İlk derece mahkemesi sıfatıyla eski adıyla 16, yeni adıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde görülen ve 30 Haziran'da karara bağlanan davanın gerekçesinde, sanıkların eylemlerine ve FETÖ'nün "Selam Tevhid" kumpasına ilişkin bilgiler yer aldı.
Kararda, FETÖ üyesi olan sanıkların 2010-2014 arasında sözde "Kudüs Ordusu terör örgütü" adı altında soruşturma yürüterek yüzlerce mağdur ve müşteki ile birlikte kamu kurum ve kuruluşlarını, dernek ve vakıfları herhangi bir gerekçe olmadan terörle ilişkilendirdikleri ifade edildi.
Bu kapsamda soruşturmanın firari Cihan Kansız tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili olduğu dönemde başlatıldığı, soruşturmaya ilişkin Kansız'ın 3 kez talepte bulunduğu, diğer sanıkların da soruşturmaya ilişkin çok sayıda "iletişimin tespiti" ve benzeri karar ve taleplerde bulundukları belirtildi.
Söz konusu kurgu soruşturma sonunda sanıkların, Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi, MİT Müsteşarlığına Hakan Fidan'ın atanması, Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu, siyasi irade tarafından başlatılan "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" olarak adlandırılan çözüm sürecini engellemeyi amaçladıkları anlatıldı.
Sanıkların, FETÖ'nün talimatıyla "hükümeti ortadan kaldırma" amacıyla hareket ettikleri belirtilen kararda, "Mensubu oldukları FETÖ terör örgütünün talimatı doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak amacıyla başlatılan soruşturmada Türkiye Cumhuriyeti devletinin 61. hükumetini, MİT Müsteşarlığını, TRT, Anadolu Ajansı, YÖK gibi kamu kurumlarını ve bir kısım sivil toplum kuruluşlarını hedef aldıkları anlaşılmıştır." denildi.
Soruşturma kapsamında pek çok kişinin Selam Tevhid (Kudüs Ordusu) terör örgütü ile ilişkilendirildiği belirtilen kararda, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla izleme tedbirine başvurulduğu, 3 yıl 7 ay boyunca herhangi bir ara yakalama, operasyon planlaması benzeri tedbire başvurmadan, herhangi bir suç unsuru bulunamamasına rağmen tedbirin kapsamının genişletilerek daha fazla kişinin telefonlarının dinlendiği ifade edildi.
Yürütülen soruşturma ile ileride yapılması muhtemel bir operasyona zemin hazırlanmaya çalışıldığı vurgulanan kararda, "Yapılan soruşturmada 3 yıldan fazla süre geçmesine rağmen hiç kimsenin ifadesine başvurulmaması, hiçbir yakalama ve gözaltı işleminin yapılmaması, siyasetçi, bürokrat ve kamu kurumu yöneticileri ile akademisyenlerin İran'a yakın terör örgütüne destek veren konumda gösterilmesi ileride yapılması muhtemel bir operasyona zemin hazırlama amaçlı olduğu anlaşılmıştır." denildi.
Sanıkların FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den talimat aldıkları, soruşturmanın 17 Aralık kumpasından bir gün sonra sonlandırıldığı ve aralarında o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da olduğu çok sayıda devlet yetkilisinin gözaltına alınmasının planlandığı belirtilen kararda, şu tespitler yer aldı:
"Sanıkların eylemlerini, resmi hiçbir sıfat ve görevi bulunmayan Fetullah Gülen liderliğinde, yasal resmi hiyerarşinin dışındaki ast-üst ilişkisi içerisinde bilinçli, sistematik ve koordineli biçimde, eylem ve fikir birliği içinde gerçekleştirdikleri, kamuoyunda 17 ve 25 Aralık soruşturmaları ile eş zamanlı olarak operasyon düzenlemek niyetiyle amaç birliği içerisinde hareket ettikleri, nihai hedef olarak başta Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Başbakan ve Bakanları ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı olmak üzere çok sayıda devlet yetkilisini, gazeteci ve yazarı, öğretim üyelerini, iş adamlarını, vakıf ve dernek yetkililerini terörle ilişkilendirerek gözaltına almayı planladıkları kanaatine varılmıştır."
HÜKÜM
"Selam Tevhid" kumpası davasının karar duruşması, Yargıtay 3. Ceza Dairesince 30 Haziran'da Sincan Ceza ve İnfaz Kurumlarındaki duruşma salonunda görülmüştü.
Daire, aralarında Cihan Kansız, Celal Kara ve Muammer Akkaş'ın da bulunduğu firari 23 sanığın dosyalarını ayırmış, tüm sanıklar hakkındaki, "siyasi ve askeri casusluk" ile "devletin gizli kalması gereken belgelerini açıklama" suçlarından açılan davaların da ayrılmasına hükmetmişti.
Sanıklar Abdullah Mirza Coşkun, Abdullah Öztürk, Ayhan Bedirhan, Hakan Karaali, Mehmet Erdoğan, Murat İnam, Mustafa Çavuşoğlu, Osman Kaya, Rasim Işıkaltın ve Yakup Kaya ise ayrılan suçlar yönünden hariç olmak üzere atılı tüm suçlardan beraat etmişti.
Sanıklar Metin Özçelik ile Mustafa Başer hakkındaki davalar ise daha önce FETÖ'den ceza aldıkları gerekçesiyle reddedilmişti.
Davanın diğer 20 sanığı hakkında ise "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 1 yıl 6 ay 22 günden 11 yıl 3'er aya kadar değişen sürelerde hapis cezasına hükmedilmişti.
Buna göre, sanıklardan 25 Aralık kumpasında da yer alan eski hakim Süleyman Karaçöl ile MİT Başkanı Hakan Fidan'ı ifadeye çağıran eski savcı Sadrettin Sarıkaya, FETÖ üyeliği suçundan 11 yıl 3'er ay hapse mahkum edildi.
Sanık Adnan Çimen ile Mehmet Ali Uysal aynı suçtan 10 yıl hapis cezasına çarptırılırken Çimen hakkında ayrıca "resmi belgede sahtecilik" suçundan 2 yıl 6 ay, "görevi kötüye kullanma" suçundan ise 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildi.
Futbolda şike davasına bakan eski hakim Mehmet Ekinci ile eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında tutuklama kararı veren eski hakim Vedat Dalda ve Fatih Mehmet Uslu ise FETÖ üyeliğinden 8 yıl 9'ar ay hapse çarptırıldı.
Sanıklar Birol Bilen, Bülent Kınay, Hikmet Şen, Kazım Kahyaoğlu, Muzaffer İren, Rüstem Eryılmaz ve Ümit Zafer Çolak ise 7 yıl 8 ay 15'er gün hapis cezası verildi.
Sanıklar İsmail Işık, Menekşe Uyar, Nalan Can ve Salim Duran, aynı suçtan 6 yıl 10 ay 15 gün hapisle cezalandırıldı.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak itirafçı olan sanıklar Mehmet Hamzaçebi ile Dursun Ali Gündoğdu'ya ise silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 1 yıl 6 ay 22'şer gün hapis cezası verdi.
KAYNAK : AA