Kültür

Osmanlı el nakışlarını restore edip replikalarını üretiyorlar

Bursa Olgunlaşma Enstitüsü Sanatevi'nde, Türkiye'nin dört bir yanından toplanan el nakışı gelin yatağı, hamam kültürü, sünnet çocuğu elbisesi, abiye, gelinlik ve havlu gibi eski eserlerin benzerleri hazırlanarak geleceğe aktarılıyor.

Osmanlı el nakışlarını restore edip replikalarını üretiyorlar
17-11-2021 12:38
Bursa

Bursa Olgunlaşma Enstitüsü tarafından toplanan ve restore edilen el nakışı eserler, sanatseverlerin ilgisine sunuluyor.

Milli Eğitim Bakanlığının desteğiyle açılan Bursa Olgunlaşma Enstitüsü Sanatevi'nde, Güney Marmara başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanından getirilen Osmanlı'dan kalma eserler hem restore ediliyor hem de formülleri hazırlanarak replikaları üretiliyor.

Üç katlı binada 13 usta öğretici ve bir öğretmenin çalışmasıyla gelin yatağı, hamam kültürü, sünnet çocuğu elbisesi, abiye, gelinlik, havlu gibi çok sayıda el nakışı eserler hazırlanarak enstitünün müzesinde sergileniyor.

Eski eserlerin de kabul edildiği sanatevinde ayrıca, Bursa Olgunlaşma Enstitüsü tarafından üretilen ürünler satışa sunuluyor.

Enstitünün El Sanatları Teknolojisi Alan Şefi ve sanatevinin sorumlusu Güleser Sencar, AA muhabirine, müzeye gelen ziyaretçileri aylarca süren çalışmalar sonucu bulunmuş nadide eserlerin beklediğini söyledi.

Eserlerin üzerinde aylarca çalışıldığını belirten Sencar, şu bilgileri paylaştı:

"Ben çalışmalarımıza 'kazı çalışması' diyorum. Aslında laboratuvar ortamı gibi bir inceleme, gezen herkes bunu derinden fark edecektir. Araştırırken fark ediliyor ki çok konu var. Mesela örtüler, bunlar bugün bizim yaptığımız gibi sehpanın ya da televizyonun üstüne serilmiş şeyler değil. Bunlar bir toplumun kültürel yapısı. Bizim kadınımız ne kadar zekiydi, ne kadar matematiğe kafası çalışırdı, ne kadar renk zevki vardı bunları ortaya koymuşlar, kadının dilidir bunlar. Kadının dili de toplumun diline dönmüştür."

Sencar, eskiden nakışla yapılan işlerin kapı, kıyafet ve yatakların üzerinde kullanıldığını anlattı.

Bir kadının, matematik bilgisi olmadan, sayılarla oynamadan bu eserleri ortaya çıkaramayacağını vurgulayan Sencar, "Eserleri biraz okul arşivinden derlerken, biraz da antikacılardan topluyoruz. Bir toplumun eski eserini, kültürüne sahip çıkarken o toplumda yaşayan insanlardan edinmek en doğrusudur. Bu da bir kültürdür, insanlar bunları paylaşıp, kesip örtü yapması yerine müzelere vermesi gerektiğini, yani kendi hikayeleriyle yer edinmesi en doğrusudur." dedi.

Sencar, bunların replikalarını çalışıp eski eserlerle yerine koyarken, toplumda "Kesip antikacıya satmayın, getirin aileniz müzelerde yaşasın." kültürünü oluşturmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.

Müzenin bir bölümü atölye olarak kullanılıyor

Enstitü Müdürü Nilüfer Karakoç da Türkiye'nin çok zengin kültürel mirası olduğunu, buna sahip çıkmayı önemli bir görev kabul ettiklerini belirtti.

Çalışmalarından bazılarını müzede sergilediklerini aktaran Karakoç, şöyle konuştu:

"Müzede 150-200 yıllık eserler ve onların replikaları bulunmakta. Enstitümüze gelen bu eski eserler incelenmekte, teknikleri araştırılmakta. Çözülen teknikler malzemeleriyle orijinaline en yakın şekilde yeniden işlenmektedir. Müzemiz iki kattan oluşmakta, bu iki katta eserler replikalarıyla sergilenirken, gelin odası ve hamam kültürünün bulunduğu bir sergi odamız da var. Binanın bir bölümü atölye olarak kullanılmakta ve müzede sergilediğimiz ürünler işlenmektedir. Aynı zamanda öğrenmek isteyenler için de kurslar düzenlenmektedir. Bu yönüyle müzemize 'yaşayan müze' de diyebiliriz. Müzemiz ziyarete açıldı. Sanatseverleri, eskiye ve geleneksele ilgi duyanları davet ediyoruz."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER