Komediseverleri sinema salonlarına çekmeyi hedefleyen filmin yönetmenliğini Enes Ateş, yapımcılığını ise Sadi Canpolat üstlendi.
Çekim sürecini ve filmin hikayesini anlatan Ateş, uzun zamandır gençlik filmi yapmak istediğini belirterek, "Senaryoyu yazmaya başladığımızda düşündüğümüzden de farklı bir noktaya gitti. Yani gençlik filmini aştı benim gözümde. Film daha ciddi bir tema üzerine oturdu. Dört lise öğrencisinin bir doğum gününe gitmeye çalışırken başlarından geçen maceralarını anlattığımız bir hikaye yazdık." dedi.
Enes Ateş, genç bir yönetmen olarak genç oyuncularla çalışmanın işini kolaylaştırdığını vurgulayarak, dijital platformların etkisiyle özellikle sinemada hikaye anlatımının çok değiştiğini, gençlerin bu yeniliklere daha hızlı adapte olduğunu söyledi.
Komik ve eğlenceli bir filmin sinemaseverleri beklediğine dikkati çeken genç yönetmen, şunları kaydetti:
"Sinema izleyicisinin aslında az gördüğü, az karşılaştığı gençlik filmleri, benim çok değerli bulduğum bir tür. Sinema pahalı ve zor bir sanat. Tek başına yapamayacağınız, birçok insanı ikna etmeniz gereken kolektif bir iş. Dolayısıyla eline böyle bir fırsat geçen her insan, hele ki genç bir yönetmense daha iyi ifade edebileceği, içinde dert olan meseleleri anlatmayı tercih ediyor. Ben bu yumuşak içeriği çok değerli buluyorum. Sade bir hikayenin içinde derin bir şey anlatıyoruz. 16 yaşındaki bir çocuğun, çok derin bir dünyası olabiliyor. Biz de filmde gençlerin hayatının bir dönemden, bir diğerine geçmelerini anlatıyoruz. Bunu çok değerli buluyorum."
Çekim sürecinin çok keyifli geçtiğinin altını çizen Ateş, piyanist Karsu Dönmez'in, film için uyarladığı bir şarkısını da yapımda kullandıklarını dile getirdi.
"Dijital platformların sinemaya katkısı olacağını düşünüyorum"
Ateş, yönetmen koltuğunda oturduğu ve şubat ayında vizyona giren "Afacanlar: İş Başa Düştü" filminin ikincisini çekmeyi planladıklarını da aktararak, "Yapmak istediğimiz polisiye tarzı bir film var. Yine polisiye türünde bir dizi var, Kapadokya'da geçiyor. Bir de yapmak istediğim daha arthouse (sanat filmi) tarzı bir iş var. 1-2 sene içinde ona da başlayacağız. Önümüzdeki 2-3 sene için bir şeyler tasarladım. Tabii hayat ne getirir bilemiyoruz." diye konuştu.
Çok küçük yaşlardan itibaren sinemaya ilgisi olduğunu söyleyen yönetmen, Almanya'daki sinema eğitiminin ardından, İstanbul'da yüksek lisans yaptığını kaydetti.
Enes Ateş, bir yandan dizi setlerinde çalışmaya başladığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yazarlık ve yönetmenlik, bana daha çok hitap eden bir şey. Sadece şu tür izlerim diye bir şey yok. Aslında hepsini izliyorum. Örnek aldığım yönetmen, şahsen de tanıdığım, Alman yönetmen Tom Tykwer. Onu çok beğeniyor yani takip ediyorum.
Dijital platformların gelişiyle çok iyi işler yapıldı, yapılıyor. Televizyonlar yayıldığında da sinema bitiyor ve ölüyor denmiş. Bir kültürdür sinema. Tam öldü denen noktada bir film çıkıyor, o film kitlelere hitap ediyor, çok iyi bir reklam çalışması yapılıyor ve insanlar sinemayı tekrar hatırlıyor. Dolayısıyla yeni arayışlara yönelmek ve farklı türler yapmak gerek. Ben sinemanın geleceğini iyi görüyorum. Dijital platformlar, eski sinemacıları korkutmuş olsa da bütün dünyada bence çok pozitif bir şey. Dijital platformların sinemayı öldürmek bir yana sinemaya katkısı olacağını düşünüyorum."