Osmanlı Devletinin son sarayı olarak bilinen Yıldız Sarayı 100 yıl sonra ziyarete açılacak. Halk kalabalığı tarafından yakılan ve yağmalanan sarayda olayların nasıl geliştiğini ve yüzlerce eserin nasıl yağmalandığını Tarihçi Yazar Mustafa Armağan İHA mikrofonlarına anlattı.
Osmanlı Devleti’nin son sarayı olan Yıldız Sarayı’nda 5 yıldır devam eden restorasyon çalışmaları tamamlandı. 100 yılın ardından kapılarını ilk kez ziyaretçilere açacak olan saray hakkında bilgi veren Tarihçi Yazar Mustafa Armağan, "Yıldız Sarayı Osman Devleti’nin Topkapı Sarayı’ndan sonra gerçekleştirdiği en büyük saray hamlesidir. 1909 yılında Osmanlı Devleti’nde bir darbe gerçekleşti. Bu darbede Selanik’ten gelen hareket ordusu İstanbul’u işgal etti. Yıldız sarayı yağmasında devletin en değerli atları, mücevherler, vazolar, perdeler yağmalandı. Bazı eserler Amerika ve Fransa’ da müzayedeye konuldu. Sultan Abdulhamid’in bizzat kendi eliyle yaptığı sanat eseri, masalar, kütüphaneler, dolaplar, çalışma, ofisi, parçaları bunlar çeşitli yerlere dağıtıldı ve bir kısmı da kaybedildi. O değerli sanat eserleri bir araya toplamamız artık hayal oldu" dedi. "Topkapı Sarayı’ndan sonra en büyük saray"
Konuyla ilgili konuşan Tarihçi Yazar Mustafa Armağan, "Yıldız Sarayı Osman Devleti’nin Topkapı Sarayı’ndan sonra gerçekleştirdiği en büyük saray hamlesidir. Topkapı Sarayı 750 bin metrekare, Yıldız Sarayı 500 bin metrekare. Dolayısıyla aşağı yukarı İmparatorluğu’nun en görkemli sarayına benzer bir büyüklükte. Bahçeleri, olan yeni bir saray yaptı. Bu sarayda aşağı yukarı 30 yıl kadar da hüküm sürdü. İmparatorluğu da buradan yönetti. 1909 yılında Osmanlı Devleti’nde bir darbe gerçekleşti. Bu darbede Selanik’ten gelen bu hareket ordusu İstanbul’u işgal etti. Bu işgal sırasında İstanbul’da çok sayıda insan hayatını kaybetti. Taksim’de, Taksim Kışlası’nın olduğu yer oraya balık istifi insan ölüleri dizildi. O civardaki Taksim Kışlası’nda yaşanırken tabii ki yürüyen bu işgalci takımı Yıldız Sarayı’nda basacaktı. Yıldız Sarayı’nda Sultan Abdülhamid boşaltıldı, Selanik’e gönderildi ve saray birkaç gün yağmaya açık hale geldi" dedi. "Kaçırılan parçalar müzayedelere konu oldu"
Mustafa Armağan, "Burada çok değerli hayvanlar, devletin en değerli atları, iki tanesi 5 milyon dolar, 10 milyon dolar değerinde atlar, bunlar eşkıyaların elinde kaldı. Bu şekilde yağma yapıldıktan sonra sarayın mücevher kısmında yağmalar başladı. Giren, eline bir şeyler geçiren, vazodur, mücevher parçasıdır, perdedir, ne buldularsa bunlardan toplayıp kaçırmaya çalışan insanlar oldu. Bu şekilde sarayda tam güvenlik sağlanana kadar bir boşluk dönemi yaşandı. İşte buna, biz ’Yıldız Yağması’ diyoruz. Bu yıldız yağmasında bazı parçaların kaçırıldığı, bunların bir kısmının yurtdışında bazı Yahudiler... işte dünyadaki bu sanat eserleri satan çevrelere, müzayedelere konu olduğunu, bir kısmının da çok sonra Paris’te müzayedeye konulduğunu, bu müzayedeye konulan parçaların çok yüksek fiyatlarla satıldığını o zaman gazetelerde yazmışlardı. 1970’li yıllarda, 1980’li yıllarda bunlar gazetelere bile yansımıştı. Demek ki hala ortaya çıkmayan bazı hazine parçaları var ki bunların bir kısmını Amerika’ya getirdiği söyleniyor. Amerika’daki o bankerlerin bunların satın aldıkları ifade ediliyor" diye konuştu. "Sanat eserlerini bir araya toplamamız hayal oldu"
Tarihçi Mustafa Armağan, "Mücevher kısmının haricinde bir de eşyalar dağıldı. Bunların hepsi yağma sırasına gitmedi ama daha sonra 1920’lerde, 30’larda, 40’larda Yıldız Sarayı’nda Sultan Abdulhamid’in bizzat kendi eliyle yaptığı sanat eseri, masalar, kütüphaneler, dolaplar, çalışma, ofisi, parçaları bunlar çeşitli yerlere dağıtıldı ve bir kısmı da kaybedildi. Maalesef bunlar yaşandı. Dolayısıyla bunları tekrar bir araya toplamak bugün mümkün değil. O değerli sanat eserleri bir araya toplamamız artık hayal oldu" dedi. "Yağmacılar kendileriyle ilgili arşiv belgelerini yok etmek için belgeleri yaktı"
Armağan, "Yıldız yağmasında dikkatimizi çekmesi gereken bir husus, belge yağması, arşiv yağmasıdır. Bu arşivin nasıl yağmalandığını Hüseyin Cahit Yalçın kitabında anlatır. Herkes bir şeyler alıyor diyor, ben de ne yapayım diyor. Bu arada girdim diyor arşiv bölümüne, arşiv bölümüne kendimle ilgili bir evrak buldum ve onu aldım diyor. Bir devletin mahremi olan arşivi yağmacılara açılır mı? Her şeye açılır, doğal açılmaz. Kütüphanesinden çalınan yazma eserler aynı şekilde Amerika’ya gitti. Dolayısıyla bir süre sonra darbeciler kendileriyle ilgili arşiv belgelerini yok etmek amacıyla araştırma yapılması için heyet gönderdi. Beyazıt meydanında bunlar toplandı ve yakıldı. Demek ki Yıldız Yağmasını bir eşya, takı ve mücevherler bir de belge boyutunda düşünmemiz lazım" diye konuştu.