Samimi Haber Göre Suriye Millî Ordusu içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Lideri Esad’la görüşeceği söylentileri yüzünden çatışmalar olduğuna dair haberler yoğunlaşırken, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Siyasi Kurulu üyesi Ahmet Bakkora konuştu.
Bakkora; "Milli Ordu içindeki küçük çaplı anlaşmazlıklar, bazı daha küçük grupların daha büyük birliklere entegre edilmesine itiraz etmelerinden kaynaklanmıştır ve Erdoğan ile Esad arasında olası bir görüşme ihtimaliyle ilgisi yok" dedi.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Siyasi Kurulu üyesi Ahmet Bakkora, muhalefet içinde Esad rejimiyle herhangi bir normalleşme girişimini reddetme konusunda hemfikir olduklarını belirterek, İsrail ile Heyet Tahrir el-Şam'ın iletişim halinde olduğu söylentilerine ilişkin de konuştu.
İsrail’i de, İran’ı da kınadı
Bakkora; "Suriye Ulusal Koalisyonu, İsrail'in Suriye topraklarındaki sürekli saldırılarını şiddetle kınamakta ve bunu Suriye devletinin egemenliğine ve ateşkes hattına açık bir ihlal olarak görmektedir. Aynı zamanda, İran kuvvetlerinin ve onlara bağlı milislerin Suriye halkına karşı birçok ihlalde bulunduğunu ve onları da kınadığımızı belirtmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
Bakkora, Samimi Haber’in sorularını yanıtladı:
Erdoğan ile Esad arasında olası bir görüşme ihtimaliyle ilgisi yok
-Suriye Millî Ordusu içinde çatışmalar olduğuna dair haberler var. Bunun sebepleri nelerdir? Bu anlaşmazlıklar, grupların Erdoğan ile Esad arasındaki olası görüşmeye dair farklı tutumlarından mı kaynaklanıyor? Bir Suriye muhalefeti olarak bu çatışmaya ilişkin tutumunuz nedir?
Suriye Ulusal Koalisyonu olarak, Suriye Millî Ordusu içindeki her türlü iç çatışmayı kesinlikle reddediyoruz ve anlaşmazlıkların akıl ve yasal yollarla çözülmesini önemsiyoruz. Bu tür çatışmalar, Suriye devrimine hizmet etmemekte ve artan dış baskılar ile yerel gerginlikler ışığında askerî sahneyi daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu çatışmalar, Suriye Millî Ordu'nun kurumsallaşma ve örgütlenme sürecini baltalamaktadır. Tırmanışın önlenmesi ve bu bölünmelerden faydalanan dış müdahalelerin sınırlandırılması büyük önem taşımaktadır. Etkili bir liderliğe ve güçlü bir organizasyon yapısına sahip birleşik bir ulusal ordu inşa etmenin önemini vurguluyoruz; Çünkü bu yoldaki herhangi bir gecikme daha derin bölünmelere yol açar ve bu da ne Suriye halkının ne de devrimin çıkarlarına hizmet eder.
Muhalefet içindeki tutum, ister siyasi ister askerî olsun, uluslararası meşruiyet ve özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı çerçevesi dışında Esad rejimiyle herhangi bir normalleşme girişimini reddetme konusunda hemfikirdir. Askerî gruplar, Suriye Millî Ordusu da dahil olmak üzere, herhangi bir siyasi görüşme veya anlaşmanın Suriye halkına adalet sağlamayı garanti eden uluslararası standartlara uygun olması gerektiği konusunda hemfikirdir. Milli ordu içindeki küçük çaplı anlaşmazlıklar, bazı daha küçük grupların daha büyük birliklere entegre edilmesine itiraz etmelerinden kaynaklanmıştır ve Erdoğan ile Esad arasında olası bir görüşme ihtimaliyle ilgisi yoktur. Görüşme gerçekleşirse, bu görüşmelerin istenen siyasi çözümü sağlamayı hedeflemesini bekliyoruz.
Türk Cumhuriyeti Devleti de Suriye halkına desteğini ve uluslararası meşruiyete uygun siyasi çözüme bağlılığını teyit etmiştir. Dolayısıyla, bu çerçevenin dışında Suriye rejimiyle yapılabilecek görüşmeler, devrimci Suriye halkı arasında destek bulunmamaktadır. Biz siyasi muhalefet olarak, grupların birliğini ve Millî Ordu'nun yapısını güçlendirmeye devam ediyor ve tüm tarafları iç anlaşmazlıkları bir kenara bırakmaya, Suriye devriminin karşı karşıya olduğu ortak zorluklara odaklanmaya çağırıyoruz. Suriye halkının özgürlük ve onur hedeflerini gerçekleştirmek için, bölgelerin istikrarını sağlamak ve Suriyelilerin haklarını tüm zorluklara karşı savunmak adına tüm etkin taraflarla birlikte yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
“Heyet Tahrir el-Şam şüphe uyandırıyor”
-İsrail ile Heyet Tahrir el-Şam'ın iletişim halinde olduğu söyleniyor. Bu konuda ne diyorsunuz?
Heyet Tahrir el-Şam'ın, Suriye halkının çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan yerel bir hareket olarak kendini sunma çabalarına rağmen, karanlık geçmişi güvenilirliği konusunda şüpheler uyandırmaktadır. El-Kaide ile önceki bağlantısı ve devrimci gruplar üzerindeki baskınlık tarihi bu şüpheleri artırmaktadır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve birçok ülke tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılmıştır. İdeolojisinde ilan ettiği değişiklikler, yönelimlerinde veya siyasi projesinde köklü bir dönüşümden ziyade, özgürleştirilmiş bölgelerdeki nüfuzunu artırmaya yönelik siyasi bir taktik olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra, kontrol ettiği bölgelerde sivillere ve muhaliflere karşı keyfî tutuklamalar ve işkence dâhil olmak üzere baskıcı yöntemler kullanmaya devam etmektedir ki bu, Suriye halkının karşı çıktığı rejime benzer diktatörlük uygulamalarını yansıtmaktadır.
Diğer yandan, Heyet Tahrir el-Şam'ın, muhalefeti birleştirmek yerine diğer gruplar üzerinde güç kullanarak kontrolünü dayattığı suçlamaları bulunmaktadır. Bu davranışlar, onu birleştirici bir güç yerine devrimci hareketi zayıflatan bir faktör hâline getirmektedir. Siyasi faaliyetlerindeki şeffaflık eksikliği, İsrail de dâhil olmak üzere dış güçlerle iletişimi hakkında söylentilerin yayılmasına zemin hazırlamakta ve gerçek hedefleri ile devrimi zayıflamadaki rolü konusunda şüpheleri artırmaktadır. Ancak elimizde İsrail ile iletişim hâlinde olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.
“Suriye rejimi ülkeyi korumakta ve yönetmekte aciz”
-Suriye'deki gelişmeleri İsrail bağlamında, yani son olaylar ışığında nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye Ulusal Koalisyonu, İsrail'in Suriye topraklarındaki sürekli saldırılarını şiddetle kınamakta ve bunu Suriye devletinin egemenliğine ve ateşkes hattına açık bir ihlal olarak görmektedir. Aynı zamanda, İran kuvvetlerinin ve onlara bağlı milislerin Suriye halkına karşı birçok ihlalde bulunduğunu ve onları da kınadığımızı belirtmek istiyorum. Bu gelişmeler, Suriye rejiminin topraklarının egemenliğini korumadaki zayıflığını ortaya koymakta ve Suriye'yi, halkının çıkarları pahasına bölgesel ve uluslararası çatışmaların arenası hâline getirmektedir.
Ülkenin işlerini yönetmekte ve sınırlarını güvence altına almakta aciz olan Suriye rejimi, Suriye'yi bölgesel güçler arasındaki hesaplaşmaların sahnesine dönüştürmüş, bu da siyasi ve güvenlik durumunu daha da karmaşık hâle getirerek Suriyelilerin acılarını derinleştirmiştir. Ayrıca, bölgenin güvenlik ve istikrarını sarsmaktadır.
Suriye'nin tüm toprakları üzerinde egemenliğinin yeniden kazanılması en öncelikli meseledir. Yabancı müdahalelerin sona erdirilmesi ve halkın çıkarlarını koruyan güçlü bir devletin yeniden inşası olmadan istikrar sağlanamaz. Bunun tek yolu, uluslararası meşruiyet kararlarının, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararının uygulanmasıdır. Bu karar, Suriye'nin geleceğini ve istikrarını garanti eden ve Suriye halkına adalet sağlayan kapsamlı bir siyasi çözümün temel taşıdır.