Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından verilen Oscar Ödülleri’nin 96’ncısı Los Angeles’ta düzenlenen törende, “Oppenheimer” filmi 7 dalda ödül kazanmıştı. Bu sene Oscar’da ödül alan filmlere ‘çeşitlilik’ adı altından LGBT dayatması getirildiği iddia edilirken, konuya ilişkin konuşan Yönetmen Nazif Tunç, “Oscar Ödülleri’nde ’En iyi film’ için yarışan filmlerde, LGBT içeriğinin ve setlerinde LGBT’li sanatçıların bulunmasını zorunlu kıldılar. Oscar Akademisi bunu kural olarak yayınladı. Bunlara uymazsanız ’bizim yarışmamızda yeriniz yok’ dediler. Sapkın ve meşru olmayan, insan fıtratına aykırı yaşama biçimlerini sinema yoluyla insanların arasına bir salgın gibi yayıyorlar. İnsan fıtratının kabul edebileceği bir şey değil" dedi.
Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından 1929’dan bu yana verilen Oscar Ödülleri, Los Angeles’taki Dolby Theatre’da düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Oscar’ları dağıtan Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisinde bütün dünyadan 10 bin 500’den fazla üye bulunuyor. Yıllardır ‘kimlikleri’ tartışılan üyelerin arasında oyuncular, yönetmenler, yöneticiler, yapımcılar, kostüm tasarımcıları gibi 18 farklı kategoriden isimler yer alıyor. "LGBT özendirilmesi yapılmayan filmlere ödül yok"
2024 Oscar ödül törenini, 4. kez ABD’li komedyen ve TV programcısı Jimmy Kimmel sundu. ’Poor Things’ ve ’Barbie’den, ’Oppenheimer’a birçok yapım ödül için yarıştı. Ancak bu sene Oscar’da, ’çeşitlilik’ adı altında getirilen birtakım dayatmalar yer aldı. “En İyi Film” kategorisinde ödül almak isteyen filmlerin, oluşturulan dört kuraldan ikisini karşılaması şartı dayatıldı. “Yeterince temsil edilmeyen” grupların baş ve yardımcı rollerde, küçük rollerin yüzde 30’unda ve filmin ana hikayesinde yer alması birincil şart sayıldı. Bu gruplar ise LGBT’li kişiler, bazı etnik kökenliler, kadınlar ve engelliler olarak tanımlandı. Diğer üç kriterde kamera arkası, dağıtım ve pazarlama ekiplerinde de LGBT’lilerin de aralarında bulunduğu grupların temsili istendi. Ödül alacak filmlerde olması gereken şartlar, Oscar Akademi tarafından yayınlandı. Törende, 13 dalda aday gösterilen Christopher Nolan’ın son filmi "Oppenheimer" 7 ödülle ayrıldı. 11 dalda aday gösterilen Yorgos Lanthimos’un yönettiği "Poor Things" filmi ise 4 ödül kazandı. Oscar’ın ödül alan filmlerinde ise dayatılan kuralların izleri görüldü. “Poor Things” filmi feminist içeriğinin dışında eş cinsel karakter ve vurgularıyla dikkat çekti. “Barbie” filminde de benzer vurgular yer aldı. "Sapkın ve meşru olmayan yaşama biçimleri, sinema yoluyla insanların arasına bir salgın gibi yayıyorlar"
Oscar Ödülleri hakkında bilgi veren Yönetmen Nazif Tunç, "Oscar Ödülleri, 1920’li yıllarda Amerikalı sinema üreticilerinin, sinema eserlerine biçim vermek ve onların akışını şekillendirmek adına uydurdukları bir ödül. 96 yıldan bu yana dünyadaki ve Amerika’daki sinema filmlerini kendi ölçtükleri, biçtikleri içeriklerine göre değerlendirdikleri bir ödüldür. Özgün yapımların değerlendirildiğini, en iyi filmlerin seçildiğini zannediyoruz ama Amerikalı yapımcılar, Hollywood stüdyoları o yıllarda dünyaya ne yaymak istiyorsa, onları ödüllendiriyorlar. Sinema dünyaya nizam veren bir sanat. En büyük silah. Bugün altın bir buzağı gibi insanların taptıkları, hayat, inanç biçimlerini ona göre hizaladıkları bir hale dönüştü. Sinemada çeşitlilik, özgünlük veyahut da serbestlik, karakterlerin kendi kimliklerini ortaya koyması adına LGBT diye bir şey icat ettiler. Sapkın ve meşru olmayan, insan fıtratına aykırı yaşama biçimlerini sinema yoluyla insanların arasına bir salgın gibi yayıyorlar. İnsan fıtratının kabul edebileceği bir şey değil. Sinema şeytani taarruzların gerçekleştirildiği bir alan oldu. Bu çirkef ne yazık ki yayılıyor. Medeni, uygar, çağdaş bir davranış, yaşama biçimiymiş gibi kabul ediliyor. ’Kimse kimsenin hayatına karışmasın, herkes istediğini yapsın deniyor’ ama iyilikte yapsın. İnsanlar hayvani birtakım kötülükler içerisine sürüklenince gönlümüz razı olmaz" dedi. "Bir film, ’En iyi film’ seçilmeye adaysa setinde mutlaka LGBT sanatçıların olmasını zorunlu koşuyorlar"
Sinemanın sadece içeriğiyle ilgili bir müdahalede bulunmadığını ifade eden Tunç, "Aslında yönetmenler bir tahakküm içerisindedir. Yapımcılar bir zorbalıkla karşı karşıyalar. Senaristler, faşist bir diretmeyle kuşatılmış durumda. Nedir? ’Siz bu konuda film yaparsanız, bu karakter temsillerine filmlerinizde yer verirseniz, sizin yolunuzu açarız. Bu yarışmalara alırız. Bu ödüllerden size bir tane veririz. Bu da sizin hayatınızı kurtarır. Kendinizi kısa yoldan meşhur olmuş bulursunuz’ diyorlar. O yüzden bu tahakküm, zorbalık aldı başını gitti. Ne yazık ki meşrulaştı. Sanat özgür olmak zorundadır. Sanatın fıtratında hiçbir müdahale olmasın istiyoruz. Görüşleri, heyecanları olan insanlar mecburen buralardan kaynak, fon, ödül, yarışma filmi olma arayışına giriyorlar. Bunun için de kendi düşüncelerinden çok emredilen şey için hazır ola geçiliyor. Yönetmenin LGBT’li olması bir filmin önünün açılması için yeterli. Senaristin, oyuncusunun hatta yeni getirilen kurallarda sette 3-4 tane sette LGBT’li çalıştırma zorunluluğu var. Eğer bir film, ’En iyi film’ seçilmeye adaysa o sette mutlaka 3-4 tane LGBT yaşayışını benimsemiş olan sanatçının olmasını zorunlu koşuyor. Sosyal sigortalardan aldığın ’engelli raporu’ gibi bazı yerlerden LGBT’li raporuyla oraya liyakatını kanıtlamaya çalışıyorsun. Böyle karmakarışık olmuş bir durum. Bu karışıklığın içerisinde güzel bir şey üretilmesi söz konusu olamaz" şeklinde konuştu. "Oppenheimer, 2. Dünya Savaşı’nda dünya tarihinde gelmiş geçmiş en kanlı katliamını gerçekleştiren adamdır"
Oscar Ödülleri’nde 2. Dünya Savaşı’nı gerçekleştiren Oppenheimer’ın ’En iyi film’ seçilmesiyle iadeyi itibar yapıldığını söyleyen Tunç, "Oscar Ödülleri’nde ’En iyi film’ için yarışan filmlerde LGBT içeriğinin bulunması ve setlerinde çekim esnasında LGBT’li sanatçıların bulunmasını zorunlu kıldılar. Oscar Akademisi bunu kural olarak yayınladı. Bunlara uymazsanız ’bizim yarışmamızda yeriniz yok’ dediler. Bahsi geçen filmlerde bunlar var. Zaten konusu kötülükten beslenen filmler. Bu seneki Oscar ödüllerinde bir iade-i itibar yapıldı. ’Oppenheimer’ 2. Dünya Savaşı’nda, Japonya’da dünya tarihinde gelmiş geçmiş en kanlı katliamını gerçekleştiren atom bombasını keşfeden, bulan ve oraya atılmasına sebep olan adamdır. Çok büyük bir Yahudi ailesinden geliyordu. Yahudiler tarafından kurulmuş Amerika Akademisi ne yaptı? Tam da İsrail’in Gazze’de yaptıkları büyük katliamı unutturmak ve gözdağı vermek gibi 2. Dünya Savaşı katliamını gerçekleştirmiş olan Oppenheimer’ı akladı. Şu kadar en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo vs. vererek aklamış oldu. Biz bundan sonra Oppenheimer’ın adını Japonya’ya attığı bombalarla değil de Oscar’da aldığı ödülle hatırlayacağız" diye konuştu.