Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde konferans veren Prof. Dr. Hülya Ensari, bu yılın teması kapsamında iş yerinde ruh sağlığına öncelik vermeye yönelik bilgiler verdi. Toplumda son dönemlerde artan intihar ve şiddet olaylarına da değinen Ensari, bireysel ruhsal problemlerin toplumsal sorunlara dönüştüğünü belirterek erken tanı ve tedavinin önemini vurguladı.
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü resmi temasını bu yıl, “İşyerinde Ruh Sağlığına Öncelik Verme Zamanı” olarak belirledi. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde verdiği konferansla toplumda sık görülen ruhsal hastalıklar konusunda farkındalık, sık görülen ruhsal hastalıkların tanı ve tedavisine dair önemli bilgiler aktararak; toplumdaki ruh sağlığı problemlerine dikkat çekti. Dünya nüfusunun yüzde 60’tan fazlasının çalıştığını, çalışan insanların gününün büyük bir bölümünü iş yerinde geçirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Ensari, “İş yerinde yaşanan herhangi bir sorunun ya da ortamla ilgili herhangi bir problemin ruh sağlığını olumsuz etkilediği durumda, o kişilerin ailesini ve çevresini de hesaba kattığımızda, bunun toplumsal bir soruna dönüşebileceğini görebiliyoruz. Her çalışan için çalıştığı ortamın güvenli ve huzurlu bir ortam olması ruh sağlığı açısından çok çok önemli. Dolayısıyla bir iş yerinde kişilerin kendisini rahat ifade edebilmesi, tüm ekip arkadaşlarıyla üst yönetimle sağlıklı etkili bir iletişim kurabilmesi, kendi istek ve taleplerini rahatlıkla iletebilmesi, ekip ruhunun benimsenmesi, ekip ve yönetim tarafından herhangi bir psikolojik baskının olmaması, çalışma ortamının kişiyi bedenen ve ruhen güvende hissettirecek şekilde olması, kişinin kendi işini yaparken değerli hissetmesi çok önemli” dedi. Ruhsal hastalığı olanların sadece 3’te biri tedavi ediliyor
Toplumun ruh sağlığı konusunda önyargılardan sıyrılması ve farkındalık oluşması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hülya Ensari, “Toplumda ruh sağlığı konusunda tam bir farkındalık yok. Tüm dünyada yaşam boyu ruhsal hastalıkla karşılaşma oranı yüzde 25. Yani yaşam boyu her 4 kişiden 1’i ruhsal hastalık yaşayabiliyor. Ancak bu kişilerin sadece 3’te biri tedavi görebiliyor. Ruhsal hastalıkların tedavisine erişim oranı çok yüksek değil. Bu, ruhsal hastalıklara yönelik hem kişilerde hem toplumda ciddi bir önyargı ve damgalama sorunu olmasından kaynaklanıyor. Bu damgalamanın ortadan kalması, kişinin ruhsal sorunlarının vaktinde tanınması, kişilerin kendini ifade etmesi, erken tanı ve tedavi, alınacak tedbirlerin hemen hayata geçirilmesi, tüm çalışanların ve iş verenlerin bilinçli olması gerekiyor” diye konuştu.
“Yeti yitimi ile giden dünyada sık görülen hastalıklardan 5’ini depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, alkol kullanım bozuklukları ve obsesif kompulsif bozukluklar (OKB) adlı Ruhsal hastalıklar oluşturuyor” diyen Ensari, “Bu hastalıklar fark edilmediğinde sadece hastalığın ilerlemesine sebep olmuyor, yeti yitimiyle kişinin çalışma hayatının son bulmasına da neden olabiliyor” dedi. “Alkol ve madde kullanımında artış var”
Ruh sağlığının toplumu ilgilendirdiğini belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, son zamanlarda yaşanan intihar ve şiddet olaylarının sıklığına dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Bir depresyon tablosu, vaktinde tedavi görmediğinde intihar gibi hem kişiyi hem aileyi hem de toplumu olumsuz etkileyen sonuçlara varabiliyor. Alkol ve madde kullanım bozukluğu söz konusu olduğunda da - ki son zamanlarda toplumda çok ciddi bir artış var. Kişilerde madde kullanım bozuklukları, şiddete eğilim, şiddet davranışının yaygınlaşmasına ve suç işleme oranlarının artmasına sebep oluyor. Sorunlar bireysel olmaktan çıkıp toplumsal sorun haline geliyor. Biz bunları ne kadar erken fark edip tanı ve tedavi için elimizden geleni yaparsak toplumdaki ruh sağlığını da korumuş oluruz.”
İlk önce kişinin kendisindeki bu sorunları fark etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, “Kişi, örneğin son zamanlarda uyku, iştah problemi yaşıyorsa, mutsuzsa, isteksizse, bu günlük hayatını olumsuz etkiliyor, işini gücünü eğitim hayatını aksatıyorsa, bunun altında depresyon gibi tedavi edilebilir bir durum olabileceğini mutlaka aklına getirmeli ve bir uzmandan destek almalı” dedi. “Kendinize ve hobilerinize zaman ayırın”
İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari kişinin hem iş hayatında hem günlük hayatında yaşadığı stresi yönetmesi için yapması gerekenleri şöyle anlattı:
“Stresi yönetmek için etkili iletişim dilini kullanarak sıkıntılarımızı üzüntülerimizi paylaşmak, vaktinde kendimizi ifade etmek, dilek isteklerimizi aktarabilmek, sorunlarımızı, sorumluluklarımızı paylaşabilmek, ekip ruhu içinde işbirliğine açık olmak çok önemli. Kişinin beslenmesine özen göstermesi, sporunu yapması, kendisine hobilerine zaman ayırması, zaman yönetimine dikkat etmesi, hayır diyebilmesi, öfke ve kaygısını yönetebilmek için gerektiğinde bakış açısını değiştirebilmeyi, değiştiremeyeceği durumlarda kabullenmeyi, esnek olabilmeyi, yaşanan olumsuzluklardan öğrenerek gelişebilmeyi, gerektiğinde yardım isteyebilmeyi, sosyal ağları pekiştirmek gerektiğini; en önemlisi düşüncelerimizde geçmişte yaşanana önyargılardan uzak; geleceğin endişesi ve kaygısından uzak anda olup bitenlere tam dikkatimizi vererek önyargısız bir bakış açısı ile yaşadığımız ana odaklandığımızda yaşanan birçok sorunun içinde çözümü de barındırdığını belki fark edebileceğiz”
Ensari, “Toplumda ruh sağlığı ile ilgili farkındalık ve bilinç arttıkça; önyargılardan uzaklaşarak ruhsal sorunlarımızı konuşabilir ve hastalık halinde de erkenden yardım arayışına girerek uzman desteği alabiliriz. En az beden sağlığı kadar ruh sağlığımıza da önem ve öncelik vermeliyiz” diyerek sözlerini noktaladı.