Magazin

Mütedeyyin kesimi hedef alan dizilere sert tepki!

Son dönemlerde dini değerleri, toplumun yapı taşı olan aileyi ve kültürel olguları hedef alan yapımlar gündemde tartışmalara neden oldu.

Mütedeyyin kesimi hedef alan dizilere sert tepki!
24-12-2023 15:38

HABER7 / ÖZEL

Her hafta yeni skandal senaryolar ile gündemden düşmeyen Ömer ve Kızılcık Şerbeti dizisine Kızıl Goncalar dizisi de yayınlandığı ilk bölümü ile eleştirildi. Toplumun hassas noktaları ile ötekileştiren yapımların sayısı gün geçtikçe artıyor. Özellikle mütedeyyin kimliğe sahip kesimi hedef almaları yönüyle eleştirilen dizilerin niyetinin ne olduğu merak konusu.

Konuya ilişkin Haber7'ye açıklamalarda bulunan yönetmen ve yapımcı Nazif Tunç, "Türk toplumunun asırlık geleneklerini hedef alarak toplumdaki birliği bozmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı. Bu çatışmanın yıllardır devam etmesine ilişkin konuşan yönetmen ve senarist Mesut Uçakan ise, bu dizilere karşın "Büyük ilgi gören tarihî dizilerin yanında yeniden bir “Yapılması gereken, eğer varsa söyleyeceğimizi bir söz, bu yozlaşmaya karşı bizim de diziler çekiyor olmamızdır. Maalesef bu yok işte. En azından henüz yok” şeklinde konuştu. 

"SEÇİMLE İKTİDAR OLAMAYANLAR..."

 

Özellikle mütedeyyin kimliğe sahip kesimi hedef alarak işlenen diziler ile ilgili konuşan yönetmen ve yapımcı Nazif Tunç, cumhuriyetin ilk yıllarından beri 'vurun kahpeye' anlayışı ile İslam kurumlarına taaruz edildiğini ifade etti. Osmanlı'dan gelen gelenekleri toplumun gündeminden kaldırmak için sinemanın kullanıldığını ve bu şekilde bir algı yaratılmaya çalışıldığını söyleyen usta yönetmen Nazif Tunç, “Bu mesele artık git gide derinleşiyor. Vurun Müslüman’a devri yeniden başlatıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, vurun kahpeye adıyla İslam kurumlarına bir taarruz söz konusuydu. Osmanlı’dan gelen birtakım gelenekleri, alışkanlıkları, inançları toplumun gündeminden kaldırmak için sinemada kavuk devrildi. Yine cumhuriyetin ilk yıllarında, filmlerle inançlı insanların perdede hedef alındığı zamanlar oldu. Şimdi çetin bir zamandayız. Müslüman ve muhafazakar eğilimlerin gün geçtikçe arttığı bir Türkiye'de artık seçimle iktidar olamayacağını anlayan bir takım güçler, sinemayı kendilerinin kirli ve sinsi planlarına ortak ediyor. Algı oluşturmak için bir alet olarak kullanıyorlar. Toplumdaki birliği bozmaya yönelik dizilerle fitne çıkartıyorlar. Bu milletin insanlarına iftira ediyorlar. O açıdan tekrar vurun Müslüman'a devri başladı diyebiliriz." dedi. 

"BİNLERCE YILLIK GELENEĞE İFTİRA"

 

Bu dizileri ancak idealist birtakım işlerle def edileceğini söyleyen Nazif Tunç, bu dizilerin ısmarlama bir şekilde para akıtıldığını ifade etti. Türkiye'de iktidarı sandıkta alamayan kesimlerin ekranda ele geçirmek istediği kirli oyuna dizileri de alet ettiğini söyleyen yönetmen Tunç, "Parasını da emrini de dışarıdan alıyor bu diziler. Ne yazık ki önce aile kurumunu şimdi de yürekleri tevhit inancıyla çarpan insanları hedef alıyorlar. Yani burada oyuncuları hedef almak doğru değil. Oyuncular kendilerine biçilen kaftanı giyiyorlar. Dizileri ithal ediyoruz. Daha diziler yapılmadan bu dizilere para akıtan bir takım niyetler var. Takva filmi Türkiye’de ilk defa cemaatler ve tarikatlar içerisindeki karakterleri temsil etti. Ne yazık ki incelikli birtakım sinemasal unsurlarla insanların bu kurumlara karşı, sivil toplum örgütlerine karşı Müslüman birlikteliğine karşı bir taarruzdu. Ömer dizisiyle adım attılar, Kızılcık Şerbeti isimli diziyle ayağa kalktılar şimdi de Kızıl Goncalarla bu işi iyice azgınlaştırdılar. Buna sessiz kalınmaz, kalınmamalı. Çünkü burada hedef Türk toplumunun binlerce yıllık geleneği ve kültürüne bir iftira var. Ismarlama işlerin niyeti bellidir. Sinsi ve kirli bir iştir. O yüzden bu ısmarlama işlerden toplumun kurtulması lazım.” ifadelerini kullandı. 

"TEK TARAFLI SİYASİ BASKILAR"

 

Haber7'ye konuşan yönetmen ve senarist Mesut Uçakan, üç dizinin de toplumun en hassas noktalarına odaklanarak zihinleri manipüle etmeye çalıştığını ifade etti. Bu tarz yapımların devamının da geleceğini söyleyen usta yönetmen Uçakan, "Her üç dizinin de toplumun en hassas noktasına odaklanarak, aynı istikamette zihinleri manipüle etmeye çalıştıkları çok açık. Devamları geleceği de anlaşılıyor. Toplumun en hassas noktası nedir? Mâlum: İnançlarına dönük yaşamaya çalışan samimî, dindar kesimle, batılı yaşam biçimini dikte eden seküler kesimin bir arada yaşıyor olması. Bu diğer bir adıyla kimlik çatışması demek. Ne yazık ki onlarca yıl önce oluşturulan bir kimlik çatışması. Bu çatışmada seküler/batıcı kesim tarafından hep tek taraflı siyasi baskılar yapıldığını biliyoruz; yaşadık gördük. Tâ ki son iktidara kadar. Hatta darbelere kadar giden baskılar geldiğini unutmayalım. Eğer aradaki kimlik ve kişilik kaybına uğramış güruhu saymazsak, bu iki kesim nasıl bir arada yaşayacak? Soru bu. Zor bir soru gibi duruyor ama cevabı basit: Birbirlerinin inançlarına saygı duyarak! Demokrasi bunun için var. Zor olan bu saygıyı duymamak!" dedi. 

"KARŞILIKSIZ KALMAMALI"

Yozlaşmaya karşın dizilerin çekilmesi gerektiğini söyleyen yönetmen Mesut Uçakan, "Söz konusu ettiğimiz diziler maalesef bu saygıyı göstermiyorlar. Bu kez baskıyı, sanatsal ve tecimsel özgürlük içerisinde yapıyorlar. Müslüman kesimi gerici-yobaz göstermenin modern versiyonlarıyla yapıyorlar.  O halde bunlar yasaklanmalı mı? Kesinlikle hayır. Bizim derdimiz bu değil. En azından benim derdim bu değil. Çünkü, demokratik ortamda buna hakları var. Çünkü, yasaklamak çözüm değil. Yapılması gereken, eğer varsa söyleyeceğimizi bir söz, bu yozlaşmaya karşı bizim de diziler çekiyor olmamızdır. Maalesef bu yok işte. En azından henüz yok. Bu bilinçli ve organize saldırıların karşılıksız kalması kuşkusuz pek çok Müslüman gibi beni de üzüyor. Unutmayalım, imtihan sırrı gereği hayat çatışma üzerine kurulu. Bir insan, içinde ve dışında iyi kötü çatışmasını, bir Müslüman hak batıl çatışmasını yaşamıyorsa zaten bütün bu konuştuklarımın hiçbir anlamı yok. Sonuçta dememiz o ki hâlâ bin küsür yıllık medeniyetimizin üzerine temellenmiş bir ruhla günlük toplumsal sancılarımızı anlatan dizileri de görelim artık. Büyük ilgi gören tarihî dizilerin yanında yeniden bir “Sevda Kuşun Kanadında” türünde dizilere ihtiyaç yok mu sizce?” şeklinde konuştu. 

"İYİ NİYETLİ MANZALAR GÖRÜNMÜYOR"

Yönetmen Abdulhamit Güler, Sinema ve dizilerin toplumlar üzerindeki etkisine dair ciddi tartışmalar yaşanıyor. Son örnek “Kızıl Goncalar” dizisi. Fox TV’de yayınlanan dizi, Müslümanları ve tarikatları çeşitli ezberler üzerinden “eleştiri” bahanesi ile klişelerle ele alıp mütedeyyin kesimi toptan zan altında bırakan bir yapıya sahip. Dizinin ilk bölümünün yayınlanmasının ardından ikinci bölüm fragmanı ile kıyameti kopardı. Özellikle mütedeyyin kesim tepkili. Haklı olarak töhmet altında kalmaktan yakınıyorlar. Mütedeyyin kimliğe sahip bir ortak sınıf oluşmuşken böyle şeylerin hâlâ yapılıyor olması eleştiri konusu. Biz ise tam bu zaviyeden yine tersten bakarak bir sorgulama yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar ve öncesindeki birçok yapımın tavrı ve niyeti malum. Kızıl Goncalar, esasında sivil toplum hareketi hüviyetinde olan dini yapıların iç dünyasına bakma ve modern zihin yapısıyla oluşan bazı ezberlerle eleştirme çizgisinde ilerliyor. Filmdeki dindar karakterlerin tamamı hinlik peşinde ya da cahil. Başka bir şey beklemek de saflık olur. Yeşilçam’da çok daha keskin olan dindar tiplemeler, yine ezberler ve klişeler ile ele alınıyor ama bu defa seküler karakterler de eleştirinin odağında. Sorsanız dizi senaristi ve yapımcısı tam bu noktada iki yönlü bakma niyetinde olduklarını söylerler. Senarist, FETÖ’nün sinemadaki en ciddi serisi olan Selam filminin yazarı. Yapımcı da yine tartışılan Kızılcık Şerbeti’nin yapımcısı. Haliyle ortada çok da iyi niyetli bir manzara görünmüyor. şeklinde konuştu.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER