SANKO Üniversitesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Sağlık Hizmetleri ve Engelliler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen Sağlıklı Yaşam Festivali’nde yer aldı.
Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, festivalin açılışında yaptığı konuşmada obezite tedavisinin, obeziteyi önlemekten daha zor olduğunu belirterek, “Günlük yaşamda yapılacak çok küçük değişikliklerle, daha çok hareket ederek, daha az atıştırmalık tüketerek, daha fazla yürüyüş yaparak, daha sağlıklı ve zinde bir hayat sürülebilir” dedi.
Sağlık temalı bir üniversite olarak, bu tür etkinliklerde yer almaktan gurur ve mutluluk duyduklarını ifade eden Prof. Dr. Dağlı, “Her yaştan insan için önemli bir sağlık sorunu olan obezite sorunu anlamında farkındalık oluşturmak ve bilgilerimizi bir araya getirerek çözüm üretmek amacıyla gerçekleştirilen bu festivale emeği geçenleri kutluyor, başarılı bir festival olmasını diliyorum” diye konuştu.
Festivalde, SANKO Üniversitesi akademisyenleri sağlıklı beslenme, obezite ve egzersiz ile ilgili düzenlenen panellerde bilgi paylaşımında bulundu.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi, SANKO Üniversitesi Hastanesi Obezite ve Metabolik Cerrahi Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. Öğr. Üyesi Başar Aksoy da obeziteyi, vücuttaki yağ oranının fazla olması diye tanımladı.
“Obezitenin tanımlanmış birçok tedavi yöntemi olmakla birlikte, diğer hastalıkların tedavisinde olduğu gibi basitten karmaşığa, az acı verenden, çok acı verene doğru bir algoritma ile planlamak gereklidir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Aksoy, obezite ameliyatıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Obezite hastalarında önce basit tedavi yöntemleri denendikten sonra daha kompleks, daha karmaşık tedavi yöntemleri seçilmelidir. Diğer tedavi yöntemleri uygulanmamış ve başarısız olduğu ispatlanmamış hastayı ameliyata almak doğru olmaz. Ameliyat önemli ve büyük bir seçenek. Hastaların ameliyat olmadan önce diğer tedavi seçeneklerini denemiş olması lazım. Bu sadece obezite tedavisi için geçerli bir durum değil, bütün hastalıkların tedavisi için geçerlidir.
Nasıl ki ilaçla tedavi olabilecek bir hastayı ameliyat etmiyorsak, ayakta tedavi olabilecek bir hastayı yatarak tedavi etmiyorsak, obez hastalarda da diyetle, fizik tedaviyle, ilaçla, sosyal alışkanlıklarını değiştirerek tedavi edilmemiş bir hastayı da ameliyat etmiyoruz. Ya da tam tersi bu aşamaları geçmiş bir hastanın bunlardan fayda görmeyeceği konusunda kesin bir kararımız varsa bu hastaları da ameliyata almayarak yaşanacak zaman kaybı yanlış bir seçim olacaktır.
Obezitenin tedavi protokolleri içerisinde kişinin neden obez olduğunu iyi anlamak yer almaktadır. Aslında obezitenin sonuçta bir yeme bağımlılığı sonucu gelişebildiği unutulmamalıdır. Bu durumların atlanması tedavinin boşa gitmesinin yanında hastanın yeniden kilo almasıyla da sonuçlanabilir. Obezitenin tedavisinde bir psikolog- psikiyatrist, beslenme ve diyet uzmanı, cerrah, bu hastaların obeziteyle yandaş hastalıkları tedavi eden ekibe dahil olacak kardiyolog ve göğüs hastalıkları uzmanlarının bulunduğu multidisipliner bir yaklaşım çok önemlidir.”
SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevin Ergun de Obezite ve Egzersiz konusunda sunum gerçekleştirdi.
Obezitenin, sağlık sorunlarına yol açacak şekilde ortaya çıkan vücut yağı fazlalığı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Ergun, “Hipotalamik, endokrin, genetik bozukluklar obeziteye yol açmakla birlikte, obezitenin en sık nedeninin aşırı beslenme ve hareketsizlik olduğu bilinmektedir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ergun, obezite tedavisine en kolay yanıt verecek grupta yer alan bireylerin, hafif veya orta dereceli kilolular, üst vücut bölgesinde yağ fazlası olanlar, kilo alıp-verme öyküsü olmayanlar, gerçekten kilo verme isteği bulunanlar, erişkin dönemde şişmanlamış kişiler olduğuna dikkat çekti.
Orta ileri dereceli obezitelerde diyet ve hareket alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik davranış değişiklikleri oluşturmanın öncelikli olarak hedeflendiğinin altını çizen Prof. Dr. Ergun, şiddetli şişmanlıklarda (BMI>40) daha invaziv yöntemlerin uygulandığını söyledi.
Egzersizin türlerini, yürüyüş, günlük yaşam aktivitelerinde artış ve direnç egzersizleri olarak sıralayan Prof. Dr. Ergun, bu egzersizlerin sıklığının her gün veya en az haftada 5 gün, günde 40 - 60 dakika arası ya da 20 - 30 dakika aralığında günde iki kez olması gerektiğine ve egzersizin şiddetinin maksimal oksijen tüketiminin yüzde 50 ile 70’i olduğunu vurguladı.
“Obez erişkinlerde en önemli konu yaralanmanın önlenmesidir. Yüksek vücut ağırlığı özellikle eklem sorunlarına zemin hazırlayabilir. Diğer önemli bir konu ısı regülasyonudur” diyen Prof. Dr. Ergun sözlerini şöyle tamamladı:
“Yaraları önlemek amacı ile yaralanma öyküsü, yeterli ısınma ve soğuma egzersizleri ile şiddet ve sürenin yavaş yavaş artırılmasının yanında, ısı regülasyonu için doğal ortamlarda günün serin saatlerinde yapılan egzersiz tercih edilmeli, bol sıvı alımı sağlanmalı, ısıya uyumlu bir giyim seçilmeli.”
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Efsun Karabudak ise “Obeziteye Neden Olan Beslenme Hataları” konusunda paylaşımda bulundu.
“Fazla kilo veya obezitenin, vücutta sağlığı bozabilecek anormal veya aşırı yağ birikimi” olarak tanımlanabileceğini anımsatan Prof. Dr. Karabudak, obezitenin dünya çapında 1975’ten bu yana neredeyse üç katına çıktığını, 2016 yılında 18 yaş ve üzeri yetişkinlerin yüzde 39’unun aşırı kilolu ve yüzde 13’ünün obez iken 2020’de 5 yaş altındaki 39 milyon çocuğun aşırı kilolu veya obez olduğunu bildirdi.
Beden kitle indeksinin (BKİ), yetişkinlerde aşırı kilolu ve obeziteyi sınıflandırmak için yaygın olarak kullanılan basit bir boya göre ağırlık indeksi olduğunu anlatan Prof. Dr. Karabudak, şu açıklamayı yaptı:
“BKİ, bir kişinin kilogram cinsinden ağırlığının, boyunun metre cinsinden karesine (kg/m2) bölünmesiyle hesaplanır. Dünya Sağlık Örgütü yetişkinler için BKİ 25 kg/m2 ise fazla kilolu olarak tanımlarken BKİ 30 kg/m2 ise obez olarak tanımlamaktadır.
BKİ değeri, her iki cinsiyet ve her yaştan yetişkin için aynı olduğundan, aşırı kilo ve obezitenin değerlendirilmesinde nüfus düzeyinde en yararlı ölçütü sağlamakla birlikte sporcu gibi farklı bireylerde aynı derecede şişmanlığa tekabül etmeyebileceğinden vücut bileşiminin veya vücut ölçümlerinin değerlendirilmesi daha yararlı olur.”
“Obezite ve fazla kilonun temel nedeni, tüketilen kalori ile harcanan kalori arasındaki enerji dengesizliğidir. Obezite gelişimi multifaktöriyeldir” diyen Prof. Dr. Karabudak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyada obezitenin gelişiminin altında yatan iki temel nedenden biri; yağ ve şeker oranı yüksek, enerjisi yoğun besinlerin alımının artması; diğeri ise birçok çalışma biçiminin giderek daha yerleşik hale gelmesi, değişen ulaşım biçimleri ve artan kentleşme nedeniyle fiziksel hareketsizlikteki artıştır.
Diyet ve fiziksel aktivite kalıplarındaki değişiklikler genellikle sağlık, tarım, ulaşım, kentsel planlama, çevre, besin işleme, dağıtım, pazarlama ve eğitim gibi sektörlerdeki gelişme ve destekleyici politikaların eksikliği ile ilişkili çevresel ve toplumsal değişikliklerin sonucudur.”
Aşırı kilo ve obezitenin ortak sağlık üzerindeki sonuçlarına da değinen Prof. Dr. Karabudak, uyarılarını şöyle özetledi:
“Artmış BKİ, 2012 yılında önde gelen ölüm nedeni olan kardiyovasküler hastalıkların (başlıca kalp hastalığı ve felç); diyabet, kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları (özellikle osteoartrit - eklemlerin son derece sakat bırakan dejeneratif hastalığı) ve bazı kanserler (endometriyal, meme, yumurtalık, prostat, karaciğer, safra kesesi, böbrek ve kolon dâhil) gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür.
Çocukluk çağı obezitesi ile yetişkinlikte daha yüksek obezite görülmesi, erken ölüm ve sakatlık riski ile ilişkilidir. Obez çocuklar; gelecekteki sağlık risklerin artmasının yanı sıra, nefes alma güçlükleri, artan kırık riski, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalığın erken belirteçleri, insülin direnci ve psikolojik etkiler yaşarlar. Unutulmamalıdır ki; obezite önlenebilir bir hastalıktır.”
SANKO Üniversitesi Rehberlik Psikolojik Danışma Hizmetleri Uzm. Klinik Psikolog Işıl Afat Kolukısa, obezitenin sadece fiziksel değil aynı zamanda psikososyal bir sorun olduğunu belirterek, “Kişi, yaşadığı duygusal boşluğu doldurmak için yemek yeme davranışını sürdürür” değerlendirmesini yaptı.
Obezitenin aynı zamanda depresyon ve kaygı olmak üzere birçok ruhsal rahatsızlığa neden olduğunu ifade eden Uzm. Psikolog Kolukısa, obezite tedavisinde etkin sonuçlar elde edebilmek için psikiyatrik tedavi stratejilerini de içeren multidisipliner bir yol seçilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından konuşmacılara plaket takdim edildi.
Festivalde, SANKO Üniversitesi ve SANKO Üniversitesi Hastanesi stantlarında katılımcı ve ziyaretçilere tansiyon, kan şekeri, beden kitle indeksi ölçümü yapıldı.