Dünya çapında 1 milyara yakın kişinin 2030 yılına kadar yoğun su kıtlığı sebebiyle yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalabileceklerini belirten Prof. Dr. Yusuf Demir, “2040 yılına kadar, dünyada 18 yaşın altındaki çocuklardan dörtte birinin yaklaşık 600 milyonun aşırı yüksek su stresi olan bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor” dedi.
Dünyada su kıtlığının, her geçen gün daha büyük boyutlara ulaştığını söyleyen Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Demir, "Dünya Su Haftası" dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Su kullanımı, son yüzyılda küresel olarak nüfus artış oranının iki katından daha fazla artış göstermekte ve artan sayıda bölge, özellikle kurak bölgelerde, su hizmetlerinin sürdürülebilir bir şekilde sunulabileceği sınıra ulaşılmaktadır. Dünyanın yüzde 70’i suyla kaplı olmasına rağmen insanoğlu bu suyun yüzde 0.03 civarında bir miktardan tatlı su olarak yararlanabiliyor” diye konuştu. “Dünyadaki sulak alanların yarısından fazlası ortadan kayboldu”
Dünya ve Türkiye’nin pek çok bölgesinde nehirlerin, göllerin ve akiferlerin kuruyarak kullanılamayacak kadar kirlendiğini belirten Demir, “Dünyadaki sulak alanların yarısından fazlası ortadan kayboldu. İklim değişikliği, dünyadaki hava ve su kalıplarını değiştirerek, bazı bölgelerde kıtlıklara ve kuraklıklara, diğerlerinde sellere yol açıyor. Küresel iklim etkisi ve kuraklık sonucu, Dünyada 2 milyardan fazla insan yüksek su stresi yaşayan ülkelerde yaşamını sürdürüyor. 2040 yılına kadar, dünyada 18 yaşın altındaki çocuklardan dörtte birinin yaklaşık 600 milyonun-aşırı yüksek su stresi olan bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor. Dünya çapında 1 milyarar yakın kişi 2030 yılına kadar yoğun su kıtlığı sebebi ile yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalabilirler. Dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden yaklaşık 5 – 5.5 milyar insan, yılın en az bir ayında şiddetli su kıtlığına maruz kalıyor. Günümüzde dünyanın en büyük yer altı suyu sistemlerinin üçte birinde su sıkıntısı var.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Yusuf Demir sözlerine şöyle devam etti:
“Eğitim, sağlık, cinsiyet eşitsizliği, ekonomi gibi birçok alanda soruna sebep olmaktadır. Hatta yakın zamanda bölgelerde su savaşları çıkmasına da muhtemel gözle bakılmaktadır. Bu yüzden tatlı suyun muhafaza edilmesi ve adil dağılımı konusunda bir an önce bir strateji belirlenmesi bütün Dünya’da büyük önem taşımaktadır.” “Sadece tarımsal sulamada değil evsel kullanımlarda da ciddi sıkıntılar ile karşılaşabiliriz”
Ülkemizde devam eden aşırı sıcaklık etkisinin, kuraklık mevcut su kaynaklarımızı önemli ölçüde etkilediğini vurgulayan Demir, “Büyük şehirler başta olmak üzere ülkemizin büyük bölümünde barajlarda su seviyesi kritik eşiklere ulaşmış veya ulaşmak üzeredir. Önümüzdeki kısa ve orta vadede sürecin ve etkilerinin derinleşerek devam etmesi bekleniyor. Sadece tarımsal sulamada değil evsel kullanımlarda da ciddi sıkıntılar ile karşılaşabiliriz. Aylardır uzmanlarca yapılan uyarılara rağmen kriz büyüyerek devam etmekte. Orta ve uzun vadeli yapılacaklarla ilgili devletimizin ilgili birimlerinin önemli çalışmaları var. Problemin temelinde kısa vadede yapılması gerekenler, sorumluluk sahibi kişi ve kurumların konuya sahip çıkması geliyor” ifadelerini kullandı. “Su tasarrufunu teşvik edici paketler geliştirilmeli”
Tüm yerel yönetimlerin ülke politikalarına uygun kendi şartlarını revize eden acil eylem planı geliştirmeleri ve uygulamaya koymaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Demir, “Bu amaçla suyu anlatan ve tanıtan, su bilincini geliştiren, su tasarrufunun önemi ve uygulanışı ile ilgili her türlü eğitim, konferans, yazılı ve görsel bildirim ile çalışma yapılarak sorumluluğu altındaki kişi ve kurumlara farkındalık çalışmaları yapılmalı. Su tasarrufunu teşvik edici paketler geliştirilmeli, mevcut kaynakların korunumu, sürdürülebilirliği ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaca ulaşabilmek için yasal düzenleme ve hukuki destek yerel ve ülkesel bazda hızla hayata geçirilmelidir. Yerel yönetimler mevcut kaynakları, kullanım ve gelişimini sürekli takip ederek halkla paylaşmalı, panik oluşturmadan herkesin sorumluluk alması sağlanmalıdır” açıklamasında bulundu. “Havasız ve susuz bir yaşamın olmadığı gerçeği unutulmamalı”
“Aşırı sıcaklar, kuraklık ve yangın felaketleri ile boğuştuğumuz günlerde yarınımızı kurtarabilmenin yolu, bugünden alacağımız tedbirlerden geçmektedir” diyen Prof. Dr. Yusuf Demir sözlerini şöyle tamamladı:
“Su haftası vesilesi ile tüm yerel yönetimlerimizi ve yerel meclislerimizi konuyu ve çözümlerini konuşmak ve hayata geçirmek için siyasal mülahazalardan uzak acil ve ivedi toplanmaya, çözümler üreterek uygulamaya davet ediyorum. Her geçen gün problemlerimiz derinleştirecek, çözümlerimizi zorlaştıracaktır. Hiçbir birey veya kurum bu sorumluluktan kaçmamalıdır, kaçamaz. Sorun hepimizin kapısına dayanmış veya dayanmak üzeredir. Havasız ve susuz bir yaşamın olmadığı gerçeği unutulmamalı, sadece bu günü değil, yarınlarımızı da korumalı ve planlamalıyız. Yarınlar için bir damlada sen kurtar.”