriyorum.
Zaten son bir aya baktığımızda, seçim süreci başladığından beri yavaş yavaş yukarıya doğru giden bir yükseliş var. hem Cumhurbaşkanımız'ın oylarında hem de Cumhur İttifakımız'ın oylarında. Bugünlerde ise bu oranlar artık zirve yaptı. Ve şuanda Cumhurbaşkamız'ın oyu yüzde 49'ların üzerine geçti.
Yurtdışından beklentimiz şu. Geçtiğimiz yıllar da bize şunu gösteriyor ki, bizim için +1 puan. Yurt dışında kullanılan oyların toplamı ortalama yüzde 2,5'a tekabül ediyor. Bunun 1,5'ini ise Cumhur İttifakı alıyor. Geriye kalan yüzde 1'i de 7'li masa alıyor. Tabi oraya da en büyük katkıyı PKK ve onu siyasi şubesi HDP ya da Yeşil Sol yapıyor. Çünkü geçtiğimiz seneki yurtdışı oylara baktığımız zaman AK Parti'den sonraki en fazla oyu HDP alıyordu. Ardından ise CHP geliyor. Bunlar göz önüne alındığında yüzde 1'lik bir oy oranı var bizim lehimize. Onu oranı da eklediğimizde oy oranımızı yüzde 50'yi geçiyor. Tabi son günlerde bu yükseliş devam edecek.
Ben inanıyorum ki yüzde 51'in üzerinde bir oyu Cumhurbaşkanımız alacak ve birinci turda seçilecek. Benim sahadaki tespitlerim de bu yönde.
"İSTANBUL MİTİNGİ 7'Lİ MASADA ÇÖKÜŞE NEDEN OLDU"
Son günlerde sahada da tansiyonun yükseldiğini görüyoruz. zaman zaman provokatif olaylara şahitlik ediyoruz. Erzurum'da da örmeği yaşandı. Gaziantep'te CHP teşkilatlarından bir isim silah çekerek ateş etti. Bir gerilim havası var. Pervin Buldan'ın "Son 5 günden yaşanacaklardan siz sorumlusunuz" şeklindeki açıklaması oldu. Tüm bunları, karşı tarafın kaybedeceğini anladığı yönünde mi yorumluyorsunuz?
Onlar paniklediler. Özellikle 7'li masanın İstanbul mitingi adeta bir çöküşe neden oldu. Onlar için fiyasko oldu. Beklentilerinin çok altında bir katılım gerçekleşti. Hemen ertesi gün Cumhur İttifakı'nın mitinginin de, onların mitinginin 3-5 katı fazla yüksek katılımda olması onları panikletti ve provokatif eylemlere sevk etti.
Daha önce Kılıçdaroğlu orada miting yapmak istiyor. Fakat Cumhurbaşkanımızın miting yaptığı alan gösteriliyor (Valilik orayı belirlemiş). İl Teşkilatımız'dan aldığım bilgi; Tabi alan çok büyük olduğu için miting yapmaktan vazgeçmişler. Bu kez İmamoğlu gitmiş ve İmamoğlu da aynı yerde miting yapmak isterse normal miting alanında yapabileceği söylenmiş. Onların istediği yerin güvenlik açısında mümkün olmadığı belirtilmiş. Ancak daha sonrasında demişler ki, "Tamam miting yapmayacağız, biz sadece esnaf gezeceğiz, halkı selamlayacağız"(Valilik'e böyle bildirim yapmışlar).
Daha önce isteyip de Valilik'in uygun bulmadığı alanda korsan bir şekilde miting gerçekleştirmeye kalkışmışlar. Tabi ki, kimden gelirse gelsin biz şiddetin her türlüsüne karşıyız. Bu kısmını ayırarak söylüyorum, İmamoğlu burada tam bir provokasyon yapmış. Bunu bile isteye yaptı. Sanırım ekibi bunu planladı. Buradan bir mağduriyet alanı çıkarıp, Cumhur İttifakımız'ı ve Cumhurbaşkanımız'ı, Erzurum Valisi'ni, İç İşleri Bakanımzı'ı, emniyet yetkililerini suçlayarak bir mağduriyet alanı oluşturmaya çalışmıştır. Fakat bu da milletimizin karşısında bir karşılık bulmamıştır.
Tabi Kılıçdaroğlu başta olmak üzere Meral Akşener ve diğerleri peş peşe açıklama yaparak sahiplenmişlerdir. Bir maç sonucunda, kulüp başkanı zaferle dönüyormuş gibi bir kutlama düzenlemişlerdir. Her konuyu istismar ettikleri gibi bu konuyu da istismar etmişlerdir.
Gaziantep'te, İzmir'de ve diğer illerde AK Partililer'e saldırılmıştır. Peki bu noktada Kılıçdaroğlu'nun, Akşener'in ya da diğerlerinin bir kınama yayınladıklarını gördük mü, görmedik. Demek ki burada amaç farklı. Seçime giderken ortamı gerip, kaos ortamı oluşturarak buradan medet ummaktadırlar ama bunları da Devletimzi ve milletimiz boşa çıkarmıştır.
"ABD İMAMOĞLU'NU ADAY İSTİYORDU"
Daha önce de erkem İmamoğlu'nun benzer hamleleri olmuştu. İmamoğlu'nun CHP Genel Başkanlığı'na oynadığını söyleyebilir miyiz?
Ekrem İmamoğlu bu adaylık sürecinde Kılıçdaroğlu'nun adaylığını yutkunarak kabul etmiştir. Yani bir mecburiyet neticesinde kabul etmişti. yoksa Cumhrubaşkanı olmak istemesi çok açıktı. Ki ABD de onu aday olarak istiyordu. Ancak Kılıçdaroğlu aday olunca "Erdoğan'ın karşısında kim varsa" onu destekleme kararı aldı.
Tabi bu noktada, Kılıçdaroğlu kaybederse (Ki kaybecek), İmamoğlu'nun CHP Genel Başkanlığı ya da bundan sonraki seçimlerde Cumhrubaşkanı adaylığı konusunda taviz vermeyecektir.
Diğer yandan CHP ile ilgili şöyel bir duyum var: Atatürk mezarından kalksa da, bu delege yapısı ile Kılıçdaroğlu'nun elinden CHP'yi alamaz. Ancak ben buna katılmıyorum. Yani neticede, öyle bir şart oluşur ki delegeyi siz de yazmış olsanız, bir başkasına oy verebilir. Bu da tamamen Kılıçdaroğlu'nun bu seçimde alacağı oya bağlıdır.
"BAZI ŞEHİRLERİ KAŞIMAMAK GEREKİR"
Dün Sözcü ve Cumhuriyet Gazetesi "Taş atanlar değil, kalp yapanlar kazanacak" şeklindeki manşet ile gündeme geldi. Ardından gelen bu olaylar, ya da Kandil'den gelen mesajlar var. Bu meseleye nasıl bakıyorsunuz?
Öncelikle şunu görmek lazım. Erzurum'da planlı, programlı, Ekrem İmamoğlu'na ya da mitinge katılanlara karşı bir saldırı yok. Bizim oradaki teşkilatımızdan aldığımız bilgi bu yönde. Aslında doğal bir tepki gelişiyor. Erzurum insanı ekseriyetle milletçidir ve vatanperverdir. Dolayısıyla da o bölgenin zorluklarını biliyorlar. Bunun içindir ki, meydanı PKK destekçileri ile işbirliği yapanlara bırakmazlar. Bunu söyleyince sanki biz şiddeti savunuyormuşuz gibi bizi de manşet yaptılar. Hayır, şiddeti savunmuyoruz ama doğal olarak gelişen refleksler vardır. Yani siz Erzurum'a gidip bunu yaparsanız Erzurum tepki gösterir. Trabzon da teki gösterir. Bazı şehirlerimiz bu konuda hassas. Buraları kaşımamak gerekir.
Ama diyelim ki Ekrem İmamoğlu bunu İzmir'de ya da benzer bir ilerde yapsa böyle bir tepki olmaz. Van'da yaptığınız zafer işaretini Erzurum'da yapamazsınız. Bunları bile bile üstüne giderseniz böyle hadiselerde suçlu aramayacaksınız. Dönüp aynaya bakacaksınız, suçlu sizsiniz. Suçlunun ta kendisi İmamoğlu'dur. Suçlu, İmamoğlu'nu oraya götürüp, orada bu tür provokatif olayların yaşanmasına kasıtlı olarak sebep olanlardır. Gündem oluşturmaya çalışmışlardır ve Cumhur İttifakı'nın İstanbul Mitingine gölge düşürmeye çalışmışlardır.
"BUNUN ADI SİYASİ SAHTEKARLIKTIR"
Ekrem İmamoğlu Van'da 'Selahattin Demirtaş'a özgürlük' çağrısı yaptı. Eşi de zafer işareti yaptı. Bugün Trabzon'da ise bunların hiçbirini söylemeyecek. Bu kapsamda, Türkiye'nin farklı illerinde farklı bir siyasi dil geliştirilmesine nasıl bakıyorsunuz?
Bunun adı sadece iki yüzlülük değil, siyasi sahtekarlıktır bunun adı. Milleti kandırmacadır, milleti adatmacadır bunun adı. Eğer yüreğin yetiyorsa Van'da söylediğini Trabzon'da da söylersin. Ya da Trabzon'da söylediğini Van'da da söylersin. Biz bunu yapıyoruz. Her gittiğimiz ilde, ilkeli bir siyaset ile benzer şeyleri konuşuyoruz. Bunlar ilkesizler. Hadi bakalım gitsin Trabzon'da HDP bayrakları açsın, zafer işareti yapsın eşiyle birlikte. Yapabilecek mi? Hayır. Orada, milliyetçilik yapmaya kalkacak. Yani nabza göre şerbet.
Ama bizim milletimiz her şeyi görüyor. Kılıçdaroğlu'nun ve 6'lı masanın, 7'inci ortağı ile seçim işbirlikleri çok açık ve net. Bunu gizlemiyorlar. Her gün Kandil'den Kılıçdaroğlu'nu destekleyen açıklamalar var.
Kılıçdaroğlu, pervasızca "Yerel yönetimlere özerklik şartı getireceğim" demiyor mu? Diyor. "Suriye'nin kuzeyinde bir başkası olacağına PYD olsun" demiyor mu? Diyor. Van'da odluğu gibi Demirtaş dahil bütün teröristleri serbest bırakacağını söylüyor. Hatta HDP ile kapalı kapılar arkasında yaptığı toplantıda Apo'yu da serbest bırakacağını söylemiş. Bunu da Sırrı Sakık açıkladı. Peki bütün bunlar olup biterken Meral Akşener neden ses çıkarmıyor? Davutoğlu neden ses çıkarmıyor? Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve diğerleri neden ses çıkarmıyor? Neden? Çünkü onların da beklentileri var.
Kıkıçdaroğlu HDP'nin oyu ile Cumhurbaşkanı seçilmeyi hayal ederken, onların desteği iel Meral Akşener de, Ahmet Davutoğlu da, Babacan da diğerleri de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmayı bekliyor. Seçimi kazandıklarını hayal edip Bakanlık almayı bekliyorlar. E milletvekili adayı da olmadılar. hani diyorlar ya, "Bir oy Kılıçdaroğlu'na, bir oy Akşener'e". E sen aday değilsin. İnsanlar nerede sana oy verecek. İşte, PKK'nın desteğini onun için reddedemiyorlar. Çünkü buradan kazanmayı umut ediyorlar.
Peki PKK ve HDP bu desteği karşılıksız mı veriyor? Neden geçen seçimde CHP'nin adayı Muharrem İnce'ye destek vermedi? Çünkü bu seçimde Kılıçdaroğlu onlara dedi ki "Size söz, ben gelirsem özerkliği vereceğim. Suriye'nin kuzeyinde ABD destekli bir terör devletinin (PKK-PYD-YPG) kurulmasına izin vereceğim. Apo ve Demirtaş dahil bütün tutuklu teröristleri içeriden çıkaracağım. Yurtdışındaki ve Kandil'dekileri de affedip Türkiye'ye dönüşlerini sağlayacağım."
İşte bundan ötürü Kılıçdaroğlu'na destek veriyorlar. Peki daha sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı almayacaklar mı? Yani 0.5 oyu olan Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ve Bakanlık alacak da HDP onların 10-20 katı oyuyla Cumhurbaşkanı Yardımcılığı almayacak mı? Yani aslında Kılıçdaroğlu'nun amacı Selahattin Demirtaş'ı içeriden çıkarıp Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapmak. Pervin Buldan ve Mithat Sancar'ı da Bakan yapmak.
Ve bunlar konuşulmuş bunlar söz verilmiş ama bunlar şimdi açıklanmıyor. Neden? 1- Milletin tepkisi olur oyu düşer. 2- Yani efendim, kendi masasındaki diğer parti genel başkanları istemeden de tepki göstermek zorunda kalırlar çünkü tabanlarından onlara tepki oluşacaktır bundan dolayı.
Olası bir seçim galibiyetinde bunu yapmaya cesaret edebilirler mi efendim?
-Şu anda seçim öncesinde özerkliği getireceğim diyen Kılıçdaroğlu, Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın devlet kurmasına müsaade edeceğim diyen Kılıçdaroğlu, efendim işte Demirtaş dahil bütün teröristleri çıkaracağım diyen Kılıçdaroğlu seçimden sonra bunları yapmaz mı sanıyorsunuz? Bunların hepsini yapar. Çünkü onun için Kılıçdaroğlu destekleniyor. Şimdi PKK neyi destekliyor HDP bunun karşılığında. Amerika neyi destekliyor, bunun karşılığında. Sadece bu mu? Tabi başka talepleri de var Amerika’nın.
"SEÇİMİ KAZANIRLARSA TERÖR DEVLETİNE MÜSAADE EDECEKLER"
Başka talepler de var elbette. Efendim, tam bu gizli pazarlıklara gelmişken şunu sormak istiyorum ben burada; özellikle batılı ülkelerle bir sıcak iş birliği yönünde çok net mesajlar var Kemal Kılıçdaroğlu'nun ‘yüzümüzü batıya döneceğiz’ diyor. Ünal Çeviköz’ün bir açıklaması oldu; ‘Kıbrıs’tan Türk askerini çıkarabiliriz eğer iş başına gelirsek’ böyle bir vaadi oldu. Tabi batıya da verilmiş sözler var.
Sadece Kıbrıs’tan değil Osman bey, Azerbaycan’la da iş birliğini sonlandıracaklar. Ermenistan'la anlaşacaklar. Suriyenin kuzeyindeki varlığımızı çekecekler. Orada bir terör devletinin kurulmasına müsaade edecekler. Libya’daki askeri varlığımızı da sonlandıracaklar. Çünkü ABD’de öyle istiyor. Batı öyle istiyor. Ege’de yunan tezlerini kabul edecekler. Bunu ben söylemiyorum bunu Miçotakis söylüyor. 15 mayıstan sonra diyor Türkiye’ye yeni stratejik hamleler yapacağız diyor. Biden söylüyor, İngiltere söylüyor, The Economist yazıyor. Yani bütün bunları çok açık ve net bir şekilde biz görüyoruz ve milletimize de bunları çok zarif bir şekilde anlatıyoruz ve anlatmaya da devam edeceğiz. Bana Kılıçdaroğlunun adaylığı gündeme geldiğinde bir soru sormuşlardı; Kılıçdaroğlu zorlu bir aday mı sizin için yani Cumhur ittifakı için? Ben dedim ki bizim için zor bir aday değil ama, Türkiye için tehlikeli bir aday. Çünkü bütün bunların anlaşılan sözünü vermiş gözüküyor ve bunları yapabilecek Kılıçdaroğlunun şu andaki pozisyonu, durumu, düşüncesi bunları yapabilecek şekilde. Çünkü, kılıçdaroğlu PKK’nın biliyorsunuz üst yönümü solcu Marksist Lenist bir grup. Kılıçdaroğlu da tabi ki eski sol tüfeklerden. E şimdi sadece HDP ile PKK ile anlaşmadı ki, DAEŞ KPC ile de anlaştı efendim işte TKP ile anlaştı.
-FETÖ ile de anlaştı.
Tabi ondan sonra FETÖ ile daha sonra orada DAEŞ KPC var onun siyasi uzantıları var. MKLP var. Savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın katillerinin örgütü var onların siyasi uzantıları var. TİP’lisi var TİP’sizi var bunların hepsiyle anlaştı.
-Bir karanlık pazarlık var diyorsunuz.
-Tabi onlarla birlikte yürüyor ve onların tamamı aday çıkarmadan Kılıçdaroğlu'nu desteklerini açıkladılar. O yüzden Türkiye için tehlikeli bir aday. Üstüne üstlük bütün bu teröre, terör örgütlerine verdikleri tavizlerden sonra mezhepçilik yapıyor. Etnik kökencilik yapıyor. Bunlar da Türkiye’ye büyük zarar veriyor. Bunlar Türkiye’de daha önce denenmiş, 80’den önce özellikle büyük kavgalar çıkartılmış sağ sol adı altında alevi sunni adı altında onlarca insan hayatını kaybetmiş, yerinden yurdundan olmuş ve dolayısıyla da bir husumet meydana getirilmeye çalışılmıştır alevilerle sunniler arasında. Kılıçdaroğlu şimdi bu küllenmiş olan, bu ateşi yeniden yakmaya çalışıyor bizim kürtlerle ne gibi bir problemimiz olabilir. bütün Kürtleri diyor terörist ilan ediliyor diyor. Kürtlerle biz bin yıldır kardeşiz, biz kız alıp kız vermişiz, etle tırnak olmuşuz soydaş olmuşuz artık yani kanlarımız bir birine karışmış. Şimdi kalkıp ne demektir tüm Kürtleri terörist görüyorlar? Bizim terörist gördüğümüz kim? Terör örgütü mensupları ve ona sırtını yaslıyanlar. Açıkça bunu söyleyen HDP’dir ve onun uzantılıdır. Biz bunu söylüyoruz.
"BİZE YILLARCA NÜKLEER SANTRAL KURDURMADILAR"
Efendim, Avrupa ülkelerinde özellikle terör örgütlerine muhalif gruplar üzerinden Türkiye’yi dizayn etme girişimleri var. İşte, ne bileyim o örgütler destekleniyor hatta hükümet yanlısı hiç kimseye bir toplantı yaptırmazken terör örgütlerine çok rahat bir şekilde toplantı yaptırılıyor. Avrupa parlamentosuna bile misafir edildiğini gördük. Tabi ki Türkiye karşıtı bir hareketi yükseltmeye çalışıyorlar. Bu Türkiye’nin kendi dümen sularından çıktığı için Türkiye’yi tekrar hizaya getirmek için mi yapılıyor acaba?
Yüzde yüz. Yani Türkiye, hem kendi sizin ifadenizle dümen sularından çıktı hem de güçlü adımlar atmaya başladı. Yani yatırımlar yapıyor üretim yapıyor denizlerindeki gazı çıkarmaya başladı, dağlarındaki petrolü çıkarmaya başladı, nükleer santral kurdu. Bakın Osman bey, bize onlarca yıldır nükleer santral kurdurmuyorlar. Yani, birtakım vakıflar Avrupa menşeili kuruluşlar burada birtakım işte yine o sol grupların ellerine para verip onları destekleyip doğa severlik adı altına, çevrecilik adı altında, çiçek böcek adı altında nükleer santral kurdurmadılar.
-Almanya’da Hollanda’da onlarcası var.
Onlarcası var. Ben geçtiğimiz günlerde İsviçre’ye gittim Zürih ya Zürih dünyanın bildiği Zürih, onun hemen 15-20 km dışında bir tepeye çıktık oturmak için arkadaşlar orayı gösterdi. Biz Zürih'i işte böyle yukarıdan seyirlik. Sonra baktım öbür tarafında o an içinde, nükleer santral. E Zürih’e 20-30 km. Şimdi, Amerika’da var İngiltere’de var, Fransa’da var, Almanya’da var. Neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde var. Rusya’sında var Çin’in de var her ülkede var: Peki niye bize kurdurmadılar? Çünkü bizim enerji dışa bağımlılığımız devam etsin ve bizim ekonomimiz ayağa kalkmasın. Niye bizim denizlerimizde bize gaz arattırmadılar. Anca kendi sondaj gemimizi alınca arayabildik. İşte biz terörle meşgul ettiler. Sadece meşgul etmediler. Bir trilyondan fazla kuru para harcamışız b ir terörle mücadelede. Bu para başka yerlere yatırım gitseydi. Onun değeri 3-5 trilyon doları aşardı. Bakın bugün bizim iç-dış, kamu-özel borç toplamımız 460 milyar dolar var. Biz bunun iki katından fazlasını kuru para olarak terörle mücadelede harcamışız. Eğer bu para harcanmasaydı, Bugün milli gelir, kişi başına 11 bin dolar değil 25 bin dolar olurdu 30 bin dolar olurdu. Bugün emeklimiz 7,500 değil, 15 bin lira alırdı, asgari ücretlimiz 8,500 lira değil 15 bin lira alırdı hal ortada. Şimdi Türkiye büyümesin, Türkiye güçlenmesin, Türkiye batıya emperyalizme muhtaç kalsın istiyorlar. Ve onun için Türkiye’yi bakın çepe çevre sarmış ABD. bir taraftan PKK’yı destekliyor, öbür taraftan Yunanistan’ı destekliyor, oraya üstler kuruyor, havaalanları kuruyor, bu tarafa da devam edici üstler kuruyor havaalanları kuruyor ve tamamen kendince kontrolden çıkan Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışıyor. 15 Temmuz’da bir darbe girişimiyle bunu denediler başaramadılar şimdi siyasetle seçim yoluyla. Ne dedi ABD başkanı; Türkiye’de dostlarımızda değiştireceğiz dedi. The Economist kapağına koyuyor Erdoğan gitmeli diyor. Kılıçdaroğlu gelmeli diyor. Peki, The Economist’in başında kim var şu anda? Sömürgeciliğin babası; dünyadaki hemen hemen sömürülen, ülkelerin tamamına yakını sömürmüş olan İngiltere, hala krallıkla monarşiyle yönetilen, 3 gün önce yeni kralı taç giydi. 15 ülke ona kralım diyor. Şimdi, 15 ülkenin kralı. İskoçya’ya, Galler’e, İrlanda’ya neler yaptıkları ortada, Amerika’da neler yaptıkları ortada, Asya’da neler yaptıkları ortada, insanları nasıl öldürerek sömürdükleri ortada ve bize demokrasi dersi veriyor. Başında kim var? Başında şu an İngiltere’nin eski sömürgelerden sorumlu direktörü var. O yönetiyor şu anda The Economist’i.
"DÜŞMANLIKLARIN SEBEBİ TÜRK VE MÜSLÜMAN OLUŞUMUZ"
Efendim, tabi bir de burada mevcut kitlelerdeki düşmanlıklar var. Onun bir tarafında da İslam düşmanlığından söz edebiliriz. Bu konuda sizin düşünceniz nedir? Biz Müslüman olduğumuz için mi bize bu düşmanlığı yapıyorlar?
-Şimdi tabi en büyük sebep Türk ve Müslüman oluşumuz. Çünkü batı şöyle algılıyor; Türk deyince İslam İslam deyince Türk aklına geliyor. Bin Ali, 6 asır böyle görmüş ve 6 asır Osmanlı döneminde Selçukluyla başlayan süreç, 1. Dünya savaşına kadar olan safha içerisinde tamamen öyle değerlendirmiş ve öyle görmüş. Efendim işte Türkler geliyordan çıkın da, Türkleri batıdan Avrupa’dan çıkarmak yetmez, Anadolu’dan da çıkarıp geldikleri yere Orta Asya’ya göndermek gerekir diyenlerin tezi halen yürürlüktedir.
Çünkü şunu görüyorlar; Türkiye hem İslam dünyasının hem Türk dünyasının lider ülkesi, lokomotif ülkesi. Şimdi baktığınız zaman hem demokrasiyle, efendim işte enerjisiyle, genç dinamik bir nüfusuyla, bundan sonra savunma sanayinde özellikle son dönemlerde attığı hamleler, diğer yatırım alanlarındaki başarıları ve Rusya-Ukrayna savaşında gördük ki, Türkiye, arabuluculuk rolünde de büyük bir görev üstlendi başarılır oldu. Bunda tabi ki Cumhurbaşkanımızın deneyimli tecrübeli bir lider oluşu, Türkiye’de yine büyük bir avantaj sağladı. Şimdi baktığınız zaman, cumhurbaşkanlığı devlet adamlığı tecrübe istiyor. Ehliyetin liyakatin yanında tecrübe de çok önemli. Cumhurbaşkanımız bu 21 yılda büyük bir tecrübe sahibi oldu. Devlet adamlığı noktasında da başbakanlığı, cumhurbaşkanlığı ve şuanda yeni değişen cumhurbaşkanlığı sistemiyle bu daha da değişti. Bu yüzden Türkiye’nin başında güçlü bir lider olsun istemiyorlar. Güçlü bir hükümet olsun istemiyorlar. Tam bağımsızlığı hedefleyen bir hükümet bir cumhurbaşkanlığı istemiyorlar. Dışa bağımlığı yani kendilerine bağımlı olsun istiyorlar. Yani, Türkiye savaş uçağını yapmasın, tankını yapmasın, gemisini yapmasın, gitsin ABD’den istesin, Batıdan istesin bunu istiyorlar muhtaç olsun istiyorlar tabi Türkiye artık böyle değil. Türkiye şimdi hemen hemen her şeyini kendi üretebilecek pozisyona geldi. Biz pandemide çok büyük tecrübe kazandık bütün dünyayla birlikte. En büyük tecrübelerimizden birisi ne oldu? Gıdada, enerjide, savunma sanayinde ve ilaç sanayinde bir kere kendi kendine yeteceksin asgari. Çünkü bunları paran olsa da böyle dönemlerde temin edemiyorsun. Savaşta silah temin edemiyorsun Fırat kalkanı harekatında gördük. Pandemi döneminde ilaç alamıyorsun, aşı alamıyorsun bunlar gördük. Bir ekonomik krizde dışardan paran da olsa enerji alamıyorsun, bunları gördük gıda maddesi alamıyorsun çünkü herkes kendi ülkesini kendi insanını önceliyor. Onun için bu konularda da büyük hamleler yapıldı. İşte bütün bunlar ABD başta olmak üzere, batıyı şaşkına çevirirken bunu nasıl engelleriz, bunu nasıl durdururuz bu seçimi çok önemli görüyorlar. Biz de önemli görüyoruz tarihi kritik bir seçim olarak görüyoruz. Nede? Çünkü başlayan projelerin tamamlanması lazım. Bizim mavi milli muharip uçağımız KAAN hangarda çıktı ama teslimatı 2028’de. Hür Jetimiz hangardan çıktı ama teslimatı 2025’te. Altay yeni nesil tankımız çıktı ama daha üst modellerinin teslimatı için zaman var. Dolayısıyla nükleer santral Akkuyu’daki bunun için zaman var. Petrol arama doğal gaz arama çalışmalarımız sürüyor, diğer yatırımlarımız… Bunların tamamını durduracaklar. Yani Kılıçdaroğlu geldiğinde sadece PKK’ya ödün vermeyecek batıya da ödün verecek. Gelecek ABD diyecek ki ‘gel sen şu savaş uçağı projesinden vazgeç şu S400’leri iade et biz seni tekrardan F35 projesine alalım’ o da ‘peki’ diyecek kabul edecekler. Diyecekler ki ‘sen bu TCGD Anadolu üstünü çalışma, bu kadar sana yeter uçak gemisi mi lazım biz sana kullandırırız’ diyecekler. Yani bütün bu yardımları durduracaklar. Yani bizim kendilerinden başka devletlerle iş birliği yapma, proje geliştirme, know how’u da alarak bir takım yatırımları yapma hamlelerimizin önüne engeller çıkaracaklar. Bu çok açık ve net. Ya Osman bey, 300 milyar dolar Allah aşkına kim kime verir? Yani Kılıçdaroğlu bir ziyaret yapıyor, nasıl bir sihirli değneği varsa bir ziyarette 300 milyar dolar hem de temiz para bulmuş yani buna aklı başında bir insanın inanması mümkün mü? Yani bir devlet ya da bir finans kuruluşu niye 300 milyar dolar Türkiye’ye versin Kılıçdaroğlu’na? Neyin karşılığında versin? İşte bunu açıklaması lazım. Tefecilerden mi alıyor? Tefecilerden alıyorsa bu Türkiye’nin geleceğini temlik koydurmak anlamına gelir. Uyuşturucu baronlarından alıyorsa aynı şekilde. Kaynağını açıklayabiliyor mu? Açıklamıyor. Daha sonra döndü, efendim işte 10 yıla yayılan bir yatırımdan bahsediyor 30 30 30. Şimdi bunlar alt yapısı olmayan gerçekliği olmayan iddialardır. Sadece seçim propagandası için söylenmiş şeylerdir. Halkımızda da bunun bir karşılığı yoktur.
Tüm bunlar olurken, bu şu ana kadar konuştuğumuz hepsi dahil. Peki, bu masada HDP de var. Peki, milliyetçi geçinen milliyetçi gibi geçinen İYİ Parti niye bu masada? Yani vatanperver olduğunu iddia eden insanların farklı bir pozisyonda olması gerekiyor söylediklerinizden yola çıkarak.
-Şimdi İYİ Parti belki kurulurken, MHP’de daha çok siyaset yapanlar efendim işte son dönemde Meral Akşener dahil diğer isimler bazı isimler MHP’den ayrılarak önce biliyorsunuz, MHP’de olağanüstü bir kurultay için imza toplama çalışması oldu. Bunu başaramayınca bu kuruldan dönünce partileşme sürecine gittiler. Yani kuruluşunda da bir taban tutmak için bir taban üzerine Milliyetçilik ülkücülüğü kullandılar istismar ettiler. Şimdi geldikleri noktada, bunu daha öncede söyledim Meral Akşener bir Türk milliyetçisi değildir. Meral Akşener ‘in partisi de bir Türk milliyetçisi partisi değildir ve milliyetçilerin partisi de değildir.
-Bir maske olarak mı kullandı?
Tabi maske olarak kullandı zaten onu da attı. Dün müydü önceki gün müydü. Partisinin ve kendisinin merkezde bir yerde durduğunu ifade etti. Yani ben ona günlerdir terörle iş birliğine göz yumduğu ses çıkarmadığı için ‘sen özde değil çakma milliyetçisin fason milliyetçisin’ diyorum. Cevap vermek yerine bana hakaret ediyor. Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor ama Kılıçdaroğlu’na ya da diğerlerine Pervin Buldan’a tek kelime edemiyor ağzını açamıyor. İşte Van mitinginde zafer işareti yapanlara tek kelime edemiyor. Şimdi hal bu, hal ortada. O yüzden ne Meral Akşener milliyetçidir, ne de partisi milliyetçidir. Asla milliyetçi değildir. Tamamen şu anda Atatürkçü de değildir. Çünkü Atatürk, bu meselelerde çok milli durmuştur. Yani Atatürk’e baktığınız zaman yani Atatürk devleti hangi esaslar üzerine kurmuştur? Şimdi Kılıçdaroğlu iki tane şey söylüyor harelde çok üstüne gidildiği zaman. Ne diyor? Vatan ve bayrak bizim için vazgeçilmezdir mi ne diyor… Şimdi peki, devlet nerede kaldı millet nerede kaldı din nerede kaldı dil nerede kaldı? Efendim, ülkenin bütünlüğü nerede kaldı? Şimdi bütün bunlar Atatürk hangi esaslar üzerine kurmuş devleti, Türkiye Cumhuriyet Devleti? Bir bak bakalım. Niye bütün bunları şu an vurgulamıyor Kemal Kılıçdaroğlu? Çünkü PKK’ya HDP üzerinden verdiği sözler var. Amerika birleşik devletlerine ve diğer batılı emperyalist güçlere vermiş olduğu sözler var.