Afyonkarahisar’da 4’ncü kuşak olarak bitkisel yağ üretimi yapan Hasan Arabacıoğlu, fabrikasında 93 çeşit bitkiden farklı kullanım amaçları olan organik yağ üreterek iç ve dış piyasada ekonomiye katkı sağlıyor.
Arabacıoğlu, pandemiden önce İngiltere, Kanada, İsrail başta olmak üzere pek çok ülkeye ihraç edilen yağlar için dış ülkelerden yeniden talepler gelmeye başladığını söyledi. Özel olarak üretilen bitkisel yağlar; el değmeden, teknolojik yöntemlerle bitkilerden çıkarılıyor. Bitki tohumlarından yağ çıkarma işlemi, sıcak ve soğuk baskı olarak farklı yöntemlerle yapılıyor.
130 yıllık geçmişi bulunan yağ işleme tesisinin 4. kuşak sahibi Hasan Arabacıoğlu, pandemiden önce tam kapasite çalıştıklarını ancak şimdilerde ayda 2 - 2,5 ton yağ çıkardıklarını söyledi. Dış ülkelerden yeniden ihracat talepleri geldiğini ifade eden Arabacıoğlu şöyle konuştu: "Türkiye’nin her yerinden gelen tohumları biz sıkarız"
“Ben bu meslekte 4. Kuşağım. Sektörde ve Türkiye’de ilklerden biriyiz. Soğuk ve sıcak sistem olarak 93 çeşit tohum yağı sıkmaktayız. Mallarımız Türkiye’nin birçok yöresinden gelir. Örneğin; Bucak’tan çörekotu gelir, Kilis’ten ve Bitlis’ten bıttım gelir, Antep’ten badem gelir, Antep fıstığı gelir. Türkiye’nin her yerinden gelen tohumları biz sıkarız. Biz daha önce ihracat yapıyorduk. Pandemiden sonra Avrupa’daki sıkıntıdan dolayı Avrupa’daki müşterilerimiz şuan almıyor. Yeni yeni talepler gelmeye başladı. 2 senedir kapasitemizin yarısından da az üretim yapıyoruz. Bizim şuan günlük 1 ton kapasitemiz var ama pandemiden dolayı insanlar kullanmadığı için ayda 2 - 2,5 tonla kalıyoruz. Ekonomiye katkısı büyük. Dünyada bu kabullenilmiş bir şey alternatif tıp. Bizim yaptığımız yağlar tıpta kullanılan yağlar. Yani bu gün tıbbın kabul ettiği yağları işliyoruz biz. Biz Azerbaycan, İsrail, İngiltere ağırlıklı olmak üzere 3 veya 4 ülkeye ihraç ediyoruz.” "Doğru bilinen yanlışlar var Türkiye’de"
Yağların, dinlenmeden kullanılmasının doğru olmadığını söyleyen Arabacıoğlu; “Doğru bilinen yanlışlar var Türkiye’de. Örneğin elimde gördüğünüz susam yağı. Bu susam yağı işlendikten sonra en az 10 gün dinlenmesi gerekiyor. Dinlenmeyen yağların tabanında çökelti oluşuyor. Bu yağda yenmemesi gereken bir şeydir. Ne yazı ki Türkiye’de buna müsemma ediyorlar. Mahalle aralarında, Pazar yerlerinde, baharatçı dükkânlarının önlerinde küçük makinelerle çörekotu yağı sıkıyorlar. Asla ve asla taze yağ, ham yağ yenmez. Biz bu yağı işledikten sonra en az 10 gün krom tanklarda dinlendiririz. Daha sonra bunları özel filtre bezlerinden geçirip piyasaya sunarız. Ama piyasada Pazar yerlerinde olsun baharatçı dükkânlarında olsun taze çekilmiş yenilebilir diye bir şey yok. Yağın dinlenmesi gerekir. Evde yediğiniz yağı bile; çiçek yağı, mısır yağı, zeytinyağı olsun en az 2 - 3 ay dinlendirin. Yağ her zaman dinlendikçe güzelleşir. Yağ durdukça kaliteli olur. Yani şimdi ben bu yağı 100 TL’ye satarken çökeltisi çöp. Dışarda bu çöpü de yedirtiyorlar insanlara. İnsanlar bunları şifa amaçlı alıp yiyor, içiyor ama posaya da para veriyor.” dedi. Bitkisi olan birçok tohumun el değmeden kendi fabrikamızda özenle yağlarını çıkartıyoruz"
Babasından sonra yağ üretim tesisinin 5’nci kuşak işletmecisi olmaya hazırlanan Emir Arabacı ise Afyonkarahisar yağcılar halinde kendi imalatları olan bitkisel yağları tüketiciye ulaştırdıklarını söyledi. Arabacıoğlu; “Kendi imalatımız olan bitkisel aromatik yağları, yağ hali içindeki dükkanımızda satıyoruz. Çörekotu, susam, badem, Hindistan cevizi, Afyon’umuza özgü olan haşhaş yağını eskiden beri yağcılar hali olarak bilinen yerde satıyoruz. Bitkisi olan birçok tohumun el değmeden kendi fabrikamızda özenle yağlarını çıkartıyoruz.” diye konuştu.