Küresel deniz ticareti trafiğinin yaklaşık yüzde 6’sının gerçekleştirildiği Panama Kanalı’nda kuraklık nedeniyle gemi geçiş sayısı sınırlandırıldı. Panama Kanalı Yönetimi’nin yaptığı duyuruya göre, maksimum geçiş sayısı 2 Eylül’e kadar günde 32 gemi ile sınırlı kalacak. Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Çalışkan, “Kısıtlamaların yanı sıra yükselen geçiş ücretlerini de dikkate alırsak bu durum tüketici fiyatlarını arttırabilir” dedi.
Atlas Okyanusu’nu Pasifik Okyanusu’na bağlayan dünyanın en önemli kanalları arasında bulunan Panama Kanalı’nda kuraklık nedeniyle gemi geçiş sayısı sınırlandırıldı. Dünyanın en işlek ticaret geçitlerinden biri olan Panama Kanalı’nda yaşanan tıkanıklık, genellikle deniz taşımacılığı yapan şirketleri alternatif rotalar aramaya yöneltti. Kısıtlamaların yanında geçiş ücretlerinin yükselmesinin de ticareti etkileyebileceğini söyleyen Yaşar Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Çalışkan, “2022 yılında Panama Kanalı yaklaşık 300 milyon ton yüke ve 14 bin 239 adet transit geçişe ev sahipliği yaptı. Kabaca hesaplamayla bu rakamlar aylık ortalama bin 186, günlük ise ortalama 39 gemi geçişine tekabül ediyor. Panama Kanalı’nın işletimi doğrudan suyun mevcudiyetine bağlıdır ve bu nedenle kanal, yağış modellerindeki değişikliklere ve kuraklığa karşı oldukça savunmasız. 2023 yaz sezonunu düşen su seviyeleriyle karşılayan Panama Kanalı, yağış sezonunun da gecikmesiyle birlikte geçişlerde gemi sayısına, büyüklüğüne ve su çekimine kısıtlamalar getirdi. Kısıtların yanında yükselen geçiş ücretlerini de dikkate alırsak bu durum armatörleri mesafe-maliyet-zaman ağırlıklı kriterlerde karar vermeye itecek. Gemiler kanaldan geçmek için daha uzun süreler beklemeyi tercih edecek veya yolculuklarında zaman ve yakıt maliyeti ekleyen alternatif rotalar kullanacak. Örneğin, ASEAN bölgesi ve Güney Çin menşeli çıkışlar için Süveyş Kanalı etkili bir alternatif olabilirken, Kuzey Çin ve Kuzey Asya için Süveyş üzerinden sapma, yedi ila 14 günlük ek geçiş süresi ekleyecektir. Tüm bunlar her zamanki gibi son kullanıcıyla yani tüketiciyle buluşturulan fiyatları da etkileyecek elbette. Taşıma maliyeti haricinde diğer bir çıkarım da şudur ki daha fazla darboğaz, daha az mal arzı ve daha yüksek fiyatlar demektir. Bu durumdan en çok etkilenen ve etkilenecek olan Panama Kanalı’nın en büyük kullanıcısı olan, kanal trafiğinin yaklaşık yüzde 73’ünü oluşturan ABD’dir” dedi. “Kuraklık, uluslararası ticaret yollarını etkiledi”
Uluslararası ticaret su yollarında özellikle 2022 ve 2023 yaz aylarında kuraklık nedeniyle yaşanan sıkıntılardan bahseden Doç. Dr. Çalışkan, “Dünya çapında ticari malların yüzde 90’ı okyanuslar ve su yolları üzerinde taşındığından, su küresel ticaret için hayati öneme sahiptir. Ancak 2022 ve 2023 yazı, uluslararası ticaret yollarının bazılarının geçilemez hale gelmesine yol açan şiddetli kuraklıklara sahne oldu. Örneğin, Avrupa için önemli bir ulaşım bağlantısı olan ve yılda 300 milyon tondan fazla yükün taşınmasına hizmet eden Ren Nehri’nin kuraklık sebebiyle su seviyesinde ciddi düşüşler oldu. Bu sebeple gemilerin geliş ve gidişlerinde gecikmeler yaşanırken bazı gemiler ise kapasitelerinin sadece yüzde 25’i ile yük taşımak zorunda kaldı. Yine 2022 yaz aylarında ABD’de her yıl 450 milyon tonun üzerinde yük taşıyan Mississippi Nehri düşük su seviyeleri nedeniyle kanal derinleştirmesi gerçekleşene kadar ulaşıma kapatıldı. Bu aksamanın maliyetinin tedarik zinciri ve ekonomiye zararının 20 milyar dolar olduğu düşünülüyor. Ren ve Missisippi’yi gölgede bırakacak büyüklükte, yıllık 3 milyar tondan fazla yük taşımacılığına ev sahipliği yapan Çin’deki Yangtze Nehri ise 1865’ten beri en düşük su seviyesine ulaşarak hidroelektrik kıtlığına ve nakliyenin durmasına neden oldu” diye konuştu. Türkiye için fırsat olabilir
Uluslararası ticaret sistemlerinde yaşanan bozulmalara karşı alternatif aramanın ve oluşturmanın önemini anlatan Doç. Dr. Çalışkan, Türkiye’nin jeopolitik konumuyla ilgili fırsatlardan söz ederek şunları söyledi:
“Günümüzün uluslararası ticaret sistemini şekillendiren küresel değer zincirlerinin karmaşık ve birbirine bağlı doğası, kilit konumlardaki bozulmanın küresel ekonomi için abartılı bir etkiye sahip olabileceği anlamına da gelir. Dolayısıyla hızla değişen dinamikler nedeniyle mevcut işleyen düzene her zaman alternatif aramak, bulmak veya oluşturmakta fayda vardır. Orta-uzun vadede en etkili alternatif hem denizden hem karadan oluşturulan ağlar ile Doğu Asya`dan başlayıp Orta Asya, Rusya, Kafkasya, Afrika ve Avrupa arasında bağlantılar kurmayı amaçlayan oldukça geniş ve çevreleyen bir girişim olan Kuşak Yol Girişimi’dir. Afrika, Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya gibi önemli pazarların merkezinde bulunan Türkiye’nin jeopolitik önemi, projeye katılımda etkili olmuştur. Türkiye için mevcut durumda alınacak aksiyon küresel üretim ve tedarik zincirlerinin yeniden düzenlendiğinin farkına varmak ve bu sistemin içerisinde ne rol alacağına ve ne şekilde konumlanacağına dair strateji oluşturmaktır. Bu strateji ise elbette makul, uyumlu, şeffaf ve koordineli çarklardan oluşan bir sistem ile çalışıyor olacaktır.”