Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, “Çocuklarımızda ve gençlerimizde bir peygamber ahlakı oluşturmak istiyorsak artık standart tanımları bir kenara bırakıp, tanıtmak yerine önce tanımaya çalışmamız gerekiyor” dedi. Kastamonu’da Mevlid-i Nebi Haftası ve Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinlikleri münasebetiyle konferans düzenlendi. Kastamonu Belediyesi Nikah ve Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansa Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu’nun konuşmacı olarak katıldı. Çok sayıda davetlinin katıldığı konferansta konuşan Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu, “Dünya her geçen gün keşke daha iyiye gidebilseydi. Peygamber Efendimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) doğduğu gün, cahiliye dönemi olarak biliniyordu. Cahiliye sadece bilgisizlikle ilişikli bir kavram değil. Yaradılışı ve yaradanı tanımadığı için bu insanlar cehalet batağında yüzüyordu. Bu yüzden Cenab-ı Hak, ’ey habibim, kulum’ dediği Peygamber Efendimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) gönderdi. Peygamberimizi anlamak için bu kadar yeterli değil. Şahsiyet inşasında anne karnında başlayan bu sürecin 6-7 yılda yüzde 60-65’i şekillendiği bugün bilim adamları söylüyor. Bizim 6-7 yılımız aile ortamında geçiyor. O yüzden annenin ve babanın, kardeşlerin, aile büyüklerinin, aile çevresinin sunduğu imkanlar ya da eksik bıraktıkları çocuklarının karakterlerini tıpkı taşa yazar gibi nakşediliyor. Orada bir kusur, orada bir hata, orada bir ihmal var ise ilerleyen zamanlarda bu ihmalin faturasını sadece o insan değil, o insan ile muhatap olan hemen herkes ödemek durumunda kalıyor. Okul çağında öğretmenler, en çok ailesinde sorun yaşayan çocuklardan şikayet ederler. Çünkü onlar ya sevgisizliğe, ya ilgisizliğe, bazen şiddete maruz kalmış olabilirler, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, çevresiyle hep sorun üreten insanlar olarak muhatap olurlar. Demek ki Peygamber Efendimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) örnekliğinde önce sağlam ve güçlü bir aile var. Bugün şahsiyet inşası derken Peygamber Efendimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) önce iyi bir baba olarak modellemek durumundayız. Çocuklarımıza öğüt verirken ya da örnek verirken Peygamberimiz (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) olsaydı acaba burada ne yapardı sorusunu sormalıyız" dedi. "Çocuklarımız zihnen ve ruhen bize ait olma vasfını her geçen gün maalesef kaybediyorlar"
"Bugün çocuklarımıza iyi model olmakta zorlanıyoruz" ifadelerine yer veren Çapcıoğlu, "Çünkü her ne kadar nüfustaki kayıtları bizlerde görünse de çocuklarımız zihnen ve ruhen bize ait olma vasfını her geçen gün maalesef kaybediyorlar. Peygamberimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) anlatan bizler, çocuklarımızın zihnine, onların karakterine, onu modellemekte zorlanıyoruz. Çünkü sorumluluk sahibi olan bizler, Peygamber Efendimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) anlatırken ilk soruyu kendimize sormak yerine bizden sonraki nesillerde bunun cevabını bulmaya çalışıyorlar. Aslında bizler gerçekten Peygamber Efendimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) iyi örneklendirebilen insanlar olabilseydik emin olun bizden sonraki nesillerde de Peygamber Efendimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) ahlaki örnekliği devam etme şansı ve imkanı bulacak. Dışa baktığımızda pek çok sorunla karşılaştığımız aşikar. Ancak kolaycılık yapıp ‘ne yapalım, çağ böyle, çocuklar bizim çocuğumuz değil, bizden çok onları etkileyen sosyal medya, dijital ortamlar, fenomenler var, çocuklar bizden çıkıyor’ diyebilirsiniz. Benim de iki çocuğum var. Sizleri çok iyi anlıyorum. Hepimiz zorlanıyoruz. Bütün insanlık burada zorlanıyor. Çocuklarımızda ve gençlerimizde bir Peygamber ahlakı oluşturmak istiyorsak artık standart tanımları bir kenara bırakıp, tanıtmak yerine önce tanımaya çalışmamız gerekiyor. Herhangi bir sorun gördüğümüzde onu çözmenin yolu teşhis etmekten geçiyor. Bizim tanımadan tanımlama gibi bir sorunumuz var. Peygamber Efendimizi (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) doğru tanırsak, çocuklarımıza da onu tanımlama şansına sahip oluruz. Öncelikle Peygamberimizi tanımak demek, yoksunlukları ve yoksullukları tanımak demek” diye konuştu.
Kastamonu İl Müftülüğünün başlattığı ’yetim projesi’nin önemine dikkat çeken Çapcıoğlu, “Bu proje çerçevesinde yetimler himaye ediliyor. Tıpkı Peygamberimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) yaptığı gibi, onlara kol kanat gerecek, koruyucu ailelere ihtiyaç var. Peygamberimiz (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) kendisi yetim büyüdüğü için yetimlerin babası olarak tasvip edildi ve bütün yokluğu, yoksulluğu ve acıyı tecrübe eden bir insan olarak yetimleri himaye eden bir profildi, insandı” şeklinde konuştu. “Karanlıklar içerisinde kalplerin taşlaşmış, gözü kararmış, insanlık değerlerini yitirmiş, vicdanlarını kaybetmiş, insanlığın bir Peygamber bekleme şansı yoktur, gelmeyecektir”
Daha sonra konuşan Kastamonu İl Müftüsü Bekir Derin ise, "Peygamberimizin (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) şahsiyetinde, kişiliğinde yaşanan İslam ile bir asr-ı saadet, bir İslam medeniyeti inşa edildi. Karanlıklar içerisinde, kalplerin taşlaşmış, gözü kararmış, insanlık değerlerini yitirmiş, vicdanlarını kaybetmiş, insanlığın bir peygamber bekleme şansı yoktur, gelmeyecektir. Çünkü son peygamber (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) gönderilmiştir. O zaman bugünki insanlığın kurtuluşu için ise peygamberimizin veda hutbesinde 100 bini aşan sahabe-i kiramın şahsında bütün insanlığa verdiği şu mesaja sımsıkı sarılmaktan başka kurtuluş çaresi yoktur. Efendimiz (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) buyuruyor ki "Ben size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldıkça bir daha garabete, sapıklığa düşmezsiniz. ’Birisi Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim, diğeri de sünneti seniyemdir" ifadelerini kullandı.