İkinci Abdülhamid Han'ın dördüncü kuşaktan torunu Şehzade Orhan Osmanoğlu, Münih'te çeşitli temaslarda bulundu. Osmanoğlu, UID Münih Başkanı İsmail Pamuk organizasyonunda Kral Event Center'de yapılan ilk konferansta vatandaşlar ile bir araya geldi. Program Kuran-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. UID Münih Başkanı İsmail Pamuk gerçekleştirdiği açılış konuşmasında, misafirlere katılımlarından dolayı teşekkür etti.
Türkiye'nin Münih Başkonsolosu Dr. Mehmet Günay ise konuşmasında, Osmanlıların eğitime verdiği önemden bahsederek, yüzlerce değil binlerce eğitim kurumlarının hala faaliyette olduğunu söyledi. Günay, “Göç Antlaşmasının 60. Yılında bulunuyoruz. Ancak Türk-Alman ilişkilerinin Osmanlılar Döneminde 1800'lü yıllarda başladı” dedi. İkinci Abdülhamid'in eğitime çok önem verdiğini 1893 yılında tıp alanında, mühendislik, siyasi bilimler, ziraat bilimleri ve sanatçı kimliği olması nedeniyle güzel sanatlar üzerine okullar açtığını sözlerini ekledi.
Şu an hala yeni düşünülen bir çok proje
Orhan Osmanoğlu ise, “Dedem Sultan 2. Abdülhamid Han hala şu anda düşünülen, projelendirilen ve tamamlanıp hizmete açılan bir çok önemli projenin sahibidir. Kanal İstanbul, Boğaz Köprüleri, Türk Deniz Altısı gibi bir çok projelerini o zamanda düşünmüş ve projelendirmiş bir kişidir. Hicaz demir yolu bunlardan en önemlisidir. Bu projeyi engellemek için başta İngiliz, İsrail, Fransız ve ABD'li olmak üzere bir çok ülke karşı çıkmıştır. Dedem Abdülhamid o kadar akıllı ve zeki idi ki yapılan Hicaz demir yolunun engellemelerine fırsat vermeden Almanlar ile büyük iş birliği yaparak gerçekleştirdi. Bu demir yolu güzergahını ve sistemini İngiliz demir yolu sistemlerinin kullanamayacağı şekilde yaptırdı. Aynı zamanda dedem Abdülhamid Han Hicaz Demiryolunun Medine-i Münevvere geçişinde Peygamber efendimizin ruhaniyetini rahatsız etmemek için raylara keçe döşettirecek kadar maneviyat sahibi bir şahıstı” ifadelerini kullandı.
Zorlu sürgün dönemi
Osmanoğlu hanedan üyelerinin sürgün dönemini ve sürgünden sonraki hayatlarını anlatan Osmanoğlu, zorlu geçen sürece rağmen 155 hanedan üyesinden hiç birinin Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde bir söylemde bulunmadığını vurguladı. Şehzade Orhan Osmanoğlu, ''Sürgün döneminde hanedan üyeleri öyle zorlu şartlarda kaldılar ki bunları anlatmak bile insan havsalasını zorluyor. Avrupa'nın değişik ülkelerinin askeriyelerinde temizlik yapan sultanlar, tren garlarında jilet satan şehzadeler açlıktan ve soğuktan bitkin düştüler. Sürgün gittikleri ülkelerde inanılmaz sıkıntılar yaşadılar. İçlerinden çok azı seçkin insanlarla evlilik yaparak rahat bir hayat sürüyor gibi gözükseler de vatan hasreti hiç bir zaman dinmedi. Bütün hepsinin tek ortak özelliği Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhinde tek bir cümle dahi kullanmamalarıdır. Rahmetli Menderes döneminde bizlerle ilk temas kuruldu. 1952 yılında hanım sultanların Türkiye'ye gelmelerinin önü açıldı. 1974 de ise genel af ile padişah torunlarının bir kısmı Türkiye'ye döndü. Bir kısmı ise Türkiye'ye dönme imkanları bulunmadığı için yerleştikleri ülkelerde yaşamaya devam ettiler. Turgut Özal döneminde de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını alma hakkına kavuştular. Bugüne kadar herhangi bir partinin temsilciğini yapan bir hanedan üyesi de yoktur'' dedi.
Konferans sonrasında Münih'lilerin yoğun ilgisi ile karşılaşan Şehzade Osmanoğlu, katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektirdi.